• Sonuç bulunamadı

2. STRES YARATAN FAKTÖRLER

2.3. FİZİKSEL ÇEVRE FAKTÖRLERİ

2.3.3. ISINMA VE HAVALANDIRMA

Isı stresi insan vücudunun soğuğa ve sıcağa karşı gösterdiği değişik tepkileri kapsar.

Sonuçlar ısının derecesine , alışkın olup olmama durumuna ve ısıya maruz kalma süresine bağlı olarak değişir.Organizma belli bir yere kadar sıcağa ve soğuğa adapte olabilmektedir.Ancak vücut, hem adapte olurken ilave bir yük yüklenir, hem de adapte olmadığı ısı durumlarından fizyolojik ve psikolojik açıdan zorlanır, bunlara bağlı olarak performans düşmesi, kaza ve hatalarda artış gözlenir.Çalışma çevresinden verim alınmak isteniyorsa bu çevre en az gerginlik yaratacak şekilde düzenlenmelidir.Fazla soğuk, fazla sıcak, dumanla dolu veya havasız olan şartlarda bir çalışanın verimli bir şekilde çalışamayacağı ortadadır.Fazla sıcakta gevşer, ısı çok düşünce nasıl ısınabileceğini düşünmekten dikkatini işinde toplayamaz.154

Çalışma yerinin sık sık havalandırılması ve normal yüzeyde ısıtılması önemlidir.Normal seviyenin dışındaki sıcaklık düzeyleri, sinirlilik durumu, verim düşüklüğü, çabuk yorulma, kaza, baş ağrısı ve tatminsizlik yaratır.Öte yandan teneffüs edilen havadaki oksijen oranı %14’ün altına, karbondioksit oranı da %2.4’ün üstüne çıkarılırsa, sağlık için tehlikelere, bayılma ve boğulmalara neden olmaktadır.155

Aşırı sıcak bir ortamda çalışmak, genel yorgunluk ve genel performansı azaltıcı bir etki yapmaktadır.Aşırı soğuk bir ortamda çalışmak ise özellikle el ile yapılan işleri etkilemekte ve ellerin motor hareket yeteneğini azaltmaktadır.156 Çalışma ortamında sıcaklık farklarının çok olması çalışma davranışları üzerinde etkili olmaktadır.Örneğin,

153 Sabuncuoğlu, Tüz, a.g.k, s.136

154 Işıkhan, a.g.k, s.130

155 Sabuncuoğlu,Tüz, a.g.k, s236

156 Pehlivan, a.g.k, s.29

sıcaklığın günün belirli zamanlarında 18 Santigrad ila 35 Santigrad arasında değişmeler gösterdiği bir yer çok rahatsız edicidir.Bir iş yerinde değişik sıcaklıklara sahip kısımlarda çalışan işçiler bu durumdan rahatsız olurlar.Özellikle, farklı sıcaklık derecelerine sahip kısımlar arasında hava cereyanı da artacağından arzulanmayan durumlar meydana gelir.Bu nedenle, çalışma ortamında mümkün olduğu kadar sıcaklık farklarını sabit tutmaya dikkat etmek gerekir.Amerika’da yapılan bir araştırma yüksek sıcaklık dereceleri ile işçinin iş yerinde geçirdiği saatle ilgilidir.Sıcaklık aynı kalmak şartıyla bir kimsenin iş yerinde çalışmış olduğu birinci saatle, ikinci, üçüncü ve diğer saatlerde yapmış olduğu ortalama hatalar arasında farklılık mevcuttur.Bu fark, ilk saatlerde hata sayısının daha az, ileri saatlerde ise gittikçe artan biçimde kendini belli etmektedir.157

3. STRESİN BİREYSEL SONUÇLARI:

3.1.FİZYOLOJİK SONUÇLAR

Organizma zararlı bir etken karşısında olduğu zaman, bir dizi fizyolojik değişmeler meydana gelmektedir. Stresli durum karşısında insan organizmasının gösterdiği bazı fizyolojik tepkiler bu zararlı etkenler karşısında vücudun zorlandığı ve baskı altında olduğu izlenimini vermektedir.158

Stresle ilgili yapılan bir araştırma sonunda, stres yaşantısına maruz kalındığına işaret eden semptom veya belirtiler şu şekilde belirlenmiştir:159

• Kas gerginliği

• Sinirlilik

• Mide ağrısı

157 Eren, a.g.k, s.182

158 Eroğlu, a.g.k, s.328

159 Işıkhan, a.g.k, s.44,45

• Baş dönmesi

• Baş ağrısı

• Yorgunluk hissi

• Boyun tutulması

• Sık idrara çıkma

• Ellerin yumruk yapılması

• Yüzün gergin olması, çenenin sıkılması

• Depresif görünüş

• Fevri davranış

• Konsantrasyon bozukluğu

• Ani kaygılanma

• En ufak sesle irkilme

• Sinirli bir şekilde yüksek sesle gülme,

• Diş gıcırdatmak

• Uykusuzluk veya uykuyadalmada güçlük çekme

• Adet öncesi gerilim veya düzensiz adet görme

• Sakarlık, kaza yapmaya yatkınlık

• İlaç, sigara veya alkol kullanımında artış

• İşten veya görevden kaçma

• İlişkilerde gerginlik yaşama

• Hata yapma eğilimi

• Kararsızlık

• Unutkanlık

• Alaycılık, ukalalık etme veya sürekli şikayet etme

• Hasta olmaya yatkınlığın artması

• Motivasyonunn azalması

• Pasif agresif davranışların artması veya pasif direnme

• Ufak tefek sorunları büyütmek

• Erteleme eğilimi

• Sıkıldığını çok fazla tekrarlama

• Düzensiz uyku- uyku süresince sıklıkla uyanma

• Benlik saygısının azalması

• Dinlenirken kendini suçlu hissetme

• Sabırsızlık

• Randevuları veya “son teslim” tarihlerini kaçırma

• İş performansının ve işteki üretimin azalması

Stresin, hastalıkları önemli ölçüde tetiklediği artık pek çok çalışmayla saptanmış bir gerçektir. Incelemeler kalp krizi vakalarının %50’sinin bilinin risk faktörlerinin etkisinin dışında olduğunu göstermektedir.160

Çoğu insan stres ve hasta olma arasında ilişki olduğunu kabul etmektedir.Kişi işte veya evde çeşitli streslerle boğuşurken, grip, soğuk algınlığı ve alerjilerinin arttığını görür.

Hasta olmayan diğer insanlar aşı oluncaya kadar ve daha sonra bütün zamanlarını bu virüsle mücadele etmeye harcarlar. Bunun gibi stres ve hastalıkla ilgili gerçek bağlantılar yüzünden birçok araştırmacı, bugün stres ve hastalık arasında bağlantı olup olmadığını veya ne kadar bağlantılı olup olmadığını araştırmaktadır.

Bağışıklık sistemimizin işlevi, hastalığa yol açan organizmalardan ve vücut için zararlı olabilecek diğer maddelerden bizi korumaktır. Bağışıklık sistemimizin hücreleri, kan içinde vücudun her tarafını dolaşır ve çeşitli organlara, kemik iliği, dalak içine yerleşir.

Çeşitli türde beyaz kan hücresi bulunmaktadır. Fakat bu bağlamda en önemlisi lenfositlerdir.

Stres ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçlayan araştırmalar, yoksulluk, boşanma, işsizlik, ruhsal denge, Alzheimer hastalığı ile ilişki arama gibi değişik faktörlerin etkilerini de incelemektedir. Bu araştırmalar, stresin hem kandaki antikorun niteliğiyle hem de beyaz kan hücre sayısının değişimi ile ilgili olduğu bulunmuştur. Bunun

160 Zuhal Baltaş, a.g.k, s.40

yanında stres, bağışıklık hücrelerinin fonksiyonundaki değişikliklerle de ilgilidir. Hem lenfositlerin çoğalmasını hem de stresi yaşayan bireylerde hücrenin etkinliğini doğal öldürücüleri fazlasıyla yok ettiğine yönelik bir görüş bulunmaktadır.

Stresin süresi ve bağışıklık değişikliğinin boyutu arasında bazı ilişkilerin var olduğu söylenebilir. Örneğin, stres uzadıkça beyaz kan hücrelerinin özel tiplerinin sayısındaki azalma artmaktadır. Bu kişiler arası stres, sınav veya işsizliğin yarattığı streste görülebilir.

Kişinin geçmiş deneyimlerinden gelişen psikolojik yapısı, merkezi sinir sistemini etkiler. Sinir sistemi ve iç salgı bezleri, enfeksiyon ve bir çok hastalığa karşı kişiyi koruyan bağışıklık sistemiyle etkileşim halindedir. Fiziksel hastalık ve acının, düşünce ve duygu yollarını nasıl etkilediğini herkes bilir. Şimdi bilim kişinin nasıl düşündüğünü, hissettiğini ve vücut sisteminin tümünü nasıl etkilediğini keşfetmeye çalışmaktadır. Psikolojik mekanizmalar fiziksel hastalıktan önce, süresince ve sonrasında kişinin vücudunu etkiler.

Araştırma bulgularına göre çalışma yaşamında yaşanan psikolojik gerilim, adrenalin ve noradrenalin salgısını arttırmakta, bu aşırı salgılama kalp-damar sistemini etkileyerek bazı kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca çalışma ortamında bulunan bir takım stres öğeleri, bazı eğilimli kişilerde kalp ve damar sistemine ilişkin hastalıkların ortaya çıkmasını çabuklaştırmaktadır.

Araştırmalar, ussal gerilimin sıklıkla yinelendiği ve aşırı sorumluluk yükünün bulunduğu mesleklerde veya yetki karmaşasının yaşandığı görevlerde çalışanların, zamanla artan bir hipertansiyon riskiyle karşı karşıya olduklarını göstermektedir.

Örneğin, ilkokul öğretmenlerinde ve banka çalışanlarında %11,8-14 arasında hipertansiyon bulunurken, maden işçilerinde ve niteliksiz işçilerde ise %4,2-8 arasında hipertansiyon olduğu belirlenmiştir.

Öte yandan, sürekli ussal gerilimin yaşandığı büyük telefon santrallerinde çalışanlarda önemli sayıda hipertansiyona rastlandığı belirtilmektedir. Ayrıca, trafik yoğunluğunun çok olduğu kontrol merkezlerinde çalışan hava ulaşım kontrolörlerinde, diğer hava ulaşım personeline göre daha çok hipertansiyon, gastrik ülser, diyabet olayı saptanmıştır.

2000 yılından bu yana doktorlar, stres ve hastalıkların gelişimi arasında bir ilişki olduğunu kabul etmektedir. 19.yy.’da İngiliz doktorlar, duygusal üzüntülerin kanserin en büyük sebebi olduğuna ve hastalıkların artmasının “çağdaş” yaşam tarzlarının geliştirdiği psikososyal streslerle çok sıkı ilişkisi olduğuna inanmaktaydı. Amerikan Stres Enstitüsü’nün raporunda, son 15 yıldır yapılan çalışmalar, çeşitli türdeki hastalığın gelişme ve büyümesini hızlandırmada stresin önemli etkisi olduğunu göstermektedir. Benzer olarak, stres azaltma stratejilerinin, kanser hastalarında yaşamı uzattığı ve laboratuar hayvanlarında tümörlerin oluşumunu geciktirdiği saptanmıştır. Organizmanın kendini yenileme becerisi oransal olarak azaltılabilir. İnsanlarda doku yaralanması ve önemli duygusal ilişkilerin, kanserin gelişimini arttırdığı gözlenmiştir. Güçlü güven ilişkileri, sosyal destek ve diğer stres azaltma stratejileri gibi olumlu duygular, hastalığın ilerlemesini geriletebilmektedir.161

Pakistan’ın Karaçi kentindeki bir eğitim hastanesinde doktorların yaşadıkları stresi tespit amacıyla yapılan çalışmada iş stresinin doktorlarda önemli ölçüde fizyolojik rahatsızlıklara sebep olduğu gözlemlenmiştir.Ayrıca yaşadıkları stresten dolayı doktorların arzu edilen hizmetleri veremedikleri,iyi bir doktor hasta ilişkisi kuramadıkları ve fiziksel olarak yıprandıkları belirlenmiştir.Araştırmaya katılan doktorların ℅68’i işlerinden memnun olmadıklarından ve ℅65’i ise iş yüklerinin çok fazla olduğundan şikayet etmişlerdir.162