• Sonuç bulunamadı

2. MESLEK BĠRLĠKLERĠNĠN OLUġUMU

2.3. Sınaî Ürün Üreticileri Ve Ticareti

2.3.1. Mamul Sanayi Ürünleri Üreticileri ve Ticareti

2.3.1.1. Dokumacılar

2.3.1.1.1. Bizans‟ta KumaĢ Satıcılığı

Roma egemenliğinin ilk 300 yılı Trakya ve Doğu Bulgaristan topraklarında zanaat geliĢmemiĢ, bu dönemde silah üretimine önem verilmiĢtir, fakat daha sonraları Konstantinopol‟un büyük bir üretim ve tüketim merkezi olması zanaatçılığın oluĢmasını desteklemiĢtir. Trakya‟da Esgasteriya adı verilen büyük imalathanelerde kumaĢlar, cam ve gümüĢ eĢyalar üretilmiĢtir. 4. yüzyılda Suriye‟de ki bu tür imalathaneler ünlüdür.

Bizans‟ın yünlü, ipekli ve purpurlu kumaĢları bu imalathanelerden gelmektedir233

. Ortaçağ boyunca Anadolu‟da yün, ipek gibi hayvansal, keten, kenevir, pamuk gibi bitkisel ve altın, gümüĢ gibi madensel dokuma maddeleri yanında, taĢlifi denilen asbest

ve midye ipliği (bisüs) fantezi dokumalar da yapılmıĢtır234

.

Flandre ve Floransa önde gelen yünlü kumaĢ üretim merkezleri haline gelmiĢlerdir, ama hiçbir zaman bu dalın tekelini ele geçirememiĢlerdir. Muhtemelen Flaman endüstrisi daha eskidir. Gereken hammadde bölgede bulunmakta veya Kuzey Denizi kanalıyla Britanya‟dan getirilmektedir. Bu bölgede emek arzı boldur, hatta Flandre toprağı bütün insanlarına iĢ sağlayamamakta ve birçok Flaman doğu sınırına doğru göçmektedir. Flamanlar ürünlerine hem kuzeyde, hem de güneyde pazar bulabilmekte ve Flaman yünlü dokumaları 1100‟den itibaren Ġskandinavya ve Novgorad‟a gönderilmektedir. Bu kumaĢlar aynı zamanda Doğu Fransa‟dan Cenova‟ya ulaĢan bir karayolu aracılığıyla Akdeniz‟e de ulaĢtırılmaktadır. Flaman tüccarları Champagne fuarlarında satıĢ yapabilmek için yollara düĢmektedirler. Buralarda kumaĢlar Ġtalyanlara satılmakta, onlar da bunları Cenova veya Floransa‟ya götürmektedirler. Flaman dokumaları buralarda boyanıp, ezildikten sonra Akdeniz‟in her yanına, Kuzeybatı Afrika‟dan Kahire ve Suriye‟ye kadar bütün her yere gemilerle sevk edilmektedirler. 1300‟lerde Flandre bölgesi önemli dokumacı kentlerle donanmıĢtır Arras, Courtari, Malines ,Ypres, Gand ve kaynayan bir liman olan Bruges‟dir. Floransa gibi Venedik‟te yün kumaĢlar üretmiĢ, fakat o daha ziyade altın ve gümüĢ iĢlemeli kumaĢlar, ipekler ve dantellere yönelmiĢtir. Ayrıca Venedik bu üretim Ģekillerine ek olarak deri iĢlemeciliğini ve özellikle de 1292‟de kurulan cam iĢini

eklemiĢtir235 . 233 Berk, s. 40 234 Berk, s. 34

235 G. J. BROTIONU, Recherches Sur Le Commerce Genois Dans La Mer Noire Au XIII‟e Siecle, Paris

Ġtalya‟da baĢı Floransa236 çekmektedir. Öncelikle, o da Cenova gibi, iĢlemleri tamamlanmamıĢ kumaĢları Ġtalyan veya yabancı dokuma merkezlerinden satın alarak, birçok süreçten geçirerek nihai renk ve desenini meydana getirmektedir. KumaĢları nihai hale getiren bu kent zanaatkârları sağlam bir lonca halinde örgütlenmiĢlerdir (Arte di Calimala). Bu lonca özellikle yabancı pazarlara ve yabancı arza bağımlı olan bir endüstriyi savunmak ve ilerletmek konusunda çaba sarf etmektedir. Ancak 13. yüzyıldan itibaren ham yün ithaline ve bunların kent içi ve dıĢı imalathanelerde iĢlenmesine daha büyük ilgi gösterilmeye baĢlanmıĢtır. Bu geliĢme, humiliati adı verilen el emeğine önem veren ve dokumacılık yapan dinsel bir tarikat sayesinde gelmiĢe benzemektedir. Humiliati Tarikatı mensupları büyük bir beceri ve yüksek dereceden iĢbölümüne ulaĢmıĢlar ve adeta bir cins iyi kumaĢların kitle üretimini yapmaktadırlar. Bunlar Floransa‟ya 1239‟da gelmiĢler ve dokuma endüstrisinin bütünlüğünün etkenliğinin artmasına katkıda bulunmuĢlardır. KumaĢ yapımcılarının kendi loncaları vardır (Arte della Lana). Bu lonca üyelerini zapt-ü rapt altında tutmakla ama onlara hammadde sağlama, ürünlerini üretebilme ve bunları satabilme konularında yardım etmektedir. Floransa‟nın tarihini yazan Vilani‟nin bildirdiğine göre bu iki loncanın üye sayısı 14. yüzyıl baĢlarında 30.000 kiĢi civarındadır ve bunlar yılda 70 ile 80 bin parça kumaĢ imal etmekte ve en az 10 bin parçasını ihraç etmektedirler. Değerli kumaĢ yapımında yalnızca ithal yünü kullanmakta ve bu yünleri Ġngiltere, Ġskoçya, Ġspanya ve Burgonya‟dan almaktadırlar. Ġtalyan tüccarları yün fuarlarını ziyaret etmekte ve yünün üretildiği çiftliklere kadar sızmaktadırlar. Bazen bu tüccarlar bir manastırın tüm üretimini satın almakta veya sabit bir fiyattan, örneğin 12 yıllık ürünün tamamını satın almak üzere sözleĢmeler imzalamaktadırlar ve belli bir avans da ödemektedirler. 13. yüzyıl boyunca Ġtalyanlar Flamanları baĢlıca yün ithalatçısı olma yerinden etmiĢler; fakat onlar da 14. yüzyılda Ġngiliz ihracatçıları tarafından bu yerlerinden edilmiĢlerdir. Bu iki büyük üretici bölgesinin çok gerisinden gelmekle birlikte, diğer ülkelerinde yünlü dokuma endüstrileri vardır. Ġngilizler her kaliteden kumaĢ yapmaktadırlar; ucuz olanları kuzey pazarlarına gitmekte, fakat iyi olanları Ġtalya‟da yüksek fiyatlar

bulmaktadır. Fransa ve Ġspanya‟da da önemli yün endüstrileri bulunmaktadır237

. Mısır‟da boyasız beyaz ön plana çıkmıĢken, halılarda kırmızı renk daha çok tercih edilmiĢtir. Özellikle Kahire kırmızı halılarıyla meĢhurdur. O dönemde kırmızı

236 Heyd, s. 531 237 Heaton, s. 132-134

Ermenilerin meĢhur rengidir. Kırmızı, kadınların ve çocukların boyası olduğu gibi neĢeyi de ifade etmektedir. Kırmızı göz bebeklerini geniĢlettiği için göze en uygun bir

renktir; hâlbuki siyah renk göz bebeklerini küçültür238

.

Farklı kavimlere mensup pek çok tüccarı bünyesinde barındıran ve önemli bir ticaret merkezi olan Kıbrıs adası Antalya limanı vasıtasıyla Anadolu‟dan Ģap, yün, ipek, ipekli kumaĢlar, halı, kilim, Ankara tiftiği, deri, sabun, boyacılığa ait çeĢitli maddeler, Ģarktan gelen baharat ve diğer emtiayı ithal ediyordu. Bunların bir kısmı Kıbrıs üzerinden Avrupa‟ya, Avrupa‟dan gelen malların bir kısmı da yine aynı yolla Anadolu‟ya getiriliyordu. Buna karĢılık Kıbrıs, yün, kumaĢ, keten, zamk ve Ģarap ihraç ediyordu. Bu emtianın önemli bir kısmı da Selçuklular ve Bizanslılar tarafından

alınmakta idi239

. Bizans kültürünün Bulgar kültürüne etkisi çok önemlidir. Asya ve Avrupa arasında köprü konumunda olması pek çok kültüre iletiĢim halinde olmasını getirmiĢtir.

761 yılında Bizans ve Bulgarlar arasında ilk ticaret antlaĢması imzalanmıĢtır. Keten kumaĢlar, Bizans topraklarına Bulgaristan‟dan geliyordu. Struma bölgesi, Pont ve

Kerasunt bölgeleri önemli keten üretim merkezleri idi240

. SavaĢa giden subaylar yağıĢlı

havalarda ketenden yapılmıĢ cüppe giyerlerdi241

.

I. Basileios, Bulgarlar ve Ruslarla iyi komĢuluk iliĢkileri kurarak kuzeydeki güvenliğini sağladı. Ġlk HıristiyanlaĢtırma çalıĢmalarını para ve giyim kuĢam

karĢılığında gerçekleĢtirdi242

. Rusya‟nınsa kültürel açıdan çok geliĢmiĢ Bizans ülkesiyle iliĢkiler kurması iĢine yaradı. Kiev Rusyası‟nda bu sayede teknik hızla geliĢti, inĢaat tekniği hızla ilerledi. 11. yüzyılda Bizans sanatı, Kiev Rusyası‟nın geliĢimine önemli bir katkıda bulundu. Bizanslı ustalar, mozaikleri ve freskleriyle ünlü Kiev Svyatoya Sofiya katedrali (temeli 1037‟de atıldı) gibi Bizans anıtları inĢa ettiler. 11. yüzyılda Rusya, imparatorun diplomasi ve din elçilerinin yanı sıra, çok sayıda mimar, ressam, zanaatçı, Ģarkıcı, müzisyen, özellikle değerli kumaĢlar, madenden aletler, elbiseler, Ģarap, tıbbi bitkiler, mermer vb. getiren tüccarları da konuk ediyordu. Yunanlılar Rusya‟ya, tedbir olarak filolar halinde gidiyorlardı. Rus prensleri bu ticareti öylesine önemsiyorlardı ki, koruma amacıyla, Yunanlıları (Greçniki) karĢılamaya bile çıkıyorlardı. Sözgelimi,

238 Mez, s. 104

239 Salim KOCA, "Türkiye Selçuklu Sultanlarının Ġzledikleri Ekonomik Politikalar", Türkler

Ansiklopedisi, C. 10, Yeni Türkiye Yay., Ġstanbul 1999, s. 347

240 Berk, s. 41 241 Rice, s. 111 242 Levtchenko, s. 186

1170‟te Mstislav, diğer prenslerle birlikte Kanev‟e kadar inip Yunan kervanını

karĢılamıĢtı243

.

Konstantinopolis‟te bütün meslekler yapılmaktaydı, ama hiç dokuma üretimi yoktu, her halde bunun nedeni, Batı Avrupa‟nın geliĢen sanayileriyle rekabet edemeyen

Yunanlıların bu zanaat türünü terk etmeleriydi244

. Bizans, Eski Helen ve Roma kültürünün bir devamı sayılmaktadır ancak ele geçen toprakların zengin kültürel geçmiĢi Bizans‟ın yaĢantısına yarı Doğulu bir karakter kazandırmıĢtır. Burada Suriye, Ġran, Mısır ve Türk unsurların etkisi olan daha sonra Anadolu Selçukluları‟nda da görülen av ve savaĢ sahneli, süvarili ve karĢılıklı hayvan tasvirli kumaĢlar, Bizans dünyasında da kullanılmıĢtır. Bizans‟ın Çin‟den ipek, Suriye ve Mısır‟dan renkli

kumaĢlar satın aldığı bilinmektedir245

. Bizans‟ta kumaĢ ithalatçıları, düĢünebilecek en temiz ve en zahmetsiz iĢle uğraĢmakta ve sattıkları malın üretimine hiç katılmamaktadır. Meslekleri bir yandan alıp diğer tarafa satılan mallar üzerinden yapılan net kara dayanmaktadır. Tüccar, katıksız bir aracıdır. 11.yüzyılda el emeği harcamayan meslekler giderek artan ve hatta devlet tarafından da kabul edilen bir saygınlığa sahipti.

Zaten belli bir ekonomik refah sağlayanlar da bu tür mesleklerdi246

.

Tunik, Bizans‟ta erkeklerin üzerlerine giydikleri kıyafetlerden biriydi. Tuniğin ilk imalatında boyanmamıĢ keten ve boyanmamıĢ yün kullanılmıĢtır. Daha sonraları bu tip giyim için ipek dokuma da kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Boyama sırasında aĢı boyaları kullanılırdı. Koptik tunikler en çok dokunan ve kırpılan türlerdi. 10. yüzyılda erkeklerin boyalı ve rengârenk kumaĢtan kıyafetler giymesi yasaklanmıĢtır.

Devlet lüks malları ülke içinde tutmaya özen göstermiĢ dıĢa çıkarmamak için özel denetim kurmuĢtur. 8. yüzyıldan sonra bu denetimini arttırıyor ve Ġtalya‟ya ticaret için gidecek olan Yunanlı tüccarlara bu izin verilmiyor. 10.yüzyılda Yunanlı tüccarlar Ġran‟a gitmek için izin aldılar. Ġpeğin fiyatını ucuzlatmalarını engellemek üzere Bizanslı tüccarların kendileri için Doğu‟dan ipek ithal etmelerine izin verilmezdi, ama onlar Sidon‟da (Sayda) kilise perdesi ya da Bağdat‟ta soylulara pelerin yapılmak üzere üretilmiĢ ipeği satmak için Konstantinopolis‟e gelen Suriyeli tüccarlardan ipek alabilirlerdi. 10. yüzyılda bile Suriyeli ithalatçılardan birçoğu aracılık etmek üzere Konstantinopolis‟te 10 yıl kadar uzun bir süre için kalabilirlerdi. O zaman 243 Levtchenko, s. 220-221 244 Konstantinopolis, s. 132 245 Berk, s. 51 246 Konstantinopolis, s. 106

Konstantinopolis, Bizans‟taki tek ipek üretim merkezi olmaktan çıkmıĢtı ve hem devletin atölyeleri ve hem de özel atölyeler karlı bir ticareti taĢrada ki kentler de sürdürüyordu. Bunlardan Thebae (Teb) ilk olarak uluslararası üne kavuĢanlar arasındaydı. Ama kısa bir süre sonra TraPezus (Trabzon) onunla rekabet etmeye baĢladı ve 12.yüzyılda Andros Adası ve Thessalanika onu geçti. Thessalonika ününü, kendi üretimi olan mallarla birlikte, Konstantinopolis „ten ithal ettiği malları Roma‟daki Viyalgenatia‟yı (Ignatia Yolu) izleyerek Batı‟ya, bugünkü Nis ve Belgrat‟tan ötede

bulunan ülkelere ihraç ederek hem de kendi ürünlerini ihraç ederek sağlamıĢtır247

. Bizans Makedonya Hanedanı döneminde, hem ticari ve sınaî üstünlüğü hem de Doğu ve Batı Avrupa arasındaki transit ticaret tekelini sürdürmekteydi. Bu dönem, Roma-Germen ve Slav halklarının büyük senyörlerinin, ancak Bizans aracılığıyla sağlanabilen zarif dokumalara, doğu baharatlarına, maden ve değerli taĢlara, diğer lüks eĢyalara talebinin arttığı; bu tekeli tehdit eden rekabetin henüz ortaya çıkmadığı bir dönemdi. Marx, Extraits chronologique‟te, "II. Basileios döneminde Bizans, Avrupa‟nın en güçlü deniz devletiydi" demektedir. Konstantinopol, son derece kalabalık nüfusuyla, dönemin ticaret merkeziydi. Bizans‟ın tekel konumunu yitirmek üzere olduğu 12. yüzyılda Konstantinopol‟ü ziyaret eden Yahudi tüccar Tudelalı Benjamin, kenti Ģöyle betimlemektedir. "Buraya Babil‟den, Ġran‟dan, Hindistan‟dan, Mısır‟dan, Kenan ülkesinden, Rusya‟dan, Macaristan‟dan, Peçenek ve Hazar ülkelerinden, Lombardiya ve Ġspanya‟dan her ırktan tüccar geliyor. Dünyanın her ülkesinden kara ve deniz yoluyla tüccarların geldiği büyük bir ticaret kenti; Ġslam‟ın büyük kenti Bağdat dıĢında dünyada karĢılaĢtırabileceği baĢka bir kent yoktur. Bu kente her devletten, her yerden ve her kentten akan olağanüstü zenginlikler hayal gücünü tümüyle aĢar ve tüm dünyanın zenginliklerini bastırır."

Konstantinopol‟ün o dönemde dünya ticaretinin merkezi diye tanımlanmasının nedeni, 10. yüzyıl kaynaklarının Konstantinopol‟deki Hazarlar, Ruslar, Yahudiler, Bulgarlar, Ġtalyanlar, Araplar, Suriyeliler gibi yabancı kolonilerini de kaydetmesidir. Bizans‟a bal, yapağı, yünlü kumaĢ satıp, karĢılığında düĢük kalitede ipekli kumaĢlar ve Suriye‟den ihracına izin verilmiĢ kumaĢlar alan Bulgaristan‟la sürdürülen ticaret öylesine iĢlekti ki, 890‟da silahlı bir çatıĢmaya yol açmıĢtı. Gerçekten de Bizanslı vurguncular, Bulgaristan ticaretini ele geçirmiĢlerdi.

Vareg-Ruslar‟ının "Vareglerden Yunanlılara" giden büyük suyolu üstünde yerleĢmelerinin sonucunda, Bizans‟ın Kuzey Karadeniz havzasındaki ülkelerle ticari iliĢkileri canlandı; Bizans mallarına yeni pazarlar açıldı. Söz konusu ticaret kürk,

balmumu ve köle alımı karĢılığında, altın ve gümüĢ simli brokar, ipek, Ģarap248

ve doğu baharatları satımına dayanıyordu.

2. 3.1.2. Cam Üreticileri

Kökeni Fenikelilere dayanan cam, Doğu ticaret ve endüstrisinde daima önemli bir rol oynamıĢtır. 10. yüzyılda özellikle Hindistan, Mısır ve Suriye Ģehirleri bütün

ülkelere cam eĢya ihraç etmekteydiler. Suriye cam mamulleri de dünyaca ünlüdür249

. Nasırı Hüsrev, " Dünyanın hiçbir yerinde daha güzel cam eĢya görülmediğini ve camcılar çarĢısına girildiğinde, insanın oradan çıkamadığını, vazoların güzelliğinin

insanı hayran bıraktığını " söyleyerek bu gerçeği bir kez daha ortaya koymaktadır250

. Bizanslılar camda Fondod‟oro tekniğini kullanmıĢlar, yani üzerine bir figür hayvan ya da geometrik bir desen iĢlenmiĢ bir altın veragın iki cam arasına yerleĢtirilmesiyle yapılmıĢ, sapsız kapların geniĢ tabanları olarak yapılanlarıdır. Birçoğu Mısır‟da yapılmıĢ olmalıdır. Fakat 6. yüzyılda üfleyerek cam üreten Yahudilerin Konstantinopolis‟te atölyeleri vardı. Ayasofya Kilisesi‟ni 563‟te aydınlatan kandilleri onlar yapmıĢ olabilirler. Bu kandillerin Jerash‟ta bulunanlar gibi baĢ aĢağı çevrilmiĢ küçük çam biçiminde olduğu düĢünülür. 9. yüzyıla gelindiğinde daha önce ĢiĢkin yanları ve uzun boyunları olan düz dipli kaplar, ince uzun su bardakları gibi düz dipli ve saplı Ģamdanlar ve cam kandiller yapılıyordu. Kandiller çoğunlukla gümüĢ ya da altından yapılmıĢ göz alıcı desteklerle korunurdu. Fakat hiç kuĢkusuz her iki Altın Çağ‟da da cam üreticileri emeklerinin çoğunu küçük kare, dikdörtgen ya da altıgen biçiminde pencere camlarının yapıldığı cam tabakalarını ve altın olanlarının fondo o‟ro kapların üretildiği ilkeyle üretilen mozaiklerde kullanılan küplerin kesildiği renkli cam çubukları yapmaya harcıyorlardı. Ev kullanımı için üretilenlerin yanı sıra aynı zamanda

Bizans‟ın büyük cam fabrikaları da vardı251

.

Renkli cam çubuk yapma yeteneği literatürde sözü edilen renkli cam kapların varlığını doğrular, fakat bilinen tek örnek Venedik‟teki San Marko‟nun hazinesinde

248

Levtchenko, s. 170-171

249 Barkan, s.74

250 Güçlüay, Selçuklular Dönemi Ortadoğu‟da Ticaret, s. 118 251 Runcıman, Byzantine Trade, s. 151

korunan onuncu yüzyıla iliĢkin kırmızı cam kaptır. Onunla nitelik açısından karĢılaĢtırılacak diğer kaplar kalın, renksiz camdan kalıptan çıkma ve oldukça yüksek kabartma olarak yapılmıĢ hayvan desenleriyle bezeli olanlarıdır. 11. yüzyılda Bizans kiliselerinin pencerelerine kurĢun çerçevelerle yerleĢtirilen renkli camlar

kullanılmıĢtır252. 12. ve 13. yüzyıllarda Yahudiler Sur ve Antakya‟da ihracat için cam

imal ediyorlardı. Yahudilerin imal ettikleri bu camlar Mısır camlarıyla sürekli rekabet

halinde bulunuyordu253.

Haçlı Seferi‟nden sonra cam iĢleme sanatı Venedik‟e geçti. Ancak cam yapımı için gerekli olan maddeler, Suriye ve Filistin‟den getirildiği gibi bunun üretimini

gerçekleĢtiren iĢçiler de Arap‟tı254

.