• Sonuç bulunamadı

IMF İstikrar Programlarına Eleştiriler

1.5. Ekonomik İstikrar Politikaları

2.1.10 IMF İstikrar Programlarına Eleştiriler

IMF istikrar programlarının uygulamaların etkinliğine yönelik eleştirilerin dışında IMF’ye ve desteklediği istikrar programlarını uygulama aracı olan “Stand-by” anlaşmalarının özelliğine yönelik eleştiriler yoğunlaşmıştır.

Stand-by anlaşmaları yoluyla ülkelerin, uygulayacakları politikaları büyük oranda IMF’ye bırakmaları, hükümetlerin pozisyonunu azaltmakta ve sorumluluk altına almaktadır. Stand-by anlaşmasının özelliği, istikrar programının şartlarına söz konusu ülke hükümetinin uyum sağlamasına bağlı olarak, IMF’nin mali kaynaklarından daha önceden belirlenen bir program içinde yararlandırılmasıdır. Dolayısıyla kısa vadeli ödemeler dengesi sorunlarının çözümü için IMF’den kredi talebinde bulunan ülke karşılığında IMF’nin koşullara uymak zorundadır. Ayrıca IMF kredileri geçici bir süre için olup, başka bir amaç için kullanılmamaktadır. Bununla birlikte bu anlaşmalar toplumsal birlikteliği zorlaştıran bir yapıdadır ve standart biçimde sunulan bu programlar alternatif politikalara izin vermemektedir356.

IMF programlarının iktisadi büyümeye karşı iki eleştiri söz konusudur. Birinci eleştiri; IMF programlarındaki özellikle toplam iç talebin kısılması ve döviz kurunun değiştirilmesiyle ilgili olan politikaların, ekonomik büyüme, istihdam ve üzerinde olumsuz etkisidir357.

354

Halis Demirtekin, Türkiye Ekonomisi, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul, 1989, s. 119 355

Fikret Başkaya, a.g.e., s. 151 356

Erhan Aslanoğlu, “5 Nisan Kararları ve Dünya’dan Örnekler”, İktisat Dergisi, Yıl: 30, Sayı: 349 İFMC Yayını, İstanbul, 1994, s. 19-20

357

İkinci eleştiri; Politikaların gereksiz şekilde katı olmasıdır. Bunlar ekonomiyi istikrara ulaştırma hedeflerini daha fazla küçültmektedir. IMF’nin iç talebi kısma yoluyla, gelişmekte olan ülkelerin refah seviyesinin düşmesi, işsizlik, gelir dağılımının bozulması ve bazı üretim tesislerinin faaliyet dışı bırakılması için uyguladığı politikaların ekonomik ve sosyal maliyeti ağır olmaktadır. IMF istikrar programlarının iç talebi kısmaya yönelik olarak öngördüğü daraltıcı maliye ve para politikaları gelişmekte olan ülkelerin üretim gücünü azaltmakta ve sonuçta kıtlıklara veya fiyatlarda yükselmelere yol açmaktadır. IMF istikrar programlarının daraltıcı maliye politikası araçları olan, kamu harcamalarının kısılması ve vergi gelirlerinin arttırılması konusunda özellikle gelişmekte olan ülkelerde kısa vadede kamu harcamaları olarak yatırım harcamalarının kısılmasının iktisadi büyüme üzerindeki olumsuz etkisi de üzerinde önemle durulan bir konu olmaktadır358.

IMF istikrar programlarının dış dengeyi sağlamaya yönelik politikalarına zemin oluşturan ve devalüasyonun para arz ve talep dengesini etkileyerek bu ödeme açıklarını gidereceğini savunan Monetarist yaklaşıma önemli eleştiriler getirilmiştir. Yeni Yapısalcı Eleştiri’ye göre devalüasyonun etkisi genişletici değil, daha çok resesyonisttir ve devalüasyonun durgunluğa yol açmasının üç sebebi vardır359.

- Devalüasyon sonucu ithal malların fiyatları artınca, ekonomide para arzı sabit tutulursa, para stoklarının reel değerini sabit tutmak isteyen kişi ve kuruluşlar, toplam harcamalarını ve tüketimlerini azaltırlar.

- Devalüasyon, işçilerden işverenlere doğru gelir transferine yol açtığı için, tasarruflardaki artışa kıyasla tüketimin daha fazla kısılması durgunluğa yol açmaktadır.

IMF programlarda dış dengenin sağlanması için gerekli olan reel devalüasyon, sadece rekabet gücünün yükselmesi açısından ele alınmakta, hayat standardındaki düşüş, reel gelirde ve buna bağlı olarak uzun dönemde reel ücretlerde bir düşüş yarattığını ifade etmektedir. Devalüasyonun gelişmekte olan ülkeler üzerindeki ilk etkisi, bir enflasyonist şok olmakta ve bunun temelinde, devalüasyonun ithalat giderini ulusal para cinsinden yükselterek maliyetleri artırması yatmaktadır. Devalüasyon yoluyla ilk önce ihracat ve diğer işlemlerden sağlanan döviz geliri yurt içi fiyat artışlar

358

Oktar Türel, a.g.e., s, 203 359

yerini tekrar döviz darboğazına bırakmaktadır. Böylece sürekli dış kaynaklı kredilere ihtiyaç duyulmaktadır360.

Bununla birlikte düşük seviyede tam istihdam şartlarını taşıyan ve dış talebi elastik olmayan, tarım ihraç eden az gelişmiş ülkelerin devalüasyonla ihracatlarını önemli ölçüde arttırma imkânları yoktur. Buna karşılık devalüasyon yoluyla ihracatın kısılması da mümkün değildir. Ayrıca ihracat fiyatlarının satıcının ulusal para cinsinden belirlediği durumlarda devalüasyon döviz cinsinden ihracat fiyatlarını düşürdüğü için dış ticaret hadlerinde ülke aleyhine bozulmaya neden olur. Bu da ülkenin iktisadi refahını azaltır361. IMF’nin az gelişmiş ülkelerin dış dengesizlik sorununu, genellikle bir fiyat ve miktar sorunu olarak görme yaklaşımı kabul edilse bile, döviz kurlarının ayarlanmasından doğan fiyat değişikliğinin, yeniden denge sağlayıcı ekiler yaratmasının pek gerçekçi olmadığı temel eleştiriler arasında yer almaktadır. Devalüasyonla birlikte ithalatta kısa süreli bir yavaşlama söz konusu olsa bile, az gelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri temel maddelerin uluslararası piyasalarda fiyatlarının düşmesi ve devalüasyonun ihracatı arttırıcı etkisinin kısa zamanda iç fiyatların yükselmesi yüzünden bir süre sonra ortadan kalkması sebebiyle dış ticaret bilançosundaki açık, kısa süre sonra (1-2 yıl sonra) yeniden ve daha büyük boyutlara ulaşmaktadır. Bununla birlikte az gelişmiş ülkelerin ihraç mallarının arz esnekliği de yüksek değildir362.

Az gelişmiş ülkelerin, dış dengesizlikleri bu ülkelerin ekonomik yapılarını yansıtan yapısal bir nitelikte olduğu halde, IMF bunu parasal nitelikte görmektedir. IMF’nin iç talebi daraltarak, az gelişmiş ülkelerde ekonomik yapıyı değiştirme çabası, refahın düşmesi, işsizlik, gelir dağılımının bozulması gibi ekonomik ve sosyal maliyeti yüksek sonuçlara neden olmaktadır. IMF istikrar programlarının gelişmekte olan ülkelerdeki uygulama sonuçlarında karşılaşılan ağır maliyetli başarısızlıklar, temelde bu ülkelerin yapısal darboğazlara sahip olması ve politikaların darboğazları gidermede yardımcı olmaması önemli bir eleştiri konusu olmuştur363.

360

Cem Alpar ve Tuba Ongun, a.g.e., s. 168-169 361

Halil Seyidoğlu, Türkiye Ekonomisi..., s. 223-224 362

Cevdet Erdost, “IMF’nin İstikrar Politikaları”, IMF İstikrar Politikaları ve Türkiye, Savaş Yayınları, Ankara, 1982, s. 110-111

363

Sevim Görgün, “1983-1989 Dönemi Vergi Uygulamasının İktisadi Sonuçları”, Türk Vergi Sistemi, İstanbul Mülkiyeliler Vakfı, İstanbul, 1991, s. 61

Ekonominin yönetiminde ve istikrar politikalarının uygulamasında karşılaşılan güçlükler arasında ekonomideki krizdeki gelişmeler, uygulanacak politikaların karar alınmasındaki gecikmeler, politika kararlarının uygulamaya konulmasındaki gecikmeler ve bu kararların etkilerindeki gecikmelerin haricinde beklentiler ve belirsizlikler de yer almaktadır. Çünkü yeni politika kararları ekonomide belirsizliklere ve beklentileri de etkileyebilmektedir364.

Bu bakımdan kişi ve kuruluşların beklentileri oldukça önemli olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik istikrar ortamı sağlama hedefine yönelik olarak uygulamaya konulan programın (özellikle enflasyonla mücadele programları) yapısal sorunların çözümünün yanı sıra enflasyon beklentilerinin kırılmasını kapsayan toplumsal uzlaşmaya dayalı kapsamlı bir nitelikte olması gerekir365. IMF istikrar programları, bekleyişleri olumlu etkilemek yoluyla belirsizliklerin azaltılmasına yönelik uygulamaları öngören bir yapıda değildir. Standart IMF yaklaşımında sıkı para ve maliye politikaları istikrarın temel araçları iken, gelirler politikasının ikincil bir önemi vardır. IMF ücret artışlarının sınırlandırılmasına taraf olmakla birlikte, fiyat kontrollerinin karşısındadır. Oysa başarılı bir gelirler politikası uygulamaları, halkın enflasyon beklentilerinin kırılarak güven ortamının sağlanmasında rol oynayabilmektedir366. IMF uygulamalarına yönelik eleştirileri şöyle toparlayabiliriz.

IMF dış ticaretin liberalizasyonu ve yerli sanayinin dış rekabete açılması önlemlerini desteklemektedir. Ancak, ithalatta hacim ve bileşim olarak istenmeyen değişmeler, ithalat tutarının artması ve tüketim mallarının ithalattaki payını yükseltmesi ülkenin ihtiyaçları açısından ters düşer367.

Finansal liberalleşme IMF tarafından desteklenmektedir368. IMF istikrar programlarının temel amaç olarak ödemeler dengesinin sağlanmasına yönelmesi, enflasyon amacını ikinci plana atmıştır. Bunun yanı sıra programlar, kısa dönemde enflasyonun kontrolü ile ilgili ayarlamalar konusunda hiçbir şey söylememektedir369.

364

Vural Savaş, İktisat Politikasına Giriş, s. 326 365

Cem Alpar ve Tuba Ongun, a.g.e., s. 61- 68 366

Emin Çarıkçı, Yarı Gelişmiş Ülkelerde ve Türkiye’de..., s. 76 367

Ercan Uygur, İstikrar Proğramı Acı Reçete mi ?, Görüş, s.12, Tüsiad Yayını, İstanbul,1993, s.62 368

Öztin Akgüç, Ekonomide Gerçeği Arayış, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 1997, s. 344 369

Ayrıca Monetarist alan bu programda, daraltıcı para-kredi politikalarının enflasyonu daha da arttırdığı yönünde Yeni Yapısalcı eleştiriler söz konusudur370. IMF kriz yaşayan gelişmekte olan ülkelere dış kaynağı yeterince karşılayamamaktadır371. Bunun yanı sıra geçici bir süre için verilen krediler başka bir amaç için de kullanılmamaktadır372. IMF, kamu harcamalarının azaltılması, vergilerin arttırılması, ücret ve maaşların düşürülmesi, tarım sektörüne yönelik sübvansiyonların daralması, iç piyasanın daralması, faizlerin değişkenliği, işsizliğin artması sosyal patlamalara da neden olabilir.

2.2. Latin Amerika Ülkelerinde İstikrar ve Yapısal Uyum Politikaları