• Sonuç bulunamadı

Gazneli Mahmud’un Adaleti

4. Gazneli Devleti’nin Kuruluşu

1.9. Gazneli Mahmud’un Adaleti

Gazneli Mahmud’un adaleti eş, dost, yakın ve uzak ayrımı yapmadan herkesi kapsamıştır. Onun adalet anlayışının altında devletin varlığı ve halkın refahı yatmıştır. Babasının “âdil ol! Halktan haberdar ol! Devletine zarar verene iş verme” nasihatlerini aklından çıkarmamıştır. Baba nasihati üzere bir kere hataya düşeni affetmiş, ikinci kere hataya düşeni asla affetmemiş aksine cezalandırmıştır. O bu yönüyle bazı tarihçiler tarafından Ömer b. Abdülaziz’den sonra en âdil sultan olarak kabul edilmiştir.301

Onun adaletine kaynaklarda birçok rivayetler zikredilir. Bunlarından bir tanesi de Irak bölgesinde yaşanmıştır. Onun döneminde bir müddet Irak bölgesinde yol kesicilik ve yağmacılıktan dolayı hac kervanları durmuş, Horasan ayânları Gazneli Mahmud’un kapısını çalarak: “Sen İslâm devletlerinin en büyüğüsün! İsmin cihatla öne çıkmış! Gördüğün üzere hac kervanları durdu! Bu işle ilgilenmek gerekir. Orada Bedir b. Hüsnüveyh var. Arkadaşların ondan daha çoktur. Hacıların seyri sefer tedbiri alınsın! Bu konuya özen göstermeni isteriz” diyerek şikâyette bulunmuşlardır. Bunun üzerine Gazneli Mahmud, devletin Kâdılkudâtı Ebû Muhammed en-Nâsıhî’yi hac emiri tayin etmiştir. Sürekli yol kesen gaspçı ve yağmacı bedevîlere verilmesi için sadaka ve nafaka haricinde 30 binden fazla dinar vermiştir. Ardından Horasan hacılarını hacca davet etmiş, büyük bir hacı kafilesi toplanarak hacca doğru yola çıkmışlardır.302

Gazneli Mahmud’un büyük âlimlerinden Ebü’l-Hasan el-Aksâî de hac kervanında yer almıştır. Hac kervanı yürürken bir müddet sonra gaspçı bedevîler yollarını kesmişlerdir. Ebû Muhammed en-Nâsıhî onlara beş bin dinar vermesine rağmen ikna olmayarak hacılara saldırmaya devam etmişlerdir. Yağmacı bedevîlerin öncüsü Benî Nebhân kabilesinden Himâr b. Adî atına binip, elindeki silahıyla hacıları kaçırmaya çalışmıştır. Bu esnada iyi ok kullanan Semerkantlı bir genç attığı okla onu etkisiz hale getirerek yağmacıları dağıtmıştır. Böylece Horasan hacıları sağ salım hacca gidip evlerine dönmüşlerdir.303

Gazneli Mahmud’un adaletine örnek teşkil edecek diğer bir mesele ise Gazne’ye gelen bir tüccarın şikâyeti üzerine gerçekleşmiştir. Bir tüccar Gazneli Mahmud’a gelerek oğlu Mesud’dan şöyle şikâyette bulunmuştur: "Ben bir tüccarım. Bir müddettir Gazne’deyim. Şehrime gitmek istiyorum fakat gidemiyorum çünkü Emir Mesud benden 60 bin dinar değerinde kumaş almış ve ödemesini yapmamıştır. Emir Mesud'un mahkemeye gönderilmesini istiyorum” deyince Gazneli Mahmud'un canı sıkılmış ve oğlu Mesud’a ağır bir mesaj

301

Halîlî, a.g.e., s. 118.

302 İbnü’l-Esîr, a.g.e., çev: Âjir, XIII, s. 5648 303

65

göndererek derhal ödeme yapmasını aksi takdirde davacı ile mahkemeye çıkarak şeriatın hükmü neyse razı olmasını emretmiştir. Bu esnada tüccar hâkimin huzuruna gitmiş, elçi ise Mesud’un yanına giderek babasının mesajını iletmiştir. Mesud, derhal kendi hazinedarına hazinede ne kadar nakdin olduğunu sorunca yirmi bin dinar olduğu cevabını almış ve elçiye: “Bu parayı tüccara ver, gerisini üç gün içinde ödeyeceğimi Sultan’a bildir” demiştir.304

Bu haber Gazneli Mahmud’a ulaşınca oğluna: “Ya derhal mahkemeye çıkmayı ya tüccara dinarının hepsini ödemeni isterim. Aksi takdirde benim yüzümü görmeyeceksin” diyerek tehdit etmiştir. Bunun üzerine Mesud ikindin namazına kadar her tarafa adam göndererek borç toplamış ve tüccarın altmış bin dinarının tümünü ödemiştir. Bu haber derhal dünyaya yayılmış, Çin, Hıtay, Mısır, Aden ve Rey’den Gazne’ye tüccarlar akın etmeye başlamıştır.305

Gazneli Mahmud Irak’ı ele geçirdiğinde bir kadın gelerek kumaş yüklü kervanının Kirmân’a bağlı Dîr-i Keç’te Kûç Belûc’lu hırsızlar tarafından gasp edildiğini, ya mallarının kurtarılması ya da bedelinin ödenmesini istemiştir. Gazneli Mahmud, Dîr-i Keç’in nerede olduğunu sormuştur. Gazneli Mahmud’un sorusuna karşı kadın: “Kontrol edebileceğin ve içinde ne olduğunu bilebileceğin vilâyetleri ele geçir” diyerek tepkisini ortaya koymuştur. Gazneli Mahmud kadının doğru söylediğini ancak bu hırsızların kimlerden olduğunu ve nereden geldiğini sormuştur. Kadın ise hırsızların Kûç Belûc’ten olduklarını, Kirmân’ın yakınlarından geldiklerini söylemiştir. Gazneli Mahmud o bölgenin uzak olup yönetiminin haricinde olduğunu ve onlara karşı bir şey yapamayacağını dile getirmiştir. Bunun üzerine şikâyetçi kadın “sen nasıl dünya önderisin ki idare ettiği yerlere sözün geçmez! Sen nasıl çobansın ki koyunlarını kurtlardan koruyamıyorsun! Ben bu zayıf halimle ne yapabilirim ki sen bu gücünle bir önlem alamazsen” diye konuşmuştur. Bunun üzerine Gazneli Mahmud’un gözleri yaşarmış: “Doğru söylersin ve öyle yaparım, kumaşlarının karşılığını öder, hırsızlar hakkında elimden gelen tedbiri alırım” demiştir.306

Ardından Gazneli Mahmud, kumaşın karşılığının hazineden ödenmesini emretmiş ve Kirmân emiri Ebû Ali İlyâs’a şöyle yazmıştır: “Ben Hindistan gazası ile meşgul iken Irak hâkimiyetini ele geçirmek niyetinde değildim. Ancak Müslümanların sürekli yazdıkları şikâyetlerden şu neticeye vardım ki, Deylemîler Irak’ta çokça fesat çıkarmış, zulmetmiş ve açıkça bid’ate kapılmış, genel geçer yollara engel koymuş, yoldan geçen kadın ve erkekleri zorla saraya götürerek bozgunculuk çıkarmış, onlardan istediklerini alınca salıvermişlerdir.

304 Nizamülmülk, a.g.e., s. 327. 305 Nizamülmülk, a.g.e., s. 327. 306 Nizamülmülk, a.g.e., s. 87.

66

Ayrıca Resulullah (s.a.v.)’ın arkadaşlarına açıktan lanet etmiş, Müminlerin annesi Ayşe-i Sıddike Radıyallahu Anha’ya zaniye diye iftira atmışlardır. Yol kesiciler her yıl halktan iki üç kez haraç almışlar ve istediklerini yapmışlardır. Kendisine Mecdüddevle denilen padişah şehenşah denilmesine ikna olmuş, kendi nikâhına dokuz kadını almış, şehrin her yerinde zenadıka (zındıklar) ve bavâtine (Bâtınîler) işleri açıktan yapılmaya başlamıştır, Allah ve onun elçisine uygunsuz laflar ederler, yaratıcıyı nefyederler, namaz, oruç ve zekâtı inkâr ederler. Ne yol kesiciler bunların küfretmelerine (kâfirliklerine) karşı çıkar, ne de onlar hırsızlara kalkıp durun, Resulullah (s.a.v.)’in ashabına cefa etmeyin, zulüm ve fesat çıkarmayın diyemezler. İki grup biri diğerine yardımcı olurlar.307

Bu durumu Hindistan gazasına tercih ettim, Irak’a yöneldim. Temiz ve Hanefî Müslüman olan Türklerle, Deylemîler, Zındıklar ve Bâtînîlerin üzerine giderek köklerini kuruttum. Onların bazıları kılıçlarıyla öldürüldü, bazıları da zindanlara atıldı, bazıları da dünyada avare oldu. Horasan’daki bütün Hâcegân ve mutasarrıflara tertemiz Hanefî veya Şâfiî olmalarını emrettim. Bu iki grubun Rafîzî ve Bâtînîlerin düşmanı olduğunu ve sadece Türklere uymalarını söyledim. Iraklı bir debirin (kâtip) bile bir kâğıda el atmasına izin vermedim. Irak debirleri onlardan çok olduğu ve Türk debirlerin işlerine gölge düşüreceklerini bildim. Böylece çok kısa bir zamanda Allah’ın gücüyle Irak’ı Bâtınîlerden temizledim. Yüce Allah beni yeryüzündeki bozguncuları temizlesin, ıslah etsin, düzeni korusun, adaletle dünyayı abat etsin diye halkıma göndermiştir. Bu halde bize Dîr-i Keç bölgesinde Kûç Belûc’lu hırsızların yol kestikleri, mal gasp ettikleri haberi geldi. Onların yakalanması, ellerinden malların alınması ve kendilerinin Rey’e gönderilmesini isterim ki Kirmân’dan kalkıp benim ülkeme gelerek yol kesme cesaretini kendilerinde bulamasınlar. Aksi takdirde Kirmân Sûmenât’tan uzak değildir. Ordumu Kirman’a çeker, yerle bir ederim”308 diyerek istikrarlı siyasetini göstermiştir.

Elçi mektubu ulaştırınca Ebû Ali İlyâs çok korkmuştur. Derhal elçiyi çağırarak türlü altın ve mücevherlerle Gazneli Mahmud’a: “Ben kulum ve emre tabiyim. Ancak Kirmân’ın durumu bana malum değildir. Yoksa ben hiçbir bozgunculuğa rıza göstermem. Kirmân halkının hepsi Sünnî, işini iyi yapan, düzene ayak uyduran kişilerdir. Kûç ve Belûc bölgesi ise Kirmân’da yolları tehlikeli bir bölgedir. Ben de o insanlardan bıkmış vaziyetteyim. Onların çoğu hırsız ve bozguncudur. 200 fersah güvensiz bölgeyi ellerinde bulunduruyorlar, hırsızlık yapıyorlar, çok oldukları için ben üstelerinden gelemiyorum. Cihan Sultanı bunu yapabilir, o

307 Nizamülmülk, a.g.e., s. 88. 308

67

dünyanın tedbirini alan bir sultan ben ise kulum, buyrulanı yaparım”309 diyerek itaatini bildirmiştir.

Ebû Ali İlyâs’ın cevabı Gazneli Mahmud’a gelince onun doğru söylediği kanaatine varmıştır. Yine Gazneli Mahmud, özel bir hil’atı Ebû Ali İlyâs’a göndererek şöyle demiştir: “Ebû Ali İlyas’a söyleyin ki Kirman ordusunu toplasın, Kûç Belûc bölgesine gelerek konaklasın! Ona emir geldiğinde Kûç Belûc bölgesine girerek hepsini öldürsün ancak kadın ve yaşlılarını malları ile beraber alıp bize göndersin ki mağdur olanlara dağıtalım! Onlarla sağlam bir antlaşma yap ve geri dön” demiştir. Ayrıca elçiye: “Kendisiyle gitmek isteyen tüccarları da götürsün. Eğer kumaşlarını Kûç Belûc hırsızları çalsalar da karşılığını hazineden veririm”310 diyerek tekit etmiştir.

Bu haber hemen her tarafa yayılmıştır. Sayısız tüccarlar her taraftan Rey şehrinin merkezine akın etmeye başlamıştır. Ardından Gazneli Mahmud, yüz elli süvari ile tüccarları yolcu etmiş ve süvarilerin başındaki emiri çağırarak bir şişe zehir verip kendileriyle beraber götürecekleri elmalara sıkmalarını, hırsızlar gelince kendilerinin kervandan ayrı bir köşeye çekilmelerini, gelen hırsızların zehirlenerek öleceklerini, kalanlarını da etkisiz hale getirmelerini emretmiştir. Ticaret kervanıyla giden süvarilerin emiri, tüccarlara güven vermiş ve Gazneli Mahmud’un dediğinin aynen uygulamıştır. Gelen hırsızlardan çoğu çölde bulduğu mevsim meyvesi elmaya dalmışlar, bir saat geçmeden yere düşmeye başlamışlardır.311

Ardından süvarilerin emiri tüccarlara: “Ey ahali müjdeler olsun ki Gazneli Mahmud’un yardımı geldi ve hırsızları öldürdü. Ey aslan erkekler koşunuz hepsini öldürelim!” deyince süvariler hırsızlara doğru yönelmiş ve hırsızların hemen hepsini ölü olarak bulmuşlardır. Sağ kalan hırsızlar da kaçmaya başlamışlardır. Süvarilerin emiri sağ kalanları iki fersah kadar takip ederek hiçbir hırsızı diri bırakmamış, silah ve mühimmatlarını toplamıştır. Ardından süvarilerin emiri iki gulam ile beraber Gazneli Mahmud’un yüzüğünü Ebû Ali İlyâs’a göndererek Kûç Belûc tarafına gelmesini istemiştir. Ebû Ali İlyas da hazır olan ordusu ile Kûç Belûc’e gelerek emir ile birleşmiştir.312

Kûç Belûc’e giren Gazneli Mahmud’un gönderdiği süvari ile Kirmân hükümdarı Ebû Ali İlyâs on binden fazla kişiyi kılıçtan geçirmişler ve binlercesini yakalamışlardır. Sayısızca silah ve hayvanı ganimet olarak ele geçirmişlerdir. Ebû Ali İlyâs ele geçirilenlerin hepsini süvarilerin emiri ile Gazneli Mahmud’a göndermiştir. Ardından Gazneli Mahmud: “Ben Irak’a geldiğimde malı mülkü çalınanları çağırın, karşılığını benden alınsınlar” demiştir. 309 Nizamülmülk a.g.e., s. 89. 310 Nizâmülmülk, a.g.e., s. 93 311 Nizamülmülk a.g.e., s. 94 312 Nizamülmülk, a.g.e., s. 94.

68

Bunu duyan mağdurlar çok sevinmişler, o tarihten itibaren huzur ortamı tesis edilmiş, elli yıl boyunca herhangi bir olay yaşanmamıştır. Bu olaydan sonra Gazneli Mahmud, her yere böyle haksızlık ve adaletsizliğin yaşanmaması için görevliler tayin etmiş, o ana kadar yapılan haksızlıkların tümünün karşılığını ödenmesini emretmiştir.313

Gazneli Mahmud’dun adaletine örnek teşkil edecek diğer bir vaka ise Nesâ314 ve Bâverd bölgesinde yaşanmıştır. Rivayet edildiğine göre Gazneli Mahmud’un Nesâ ve Bâverd âmili Ebü’l-Ferec Büstî, bölge halkından birinin mal ve mülk varlığını istimlâk ederek kendisini hapse atmıştır. Haksızlığa uğrayan kişi bir şekilde hapishaneden kaçarak Gazne’ye gelmiş, durumu Gazneli Mahmud’a bildirmiştir. Gazneli Mahmud da derhal Nesâ ve Bâverd âmilini idam ederek şikâyetçi adamın malvarlığını geri iade etmiştir. Gazneli Mahmud’un bu âdil davranışını duyan halk, onun adaletine güvenerek refah ve huzur içinde yaşamaya devam etmiştir.315