• Sonuç bulunamadı

Gazneli Mahmud’un Ailesi

4. Gazneli Devleti’nin Kuruluşu

1.2. Gazneli Mahmud’un Ailesi

Gazneli Mahmud’un babasının adı Sebük Tegin ve dedesinin adı “Kara Beckem”’dir. Kaynaklarda Sebük Tegin’in Kazakistan’ın Isık Göl bölgesinin Karluk Türklerinden olduğu

140

Zâbülistân, Tohâristân’ın güneyinde yer almaktadır. Gazne, başkent olmadan önce Zâbülistân’ın bir kasabası sayılmaktayıdı. Günümüzde Afganistan topraklarında bulunan Zâbül, Gazne, Kandahar, Uruzgan ve Paktika arasında yer almaktadır. Hamevî, a.g.e., III, s. 125.

141

Gazneli Mahmud’un doğum tarihi ve yaşı hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Örneğin Tabakât-ı

Nâsırî’nin muhakkiki Abdülhey Habîbî, Gazneli Mahmud’un doğum tarihini dönemin temel tarih kaynaklarının

aksine 371/981 yılı olarak göstermiştir. Hâlbuki pek çok temel tarih kaynaklarının üzerinde durduğu tarih ise 10 Muharrem 361/Temmuz 971 tarihidir. İhtilafa sebep olan diğer bir mesele ise Gazneli Mahmud’un hükümdarlık süresinin 33 olmasının aksine Cüzcânî’nin 36 yıl olarak aktarmasıdır. Cüzcânî, a.g.e., I, ss. 231–228; İbnü’l- Cevzî, a.g.e., XV, s. 212; Şebânkâreyî, a.g.e., II, s. 36; Nizâmülmülk, a.g.e., s. 157; Halîlî, a.g.e., s. 16; Hücvîrî,

a.g.e., s. 16.

142

Reşid, a.g.e., s. 25.

143

Vayhand (Ohind) Peşâver’in civarında bulunan bir bölgenin ismi olup 391/1001 yılında Gazneli Mahmud tarafından fethedilmiştir. Enver Konukçu, “Hayber Geçidi”, DİA, XVII, İstanbul, 1998, s. 23.

144

Cüzcânî, a.g.e., II, s. 228.

145

36

aktarılmaktadır.146 Türk olduğu bilinmesine rağmen, Sebük Tegin’in şeceresi hakkında Tabakât-ı Nâsırî ve Mecmu’l-Ensâb’da iki farklı görüş bulunmaktadır. Tabakât-ı Nâsırî’ye göre Gazneli Mahmud’un soy ağacı Ebü’l-Kâsım Mahmud b. Sebük Tegin b. Kara Beckem b. Kara Arslan b. Kara Millet b. Kara Yamak b. Fîrûz b. Yezdicerd b. Şehriyâr’a dayanmaktadır.147

Şebânkâreyî ise bu görüşten farklı olarak dedelerinden Kara Numan ve Kara Baycan’ı zikreder ve Gazneli Mahmud’un şeceresini Mahmud b. Sebük Tegin b. Kara Beckem b. Kara Arslan b. Kara Numan b. Baycan b. Fîrûz b. Yezdicerd b. Şehriyâr olarak belirtir.148 Pendnâme’de Sebük Tegin’in Barshan kabilesine mensup olduğu; bu kabilenin Fars diyarından gelerek Türkistan’a yerleştiği bilgisi onun Fars asıllı olduğunu çağrıştırır. Fakat bu bilgilerin devamında bizzat Sebük Tegin’in kendisinin Türk kabilelerin âdetleri gereği savaşlarda birbirlerinin mallarını yağmaladıkları, babasının güçlü birisi olduğu, başka kabilelerle savaşıp yağmacılık yaptığından bahsetmesi, onun Türklüğünü güçlendirmektedir. Ayrıca babasının kara ismini kullanması, dedesininse Pendenâme’de geçtiği üzere bahadır anlamına gelen Beckem lakabını kullanması onun Türk olduğunun diğer bir delili kabul edilmektedir. Pendnâme’deki bilgiden Sebük Tegin’in inancına dair ipuçlarına ulaşılmaktadır. Sebük Tegin’i kaçıranların putperest müşrikler olması; köle bir çocuk olmasına rağmen putperestlerin putlarına karşı net tavır alması, onun tevhit inancına sahip olduğuna işaret etmektedir.149 İnancının mahiyeti kesin bilinmemekle birlikte Buhara’ya getirilip Nasr Câci’ye köle olarak satıldığı zaman İslâm’ı kabul ettiği aktarılmaktadır.150

146

Zehebî, Sebük Tegin’in sülaelsini anlatırken onun Türk olduğunu dile getirerek emirler emiri, Hint fatihi, Horasan sahibi olarak bahsetmiştir: ﺐﺣﺎﺻ ،ﻲﮐﺮﺘﻟا ،ﻦﯿﮑﺘﮑﺒﺳ ﺔﻟوﺪﻟاﺮﺻﺎﻧ ءاﺮﻣﻻا ﺪّﯿﺳ ﻦﺑا ،ﻢﺳﺎﻘﻟاﻮﺑا ،ﺪﻨﮭﻟا ﺢﺗﺎﻓ ،ُ ّ ﺔﻟوﺪﻟا ﻦﯿﻤﯾ ّ ُ ﻚﻠﻤﻟاُ

ﻏ و ﺪﻨھ ،نﺎﺳاﺮﺧ

ﻚﻟاذ ﺮﯿ Zehebî, a.g.e., XVII, s. 483; Erdoğan Merçil “Gazneliler”, DİA, XIII, İstanbul, 1996, s. 485.

147

Cüzcânî, a.g.e., I, s. 226.

148 Sebük Tegin ailesi Abdülmelik b. Nûh döneminde bir tüccar tarafından Buhara’ya getirilmiştir. Alp Tegin,

onun akıl ve zekâsını görünce satın alarak kızı ile evlendirmiştir. Sebük Tegin, oğlu Gazneli Mahmud’a yazdığı

Pendnâme’de:“Ey oğul bil ki bu sözleri sana söylememden amaç kendi durumumu sana anlatmamdır. Sen bil ki, ben çocukluk çağımdan hâkimi olduğumu memlekete kadar Allah ne halleri başıma getirdi. Kölelikten padişahlığa nasıl ulaştım iyi dinle! Bil ki ben Türkistan’daki Barshanlılar kabilesindenim! Bu kabileye eskiden şöyle denile gelmiş: Fars hükümdarlarından biri Türkistan’a gelerek Türkistan hanı olmuş, Barshan benim kabilemin adıdır. Babamı adı ise “Cûk” imiş. Bu kabilede bahadır olana Kara Beckem denilirmiş. Benim babam çok güçlü idi. Filin kemiklerini elleriyle kırabilir, o kabilenin bütün gençlerini güreşte yenerdi. Sert yayı çekmek ve süvarilik gibi konularda şöhret kazanmıştı. Türk kabilelerin âdeti öyle idi ki çatıştıklarında birbirlerini yağmalardı. Benim babam yalnız gider, düşmanları yağmalar gelirdi. Onun birçok evladı vardı. Ben üçüncüsüydüm. O, misafiri sever ve her gün misafirhanesine misafir gelirdi. Bir gün çok misafirler gelmişti. Aralarında yaşlı bir adam vardı. Ben diğer çocuklar ile bir çadırın köşesinde otururdum. Yaşlı adamın gözü bana düşünce beni yanına çağırarak avucuma baktı. Bana ey çocuk senin başından çok acayip şeyler geçecek ve senin büyük bir devletin olacak! Senin neslinin hepsi padişah olacak dedi. Bu söz benim gönlüme tesir etti ve gönlümde tutarak gayret göstermeye çalıştım. Bugün ne ile karşılaşırsam o yaşlı adam aklıma gelir” diyerek

hayat hikâyesini anlatmıştır. Şebânkâreyî, a.g.e., II, s. 38; Merçil, Afganistan ve Hindistan’da Bir Türk Devleti

Gazneliler, s. 137.

149

Sebük Tegin yine Pendname’sinde kaçırıldığını şöyle anlatmıştır: “Bir gün kader tecelli etti. Tuhsiler denilen

37

Sebük Tegin’i Tohâristan bölgesine getiren Alp Tegin, onu kendi kızıyla evlendirerek devletine varis yapmıştır.151 Sebük Tegin’in Alp Tegin’in kızı olan eşinden İsmâil ile Yusuf, Zâbülistan şahının kızı olan eşinden Mahmud ve Nasr dünyaya gelmiştir.152 Ayrıca Cüzcânî’nin aktardığına göre üç kadeşi dışında çocukken vefat eden Hasan ve Hüseyin adında iki kardeşi olduğu da rivayet edilmiştir.153 Yusuf, kardeşi Gazneli Mahmud döneminde emir olarak şöhret kazanmış, Hint seferlerine katılmış, Gazneli Mahmud’un vefatına kadar yanında yer almıştır.154 Ayrıca Sebük Tegin’in iki kız evladının bulunduğu; bunlardan Hüre-i Kalcı’nın Ebü’l-Abbâs Hârizmşah, Hutlî Hâtun’un ise Ebû Nasr Ferigûnî ile evli olduğu bahsedilmektedir.155 Gazneli Mahmud’un isimleri bilinen amcalarından Kadircik, Hindistan fethinin birinde şehit düşmüş, Buğracuk ise Gazneli Mahmud döneminde Herat valiliği

götürdüler. O gün babam ava gitmişti. Beni köle olarak aldılar ve on iki yaşındaydım. Tuhsilerin yeri bulunduğumuz bölgeden üç günlük yol mesafesinde olduğu için babam herhalde gelemedi. Bundan böyle babamın durumunu ne olduğunu bilmiyorum. Beni diğer çocuklarla beraber Tuhsilerin ahırına götürdüler. Bir müddet beni koyun gütmeye gönderdiler. Dağlarda ve sahralarda koyun güttüm. O kavmin hepsi puta tapardı. Sahrada adama benzeyen bir taş vardı. Ona secde ederlerdi. Orası ziyaret ettikleri bir mekândı. Her vakit onun ayağında kurbanlar keser ve toplulukları oraya götürürlerdi. Ben de her gün oradan geçerdim ve o put orada dururdu. Her gün o putu gördüğümde çocuk olmama rağmen onların bir hiç olduğunu, taşa taptıklarını aklımdan geçirirdim. Bir gün geçerken kurbanlıklardan kalan pislikleri gördüm. O pisliklerle putu sardım ve boyadım. İçimden eğer bu putun bir özelliği varsa bana bir kötülük verir, eğer hiçbir özelliği yoksa bu topluluğun dalalette olduğunu anlarım. Zaten taş olan bir şeyin bana ne zararı olabilirdi ki? Böylece o melunlar ertesi gün geldiler, kim cesaret ederek bizim tanrımıza böyle bir şey yapmış dediler. Ben ayakta dururdum. Hiçbir şey söylemezdim. Böylece her gün Allah’a olan inancım güçlenir ve marifetim artardı. Dört yıl onlarla beraber kaldım.” Şebânkâreyî, a.g.e., II, s. 38; Merçil, Afganistan ve Hindistan’da Bir Türk Devleti Gazneliler,

s. 138; Halîlî, a.g.e., s. 4.

150 Sebük Tegin, oğlu Mahmud’a kendisinin Buhara’ya getirildiğini: “Beni birkaç köle ile Mâverâünnehir

bölgesine götürerek Semerkant’ın Câc bölgesinden iyi itikatlı bir Müslüman olan Nasr Câci’ye sattılar. Beni satın aldıkları diğer on köle ile Nahşab şehrinden Buhara’ya getirdiler. Ben Nahşab şehrinde hastalandım. Benim hastalığım öylesine ağırlaştı ki Nasr Câci benden umudunu keserek tedavi etmesi için bir miktar para ile yaşlı bir kadına teslim etti. Ölürse tekfin ve teçhiz et dedi, gitti. Ben üç yıl hasta olarak kaldım. Nasr Câci her yıl köle satın almak için gelirdi. Ben hasta yatardım. Beni kendisine teslim ettiği yaşlı kadın saliha bir kadındı. Benim ilaçlarım dışında hiçbir şey yememe izin vermezdi. Ben çok zayıflamıştım. Her ne kadar ekmek ve et istesem de vermezdi. Bir gün o yaşlı kadın evden çıkmıştı. Yanımda olan azcık altını onun iyi huylu ve benimle de kardeş oğluna vererek biraz et ve yoğurt getirmesini istedim. O dediğimi yaptı, bana biraz et ve yoğurt getirdi. Tencereye koyarak pişirdim ve yedim. O gün çok iyiydim. Yaklaşık bir hafta o adam gider bana et getirirdi. Ben de yer ve kendime gelirdim. Ardından o kadından aynı şekilde et istedim o da bana o yemekten vermeye başladı. Böylece önceki vaziyetime döndüm. Tamamen iyileştim. Bende silah kullanma ve ata binme hevesi vardı. Benimle kardeş olan o adamın da mesleği silah düzeltmekti. Evin kapısındaki meydanda her gün asilzadeler gelirdi. Ondan silah tutmayı öğrenirdi. Bana da silah tutmayı öğretmişti. İyi silah tutardım ve hiçbir şey kaçırmazdım. O yıl Nasr Câci gelerek beni diğer dokuz köle ile Buhara’ya götürerek Alp Tegin’e sattı. Alp Tegin beni severdi. Diğer dokuz kölenin başında beni çavuş tayin etmişti. Ben de her gün efendimin şefkatini gönlümde arttırır ve ona hizmet ederdim. En tehlikeli işlere beni gönderirdi ve muzaffer olarak dönerdim. Bu gün görüyorsun ki yüce Allah beni emirliğe yükseltti. Kullarının üzerine beni hâkim kıldı.” Şebânkâreyî, a.g.e., II, s.

38; Merçil, Afganistan ve Hindistan’da Bir Türk Devleti Gazneliler, s. 138.

151

Utbî, a.g.e., trc., s. 22.

152

Cüzcânî, a.g.e., s. I, 228; Şebânkâreyî, a.g.e., II, s. 45.

153

Cüzcânî, Sebük Tegin’in erkek çocuklarından İsmail, Nasr, Mahmud, Hasan, Hüseyin ve Yusuf olarak bahsetmiştir. Hasan ve Hüseyin’in çocukken vefat ettiği aktarılmıştır. Cüzcânî, a.g.e., I, s. 228; Şebânkâreyî,

a.g.e., II, s. 45; Halîlî, a.g.e., s. 15.

154

Şebânkâreyî, a.g.e., II, s. 66.

155

Utbî, a.g.e., trc., s. 295; Gerdîzî, a.g.e., nşr: Habîbî, s. 395; Cüzcânî, a.g.e., I, s. 228; Şebânkâreyî, a.g.e., II, ss. 42–67; Erdoğan Merçil, “Mahmûd-ı Gaznevî”, DİA, XXVII, Ankara, 2003, s. 364.

38

yapmıştır.156Gazneli Mahmud’un beş erkek evladı oludğu, bunlardan Muhammed, Mesud ve Abdürreşid’in adının bilindiği ve Ziyârî hanedanı hükümdarı Minûçihr ile evli bir kızı olduğu aktarılmaktadır.157