• Sonuç bulunamadı

2. MESLEK BĠRLĠKLERĠNĠN OLUġUMU

2.3. Sınaî Ürün Üreticileri Ve Ticareti

2.3.1. Mamul Sanayi Ürünleri Üreticileri ve Ticareti

2.3.1.3. Kâğıt Üreticileri

Günümüzde kullanılan kâğıttan ve kâğıda en yakın yüzeyleri olan papirüs ve parĢömenden önce ve bunların yanı sıra çok değiĢik yazı yüzeyleri kullanılmıĢtır. Üzerine yazı yazılan ya da iĢaretler (resimler) yapılan düzgün taĢ ve kemiklerden baĢka, tunç, bakır, gümüĢ gibi madenler ve tahtalar yazı yüzeyi olarak kullanılmıĢtır. Roma‟da kullanılan bu tahta tabletler, kâğıdın icadından sonra da 16. yüzyıl yarılarına kadar kimi Avrupa ülkelerinde yazı yüzeyi olarak kullanılmıĢtır.

En iyi kalite papirüs yazı yüzeyleri, bitkinin orta kısmından elde edilenlerdi. Önceleri yalnızca dini metinlerin yazıldığı bu tabakalara "hieratic" denirdi. Çok daha sonraları bu iyi kalite papirüslere Roma imparatoru Augustus‟un adına izafen Carta Augustan denmiĢtir.

Papirüsün en iyi tüketicisi Roma imparatorluğu idi. Özellikle Ġskenderiye „deki papirüs imalathanelerinin mamulleri, Roma‟daki imalathanelerde yeniden elden geçirilir, iĢlenir, daha kaliteli bir yazı yüzeyi haline getirilirdi. Fannius usta‟nın Roma „daki imalathanesi bunların en ünlülerindendi ve burada iĢlenen papirüsler ustanın adıyla anılırdı. Ġnce oluĢu ve arkasını gösterdiği için papirüs‟ün genellikle bir yüzüne yazılırdı. Kâtipler, kamıĢtan yapılmıĢ bir tür kalemle; kırmızı ve siyah olmak üzere iki renk mürekkep kullanırlardı. Kırmızı mürekkep yeni bir paragraf ya da yeni bir bölümün baĢlangıcını belirlemek için kullanılırdı. Bu gelenek Roma‟da da sürmüĢtür.

252 Rice, s.223-224

253 Runcıman, Haçlı Seferleri Tarihi, s.301

Papirüsten sonra en çok kullanılan yazı yüzeyi malzemesi deridir. Koyun, Keçi, Ceylan ve özellikle dana derisinden yapılan bu yazı yüzeylerine Romalılarca charta- pergamena denmiĢtir. ParĢömen sözcüğü Küçük Asya‟daki Pergamondan (Bergama) üretildiği söylenir. Ġlk olarak orada üretilmiĢtir. Batıda tirşe (vellum) diye bilinir. Roma Ġmparatorluğu‟nun görkemli günlerinden baĢlayarak artan bir biçimde kullanılan parĢömen, dana, koyun, keçi ve kuzu derilerinden özel Ģekilde imal ediliyordu. Bizanslıların kendi gereksinmelerinin tümünü üretebildikleri 11. yüzyıla kadar bunlar

yaygınlaĢmadı255

. ParĢömenin bildiğimiz deriden farkı tabaklanmayıĢı, bunun yerine, bir çerçeve üzerine gerilerek özel bir kurutma sürecinden geçirilerek yapılması ve tıraĢ edilerek inceltilmesiydi. Ayrıca deri, birtakım süreçler sonra yumuĢatılırdı.

Kâğıdın imalatında 3. ve 4. yüzyıllarda büyük bir inkılâp vuku bulmuĢtur ve yazı malzemesinin bir tek memlekete bağımlılığından kurtulunmuĢtur. Papirüsler yavaĢ yavaĢ kalkmıĢ ve yerini 912 tarihli kâğıtlar almıĢtır. Devletin en iyi kâğıdı Çin‟den getirtilen kâğıtlarken, Müslümanların elinde Dünya tarihi bakımından değiĢim geçirmiĢtir. Dut ağacı ve bambudan yapılan kâğıt, paçavradan yapılır olmuĢtur. Üretim merkezi de Maveraünnehir‟dir. Buranın dıĢında da ġam‟da ve Filistin‟deki Tiberias‟da

ve ġam Trablus‟unda kâğıt fabrikaları vardı256

. Semerkand bu konuda her zamanki önemli yerini korumaktadır. Bizans, Mısır‟ı elden yitirince papirüsten parĢömene geçer. Bu madde çok dayanıklı olmakla beraber çok pahalı idi ve yazı yazarken dikkatli olmayı gerektiriyordu. 11. yüzyılda kâğıt yaygınlaĢmıĢtır. Ancak lüks el yazmalarında

parĢömen kullanımı sürmüĢtür257

.

Ortaçağın değerli yazı yüzeyi ve metası olan parĢömenin imalat yöntemi Ģöyleydi: Ġmalat için keçi ve dana derisi tercih edilirdi. Bir haftalık bir dananın derisi iyice yıkandıktan sonra temiz su içinde 24 saat bırakılır ve daha sonra üçte biri yeni söndürülmüĢ kireçten oluĢan bir banyoya yatırılırdı. Deri bu kireç banyosu içinde ısı Ģartlarına göre 8-16 gün kalırdı. Daha sonra bir aletle etleri üzerindeki kıllar tıraĢ edilir, yeniden kireç banyosuna yatırılır ve yıkandıktan sonra bir çerçeve üzerine gerilirdi. ParĢömenin kalitesi büyük ölçüde çerçeve üzerine gerilirken nasıl kurutulduğuna bağlı idi. Deri 20 derecede kurutulur ve yumuĢak bir yüzey elde edilmesi için üzerine soğuk su dökülürdü. Bu arada yarım ay biçimindeki bir bıçakla tıraĢ edilerek inceltilirdi.

255 Rice, s.191 256 Mez, s. 106

Derinin tıraĢ edilmesi iĢlemi bittikten sonra bir sünger taĢı ya da ponza taşı258

ile perdah edilir, yeniden gergin bir biçimde kurutulduktan sonra istenen Ģekillerde kesilirdi. Doğal olarak bu güç ve nazik iĢlenen bir beceri gerektirirdi. ParĢömen yapımının bu güç ve uzun sürecinin yanı sıra, büyük boy kutsal bir kitabın 200-300 koyun ya da keçi derisine gerek gösterdiği düĢünülürse bu derece mükemmel bir yazı yüzeyinin yerini neden kâğıda bıraktığı kolaylıkla anlaĢılır.

Özellikle 9. yüzyıldan baĢlamak üzere Bizans sanatının, birçok noktada Arap- Ġslam sanatının etkisi altına girmiĢ, Theophilos (Bizans) döneminde kâğıt yapımını, esir Müslümanlar arasındaki sanatkârlardan öğrenmiĢlerdir. Buğday kâğıtları, geç

dönemlere kadar ithal edilmiĢtir259

. Ġmparatorun resmi belgeleri önceleri parĢömene

yazılırdı fakat 11. yüzyıldan sonra bombazine260ismi verilen, Bağdat‟ta üretilen özel bir

tür kâğıt kullanılmaya baĢlandı261

.

Kâğıt gerek bir meta olarak, gerekse üretim tekniği açısından asıl geliĢmesini Avrupa‟da kapitalizm geliĢmesine paralel olarak ortaya koydu. Temelde tüccar ( merkatil ) kültürü olmak üzere, matbaanın icadı, okuma alıĢkanlığının geliĢmesi ve kâğıdın ulusal ve uluslar arası ticaretin önemli bir öğesi haline geliĢi, kâğıt üretiminin ve kâğıdın geliĢmesini belirledi. Tüccar kültürü, her Ģeyden önce yazı ve aritmetik üzerine kurulu bir kültürdü. Ġtalyanların yanı sıra Hansa tüccarlarının Avrupa‟daki egemenliğini pekiĢtiren onların bu özelliği idi. Tüccar kültürünün kâğıda pek fazla ihtiyaç gösteren kimi sonuçları ya da görünümleri, poliçe, çift kayıt esasına dayanan defter tutma pratiği ve tacirler için özel olarak hazırlanan el kitapları vb.nin

mükemmelleĢtirilmesi olmuĢtur262

.

Ġmparator hemen hemen her resmi belgeyi imzalamak zorunluluğundaydı. Her belgenin tepesine özel bir yazı türüyle ve çok büyük harflerle imparatorun adı ve unvanı

yazılır, imparator imzasını erguvan rengi mürekkeple belgenin altına atardı263

.

258

Ponza taşı: Volkanik kayaç türüdür. M.Ö. 1. yüzyıl Vitruulo‟ya ait mimari özette ponza taĢından bahsetmektedir. Eski Romalılar zamanında çoğunlukla termal banyoların ve tapınakların yapımında kullanılmıĢtır. Ġstanbul‟daki Ayasofya Kilisesi bir örnektir.

259 Casim AVCI, İslam-Bizans İlişkileri, Ġstanbul 2003, s. 222 260 Bombazine: Çözgüsü ipek, atkısı yün olan kumaĢ.

261

Rice, s. 53; Ali Rıza BEKĠN, İpek Yolu, Ankara 1981, s. 65

262 KÂĞIDIN TARĠHÇESĠ, "Yazı Yüzeylerinin ve Kâğıdın Evrimi", SEKA TARİHİ (kAop)

(http://www.selvlozis.gov.tr)

2.3.1.3.1. Konstantinopol (Bizans) Kağıthanesi

Konstantinopol‟ün bugün Kâğıthane adı verilen semtinde Bizanslılardan kalma ve daha sonra da belirli aralıklarla kâğıt üretimi yapıldığı bir Kâğıthane den çeĢitli kaynaklarda söz edilmektedir. Bu Kağıthanenin varlığına iliĢkin bilgilerin Evliya Çelebi‟den (1611-1681) kaynaklandığı anlaĢılıyor. Zira Çelebi, Seyahatnamesin birinci cildinde, " Kefere zamanında buradan kâğıt imaline mahsus korgir kubbelerle mebni Kâğıthane varmıĢ. Hala su dolaplarının biri Daye Hatun Camii‟nin altında numayandır. Harap ise de sehl-imar ile bir baruthane olması mümkündür." demektedir.

Bizans döneminde Kâğıthane Deresi'nin adı Barbisos'tur. Kesin bilgiler olmamakla birlikte Ġstanbul'un Fethi sırasında burada bir kâğıt değirmeni bulunduğu ve bu imalathanenin II. Bayezid dönemine (1481-1512) kadar çalıĢtığı anlaĢılır. Evliya Çelebi 17. yüzyılda Kâğıthane çevresini anlatırken burada harap durumda bir Kâğıthane bulunduğunu anlatır. Semtin ve ilçenin adı, bu Kâğıthane‟den gelmiĢ olmalıdır. Bugün Kâğıthane semtinde, sanayi, finans ve eğlence merkezlerinin çoğu güneyde ve doğuda yer almaktadır. Güney, ġiĢli'nin de güneyine yakın olduğu için Kâğıthane de lüksün kalbi olmuĢtur. Ayrıca Kâğıthane‟nin doğusu da lüksün merkezidir, burası Levent'e de yakındır. Kâğıthane‟nin merkezi de bir tiyatro merkezidir, burada Küçük Kemal çocuk sahnesi ile Ġstanbul Büyük ġehir Belediyesi bünyesinde bulunan ġehir Tiyatrolarının Sadabad Sahnesi bulunmaktadır. Ayrıca ilçe belediyesine ait kültür merkezi ve nikâh salonları gibi merkezi binalarda yer almaktadır.

Ayrıca Joseph Hammer, Abbe Todorini ve Franz Babinger gibi tarihçi ve araĢtırmacılar da Konstantinopol‟de bir kâğıt imalathanesinin varlığından söz etmektedirler264.