• Sonuç bulunamadı

Kâdıların Gazneli Mahmud’un Dinî Siyasetindeki Rolü

Belgede Gazneli Mahmud'un dinî siyaseti (sayfa 167-175)

4. Gazneli Devleti’nin Kuruluşu

3.3. Kâdıların Gazneli Mahmud’un Dinî Siyasetindeki Rolü

Gazneli Mahmud’un dinî siyasetinin temel taşlarını oluşturan kâdılar tayin edilirken özellikle Ehl-i Sünnet mezhebinden olmalarına dikkat etmiş, ilmî seviyeleri, itikâdî düşünceleri, ahlakî davranışları üzerinde sıkça durulmuştur. Gazneli Mahmud, kâdıları illerdeki temsilcisi olarak görmüş, halkın can ve mal güvenliğini onlara teslim etmiştir. Onların faaliyetlerini, siyasî ve ahlakî davranışlarını Gazneli Devleti’nin istihbarat görevlileri sayesinde yakından takip etmiştir. Bu doğrultuda halktan gelen şikâyetlerle bizzat kendisi ilgilenmiş, ilgilendiği davaları da sonuca kavuşturmadan bırakmamıştır. Meselâ bir kişi Gazneli Mahmud’a gelerek şehrin kâdısı hakkında şöyle şikâyette bulunmuştur:

“Ben yolculuğa çıkmadan önce bir keseye iki bin altın dinar koyarak şehrin kâdısına teslim ettim ve kendim yolculuğa çıktım. Hindistan yolunda hırsızlar yanımdaki paramın hepsini aldılar. Dönüşte şehrin kâdısına teslim ettiğim keseyi verdiğim gibi dikilmiş ve mühürlenmiş halde aldım. Ancak içini açtığımda içinden altın değil bakır çıktı. Kâdıya geri götürdüğümde kâdı içini açmadığını, olduğu gibi geri iade ettiğini söyledi. Şimdi sen bana yardım et ey âdil padişah! Evime ekmek götürmem gerekir” diyerek Gazneli Mahmud’un adaletine başvurmuştur. Bunun üzerine Gazneli Mahmud: “Senin gönlün rahat olsun! Altının kaybolmaz. Sen o keseyi bana getir” diyerek mağduriyete uğrayan vatandaşı teselli edip güven verince şikâyetçi adam Gazneli Mahmud’a keseyi teslim etmiştir.745

Gazneli Mahmud ona: “Kesen benim yanımda kalsın. Her gün sana üç men (ölçü) ekmek ve et verilecek, aylık 10 dinar verilecek, ben de senin altınının çâresine bakarım” diyerek kese işleriyle ilgilenen ve kese diken insanları aramış, sonunda bu işle ilgilenen bir kişiyi bularak yakında kese dikip dikmediğini sormuştur. O da yakın zamanda şehrin kâdısına bir kese dikip ağzını mühürlediğini söylemiştir. Bunun üzerine Gazneli Mahmud, elindeki altın keseyi göstererek bu mu diye sorunca tamirci adam: “Evet, odur” demiştir. Bunun

743 Utbî, a.g.e., trc., s.286. 744

Utbî, a.g.e., trc., s. 295.

745

153

üzerine Gazneli Mahmud şehrin kâdısını huzuruna çağırarak: “Sen yaşlı ve âlim kişisin! Müslümanların yargı işleri ve kanlarını sana teslim ettim. Bir vatandaş sana güvenerek iki bin dinarı emanet olarak verir ve sen de hıyanet edersin! Emanetçilik vazifeni yerine getirmez, onun malını haksız olarak yer ve o adamı mağdur edersin!” diyerek kâdının ihanetini yüzüne vurunca kâdı: “Bunları ben mi yaptım” diye inkâr etmeye çalışmıştır. Kâdının apaçık inkârına öfkelenen Gazneli Mahmud: “Ey münafık köpek! Evet, bunu sen yaptın” diyerek elindeki keseyi ona gösterip: “Bunu açtın altının yerine bakır koydun, ardından olduğu gibi diktirdin” deyince kâdı: “Bu keseyi hiç görmedim ve dediklerinizden haberim yok” diyerek daha da inkârcı davranmaya çalışmıştır. Buna üzerine Gazneli Mahmud: “Ey yalancı” diyerek şikâyetçi ile tamirciyi huzuruna çağırınca kâdının yüzü kızarmış ve mahcup olmuştur.746

Olayı titiz bir şekilde tetkik ederek adaletle sonuçlandıran Gazneli Mahmud, kâdıyı ev hapsine mahkûm ederek görevden el çektirmiş, kendisini savunması için vekilini göndermesini emretmiştir. Ardından hıyanet eden kadının vekilinden 2000 dinar alarak kesenin sahibine iade etmiş, ertesi gün Divan-ı Mezâlim’i toplayarak kâdıyı hakir bir şekilde dergâha asmıştır. Ancak toplantıda bulunanlar kâdının yaşlı olduğunu, elli bin dinara kendisini satın almasını önermişlerdir. Gazneli Mahmud da divan üyelerinin teklifini kabul ederek kul hakkına hıyanet eden kâdıya bir daha kâdılık görevi vermemiştir.747

Sünnî bir siyaset güden Gazneli Mahmud, kâdıların tayininde hassâs davranmış, bölge halkının ameli ve itikâdî düşüncesine bağıl olarak Ehl-i Sünnet kâdılar tayin etmiştir. Genellikle kâdıların Mâturdî akâidi üzere olan Hanefî kâdılardan olmasına dikkat etmiştir. Babasının döneminde de bu bölgelerde Hanefî kadılarının görevlendirildiğine şahit olunmuştur. Meselâ Ebü’l-Kâsım Abdullah b. Abdullah b. el-Hüseyin en-Nazrî, Gazne Devleti’nin Merv ve Nesef bölgesi kâdılığını yapmıştır. O, Belh kâdısıyken Sebük Tegin Belh’e gelerek onu Kerrâmîye münazarasına davet edip: “Bu zahitler ne diyorlar” diye sormuştur. Bunun üzerine Nazrî: “Onlar bizim nezdimizde kâfirler” diye cevap verince Sebük Tegin: “Bizim durumumuza ne diyorlar” diye sormuştur. Buna karşı Nazrî: “Sen onların mezhebine inanıyorsan sen de öylesin” diyerek net bir cevap verince Sebük Tegin çok öfkelenmiş, Nazrî’nin kanı akana kadar dövülmesini ve ardından da hapse atılmasını emretmiştir. Fakat Sebük Tegin, bir müddet sonra halkın kınamasından korkarak Nazrî’yi

746 Nizâmülmülk, a.g.e., s. 117. 747

154

serbest bırakmıştır. Sebük Tegin’in kahrından kurtulan Nazrî bir müddet sonra hastalanmış ve Gazne’ye dönerek 387/997 yılında vefat etmiştir.748

Nazrî gibi dirâyetli âlimler Kerrâmîlerin tehlikesini daha öncelerden öngörmüş, yanlış yolda olduklarını çekinmeden dile getirmişlerdir. Nazrî, bu mücadelesiyle Gazneli Mahmud döneminde yaşamış olsaydı belki de ülkenin kâdılkudâtı olarak tayin edilip taçlandırılacak ve takdir edilecekti. Dönemin dinî siyaseti belki de bunu gerektirir ve Karmatî mücadelesine karşı Kerrâmîlerin istifade edilmesi gerekirdi.

3.3.1. Kâdılkudât Ebû Muhammed en-Nâsıhî (Gazneli Devleti Kâdılkudâtı)

Gazneli Devleti’nin kâdılkudâtı ve Hanefî fakihi Ebû Muhammed Abdullah b. Hüseyin en-Nâsıhî, 373/983 yılında Buhara’da dünyaya gelmiştir.749 Hanefîlerin şehyhi sayılan Nâsıhî, büyük Mutezîlî âlimlerinden Ebû Reşid Saîd b. Muhammed en-Nîşâburî’den750 ders almış ve ondan rivayetlerde bulunarak Muhtasar fi’l-Vukûf, el-Fıkhu’l-Hanefî, Cem‘u Vakfeyi’l-Hilâl ve’l-Hassâf, el-Mes‘ûdî fi’l-Fürû‘i’l-Hanefiyye, Kitâbü’l-Muhtelef beyne Ebî Hanîfe ve’ş-Şâfiî adlı eserlerini telif etmiştir.751 Meşhur fakih ve muhaddisler Bişr b. Ahmed el-İsferâînî ve Hâkim Ebû Muhammed el-Hafız’dan hadis rivayetlerinde bulunmuştur.752 Gazneli Devleti’nin Kâdılkudâtı olmadan önce 387/998 yılında Buhara kâdılığını yaparken ilim meclisleri düzenlemiş, dinî ve siyasî alanlarda görüşlerini izhar etmiş, ihtiyaca göre fetvalar vermiştir.753

Fıkıh usûlüne hâkim olan Nâsıhî’nin görüşleri ve rivayetleri sağlam olarak kabul edilmiştir. Meşhur tarihçi Hatîb el-Bağdâdî ondan sağlam dindar, salih insan olarak söz etmiştir. V/XI. asır fakihi Ebû Abdullah el-Fârisî ondan rivayetlerde bulunmuştur. Buhara kâdısı, Gazne baş müderrisi ve başkâdısı olarak göreve başlayıp daha sonra kâdılkudâtlığa yükselen Nâsıhî, 412/1021 yılında hacca gitmiş, bu sırada Bağdat’ta dersler vermiş, vaîd meselesi dışında ehl-i adle (Mu’tezîle) muhalefet etmediği görülmüştür. Şeyhü’l-Hanefîye

748

İbâdî, a.g.e., s. 266.

749 Seyid, a.g.e., s. 452. 750

Ebû Reşid Saîd b. Muhammed en-Nîşâburî, Nîşâburlu olup Rey bölgesinde vefat etmiştir. Birçok eseri olduğu rivayet edilen Ebû Reşid’in en önemli eseri ise Mu’tezile mezhebi hakkında kaleme aldığı Divânü’l-Usûl adlı eseridir. Bu eserinde cevher ve arazla beraber tevhit ve adl konularına da girmektedir. Öğrencisi en-Nâsıhî’ye göre Rey’e gitmeden önce Nîşâbur bölgesinde kelamcılardan oluşan bir ilim halkası oluşturmuş, kelam ilminde bir fetva kitabı kaleme almıştır. Murtezâ, a.g.e., s. 116

751

Murtezâ, a.g.e., s. 116; Kureşî, a.g.e., II, s. 306; Seyid, a.g.e., s. 452.

752

Kureşî, a.g.e., II, s. 306.

753

155

olarak bilinen Nâsıhî, kâdılkudâtlıkla beraber Horasan vakıf işlerinden de sorumlu olmuştur.754

Onun kâdılkudâtlığı sırasında önemli bir fitne unsuru olarak ortaya çıkan Kerrâmîler ortadan kaldırılmıştır. Nîşâbur kâdısı Kâdı Sâid’in 402/1012 yılında hacca gidip gelmesinin ardından Ebû Bekir Mehmeşâd’la aralarında fikrî bir anlaşmazlık çıkmış,755 Nâsıhî, bu anlaşmazlığı çözmekle tarih kitaplarına geçmiştir.756 411/1021 yılında Gazneli Devleti’nin hac emiri olarak hacca giden Nâsıhî, ömrünün son dönemlerinde bir kez daha hacca giderek Bağdat’a yerleşip ders halkası oluşturmuş ve 447/1055 yılında Gazne’de vefat etmiştir.757 Gazneli Mahmud, Gazneli Devleti’ni âlimler, kâdılar ve Kâdılkudât Nâsıhî gibi Hanefî fakihleriyle yönetmeye çalışmış, onlar da sorumluluklarının farkında olarak Gazneli Devleti’ni içerisinde fitne çıkaracak kutuplaşmalara fırsat vermemiştir.

3.3.2. Hâce İmam Ebû Sadık et-Tebbânî (Huttelân Kâdılkudâtı 430/1039)

Gazneli Devleti’nin en köklü ulemâ ailesinden gelen Hâce İmam Ebû Sadık et- Tebbânî’nin, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ashabı Ebü’l-Abbâs Tebbanî’nin torunu olduğu aktarılmıştır. Hâce Tebbânî her ilim dalında kendini yetiştirmiş, günlük yüzden fazla fetva vermiştir. Onun dedesi Ebü’l-Abbâs, Bağdat’ta Yakup Ebû Yusuf b. Eyyûb’dan ilim öğrenmiş, Yakup Ebû Yusuf b. Eyyûb Ensarî ise Ebû Hanife’nin öğrencisi olup Abbâsî Halifesi Hârunü’r-Reşîd’in kâdılkudâtlığını yapmıştır. Her zaman âlim, kâdı ve müderrislere destek çıkmayı bir görev bilen Gazneli Mahmud, Hâce Ali Mikâl Hasenek’i Nîşâbur’a vali olarak gönderirken, Tebbânî’nin doğru bir din üzere olduğunu dile getirerek desteklemesini istemiştir.758

Hâce Tebbânî, 414/1023 yılına kadar Nîşâbur’da ilimle iştigal etmeye devam ederken ilmine hayran olan Gazneli Mahmud, Hasenek’e onu kendisi ile beraber hacca götürmesini istemiştir. Ancak Hasenek, Gazneli Mahmud’un Hâce Tebbânî’ye karşı olan ilgisini 754

Utbî, a.g.e., trc., s. 475; Abdulbâsit Hasan en-Nihârî, Takîmu’l-‘Ukûl fî Teshîhi’l-Usûl, I. Baskı, Müessesti’l- İmam Zeyd b. Ali es-Sekâfiye, Senâ, Yemen, 2008, s. 10; Tahsin Özcan, “Nâsıhî”, DİA, XXXII, İstanbul, 2006, s. 394; Seyid, a.g.e., s. 452.

755

Özcan, “Nâsıhî”, s. 394.

756

Kerrâmîlerin lideri Ebû Bekir Mehmeşâd’ın zulmü Kâdı Ebü’l-Âlâ Sâid’in hacca gidip gelmesine kadar devam etmiştir. Kâdı Sâid, hac dönüşünde Abbâsi Halifesi el-Kadir Billâh’tan Gazneli Mahmud’a bir mektup getirmiş, Gazneli Mahmud’la görüşme sırasında Ebû Bekir Mahmamşâd’ın tecsim, cisimlendirme itikadına sahip olduğunu dile getirmiş, bu konuda Gazneli Mahmud’u ikna etmiştir. Buna karşı Gazneli Mahmud, Ebû Bekir Mehmeşâd’ı huzuruna çağırmış, Kâdılkudât Ebû Muhammed Abdullah en-Nâsîhî’yi de hakem tayin etmiştir. Nâsîhî Ebû Bekir Mehmeşâd’a yöneltilen düşüncede olduğunu tespit etmiştir. Bunun üzerine Gazneli Mahmud, Ebû Bekir Mehmeşâd’ı Nîşâbur reisliğinden azletmiş, malvarlığına el koymuş ve ev hapsine göndermiştir. Onun yerine Kâdı Sâid ile iyi münasebetleri olan Mikâl ailesinden Ebü’l-Hasan b. Muhammed el-Abbâsî el-Mikâl Hasenk’i tayin etmiştir. İbâdî, a.g.e., s. 268.

757

Kureşî, a.g.e., II, s. 306; Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, s. 49.

758

156

kıskanmış, kendisinden önce vezirlik makamına gelebileceğini düşünerek Hâce Tebbânî’yi hacca götürmemiştir. Hasenek’in Hâce Tebbânî’yi kıskandığını anlayan Gazneli Mahmud, bu kere de kendisiyle beraber Mâverâünnehir seferine götürmek istemişse de yine Hasenek bahaneler üreterek mâni olmuştur. Hâce Tebbânî’yi elden kaçırmak istemeyen Gazneli Mahmud, sürekli onu yakından takip etmiş, bilahare Hint ve Mâverâünnehir seferi sonrası Hâce Tebbânî’yi Gazne’ye getirerek Huttelân bölgesi kâdılkudatı olarak tayin etmiştir.759 Gazneli Mahmud döneminde Gazne Devleti’ne hizmet etmeye devam eden Hâce Tebbânî, Sultan Mesud döneminde de çalışmaya devam etmiştir. Sultan Mesud, onu Karahanlı hükümdarları Arslan Han ve Kadir Han’a elçi olarak göndermiştir. 428/1036 yılında yolculuğa çıkan Ebû Sadık’ın seferi bir buçuk yıl sürmüş ve ardından Nîşâbur kâdılığına getirilmiştir.760

Gazneli Mahmud’un devletini dinî ve manevî değerler ayakta tutmuştur. O, ilmi ve ulemayı sevmiş, yakından ilgilenerek sahip çıkmıştır. Bu doğrultuda çalışan Gazneli Mahmud’un dinî ve siyasî işleri gün geçtikçe tekâmül ve terakki yönünde ilerlemiş, arkasından rahmet okunacak işler yaparak ailesine büyük ve güçlü Gazneli Devleti’ni miras olarak bırakmıştır.

3.3.3. Kâdı Ebû Ahmed Ali el-Merzibân el-İsfahanî (Horasan Kâdısı)

Horasan, Gazneli Devleti için başkent Gazne kadar stratejik bir öneme sahip olduğu için bölgeye kâdı olarak gönderilecek kişinin ilmî seviyesi ve devlet tecrübesine çok önem verilmiştir. Horasan kâdısı olarak tayin edilen Kâdı Ebû Ahmed Abdurrahim b. Ali el- Merzibân el-İsfahanî de başarılı bir geçmişe sahip olup ilmî ve mimarî faaliyetleriyle öne çıkmıştır. Bağdat Bimâristân’ı onun emriyle yapılmış, Horasan onun döneminde mamur olmuştur. Dönemin meşhur Şâfiî fakihleri Ebû Sa’d b. İsmâil b. Ahmed b. İbrâhim b. İsmâil ile İsfahanlı meşhur hafız Muhammed b. İshâk b. Muhammed b. Yahya b. Mende Ebû Abdullah ile çağdaş olan Kâdılkudât el-Merzibân, 395/1005 yılında vefat etmiştir.761

3.3.4. Kâdı Ebü’l-Kâsım Dâvûdî (Herat Kâdısı)

Herat, başkent Gazne’den uzak olup, sürekli Türkmen isyanının baş gösterdiği bir bölge olması hasebiyle hassas bir konuma sahip olmuş, Gazne’yi Nîşâbur ve Bağdat’a bağlayan bir köprü vazifesi görmüştür. Bu sebeplerden dolayı dönemin meşhur fakihi Kâdı Ebü’l-Kâsım

759

Beyhakî, a.g.e., tsh: Feyyaz, s. 209.

760

Beyhakî, a.g.e., tsh: Feyyaz, s. 207.

761

157

Ali b. Hüseyin Dâvûdî, bölgeye kâdı olarak gönderilmiştir. Döneminde eşine rastlanmayacak kadar ilim ve irfan sahibi olan Kâdı Ebü’l-Kâsım, seksen yıl boyunca ilme ve devlete hizmet etmiştir. Arapçayı akıcı bir şekilde konuşup yazabilen Kâdı Ebü’l-Kâsım, kâdılık görevinin yanı sıra şiirle meşgul olup, ilim meclisleri düzenleyerek fıkhî tartışmalara katılmıştır.762

3.3.5. Kâdı Ebû Mansûr Muhammed el-Ezdî (Herat Kâdısı)

Gazneli Mahmud’un Herat bölgesindeki diğer bir kâdısı ise Kâdı Ebû Mansûr Muhammed el-Ezdî’dir. Kadılığının yanı sıra Gazneli Mahmud dönemi Herat bölgesinin fıkhî üstadı olan Ezdî, Ehl-i Sünnet çizgisinde talebeler yetiştirerek Herat bölgesini her türlü Karmâtî fitnesinden korumuştur. Nitekim Fâtımî dâîsi Tâhertî idam edilince katırı Kâdı Ezdi’ye verilip: “O bu katıra mülhitler için binerdi, sen ise muvahhitler için bin”763 denilerek Karmatîlere karşı verdiği mücadelesi bir nevi takdir edilmiştir.

3.3.6. Kâdı Sâid (Nîşâbur Kâdısı)

Gazneli Devleti’nin ilim, kültür ve medeniyet merkezlerinden olan Nîşâbur bölgesinin kâdılığı, ilmî ve siyasî açıdan büyük bir nüfuza sahip olan Kâdı Sâid’e verilmiştir. Kâdı Ebü’l-Âlâ Sâid b. Muhammed b. Ahmed b. Abdullah el-Üstüvâî olarak şöhret kazanan Kâdı Sâid, 343/954 yılında Nîşâbur’da dünyaya gelmiş, Ebû Amr b. Nûcid, Beşir b. Ahmed ve Ali b. Abdurrahman el-Bukâî’den ders almıştır. Gazneli Mahmud ve oğlu Mesud döneminde Nîşâbur bölgesinin dinî ve siyasî liderliğini üstlenmiş olan Kâdı Sâid, Sâidî ailesinin reisi ve genel olarak Horasan bölgesi Hanefîlerin temsilcisi olmuştur.764

762

Utbî, a.g.e., trc., s. 269.

763

Zehebî, a.g.e., XVII, s. 486. ﻦﯾﺪ ّ ﺣﻮﻤﻟا سأر ﮫﺒﮐﺮﯿﻠﻓ ،ﻦﯾﺪﺤﻠﻤﻟا سأُ َ ُ ر ﮫﺒﮐﺮﯾ نﺎﮐ

764 Kâdı Sâid’in babası da âlim, kâdı ve ilim ehli olmuştur. Kâdı Sâid, ilmi ve ulemâyı seven, yumuşak huylu,

cesur, cömert, sadık ve çok hayır yapan bir âlim ve idareci olarak bilinmiştir. İtikât ve fıkıh alanında âyet ve hadislere dayanarak el-İtikâd ve Muhtasar-ı Sâid adlı eserlerini telif etmiş, çok geçmeden şöhreti tüm Horasan’da yayılmış ve İbnü’l-Cevzî gibi âlimler onun ölümünden sonra ondan Hanefîlerin reisi olarak bahsetmiştir. Aslen Nîşâburlu olan Kâdı Sâid, dinî ve siyasî sorumluluğu gereği olarak Nîşâbur’daki tüm gelişmeleri yakından takip edip an be an Gazneli Mahmud’la bilgi paylaşımında bulunmuştur. Bu çerçevede en önemli gelişme hac farizasını eda etmek üzere Kâbe’ye gittiğinde yaşanmıştır. Hac dönüşünde Abbâsî Halifesi Kâdir Billâh tarafından saygıyla karşılanan Kâdı Sâid’e Gazne dönüşü sırasında Gazneli Mahmud’a verilmek üzere kendisine bir mektup verilmiştir. Gazne’ye ulaştığında Gazneli Mahmud’la bir araya gelen Kâdı Sâid, Kerrâmîlern lideri ve dönemin Nîşâbur valisi Ebû Bekir Mehmeşâd’ın tecsim ve teşbih itikadında olduğunu açıklamış, böylece Kerrâmîlerin Gazneli Devleti’nden silinip atılmasını sağlamıştır. Kureşî, a.g.e., II, s. 266; Bosworth, a.g.e.,çev: Enûşe, s. 177; Utbî, a.g.e., trc., s. 395.

Kâdı Sâid, ilmî seviyesi, siyasî tecrübesi ve üstün ferâseti sayesinde Gazneli Mahmud’un dikkatini çekmiş, onun saygı ve sevgisini kazanmış ve Gazneli şehzadeleri Sultan Mesud ile Sultan Muhammed’in eğitimiyle görevlendirilmiştir. Gazneli Devleti’nde giderek yetkisi ve şöhreti artan Kâdı Sâid, Gazneli Devleti açısından stratejik bir konuma sahip olan Nîşâbur kâdılığına atanmış, daha sonra sultan ile halk arasında bir köprü görevini üstlenerek Nîşâbur valisi olmuştur. Kâdı Sâid, Gazneli Devleti’nde ilmiyle, idaresiyle ve siyaseti ve ferâsetiyle güçlü ve yetkili bir şekilde yer almıştır. O, gücünü korumak ve sağlamlaştırmak için devleti ayakta tutan fikrî ve manevî temeller üzerine yatırım yapmış, bu amaç doğrultusunda medrese ve vakıfları kurmuştur. Bu sayede

158

Gazneli Mahmud döneminde toplumsal istikrarın müdafiî olarak çalışan Kâdı Sâid, Gazneli Mahmud’un teveccühüne mazhar olmuş, Nîşâbur kâdısı olarak tayin edilmiştir.765 Kâdı Sâid’in Gazneli Devleti’ndeki yetkisi öğrencisi olan Sultan Mesud’un devletin başına geçmesiyle beraber daha da artmıştır. Bunun sonuçları derhal görünmeye başlanmış, Kâdı Sâid’in kardeşi Rey bölgesi Kâdılkudât’ı olarak tayin edilirken öğrencilerinden biri Cürcân’a siyasî temsilcisi olarak gönderilmiştir. Yıllarca Nîşâbur’un idari, siyasi, hukûkî ve şer’î işlerini kontrolünde tutan Kâdı Sâid 432/1040 yılında vefat etmiştir.766

Kâdı Sâid, sadece Nîşâbur bölgesi fakihi ve kâdısı olarak kalmamış, aynı zamanda bütün Gazneli topraklarındaki Hanefîlerin öncüsü ve imamı olmuştur. Bu çerçevede Ehl-i Sünnet dışı fırka ve mezheplerin Gazneli topraklarına girmesi ve yayılmasına asla müsaade etmemiş, Gazneli sultanlarının da desteğini alarak baş gösteren fitneci fırkaları bölgeden silip atmıştır. Örneğin teşbih ve tecsim itikâdına kapılan Kerrâmîler ve liderleri Ebû Bekir Mehmeşâd’a karşı amansız bir mücadele vermiş, bu teşebbüsü ile Gazneli Devleti’ndeki fitnelere son vermiş, din ve devletin istikrarı ve istikbali için attığı adımından dolayı Gazneli Mahmud ve Kâdir Billâh tarafından takdir edilmiştir.

3.3.7. Kâdı Ebü’l-Kâsım (Nîşâbur Kâdı Vekili)

Kâdı Sâid, 402/1012 yılında ikinci kez hacca gittiğinde yerine vekil olarak dönemin meşhur fakihlerinden Kâdı Ebü’l-Kâsım’ı bırakmıştır. Kâdı Ebü’l-Kâsım Abdullah b. Muhammed b. Amr Nîşâbur’un önde gelmiş Hanefî fıkıh âlimlerinden olup, ilim ve kâdılık hayatıyla meşgul olmuş, arkasında nice eser ve talebelere bırakarak Şaban 403/Mart 1013 tarihinde vefat etmiştir.767

3.3.8. Kâdı Ebü’l-Hayseme en-Nîşâburî (Nîşâbur Kâdısı)

Kâdı Ebü’l-Hayseme Utbe b. Hayseme b. Muhammed b. Hâtem b. Hayseme b. Hasan b. Avf b. Hanzele en-Nîşâburî Nîşâbur’da dünyaya gelerek Kâdıyu’l-Haremeyn Ebü’l- Hüseyin Ahmed b. Muhammed b. Abdullah’tan fıkıh dersleri almış, fakihler ve kâdıların hocası olup fıkıh ve fetva konusunda eşine rastlanmamıştır. Horasan’da ondan ders almayan Hanefî fakihi

gerek Nîşâbur kâdılığı ve gerek Nîşâbur valiliği sırasında siyasî ve mezhebî rakiplerine karşı başarılı olmuş, devlet ve toplum üzerindeki yetkisini sürdürmüştür. Hatîb el-Bağdadî ve Kâdı Sâid b. Seyyâr’ın da hocası olan Kâdı Sâid, Zilhicce 432/Ağustos 1040 tarihinde vefat etmiştir. Kureşî, a.g.e., II, s. 266; Bosworth, a.g.e., çev. Enûşe, s. 177; Utbî, a.g.e., trc., s. 395; Seyit Bahçıvan, “Üstüvâî”, DİA, XLI, Ankara, 2012, s. 396; Zehebî, XVII, a.g.e., s. 508; Erdoğan Merçil, Selçuklular (Makaleler), I. Baskı, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2011, s. 278.

765

Bosworth, a.g.e., çev: Enûşe, s. 177.

766

Kutluboğa, a.g.e., thk: Yusuf, s. 172; Bosworth, a.g.e., çev: Enûşe, s. 178.

159

ve kâdısının kalmadığı nakledilmiştir.768 393/1003 yılında Kâdı Sâid’in Nîşâbur kâdılığından azledilmesi üzerine hocası Ebü’l-Hayseme Nîşâbur kâdılığına atanmış, 405/1014 yılına kadar kâdılık görevini başarılı bir şeklide yürütmüştür. Hayatını ilme hizmet edip ve kâdılık yapmakla geçiren Ebü’l-Hayseme, 10 Cemâziyelâhir 407/ 14 Kasım 1016 tarihinde vefat etmiştir.769

Gazneli Mahmud’un döneminde hayatını ilim, irfan ve idarecilikle geçiren Kâdı Sâid’ın ardından onun hocası olup âlim ve fakih olan Ebü’l-Hayseme en-Nîşâburî’yi Nîşâbur kâdılığına getirmesi ilim ve irfan diyarı olan Nîşâbur’un dinî, siyasî ve sosyal yapısını iyi analiz ettiğini göstermiştir. Çünkü Nîşâbur gibi hassâs bir bölgede ancak Kâdı Sâid ve Kâdı Ebü’l-Hayseme gibi Hanefî olan dinî, siyasî ve mezhebî açıdan kabul görmüş şahsiyetlerin kâdı olarak tayin edilmesi gerekmekteydi.

3.3.9. Kâdı Ebû Amr Bistâmî (Nîşâbur Kâdısı)

Gazneli Mahmud dönemi Nîşâbur bölgesi muhaddislerinden olan Kâdı Ebû Amr Bistâmî, ilmi, irfanı, belâgat ve fesâhatiyle şöhreti dünyaya yayılmıştır. Onun Kâdı Sâid ve Ebü’l-Hayseme’den sonra Nîşâbur kâdılığını deruhte ettiği tahmin edilmiştir. Çünkü bahsi

Belgede Gazneli Mahmud'un dinî siyaseti (sayfa 167-175)