• Sonuç bulunamadı

2.1. Elitizm Teorileri

2.1.1.5. Jose Ortega Y Gasset (1883-1955)

Bir diğer normatif elitist Jose Ortega Y Gasset , “Kitle İnsanı Nedir?” sorusuna açıklık getirerek elitizme varmaya çalışmaktadır. Kitle insanını: “düşünmeyi bilmeyen, etik sorumluluk taşımayan, doğrudan eylemden öteye geçmeyen, geçmek istemeyen yeni insan türü” olarak tanımlayan Gasset (Gasset, 2009: ix), 20. yüzyıl Avrupa’sında kitlelerin sıradanlığa hevesli, mükemmelliğe karşı ve itaatkâr düşünceye eğilimli insan grupları olarak gördüğü kitle kültürü olgusunun, modern yaşamın karakterini belirleyen faktörlerden biri olduğunu ifade etmektedir.50

Gasset, kitle insanını, kimliği, kendine ait ahlâkı ve normları bulunmayan, ancak bir kitlenin içerisinde, sıradan, çoğunluğun bir parçası olmakla anlam bulan ve bu çoğunluğu dayatan insan olarak tanımlamaktadır.51 Kendisine dayatılmış olan kabataslak

kavramların ötesine gidemeyen, daha kötüsü gitme arzusunda olmayan kitle insanının, sorunsallığın varlığından bile habersiz tek boyutlu adam olarak tanımlayan Gasset (2009: 148), kendi görüşlerini başkalarına dayatmaya kararlı olan kitle insanının, istese de istemese de, yapısı gereği bir üst merci aramaya zorunlu bir varlık olduğunu, onu kendi

48 Bütün değerleri, dini inançları, düzeni, ahlâkı ve otoriteyi reddeden görüşlerin genel adı. 49 http://sanatlayasamak.net/nietzsche-ve-nihilizm/

50 http://www.pandora.com.tr/urun/kitlelerin-ayaklanisi/95305

51 https://medium.com/helmuth-von-moltke/en-b%C3%BCy%C3%BCk-tehlike-devlet-ortega-y-gasset-e1

başına bulmayı başarırsa olağanüstü biri olduğunu, eğer bulamazsa kitle insanı olarak kalacağını belirtmektedir52.

Sorumluluk sahibi olmayan kitlenin kendi başına etkinlikte bulunabileceğini iddia etmenin kitlelerin ayaklanması demek olduğunu ifade eden Gasset (2009:145), kendi yazgısına karşı ayaklanmasının da bu anlama geldiğini belirtmektedir. Gasset’e göre özellikle 1. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan rejimler kitlelerin ayaklanmasıdır.53 Bu

dönemde yozlaşan Batı uygarlığını kitleler özümsememişlerdir. Örneğin Weimar Cumhuriyeti döneminde Almanya kültürel yozlaşma içine girmiş, amaçsız bir toplum ortaya çıkmış ve en keskin bir biçimde yabancılaşma olgusu yaşanmıştır.

Kitlelerin ayaklanmasını, insan yaşamının akıl almaz oranda büyümesiyle aynı anlama geldiğini ifade eden Gasset “Gel gelelim aynı olgunun öbür yüzü dehşet verici; bu yüzünden bakıldığında, kitlelerin ayaklanması insanlığın ahlâkının kökünden bozulmasıyla aynı şey” diyerek (Gasset, 2009: 159) kitlelerin ayaklanmasının olumsuz taraflarını gün yüzüne çıkartmıştır.

Gasset, Kitlelerin Ayaklanması’nda kendini herkes gibi hisseden kitleyi, bir adam olarak nitelemekte ve konuyu şu cümlelerle açıklamaktadır: “O adam kendini yeteneksiz ve sıradan, özel niteliklerden yoksun olarak hissedecektir; ne var ki kendini kitle olarak hissetmeyecektir. Seçkin azınlıklardan söz edildiğinde, o her zamanki muzırlar deyimin anlamını çarpıtmaya alışmışlardır: Şunu bilmezlikten gelirler ki, seçkin insan aslında kendini başkalarından üstün sanan bir ukala olmayıp, dilediği ileri hedeflere ulaşamasa da, başkalarından beklediğinden fazlasını kendi kendisinden bekleyen kişidir ve hiç kuşku yok ki, insanlığa uygulanabilecek en kökten ayrım işte bu iki yaratık sınıfı arasındadır: Bir yanda kendi kendisinden çok şey bekleyerek güçlükleri ve görevleri sırtlayanlar, öbür yanda kendi kendilerinden özel hiçbir şey beklemeyenler; bunlar yaşamayı her an nasılsalar öyle olmak diye anlarlar, kendi kendilerini mükemmelleştirmek için zora koşmaksızın, ipini koparmış şamandıra misali, öylece salınır giderler” (Gasset, 2009: 43).

52https://medium.com/helmuth-von-moltke/en-b%C3%BCy%C3%BCk-tehlike-devlet-ortega-y-gasset-

e1ce2bc50b59

53 https://medium.com/helmuth-von-moltke/en-b%C3%BCy%C3%BCk-tehlike-devlet-ortega-y-gasset-

Gasset kitle insanının misyonunun, dünyada yönetilmek, etkilenmek ve temsil edilmek olduğunu belirtmekte, üstün nitelikli insanların olmaması durumunda en temel varlığından yoksun kalacağına vurgu yapmaktadır.54 Bu noktada kitle insanı deyince, işçi

ya da köylü sınıfın anlaşılmaması gerektiğini vurgulayan Gasset, üstün azınlıklarla, kitle arasındaki ayrımın bir sınıf ayrımından başka bir şey olduğunu ve doğal olarak sınıf olarak görülen şeyin aslında kitle olduğunu ve bunun da vasat insan olarak tanımlanabileceğini belirtmektedir.55

Mantığa kulak vermeyen kitle insanının yalnızca başı derde girince mantığını önemsediğini belirten Gasset’e göre, bu vasat-seçkin ayrımı, çoğu kişi tarafından gözden kaçırılmakta, bu meseleye başka açılardan da bakmak gerekmektedir.56 Akılcı yaklaşıma

kapalı olan kitle insanı Gasset’e göre, medeniyetin bir ön şartı olmakla birlikte fikir alışverişine ve iletişime açık bir ortamda gelişen uygarlığa kapalıdır. Toplumdan kaçan bir kişiliğe bürünen kitle insanının, yalnızca kendi doğruları olduğunu ve bu sebepten yalnızlaştığını ifade eden Gasset, kitle insanının azınlıkta olan yaratıcı elit grubu anlamadığını, ancak bu yaratıcı seçkinlerin ilhamlarını toplumdan aldıklarını ifade etmekte, seçkinlerin toplumun ürünü olduklarını ve yaratıcılıkları ile toplumu geliştirerek uygarlığa yön verdiklerini belirtmektedir.57

2.1.2. Klasik Elitizm Kuramı

Tarihteki bütün toplumların, biçim ve sayısı değişmekle birlikte, küçük bir azınlık tarafından yönetildiğini ifade eden klasik elit teorisyenlerin (Kurtbaş, 2017b: 394), demokrasiye yönelik eleştirileri önemli bir yer tutar. Yazdıkları incelendiğinde, Vilfredo Pareto, Gaetano Mosca ve Robert Michels gibi klasik elitistlerin, elitizmi, toplumsal varoluşun kaçınılmaz bir parçası olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Bu düşünürler demokrasiyi gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal ürünü olarak görerek, yönetimin her zaman seçkin bir azınlık tarafından kullanılabileceklerini söylemişlerdir (Heywood,

54 https://medium.com/helmuth-von-moltke/en-b%C3%BCy%C3%BCk-tehlike-devlet-ortega-y-gasset- e1ce2bc50b59 55 http://www.sabitfikir.com/elestiri/vasat-insan 56 https://tr.wikiquote.org/wiki/Jos%C3%A9_Ortega_y_Gasset 57 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/193136/_Kitlelerin_ayaklanmasi_.html

2014a: 115). Söz konusu azınlığa Pareto ‘yönetici seçkinler’, Mosca ‘yönetici sınıf’, Michels ise ‘oligarşi’ adını vermektedir (Runciman, 1986: 49).

Çoğunluğun azınlığı kontrol etme imkânının, neredeyse hiç olmadığını söyleyen klasik elitistler; buna karşılık azınlık olan elitlerin kolayca organize olabildiğini ve ortak bir kültüre sahip olabildiğini savunmaktadırlar (Kurtbaş, 2017b: 394). Klasik elitistler, karamsar bir görüşe sahip olmaları ve zihinsel olana değil, algılanabilir, gözlemlenebilir olana göre davranmalarından kaynaklı realist yapıları gereği (Demir ve Acar, 2002: 273), yönetici iktidarın her zaman güçlü olması gerektiğini ifade ederlerken, Marksizm’e karşıt görüşler ortaya koyarak, sınıfsız toplumu da reddetmektedirler (Heywood, 2011: 229). Elitlerin, toplumun gelişiminde ve refaha ulaşmasında olumlu olarak büyük etkilerinin olduğunun altını çizen klasik elitistler; elitlerin içinden çıktığı toplumu yönetebilmesi için de halkın tesirinden uzak durmaları gerektiğini belirtmektedirler (Marty, 1936: 9). Klasik elitizme göre elitler, halktan ayrı bir sınıf olarak belirirler ve böylelikle sınıflı bir toplum yapısı muhafazakâr bir şekilde meşrulaştırılmış olur. Sonuç olarak toplumsal sınıfların sadece seçkinler arasındaki kavganın destek gücünü oluşturduğu görüşünü savunan klasik elitistlere göre yönetenler değişebilir ancak yönetilenler hep aynı kalacaktır.