• Sonuç bulunamadı

Asya Krizlerine Genel Bir Bakış ve İstikrar Uygulamaları

Doğu Asya bölgesi ekonomileri, sanayileşmeye ithal ikamesi ile başlamıştır. Belirli aşamalardan sonra ihracata yönelik sanayileşme uygulamalarına yönelmiştir. Bu ülkelerde ithal ikamesi sanayileşmesinden ihracata yönelik sanayileşmeye geçiş uygulamaları ülke bazında farklılıklar içermektedir. Bu ülkeler, ihracata yönelik sanayileşmeye geçişlerinde farklı yollar izlemişlerdir. Öte yandan, II. Dünya Savaşı’ndan yenik ve harap bir durumda çıkan Japonya ve Japonya’yı izleyen Doğu Asya ülkeleri, uyguladıkları sanayileşme ve ihracat politikaları ile dünyamızın yeni ve en dinamik merkezlerinden önde gelen merkezleri haline gelmişlerdir.

Doğu Asya ülkelerindeki büyümenin büyük ölçüde ihracattaki büyümeden kaynaklandığı göz ardı edilmemelidir. Örneğin, Güney Kore’nin ihracatı 1970-1980 yılları arasında % 37 oranında büyümüş ve bu ülkedeki kişi başına milli gelir artışı büyük ölçüde bundan kaynaklanmıştır. Doğu Asya ekonomileri 1965-1995 yılları arasındaki dönemde yakaladıkları hızlı kalkınma temposu ile “Asya Kaplanları” olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Bu ülkelerin bazılarında kişi başına düşen milli gelir Gelişmiş Ülkelerin kişi başına düşen milli gelirlerine çok yaklaşmıştır483.

Tablo 2.4: Doğu Asya Ülkeleri Kriz Öncesi Analiz

Ülke Adı Kişi Başına

GSYİH 1996$ Büyüme Oranı Ortalaması 1990-1996 İç Tasarruf Oranı 1996* Cari Hesap Açığı 1996* Tayland 8.370 7.5 33. 1 1.6 Endonezya 4.280 6.8 28.8 1.4 Malezya 9.703 7.4 36.7 4.2 Filipinler 3.060 3.6 19.7 -0.4 Güney Kore 12.410 8.4 33.3 0

* GSYH’ ye oranları olarak verilmiştir.

Kaynak: World Bank, World Development Report, 1999, s. 63.

483

İMKB, Güneydoğu Asya Krizi: Türkiye Ekonomisi ve İMKB’ye Etkileri, İMKB Yayınları,

Asya krizinin en belirgin özelliği finansal kriz olarak Ocak 1998’de ortaya çıkmasıdır484. Asya ülkelerinde 1990’lı yıllarda para ve finans piyasalarındaki dengesizlikler, bankacılık kesimini denetleme ve düzenleme yapısındaki çarpıklıklar, finansal kurumların risk yönetimindeki başarısızlıkları ve kötü kredilerin oranının artması bölge ekonomilerini krize sürüklemiştir. Tayland’da yaşanan ekonomik krizle büyük bir sarsılma yaşanmıştır. Dünyanın başlıca finansal piyasalarını etkisi altına alan Güneydoğu Asya Krizi 1997 yılının Haziran ayında ortaya çıkmış ve 1 Temmuz 1997 tarihinde Tayland’ın para birimini devalüe etmesini takiben Asya’nın diğer genç kaplanları olarak nitelendirilen Malezya, Endonezya ve Filipinler de ihracattaki rekabetlerini korumak amacıyla devalüasyon yapmışlardır485. Krizin oluşum süreci genel olarak mali piyasalardaki dinamiklerle ilişkili olup, Güneydoğu Asya ülkelerinin yaşamış olduğu döviz ve banka krizleri şu şekilde özetlenebilmektedir486; ABD Dolarının uluslararası piyasalarda değer kazanmasıyla, dolara bağlanmış yerli para birimlerinin aşırı değerli duruma geldiği fark edilmiştir. Bu arada bölge ülkelerinin en önemli ticari ortaklarından olan Japonya’da, Yen’deki değer kaybının önüne geçilebilmesi amacıyla faiz hadlerinde artış öngörülmüştür. Bu süreç içerisinde, Yen değerini bir ölçüde korumuş, ancak Güneydoğu Asya ülkelerinde panik hızla artmıştır. Temelde dış borca dayalı finansman politikası izleyen şirketler ve bankalar dövize hücum etmişler ve ülkelerin yüksek döviz rezervleri kısa sürede erimiştir. Kurların dalgalanmaya bırakılmasıyla yerli paralar hızla değer kaybetmiş, finansal piyasalardaki yatırımcılar ile yerli şirket ve bankalar büyük zararlara uğramışlardır. Tayland ve Endonezya görüşmelerden sonra, IMF’nin 15’er milyar dolarlık yardım paketlerini uygulamaya koymuştur487.

Kriz ortaya çıkmadan önce dünya ekonomisinin en hızlı gelişen bölgesi olan ve yabancı yatırımların düşük riskli, uzun vadeli yatırımlarını yönelttiği Güneydoğu Asya’da krizin nedeninin özellikle etkin dağılmayan yatırımlarla açıklandığı görülmektedir. Öte yandan, krizin ortaya çıkışının sinyallerini belirgin olarak gösteren

484

Richard Stubbs, Rethinging Asia’s Economic Miracle, Palgrave Macmillan, New York, 2005, s. 199 485

Gökhan Karabulut, a.g.e., s.117 486

Eroğlu Ömer ve Mesut Albeni, Küreselleşme, Ekonomik Krizler ve Türkiye, Bilim Kitapevi Yayınları, Isparta, 2002, s.103

487

istatistikler, cari açıklardaki artış rakamları olmuştur. Tayland’da cari açık 1993’de GSYİH’nın % 5’i iken 1996’da bu oran % 8 seviyesine yükselmiştir. Benzer olarak Malezya’nın cari açık oranı da 1996 yılında % 5’e yükselmiştir488 (Tablo 2.4).

Tablo 2.5: Bölge Ülkelerinin Başlıca Göstergeleri (1996 ve 1997)

Tayland Endonezya Malezya Filipinler Hong Kong

Güney

Kore Japonya Çin Tayvan GSYİH Büyümesi (%) 1996 64 8,0 8,6 5,7 4,9 7,1 3,9 96 57 1997 0,6 50 7,0 4 3 5,3 6,0 1,0 88 6,7 Nüfus (Milyon kişi) 60 200 21 73 6,4 46 126 1 230 21.6 Enflasyon (%) 1996 5,9 6,6 3,5 7,8 67 4,9 0,6 6,1 3,1 1997 7,62 11,6 2,63 8,4 5,13 6,7 2,12 1,52 2,01 İşsizlik (%) 2,5 4,5 3,5 6,1 2,5 2,7 3,2 57 3,1 Cari Denge/GSYİH 1996 (%) -7,9 -3,3 -4,9 -4,7 -1,3 -4,9 1,4 0,9 5,2 1997 (%) -39 -2,9 -5,8 -4, 5 -1 5 -2,9 2,2 2, 5 4,2 Dış Borç Servisi/GSYİH 1996 (%) 5,4 9,0 5,4 7,3 - - - 2,0 - 1997 (%) 71 105 8,4 6,0 - - - 1,9 - Bütçe Dengesi/GSYİH 1996 (%) 1,6 1,4 42 -0,4 2,2 -4,1 -15 0,2 1997 (%) -0,4 2,0 1,6 -0,9 4,2 -2 9 0,2 Döviz Kuru 1996 (1 ABD$= ) 25,61 Baht 2383 Rupiah 2,53 Malezya $ 2629 Peso 7,74 H, Kong $ 344

Won 116 Yen 8,3 Yuan 28,6 Tayvan $ 1997 42,25 5625 3, 88 39,97 7,75 1,695, 8 12995 8,28 İhracat Dağılımı (%) Japonya 17 ABD 17 Singapur 14 H. Kong 5 Japonya 27 Singapur 9 G Kore 6 Japonya 13,5 ABD 18,5 Singapur 21 Japonya 15 ABD 35 Singapur 5 Japonya 6,5 ABD 21 Çin 34 Japonya 12,2 ABD 16,7 H.Kong 9,6 Çin 7, 6 ABD 27 Kore 7, Tayvan 6 Japonya 20 ABD 17,7 H.Kong 21 Kore 5 Japonya 12 ABD 23 H.Kong 23

Kaynak: İMKB, Güneydoğu Asya Krizi Türkiye Ekonomisi ve İMKB’ye Etkileri, İMKB

Yayınları, İstanbul, 1998. s. 11.

Tayland’da birçok ekonomik gösterge krizin patlak vereceği işaretini önceden vermiştir. Ancak birçok iktisatçı tarafından ortaya atıldığı gibi bu ülkelerin cari ödemeler dengesi açıkları büyük olmasa bile son on yılda sürekliliğini korumuştur.

488

Cari ödemeler dengesi açığı % 8’lerde seyreden Tayland büyük miktarda kısa vadeli yabancı sermayeyle finanse edilmiştir. Düşük faiz ile birlikte değer kazanan mahalli paralar sonucunda ödünç almak her zaman cazip gelmiştir. Tayland’ın yabancı bankalara olan borçları 1993’te 25 milyar dolar iken 1997’in ortasında 69 milyar dolara fırlamıştır. Bunun % 70’i kısa vadelidir489.

Kore’de cari açığın GSYİH’daki payının önceki yıllara göre artış göstererek 1996’da % 4,9’a yükselmesi ve aynı zamanda dövize endeksli borçların artması, bölge ülkelerinin genel özelliği olan finansman sıkıntısına işaret etmektedir (Tablo 2.5).

Kriz Kore’de birçok şeyin sorgulanmasını gündeme getirmiştir. Şirketlerin yapısı İstanbul Yaklaşımı’na benzer bir sistemle değiştirilmeye çalışılmıştır. Birçok şirket iflas etmiş, Banka sisteminde Türkiye’de olduğu gibi reform yapılmış, denetleme düzeni değişmiştir. Birinci kritik karar çerçevesinde yabancı sermayeye inanılmaz boyutta teşvikler verilerek dışa açılmış ve ülke yılda 15 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı alır hale gelerek büyük bir döviz girişine ve kriz ortamında 20-30 milyar dolar gibi bir rakamla, ülke dünyadaki en büyük döviz rezervine sahip olmuştur490.

Krizden önceki 30 yıl içerisinde kişi başına milli gelir seviyesi Malezya’da dört kat artmıştır. Bilanço açığı ise GSMH’nin %4,9’u seviye sindedir. Ayrıca bu yüksek ödemeler bilançosu açıkları ile Malezya’da özel sektör kredileri 1996’da GSYİH’nın 1,7 katına ulaşmış ve krize uğrayan özel sektöre açılan krediler 1996 ve 1997 yıllarında GSYİH’dan daha hızlı artmıştır. Tayland ve Kore’de, sırasıyla; 1.5 ve 1.2 katı seviyesine kadar yükselmiştir. Ortalama Borç/Sermaye oranı alarm verecek derecede yüksektir. Bu oran Tayland’da % 110 ve Kore’de % 145’dır (Tablo 2.5).

1980’lerde Latin Amerika ülkelerinde yaşanan krize bağlı olarak büyük zarara uğrayan Amerikan bankaları, fiyat hareketliliğinin yüksek olduğu gelişmekte olan piyasalara yüksek miktarda kredi verilmemesi hususunda önemli bir tecrübe edinmişlerdir: Altı büyük Amerikan bankasının Güney Kore, Endonezya, Tayland, Malezya ve Filipinlere açmış olduğu kredi 23,8 milyar ABD Doları ile sınırlı kalmıştır.

489

Alper Toközlü ve Ebru Arısoy, “Doğu Asya Mucizesinin Sonu”, Dış Ticaret Dergisi, Mart 1998, s. 52-54

490

Öte yandan, bunun tam tersi olarak Avrupa ve Japon bankalarının hızla gelişmekte olan Asya ülkelerine verdikleri kredi miktarı 251 milyar ABD Dolarına ulaşmıştır491.

Bölge ülkelerinden Tayland’da krizin belirginleşmesinde başlıca faktör ise 1987-1995 arasında hızla büyüme gösteren ekonomide kısa vadeli kredilerle uzun vadeli yatırımların finanse edilmesidir. Ancak, Tayland ekonomisinin önceki dönemde başarılı olduğundan önlem almaya yönelik girişimleri gecikmiştir. Dolayısıyla kontrolsüz yatırımlar ve dengesiz fiyat artışları, yalnızca mali tedbirlerle çözülemeyecek bir ekonomik krizi ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, başta borçlanma konusunda olmak üzere, ekonomide kayda alma işleminin hiç bir otorite tarafından takip edilmemesi, kriz öncesinde özellikle Endonezya şirketlerinin borçlarının toplamı konusunda yorum ve tahmin yapılmasını güçleştirmiştir492.

Sonuç olarak başlıca ekonomik göstergelerin ışığı altında krizin oluşum nedeni üç noktada özetlenebilir493:

- Başta Tayland olmak üzere bölgedeki diğer birçok ülkede, ödemeler dengesi

ve cari açık kriz sinyali vermeye başlamış ve piyasalarda dalgalanmalar yaşanmıştır.

- İstikrarlı döviz kurlarının çok uzun süredir devam ediyor olması, dış

borçlanma nedeniyle finansal ve finansal olmayan sektörlerdeki riskin arttığı ve kurların aşırı yüksek kaldığı görüşünün piyasalarda yaygınlaşmasından kaynaklanan döviz kuru riskine yol açmıştır. Döviz kuru riskinin gelişiminde ise ABD Doları’nın değer kazanması ve öte yandan bölge ülkelerinin ticari ilişkilerinin yoğun olduğu Japonya’nın para birimindeki koruma önlemlerinin gündeme gelmesi önemli unsurlar olmuştur.

- Mali disiplinde ve prensiplerde esnek davranılması ve finansal yanlışlar,

bankaların kredilendirme kalitesini bozmuştur. Kriz yayıldıkça, politik belirsizlikler ile otoritelere güvensizliğin artması ve öte yandan gerekli düzenlemelerin yapılmayacağının düşünülmesi para ve sermaye piyasalarındaki baskıları arttırmıştır. Dolayısıyla, hem ticari hem de mali piyasalarda kriz derinlik kazanmıştır.

491

İMKB, Güneydoğu Asya Krizi…, s. 8-10 492

M. Levent Hacı İslamoğlu ve H. Serkan Silahşör, “Güneydoğu Asya Krizinin Nedenleri, Gelişimi ve Olası Etkileri”, T. C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Mayıs, 1998, 21-24

493

İMKB, Güneydoğu Asya Krizi…, s. 6-9

Krizin ortaya çıkış süreci temelde ekonomilerde borçların geri ödenememesi ile 1997 yılının Şubat ayında Tayland sinyal verdikten sonra özellikle yaz aylarında Güneydoğu Asya ülke ekonomilerinde de hızla yayılmıştır. 1997 yılında Tayland ulusal parasının devalüe edilmesiyle başlayan krizin ardından yine yüzyılın en önemli kurtarma paketi gerçekleşmiştir.494

Kriz ilk sinyallerini 1997 yılının ilk çeyreğinde özellikle Tayland ve Güney Kore’de yaşanmaya başlanan şirket iflasları ile birlikte vermeye başlamıştır. Dışa açıklık oranı Asya’da en düşük ülkelerden birisi olan Güney Kore’de para birimi dalgalanmaya bırakılmış ve devalüasyon gerçekleşmiştir. Ayrıca, bu ülkede para arzı sadece döviz satışına bağlı kılınmıştır495.

1961 yılına kadar Kore’nin gelişmesi oldukça yavaş olmuştur ama 1962 yılında ilk kalkınma planı uygulamaya geçtikten sonra Kore ve Tayvan ekonomik gelişmede kendilerinden önce gelişen tüm ülkelerden daha hızlı olmuştur. Kore ve Tayvan bu büyüme süreci esnasında kendilerine geleneksel bir tarım ülkesi iken birer sanayi ülkesi haline gelmişlerdir. Japonya, Tayvan ve Kore‘nin benzer şekilde kaynak sıkıntısı çeken ülkeler olmalarına karşın büyüme ile sanayileşmeleri, nüfusun sanayi sektörüne aktarılması ve üretken hale gelmesi, işgücünün belli bir eğitim standardında olması önemli ölçüde disiplin alışkanlığı olması ve insan gücünün girdisinin arttırılması, emek entansif büyüme ve ihracata dayalı büyümenin başarısı olmuştur496.

494

Gökhan Karabulut, a.g.e., s.117 495

Gökhan Karabulut, a.g.e., s.117-122 496

Tablo 2.6 Asya Krizinin Gelişim Süreci (Şubat 1997-Mart 1998) Şubat 1997 Tayland’da bir şirketin dış kredi geri ödemelerini yerine getirememesi.

Mart 1997

Tayland’da hükümetin finans kuruluşlarının borçlarını üstlenmesine rağmen edimini yerine getirememesi;

Malezya’da Merkez Bankası’nın kredi taleplerini geri çevirmesi. Mayıs 1997 Tayland’ın en büyük finans kuruluşu olan “Finance One”ın batması Haziran

Temmuz 1997

Tayland Bahtı’nın değer kaybetmesi, krizin Asya ülkelerine sıçraması ve ülkenin IMF’yi yardıma çağırması,

Malezya’da Ringıt’in desteklenmesinden vazgeçilmesi; Singapur Dolarının değerinin minimum seviyelerine inmesi. Ağustos

1997

Tayland’ın çağrısına IMF’nin olumlu yanıt vermesi:

Malezya’da borsa işlemlerinin durdurularak, bir hafta sonra 60 milyar Ringit ile destekleneceğinin açıklanması:

Endonezya’da Rupinin düşmesini önlemek için Merkez Bankasının faizleri yükseltmesi;

Hong Kong’da yabancı yatırımcıların Hong Kong Dolarına hücum etmesi ve faiz oranlarının bir gecede % 8’den % 150’ye yükselmesi.

Eylül 1997

Malezya’da bazı altyapı yatırımlarının dondurulması, borsa işlemlerindeki kısıtlamanın kaldırılması: Endonezya’da altyapı yatırımlarının durdurulması ve bankacılıkla reform kararı

Ekim 1997

Endonezya’nın IMF, Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankasından 37 milyar ABD$ kredi alması; Hong Kong’da borsanın % 6 gerilemesi; gecelik faizlerin % 7’den % 300’e yükselmesi: Moodys’in ülkenin kredi değerleme notunu düşürmesi;

Güney Kore’de kredi bulamayan “Kia” firmasının kamulaştırılması. Kasım

1997

Malezya Maliye Bakanlığı tarafından aracı kurumların desteklenmesi için fon ayrılması; Endonezya’da 16 bankanın kapatılması;

Güney Kore’de Won un değer yitirmeye başlaması; istikrar paketinin uygulamaya konulması: IMF ile stand-by anlaşmasının imzalanması;

Japonya da 1945’ten beri ilk kez bir aracı kurumun –”Sanyo”nun- iflas etmesi. Hokkaıdo Bank ve 15 milyar ABD Dolarlık borcuyla Yamaichı’nin iflası. Aralık

1997

Tayland’daki 58 finans kuruluşunun 56’sınm iflas etmesi; Malezya’da kamu harcamalarının % 18 kısılması;

Güney Kore’de ciddi ekonomik reformlara karşılık IMF’den 57 milyar ABD$ tutarında kredi alınması, kısa vadeli dış borcun 100 milyar ABD$ seviyesinde ve çok yüksek çıkması; IMF ve kreditör ülkelerin 10 milyar ABDS avans verme kararı almaları, yabancı bankaların kredi aktarmaya başlaması;

Japonya’da gelir vergilerinin azaltılması, Merkez Bankası’nın dolar/yen paritesinin 130’u asmasıyla piyasaya müdahalesi, Nikkei endeksinin tarihinin en düşük değerine inmesi;

Ocak 1998

IMF’nin Malezya’nın IMF programına ihtiyacı olmadığını açıklaması; Singapur’da Borsanın % 23 değer kaybetmesi:

Endonezya’da dış borç miktarının resmi olarak 117 milyar ABD$ olduğunun açıklanması, hükümetin IMF ile sıfır büyüme. % 20 enflasyon ve devalüasyon ile tekellerin rekabete açılması konularında anlaşma imzalaması,

Hong Kong’da faiz oranlarının yükselmesi, borsanın bir haftada % 14 değer yitirmesi; Güney Kore’de bankaların borçların ödenmesi için borç vermeyi kararlaştırmaları. Şubat 1998

IMF’nin ve Güney Kore ile büyüme hızının düşürülmesi konusunda anlaşması; IMF ile birlikte faiz oranlarının düşürülmesine çalışılması;

Japon bankalarının çalışanların maaşlarını düşürmesi; Endonezya’da banka sayısının azaltılmasının planlanması:

Endonezya ve IMF arasında döviz kuru politikaları ve planına ilişkin görüşmelerin devam etmesi. Mart 1998

Japon Sakura Bank’ın 86 yurtdışı bürosundan 26’sını kapatması. S&P’nin bazı Japon bankalarının kredi notunu düşürmesi.

Güney Kore Maliye Bakanın ihracatçıların destekleneceğini açıklaması,

Güney Kore’de, Sendikalar Konfederasyonu’nun, işten çıkartmaların kolaylaştırılması anlaşmasını reddetmesi:

IMF’nin Tayland için 270 milyon ABD$ tutarındaki yardımı onaylaması; Endonezya’nın 6 aylık borç ertelemesinin yeterli olmadığını açıklaması

Açıklama: Tablo’da verilen bilgiler yabancı ve Türkçe yazılı ve görsel basın kaynaklarından taranarak belirlenmiştir.

Kaynak: İMKB, Güneydoğu Asya Krizi Türkiye Ekonomisi ve İMKB’ye Etkileri, İMKB

Malezya’da kısa vadeli faiz oranları rekor düzeyde artış kaydetmiştir. Filipinlerde bankalar arası piyasalarda işlem gören döviz hacmi, ortalama günlük işlem hacminin üç katına kadar fırlamıştır. Gecelik faiz oranları 7 puan birden artarak yüzde 13’ten yüzde 20’ye çıkmıştır. Endonezya’da ekonomik gerginlik ülkedeki seçim kampanyası nedeniyle yaşanan siyasi gerginlikle birleşmiştir. Endonezya hükümeti, Tayland ve Malezya’da olduğu gibi yerel bankalara ve finans kurumlarına yabancılara Rupiah satılmaması konusunda telkinde bulunmuştur497.

20 Mayısta uygulanan sıkı kambiyo kontrolünün kapsamı biraz daha genişletilmiştir. Tayland’da banka ve finans kurumlarına, off-shore piyasalardan baht üzerinden tedavüle çıkarılmış bulunan ticari kâğıtları satın almamaları konusunda hükümet tarafından baskı yapılmıştır. Bu tip önlemler, sadece yabancı banka ve fonları belli bir süre piyasanın dışında tutabilmiştir. Ekonomiyi bu derece sıkı önlemlerle baskı altında tutmak, dövize, özellikle ABD dolarına son derce bağımlı olan bir ekonomi için uzun dönemde tercih edilebilecek bir alternatif olmamıştır498.

Tayland’da yaşanan devalüasyonun etkileri kısa sürede Bölge ülkelerinde hissedilmeye başlamıştır. Bahtın değer kaybetmesinin ardından Tayland’da yaşanan kriz tekrarlanmış, uluslar arası spekülatörler Filipinler pezosuna hücum etmişlerdir. 14 Temmuzda IMF Filipinlere 1.1 milyar dolarlık bir mali yardım paketi önermiştir. Bu gelişmelerin ardından Tayland 28 Temmuzda IMF’ ye başvurmuş ve hazırladığı programı ve IMF’nin tavsiyeleri doğrultusunda mali kesimde yapılacak reformları açıklamıştır499. IMF’nin kurtarma paketi doğrultusunda BOT 48 finansman şirketinin faaliyetlerini askıya almıştır. IMF ve Tayland hükümeti arasında yapılan görüşmelerin sonucunda Tayland 5 Ağustosta yeni Maliye Bakanı Thanong’un “mali, parasal ve ekonomik rehabilitasyon planı” olarak ifade ettiği bir istikrar paketini benimsediğini açıklamıştır. Thanong, bu paketin temel amacının hem yabancı yatırımcıların hem de ülkeye borç veren ülke ve kuruluşların ülkeye olan güvenlerinin yeniden tesis edilmesi olduğunu belirtmiştir. Daha sonra, 11 Ağustosta IMF yetkilileri Tokyo’da Tayland için

497

M. Levent Hacı İslamoğlu ve H. Serkan Silahşör, “Güneydoğu Asya Krizinin Nedenleri, Gelişimi ve Olası Etkileri”, T. C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Mayıs, 1998, 21-24

498

Alper Toközlü ve Ebru Arısoy, a.g.m., s. 57 499

bir kurtarma paketi açıklayarak IMF ve diğer Asya ülkeleri ile birlikte Tayland’a toplam 16 milyar ABD doları kredi verileceğini belirtmişlerdir.500

13 Ağustosta büyük baskı altında olan Rupiah’ın tarihi bir rekor olan 2.682 seviyesine düşmesi ile birlikte Bank Indonesia müdahalelerde bulunmuş, 14 Ağustosta uygulamakta olduğu kur rejimini terk ederek Rupiahın dalgalanmaya bırakıldığı açıklanmıştır. Bu arada faizleri daha da yükselterek ekonomideki likiditeyi emmeye çalışmıştır (Tablo 2.6).

Bölge ülkelerindeki kur sistemlerinin yavaş yavaş çökmesi ile birlikte yabancı spekülatörler diğer Asya para birimleri üzerindeki baskıyı daha da arttırmaya başlamışlardır. 15 Ağustosta Hong Kong dolarına önemli saldırılar olmuş, gecelik faiz oranı bir gün içerisinde yüzde 8’den yüzde 150’ye fırlamıştır. Bu gelişmelerin neticesinde Hang Seng endeksinde önemli düşüşler gözlenmiştir(Tablo 2.6).

20 Ağustosta IMF’nin Tayland için verilen kredi miktarındaki 3.9 milyar dolarlık ilave kredi artışını kabul etmesi ile birlikte paket toplam 16.7 milyar dolara ulaşmıştır. Daha sonra Brunei pakete 500 milyon dolar daha katkıda bulunacağını bildirmiştir501.

Asya krizinin ülke bazında etkilerinin farklı boyutlarda olmasına rağmen, krizin Güneydoğu Asya ülkelerinin her birinde benzer finansal tıkanıklıklara yol açtığı gözlenebilmektedir. Bölge ülkelerinin her birinde, zayıf finansal sistem lerin varlığı, özel sektörün aşırı tedbirsiz borçlanması ile hükümet, kreditörler ve bankalar arasındaki ilişkilerde şeffaflığın olmaması, hem yaşanan krize katkıda bulunmuş hem de krizin çözüme ulaşmasını zorlaştırmıştır.502

Bilindiği gibi, dünya ihracatının dörtte birinden fazlası Japonya dışındaki Asya ülkeleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Finansal krizin yol açtığı devalüasyon bu ülkelerin rekabet gücünü artırıcı yönde sonuçlar doğurmaktadır. Açıkların artması ise devalüasyon beklentisini yaygınlaştırmaktadır. Kriz olarak yorumlanabilecek olan bu durumda, uluslararası fonların, ekonomisi güçlü ülkelerin borçlanma araçlarına yatırılması beklenebilir. Finansal piyasalarda küreselleşme olgusunun giderek yayıldığı

500

ANKA, Günlük Ekonomi Bülteni, 15 Ocak 1998, s. 11 501

Alper Toközlü ve Ebru Arısoy, a.g.m., s. 52-59. 502

günümüzde piyasalar arasında sistemik risk nedeniyle “Asya Krizi”nin, başta Asya ülkeleri olmak üzere tüm dünya ticareti üzerinde daraltıcı etki yaratması beklenmektedir. Ancak, ABD Doları karşısında para birimleri değer kaybeden ülkelerin ihracatta rekabet üstünlüğü sağlamaları sebebiyle toplam dünya ticareti üzerindeki net etki öngörülememektedir. Örneğin, ABD’nin Tayvan, Güney Kore, Hong Kong ve Singapur’la Ağustos ayında 956 milyon ABD Doları olan dış ticaret açığı Eylül’de 2 milyar ABD Dolarına ulaşarak son beş yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır503.

Tayland ve Endonezya’da yabancı yatırımcılar, iflas durumunda bu ülkelere olan güveni çok azalmıştır. Kriz sırasında borçlarını ödeyemeyenler aktifleri şirketten kaçırma şeklinde tepki göstermişlerdir. Tayland ve Endonezya gibi sivil mahkemelerce çözülemeyen davaların olduğu ülkelerde iflas mahkemelerinin bulunmaması da ayrı bir konudur. Bu ülkelerde şirket rehabilitasyonu hukuken dikkate alınmamış olup; şirket ortakları ve alacaklılarının haklarının korunabilmesi için hukuki altyapı zayıf olduğu gibi bu konudaki davalarda süre sınırlaması da yoktur. Söz konusu ülkelerde yargının bağımsızlığı konusu şüpheli bulunmakta ve mahkemelerin ülkenin ulusal çıkarlarını savunarak uluslararası yatırımcıyı mağdur ettiği iddia edilmektedir. Sonuçta Güneydoğu