• Sonuç bulunamadı

Bizans Amphoraları (Çömlekleri), Seramikçiler

2. MESLEK BĠRLĠKLERĠNĠN OLUġUMU

2.3. Sınaî Ürün Üreticileri Ve Ticareti

2.3.1. Mamul Sanayi Ürünleri Üreticileri ve Ticareti

2.3.1.8. Bizans Amphoraları (Çömlekleri), Seramikçiler

Arkeolojik araĢtırmalarda en yoğun ve yaygın olarak ele geçen malzemeler seramiklerdir. Seramikler arasında sayısal açıdan en yoğun grup ise, üzerinde sır ya da boya ile yapılan bezemenin bulunmadığı, günlük kullanım için üretilmiĢ sırsız kaplardır. Hammaddesi olan kilin kolay bulunması ve taĢtan daha kolay biçimlendirilebilmesi sırsız seramiklerin her tip ören yerinde kullanılmasını yaygınlaĢtırmıĢtır. YaĢamın her alanında kullanılan bu malzemeler yaklaĢık 400 derecenin üzerindeki bir ısıda fırınlandıktan sonra yok olmadıklarından, kırık parçalar bile günümüze kadar ulaĢmıĢtır. Bu nitelikleri ile eğer araĢtırmalarda sırsız seramikler değerlendirmeye alınır ise, kullanıldıkları toplumun günlük yaĢamını ve bu yaĢamın zaman içerisindeki değiĢimini takip edebileceğimiz malzemelerin önemli bir grubunu oluĢturabilirler. Buna rağmen yeni sayılabilecek Bizans seramik araĢtırmalarında, sırsız kapların neredeyse yok

sayıldığı, yayınlarda amphora302

dıĢındaki türlere genellikle yer verilmediği görülür303.

Bizans sırsız seramiklerine yönelik yayınlar üç grupta toplanabilir. Ġlk grup kazı ve

yüzey araĢtırmalarının sonuç raporları niteliğindeki yayınlardır. Ġkinci sırada Bizans batık araĢtırmalarında ortaya çıkarılan seramikler yer alır. Üçüncü grup ise sırsız seramiklere ait bir türün ele alınıp değerlendirildiği yayınlardır. Ayrıca müze ve sergi kataloglarının da bu yayınlar arasında değerlendirilebileceği düĢünülse de, bunlarda sırsız seramiklerden çok kırmızı astarlı ve sırlı seramiklere yer verildiği görülmektedir. Kazı buluntuları sistematik çalıĢılan bir alandan ve tabakalardan geldiği için tarih ve köken tespiti yapılabilmesi açısından önemlidir. Bu yayınlar seramik buluntuları içeren monografik kitaplar, kazı yayınlarında seramiklere ayrılan bölümler ve makalelerden oluĢur.

Mutfak kapları arasında yiyecek ve Ģarap depolamada ve bunların mutfakta hazırlanması sırasında kullanılan sırsız seramik kaplara yer verilir. Bu tipler arasında ele alınan pithosların evde tahılları depolamada; amphoraların Ģarap, yağ taĢıma ve depolamada, testilerin su taĢımada, “basin” ve “mortar” adı verilen kapların peynir ve süt ürünlerinin hazırlanmasında, kâse ve çanakların yemek hazırlamada kullanıldıkları belirtilir. Damgaların kullanımı konusunda araĢtırmacıların tespiti, 6. yüzyılda bazı istisnalar dıĢında haç biçimindeki iĢaretlerin amphoranın dibinde yer aldığı yönündedir. Erken Bizans amphoraları üzerinde damgaların 6. ve 7. yüzyıllarda boyunda ve kulplar

302 Amfora: Ġki kulplu, dibi sivri, dar boyunlu geniĢ testi.

303 AyĢe Çaylak TÜRKER, "Bizans Dönemi Günlük Kullanım Kaplarına Ait Yayınlar ve Değerlendirme

üzerinde bulunduğu, 9. ve 10. yüzyıllarda bu damgaların genellikle kulbun üst bölümüne yerleĢtirildiği, 11. yüzyıldan baĢlayarak kulbun omuz bölümünde kullanılan damgaların 13.-14. yüzyıllarda kulpların gövdeye birleĢtiği dip bölümünde yer aldığı belirtilmiĢtir. Bizans imparatorluğunda 4. yüzyıldan itibaren kullanıldığı bilinen damgalarda 12. yüzyılda çoğunlukla Bizans imparatorlarının veya imparatorluk

ailesinin mensuplarının isimlerinin kısaltmaları kullanılmıĢtır304

.

PiĢirme kapları grubundaki örnekler, gerçek piĢirme iĢinde kullanıldıkları gibi iĢlevdeki mutfak kaplarından ayrılmıĢtır. Doğrudan ateĢin üzerinde kullanılanların kumlu hamurdan üretildikleri ileri sürülür. Bu grupta tavalar, güveçler ve piĢirme kapları bulunur. Sebebi bilinmemesine rağmen bazı testiler, piĢirme kaplarıyla birlikte ele alınmıĢtır. Bunlarda düz ve yonca ağızlı olmak üzere iki ayrı tip vardır. Bezemeli mutfak kapları, ayrı bir grup olarak değerlendirilmiĢtir. Bunlar çok enderdir ve bu kaplardan sadece birkaç parça renkli slip bezemeye sahiptir ve kaba bir hamurları vardı. Bunun da Erken ve Orta Ġmparatorluk döneminden olduklarını gösterdiği öne sürülür. “Unguentarium”lar, temel olarak baĢka bir grupta tanımlanmamıĢ, buna neden olarak, kendi alıĢılmamıĢ biçimi ve ikinci olarak karakteristik hamurlara sahip olmaları

gösterilmiĢtir305

.

Bugüne kadar Ġtalya‟dan Ġspanya‟ya, Mısır‟dan Girit‟e, Rodos‟tan Kos‟a kadar, Milat öncesin birçok amforasının teĢhislerinin yapılmasına rağmen içinde yaĢadığımız Milat sonrasının Bizans‟ı hakkında hala yeterimce araĢtırma yapılmamıĢ. Amforaların teĢhis ve tespitleri oluĢturulmamıĢtır. Bu yüzden Bizans, Ganos dıĢında, amphoraları hakkında en az bilgiye sahip olduğumuz bir merkezdir. Panaztepe yerleĢiminde yapılan kazılarda tespit edilen en belirgin amphora grubu da Ganos amphorası olarak adlandırılan amphoralardır. Bu tip amforalar kısa boyunlu ve kısa ağır kulplu olup,

kulplar omuzdan ağız kenarı ile birleĢmektedir306

.

Amforaları geniĢ bir tarihsel süreç içerisinde incelemek gerekir ancak uzun bir geçmiĢi, macerası, tarihi olan Bizans‟tan ne yazık ki elimizde sadece "Ganoz" vardır. ġu an üretim fırınları tespit edilip, batıkları da Marmara adasında bulunduğu için Gonos

Amforaları hakkında biraz daha sağlıklı bilgiye sahibiz307

. T. T. Rice‟ye göre, M.S. 6-7

304 Türker, Gelibolu‟da Bizans Seramikleri, s. 99 305

Türker, Bizans Dönemi Günlük Kullanım Kapları, s. 211

306 Mimaroğlu, Panaztepe, s. 444; Türker(1), s. 96

307 "Bizans Amforaları", Deniz Magazin Dergisi, Kasım-Aralık 2000,

yüzyılda Konstantinopolis esnaf loncasının en önemli iki meslek dalından biri dericilik, diğeri de çömlekçiliktir.

2.3.1.8.1. Selanik ĠĢi Seramikler

Sert hamurlu, zengin dekorlu kaplardır. Palailogoslar döneminde, 13. yüzyıl ve 14. yüzyılda üretilmiĢlerdir. Champleve ve Sgrafitto teknikleri kesin hatlar oluĢturur. Tipik örneklerinde kuĢ figürleri ve stilize yaprak motifleri bir arada kullanılır. Seramiklerin Yunanistan, özellikle Selanik‟te, yoğun olarak ele geçmesi, bu seramiklerin burada üretilmiĢ olması gerektiği fikrini doğurmuĢtur. Yabancı literatürde "Thessalonika Ware " ve "Salonikiware" olarak kullanılan terim Türkçeye "Selanik ĠĢi" olarak çevrilmiĢtir.

Karacahisar Kalesi‟nde yapılan çalıĢmalar sonucu ele geçen seramiklerin kesin olarak ne zaman üretildiğinin bilinmemesi ve Selanik‟te üretilmiĢlere benzerlik göstermesi nedeniyle Selanik ĠĢi olarak adlandırılmıĢtır. Her ne kadar Ġstanbul, Ġznik ve Bergama‟da ele geçmiĢ, dolayısıyla ihraç mal olarak Anadolu‟ya gelmiĢ bir üretim grubu olduğu bilinse de Karacahisar örneklerinin ihraç mal mı, yoksa taklit mi olduğunu söylemek zordur.

Karacahisar Kalesi‟nde bu grubu temsil eden iki adet parça ele geçmiĢtir. Bunlardan ilki champleve tekniğinde dekorlu tabak parçasıdır. Kabın ağız kenarını geometrik bordür dolaĢır. Tabağın orta kısmında bir kuĢ figürüne ait kuyruk, kanat ve ayaklar görülebilmektedir. Diğer Selanik örneklerinde olduğu gibi ince sgrafitto çizgilerle kuyruk ve kanatlardaki detaylar tamamlanmıĢtır. Sgrafitto (astar kazıma) dekorlu kapların hamurları kırmızı, kırmızı-kahverengi, pembe-kırmızı renklerde, sık

dokulu, az gözenekli, kireç ve mika katkılıdır308

. Ancak Selanik tipi parçalarda motifin

kendisi değil çevresi kazınarak figürler ortaya çıkarılmıĢtır309

.

Yoğurtçukale‟de yapılan kazılarda da bu tipte seramikler ele geçmiĢtir. Parçalardan birinde turuncu renkli, kireç ve mika katkılı hamur görülür. 20 cm çapında muhtemelen yayvan bir tabağa ait olabilecek parça üretim aĢamasında yarım bırakılmıĢtır. Kabın iç dudak kenarında kazıma tekniği ila yapılmıĢ dairesel çizgilerin

308

Ebru PARMAN-Canan PARLA-Muradiye BURSALI, Eskişehir (Merkez Karacaşehir Köyü)

Karacahisar Kalesi 2005 Yılı Kazı Çalışmaları Sonuçları, Ankara 2007, s. 3

309 Muradiye BURSALI, Eskişehir Karacahisar Kalesi Sgrafitto Dekorlu Ortaçağ Seramikleri, EskiĢehir

arasına sgrafitto tekniği ile yapılmıĢ dalga motifleri iĢlenmiĢtir310

. Yoğurtçukale kazılarında ele geçen üçayaklar ve yarım bırakılmıĢ kap parçaları burada bir seramik üretiminin var olduğunu göstermektedir.

Bizans seramikleri 9-15. yüzyıllar arasında Ġslam ve Avrupa seramiği arasında bir köprü niteliğindedir. Tek renkli ve çok renkli akıtma, astar bezeme, astar kazıma (Sgrafitto) teknikleri ile yapılan, kırmızı hamurlu ve beyaz kil astarlı, zeytin yeĢili ve sarı sırlı seramiklerdir. Özellikle ağlayan kuĢ figürü yaygın olarak görülür. Bizans Seramiği bu özellikleri taĢır311

. ĠĢçi sınıfının yün giysileri gibi keramiklerin çoğu da köylüler tarafından köyler de üretiliyordu, ama keramikçilerin çoğu mallarını satmak üzere düzenli olarak bütün kentlerde kurulan pazarlara getirirlerdi. Son zamanlar da belki de Doğu etkisiyle, gerçekten çok iyi nitelikte keramik üretiliyordu. Bu güne kadar hiçbir fırın alanı bulunmamasına karĢın nitelikli malların çoğu o kadar güzeldir ki, bunların Konsatinopolis ve Thessalonika (Selanik) gibi önemli kentlerde yapıldığından hiç kuĢku duyulamaz. Nikomedia (Ġzmit) da önemli bir üretim merkeziydi ve belki daha sonra Ġznik ismiyle Türk çini sanayinin baĢlıca merkezi olan Nikaia (Ġznik) da önemli bir merkez olmuĢtu. Çini yöntemiyle üretilen ve bir ikona olarak kullanılan, bir yapının eklem yerlerini ya da diğer yapısal öğelerini kaplamak ve belki duvarlarda ki mozaikleri ya da resimleri çerçevelemek için kullanılan kaplama plakaları Bizans‟a özgüydü.

Çömlekçilik, süzgeç, büyük Ģarap ve yağ kaplarından tabak, mutfak eĢyası ve kâseye kadar her tür ev eĢyasının üretilme yoluydu. Bir tür ısıtıcının konduğu delikli yüksek tezgâhlarda yemekleri ısıtmak için kullanılan kaplar bile bulunmuĢtur. Kaplardan bazıları kaba yapılırken, diğerleri büyük bir sanatçılıkla üretilmiĢ ve

bezenmiĢtir312

. Konstantinopolis, her çağda olduğu gibi 8. yüzyıl‟dan 11. yüzyıl‟a kadar yine Çin‟den Hindistan‟a, Venedik‟ten Yunanistan‟a, Ġngiltere‟den Rusya‟ya kadar ticaretin kalbi idi. Amforalarla gönderilen Ģarap ise en önemli ihraç mallarından biriydi. Gonos amforaları, Sinop amforaları gibi yüzyıllar süren kesintisiz imalatlarıyla dünyada sayıca en fazla üretilmiĢ Amfora grubuna girebilirler. Gonoslular (Ģimdiki Gaziköy), tüm geçimlerini bağcılığa ve Ģarapçılığa bağlayarak yüzlerce yıl tüm dünyaya Marmara Ģarabı ihraç ettiler ve bundan da haklı bir gurur kazandılar. Bölgede 1993- 1995 yılları arasında yapılan araĢtırmalarda 11 tane Bizans batığı tespit edildi.

310

Sinan MĠMAROĞLU, "Sırlı Seramikler IĢığında Güney Aiolis Bölgesi Bizans Dönemi YerleĢimleri", III.-IV. Ulusal Arkeolojik AraĢtırmalar Sempozyumu, Anadolu, Ek Dizi No: 2, Ankara 2008

311 http://www.definegizemi.com/antik-eser/bizans/seramikler.html 312 Rice, s.133

Bunlardan 7 tanesi Gonos tipi Amfora, 3 tanesi de 7. yüzyıl batığından, 1 tanesi su arkları, çatı kiremidi, yassı ada batığı tipinde amforalar, sonuncusunda da deniz ticaretinde son defa kullanılan Amforaların son türleri bulundu. Son olarak, Çamaltı‟nda bulunan ve 10. yüzyıl‟a ait olduğu tahmin edilen 20-30 metredeki batığa da Çamaltı Burnu Batığı ismi verildi. Strabon, Gonos‟un M.Ö. 1.yüzyıl‟da bir Yunan kolonisi olarak kurulduğunu belirtir. Gonoslular üretimlerinin en az yarısını Konstantinopolis‟e

satarken herhalde yarısına yakınını da ihraç ediyordu313

. Sn. Gökhan Tan‟ın Gonos‟la ilgili makalesinin bir paragrafı aynen Ģöyledir: "Osmanlı Tahrir Defteri 16. yüzyıl Gonos‟unu Ģöyle anlatır: Ve bundan gayrı karye-i Horada kabakulakçı kâfirler vardır. Yılda maktu boĢ kabakulak virürler ayruk nesne virmezler. Amil ol boĢ kabakulaktan virir Ģira ile doldurup amile teslim ederler." Kabakulak, Osmanlıların kulak Ģeklinde kulpları olan testilere verdikleri addır. AnlaĢılan o ki, Osmanlı devrinde Gayr-i Müslim halkın, eski çağlarda baĢlayan Ģarapçılık ve Amfora yapımı bu dönemde de devam etmiĢtir314

. Köylülerin evleri çoğunlukla dört köĢe küçük odalardan biraz daha iyiydi; en iyileri iki odaya ayrılıp, çatısı kiremitle örtülürken, daha baĢarılı çiftçiler iki katlı evlerde yaĢıyorlardı. Dağlık alanda bu kulübeler taĢtan, diğer yerlerde tuğladan yapılırdı. Köyün çanak çömlekçisi ve tuğlacısı çoğunlukla aynı kiĢiyken, daha büyük köylerde bu iki iĢ birbirinden ayrılmıĢtı. Her iki durumda da ustalar hem yerel toprak beyleri ve hem de köylüler için yapı malzemeleri, depolama kapları ve sofra takımları yapmak üzere bütün gün çalıĢırlardı. Onlar demirciyle birlikte marangozlar gibi köylerde bulunan diğer biricik zanaatkârlar olduklarından, köylüler için çok gerekliydiler315.