• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: FİLMLERİN GÖSTERGEBİLİMSEL İÇERİK ANALİZİ

2.5. Küçük Deniz Kızı Ponyo

2.5.3.4. Japon Mitolojisi

Resim 49: Deniz kızı Ponyo.

Seçilmiş Görüntüler Temel Anlam Yan Anlam

Gösterge Gösteren Gösterilen

Doğa Deniz kızı Ponyo Doğa insan ilişkisi

Olay Ponyo’nun Sosuke’nin parmağını

yalaması Doğa insan uzlaşması

Olay Ponyo’nun gemiyi büyütmesi Doğaüstü güçler, sihir

Olay Ponyo’nun bebeği susturması Doğaüstü güçlerle çocukların ilişkisi

Olay Ponyo’yla Sosuke’nin kavuşunca

168 Doğa Altın sarısı balıklar İlahi olanın değerliliği

Durum Balıkların gemiye dolması Bereket

Durum Okyanusun coşması Efsanenin gerçekleşmesi

Karşıtlıklar Tablosu

Deniz Kara

Deniz kızı İnsanoğlu

Sıradan Mucizevi

Miyazaki’nin küçük bir deniz kızıyla yine aynı yaşlarda küçük bir erkek çocuğu olan Sosuke’nin dostluğunu anlattığı Ponyo’nun, Danimarkalı masalcı Hans Christian Andersen’in pek çok animasyona ilham olmuş veya uyarlanmış “Küçük Deniz Kızı” masalından ilham aldığı söylense de filmin genel hikâyesi daha melez bir görüntü çizer. Kendi kültürüne ve başka kültürlere ait malzemeleri başarılı bir şekilde harmanlayan yönetmenin Ponyo’da Japon mitolojisinden bolca faydalandığı söylenebilir.

Ponyo’da deniz kızı efsanelerinde genel olarak yer alan deniz kızı-insanoğlu uzlaşması vardır. İnsan bir insan kanı ve insanların dünyasına ait bir yiyecek olan jambon tadarak bir kıza dönüşmeye başlayınca bu uzlaşmanın ilk adımı atılır. Bu süreçte okyanusun yükselmesi ve tusunami olması bir doğa olayı ile birlikte mitolojik bir çizgi izler. Doğa ile birlikte hareket eden ruhların varlığını hissedilir. Bütün bu ters giden şeyleri düzeltme görevi ise Sosuke’ye verilir Miyazaki Ponyo’da fizik yasalarına bağlı davranmaya ihtiyaç duymaz. Form ve içerik beden ve ruh doğayla insan arasındaki sınırlar oldukça akışkandır. Bu akışkanlığı sağlayan en önemli unsur okyanus ve insansı dalgalarıdır.

Ponyo, Andersen’in “Küçük Deniz Kızı” masalından ve Yunan mitolojisindeki deniz kızı mitinden izler taşıdığı gibi Japon mitolojisinden de izler taşır. Japon deniz kızı Ningyolar konuşamazlar fakat siren gibi sesler çıkarırlar inci gibi gözyaşı dökerler ve onun etinden yiyenler hep genç ve güzel kalır. Buraya kadar Ponyo Japon mitolojisindeki deniz kızlarına benzemez. Pony deniz kızları gibi konuşamaz ama zamanla geçirdiği dönüşümün işareti olarak konuşmaya başlar ve insanlaştıkça da Sosuke kadar iyi konuşur. Japon “Ningyo” inancına göre bir deniz kızı yakalamak tekin değildir; çünkü balıkçılardan birisi onu yakalayıp evine götürürse fırtına ve felaketler arkasından geleceğine inanılır. Bu yüzden kazara onu yakalayan bir balıkçı denize hemen bırakmalıdır. Karaya vuran bir deniz kızı savaş veya felaket getirebilir. İşte Ponyo’nun Japon deniz kızı efsanesiyle benzeşen yanı burada başlar. Toki annenin de korktuğu büyük ihtimalle bu efsanenin felaket getiren kısmıdır. Onu hemen

169 denize bırak diye uyarması bu yüzdendir. Sosuke, deniz kızlarının dokunulmazlığı kuralını bozmuş ve onu evine getirmiştir.

Japon deniz kızı efsanelerinden biri de şu şekildedir: “Bir zamanlar, bir adam ‘Koshinko’ gecesinde bir bayram düzenledi ve köydeki herkes geldi. İlk önce koshinkoyu anlamak önemlidir. İnsan vücudunun içinde ‘sanshi’ denen bir böcek var. Bu hata, bir kişinin yaptığı her suçu izler. Her 60 günde, Koshin gecesinde, Sanshi hatası İmparatorun evine gider ve yapılan tüm suçları rapor eder. Suça bağlı olarak, imparator kötülük yapanın ömrünü kısaltır. Koshinko’nun gecesi geldiğinde, insanlar bir araya gelerek uyuyamazlardı. Eski tarım köyleri, bunların hepsinin yapılmasının, Sanshi böceğinin İmparator’a bir şey bildirmesini engelleyeceğine inanıyordu. Koshinko bayramında, ev sahibi tarafından hazırlanan yiyecekler bir tür deniz kızı eti olarak ortaya çıktı. Konuklar oldukça şaşırdılar ve bu çok garip olduğunu düşündüler. Tek bir lokma yemeden, tüm misafirler porsiyonlarını bir kağıda sardılar ve eve getirdiler. Herkes bu gizemli etin bir kısmını evine ya da eve geldikten sonra attı. Ama evlerin birinde genç bir kız eti buldu. Kendi kendine bunu atmanın israf olduğunu düşündü ve deniz kızı etini yedi. Deniz kızı etini yiyen kız gençliğini hiç kaybetmedi ve uzun bir ömür yaşadı. Çok geçmeden ‘Yao Bikuni’ olarak bilindi. ‘Yao’, 800 yaşında olana kadar yaşamasından gelir; ‘Bikuni’ bir rahibe olduğunu ima eder.” (Ningyo Mer-creatures and the Yao Bikuni Folktale, 2019)

Miyazaki’nin deniz kızı efsanesinin hangi deniz kızı efsanesine dayandığı ilk başlarda kafa karışıklığı oluştursa ilerleyen sekanslarda hikâye netleşir. Bir ningyo olan Ponyo’nun Sosuke’nin elini yaladığını söylemesi üzerine yaşlılar Ponyo’nun yetenekleri üzerine dileklerini sıralarlar ve bu dilekler gençleşme üzerinedir. Bacaklarının iyileşmesi, küçük Sosuke’nin gibi konuşabilmek. Filmin son sekanslarında da Ponyo’nun annesi deniz tanrıçasının su altı bahçesinde yaşlıların hareketlerinin gençleşmiş olduğunu görürüz.

Japon deniz kızı efsanesi konusunda kafa karışıklığını gideren Miyazaki bu görevi efsanelere sıkı sıkıya bağlı olan Toki anneye verir. Üçüncü yaşlı olan Toki anne Ponyo’nun anlattıkları üzerine şüphelenir ve Ponyo’yu merak eder bakmak ister. Ponyo’nun insansı suratını gören Toki anne aşırı bir tepki verir ve efsaneden bahseder. “Bu bir deniz kızı onu hemen denize at yoksa tusunami olur.” der. Diğer yaşlıların saçmaladığını söylemesi üzerine “Bir deniz kızı karaya vurduğu zaman ardından tusunami gelir. Bu çok eski bir efsanedir.” der. Bunun üzerine Ponyo tarafından ıslatılarak cezalandırılır.

Toki annenin anlattıklarından Ponyo’nun bir ningyo olması ihtimalini akla getirir. Japon mitolojisinde ningyo (insan balığı), genellikle “deniz kızı” olarak tercüme edilir Japon

170 folklorundan balık benzeri bir yaratıktır. Eti lezzetlidir ve onu yiyen herkes olağanüstü bir ömre sahip olur. Ancak, bir ningyo yakalamanın fırtına ve talihsizlik getirdiğine inanılıyordu, bu yüzden bu canlıları yakalayan balıkçıların onları tekrar denize atmaları söylenirdi. Plajda yıkanmış bir ningyo, savaş ya da felakete ait bir alâmetti. Ponyo’nun karaya çıktığı andan itibaren olanlar Ponyo’nun bir ningyo olması ihtimalini güçlendirir. Ponyo insansı bir balık ya da deniz canlısı karakterinden çok insanlaşmış ve artık insan özellikleri taşıyan bir kahramandır. Yani tam anlamıyla bir antropomorfizm söz konusu değildir.

Ponyo’nun dönüşümünü evrime benzeten araştırmacılar olmuşsa da referans noktası olan deniz kızı mitolojisi ve Andersen’in deniz kızı masalındaki benzerliklerin yanında daha zayıf bir iddia olarak kalır. Dönüşüm ve değişim geleneksel masal arketiplerinden biridir.

Ponyo’nun Japon çocukları eğitmek ve ailelerine bağlamak için sıklıkla anlatılan meşhur Japon efsanelerinden Urashima-Taro ile bağlantısı olduğu sıklıkla dile getirilir. Efsane şu şekildedir:

“Urashima Taro fakir ve genç bir balıkçıdır. Denizde balık tutarken bir grup çocuk tarafından işkence gören bir kaplumbağa görür. Taro, çocuklara bir miktar para vererek kaplumbağayı kurtarır ve tekrar denize bırakır. Birkaç gün sonra Taro her zamanki gibi teknesinde balık avlarken, büyük bir kaplumbağa Taro’ya kurtardığı küçük kaplumbağanın denizin prensesi olduğunu ve adının Oto-hime olduğunu söyler. Kaplumbağa, Taro’ya ödül olarak solungaç verir ve onu derin denize, İmparator Ryujin ve Prenses Otohime’in yaşadığı su altı Ejderha Sarayı’na götürür.

Prenses ile evlenen ve üç gün boyunca denizin altında kalan Taro, ailesini özler ve vatan hasreti çeker. Ailesini görmek için eve dönmek ister. Prenses onu terk etmek istemez ve durdurmaya çalışır. Taro, ısrar ettiğindeyse, onu koruyacağını söylediği “tamate-bako” adında gizemli bir kutu verir. Ona kutuyu verirken, ne olursa olsun açmaması için onu uyarır.

Kıyıya ulaştığında Taro, evinin, ailesinin ve tanıdığı tüm insanların gittiğini ve yaşadığı yerdeki her şeyin değiştiğini görür. Etrafındakilere sorunca Urashima’nın bir zamanlar yaşadığını ama uzun süre önce denizde ortadan kaybolduğunu öğrenir. Taro olan biteni anlamak ve yardım çağırmak için Oto-hime’in kendisine verdiği kutuyu açar ve bir ihtiyara dönüşür. Bu olaydan sonra denizde sadece üç gün geçirmesine rağmen 300 yıl geçtiğini anlar.”

171