• Sonuç bulunamadı

2. MESLEK BĠRLĠKLERĠNĠN OLUġUMU

1.2. Esnaf Birliklerinin Bağlı Olduğu Dernekler ve KuruluĢlar

2.1.2. Balık Üretimi ve Balıkçılar

Konstantinopolis Ģehrinde balıkçılık171 konusuna dair kaynaklarda verilen bilgiler, balığın baĢkentte ne kadar çok olduğunu bize gösteriyor. BaĢkent, kurtulmuĢ,

isli veya tuzlu balıkla yetinmez, inanılmaz çeĢitlikte taze balık bolluğuna sahiptir172

. Nitekim Boğaziçi, Propotis‟in derin sularında üreyen ve baharda geri dönen balıkların göçünü ayrıcalıklı yeridir. Ġlkbaharda önden uskumrular geçer, onları torikler izler, dönüĢte de aynı sıraya uyulur; birkaç kılıç balığı da bu göçe katılır. Üstelik Konstantinopolis‟te hem yerleĢik deniz balıkları (kırlangıç, barbunya), hem de tatlı su

168 Konstantinopolis, s. 98-99 169

Konstantinopolis, s. 100

170 Halil ĠNALCIK, "Dünya Kenti Ġstanbul", Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, s. 22 171 Cahen, s. 91

(nehir ve göl) balığı türleri bulunur. Kısacası baĢkentte ziyafet sofralarının pahalı balıkları bulunduğu gibi, sıradan balıklar da çok ucuz ve boldur. Göç mevsimlik olduğu için, bu elveriĢsizliği azaltmak üzere canlı balık havuzları da kurulmuĢtur.

Anadolu'nun sahil bölgeleri ve limanlar, Bizans'ın veya Bizans'a tabi mahalli

hâkimlerin elinde idi173

. Balık her biçimde tutulurdu: Olta, basit ağ, gemiler tarafından çekilen ve sabah toplanan büyük ağ, zıpkın, üçlü çatal, sepet. Ama en etkilisi güçlü toriklerin de içinde yer aldığı balık sürüleri için kurulan ve kazıklara gerilmiĢ ağlardan oluĢan madraga‟dır (dalyan); balık sürüsü içine girdikten sonra ağlar kapatılır ve

toplanır. Bunlar sahile yakın yerlerde bulunur. Lukas Stylites174‟in hayatından (10.

yüzyıl) bir bölüm pekâlâ 20. yüzyılda da geçebilirdi, çünkü dalyanlar iki savaĢ arası dönemde bile hala varlıklarını sürdürüyorlardı. Lukas, Chalkedonya (Kadıköy) yakınındaki bir sütunun üzerine yerleĢti; mülkleri sütununun arazisi olarak kendisine ait sayılan bir dalyanın bulunduğu sahile kadar uzanıyordu. Bir ekip gece gündüz nöbet tutuyordu, ama otuz gündür hiçbir sonuç alamamıĢlardı. Lukas ekip Ģefine ağlarını kutsamaları için su verdi ve ertesi gün ona düĢecek onda birlik payın otuz üç balık olacağı kehanetinde bulundu ve gerçekten de ertesi gün balıkçılar üç yüz otuz balık yakaladılar. Bu öykü balıkçının, tıpkı iskeleler gibi, sahil arazisinin sahibine ait olduğu kabul edilen dalyan için ödediği kira üzerine değerli bir bilgi sağlamaktadır.

Sahil arazilerinin sahiplerinin dalyan kurmaları konusunu düzenleyen bir kanun da vardır. Dalyanların arasında en az 700 metre mesafe bulunmalıdır; çok az sayıda toprak sahibi bu uzunlukta bir kıyı Ģeridine sahiptir; dolayısıyla bu mesafe düzenlemesine uyabilmek için ortak olmaları gerekmektedir. VII. Mihail döneminde deniz hukuki olarak kamu alanı sayıldığından, daha yukarıda değinilen iskeleler gibi dalyanların da sahiplerinden geri alınması yönünde bir giriĢimde bulunulur; ama Nikeforos Botaneiates zamanında iĢler normale döner; 1158‟de Manuel Kommenos Konstantinopolis bölgesindeki manastırlara "deniz hakları" imtiyazı verir.

Balıkçı da baĢkaları gibi zanaatkârdır. Dalyan sahibine sabit veya yüzde olarak bir kira öder. Halievtike adında bir vergi öder. Oldukça ağır olan bu vergi, tutulan balığın dörtte birine veya üçte birine kadar yükselebilir. Diğer besin maddelerinde olduğu gibi balık satıĢları da düzenlenmiĢtir. TuzlanmıĢ veya kurutulmuĢ balıkların

173

Hasan GEYĠKOĞLU, "Selçuklular‟ın Deniz Politikası ve Denizcilik Faaliyetleri", A. Ü. Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 22, Erzurum 2003, s. 253

174 Stylites: Tefekküre dalmak veya dünyadan el çekmek için bir kemer veya sütun üzerinde yaĢayan

satıĢı tuzlu veya kurutulmuĢ et, un, peynir ve kuru sebzelerle birlikte kente dağılmıĢ durumdaki bakkallara aittir.

Balık, gemilerin yük boĢalttığı Haliç boyunca satılır. Balık satıcıları, Eparkhos‟un Kitabı‟nın 17. bölümüyle onurlandırılmıĢtır ve onların yönetmeliği de fırıncılarınkine benzer. Balıkçılar perakende balık satma hakkına sahip değildir, balık satıcıları kıyıya yanaĢan gemilerin balığını toptan alır ve merkezi pazarın kubbeleri

altında perakende olarak satarlar175

. "Beyaz balık" (torik ve uskumru) satıĢındaki fiyat denetimi ekmeğinkine benzer. Burada da kar, masraflar ve net kar olarak ayrılır. Malda bir dönüĢtürme iĢlemi söz konusu olmadığı için masraflar sınırlıdır. (1/144, yani yüzde 0,7) ama net kar 1/12‟ye (yüzde 8,33) çıkar. Kesin olan bir Ģey varsa, o da iyi balık çıkan dönemlerde fiyatların çok düĢtüğüdür. Bir tetarteron‟a on bir uskumru alınabiliyordu. Yarım ekmek alınabilecek parayla 2 kg balık edinilebiliyordu. Balık genelde ekmekten ucuzdu. Bu nedenle ucuz balıktan tiksinti, daha lezzetli ve pahalı

balıklara özlem vardı176

.

Seyyah Guill de Rubrouck (1253), Konstantinopol tüccarlarının Matrica‟ya gittiklerini ve oradan da Azak Denizi‟ni altları düz kayıklarla geçerek Tanais (Don) kavĢağına gidip büyük miktarda balık aldıklarını nakleder. Bizanslılar balık aldıkları bu suları Cenevizlilere kapamak, en karlı ticaretlerden birinin gelirini kendi uyruğuna

sağlamak amacını gütmekte idiler177

.

Rodos Denizcilik Yasası, balıkçıların iĢe alınması için koĢulları belirlerdi. Ticaret gemilerinin mürettebatı, onlarla yolculuk eden yolcular için de kuralları saptıyordu. Güvenlik nedeniyle hiçbir yolcunun gemide balık kızartmasına veya odun

kesmesine izin verilmezdi178. Balıkçılık yalnızca karlı değil aynı zamanda eğlenceliydi.

Denize açılan balıkçılar çoğunlukla geceleri yapay ıĢıkla balık tutmak ya da gündüzleri ağır ağları çekmek zorundayken, köylüler bir gölün ya da akarsuyun kıyısında ellerinde kamıĢlarla rahat ve güvenlik içinde sakince oturabilirlerdi. Ama içlerinde balık bulunan akarsulardan birçoğu açık deniz kadar aldatıcı ve tehlikeliydi ve hem kıyı da hem açık denizde balıkçılık yapanlar, denizcileri örnek alarak kendilerini Aziz Georgios ve Aziz

Phokas‟a emanet ederlerdi179

.

175 Runcıman, Byzantine Trade, s. 157; Konstantinopolis, s. 103 176

Konstantinopolis, s. 103

177 Heyd, s. 226; Lefranc, s. 40; Cahen, s. 98 178 Rice, s. 135