• Sonuç bulunamadı

IMF İstikrar Programlarının Etkileri:

1.5. Ekonomik İstikrar Politikaları

2.1.9 IMF İstikrar Programlarının Etkileri:

Az gelişmiş ülkelerin çoğu, ödemeler dengesi açığı ile karşılaşmaktadırlar. Bu ülkeler kalkınma hızlarını arttırmak ve üretim yetersizliklerini ortadan kaldırmak için önemli ölçüde mali kaynağa ihtiyaç duymakta ve bunun için en yetkili uluslararası kurum olan IMF’nin desteğine ihtiyaç duymaktadırlar.

IMF ülkelere önce bir istikrar paket önerisi hazırlamaktadır. Bu öneriler, ulusal paranın değerini yüksek oranda devalüasyonla düşürmek, değişen parasal denge yüzünden yeni fiyat ayarlamalarını yapmak, gelirlerini arttırmak için vergi oranlarını yükseltmek ve ücretlerin dondurulması veya yükselen enflasyonun çok altında belirlenmesini sağlamak gibi politikalarla uygulama alanı bulmaktadır. Bu politikalar ile tüketicinin geliri ve satın alma gücü azalmakta, ithalatın sınırlandırılmasıyla artan

345

Mahfi Eğilmez, a.g.e., s. 41-42 346

ithalatı karşılamakta güçlüklerle karşı karşıya kalınmakta ve kamu harcamalarının kısılması ve sübvansiyonların da kaldırılmasıyla giderlerin azalmasına neden olunmaktadır. Ülkelerin bu önlem paketlerini uygulamalarından sonra ekonomide durgunluğun yaşanması yani stagflasyon ortaya çıkmaktadır. İstikrar politikalarının piyasada yarattığı belirsizlik, ekonomideki durgunluğu devam ettirecek ve piyasaya siyasal bir istikrar gelene kadar sürecektir347.

IMF’nin önerdiği istikrar programları, ülkelerde siyasal istikrarsızlığın artmasına ve hükümetlerin değişmesine yol açarak politik ve siyasi istikrarsızlığı önemli sebep olabilecektir. IMF’nin istikrar programlarının bir ekonomide diğer etkisi de devalüasyonla, dövizin ülke içindeki fiyatını yükselterek yabancılara döviz cinsinden ülkenin ihracatını ucuzlatmasıdır. Buna karşılık ülke para cinsinden yabancı malları pahalılaştırdığı için ithalatı kısmaktadır. Böylece talep, pahalılaşan yabancı mallardan yurt içindeki mallara kaymaktadır. İthal-ikameci sektörde ithal ürünlerinin fiyatları yükselecek ve bu malların talepleri kısılacaktır. Devalüasyonla birlikte paranın değerinin düşmesi, fiyatların yükselmesini sağlayacaktır348. Enflasyonun yükselmesi, üretim maliyetlerini de yükseltecektir. Maliyetleri yükselen, satın alma gücü azalan tüketiciler nedeniyle talebi kısılan firmalar da üretimlerini durduracak ya da iflas edecektir. Bazı firmalar ise ellerindeki kaynakları faize yatırıp en az zararla veya yüksek faiz oranları yüzünden karla kapatacaklardır. Ülkelerin devalüasyonla birlikte artan ihraç mallarının arz esnekliğinin düşük olması ve bu malların ilgili fiyat ve miktar politikalarını belirleyecek güce sahip olmamaları devalüasyonun etkinliğini azaltmıştır. İstikrar politikalarının uygulanmaya başlanılması ile birlikte; devalüasyonun yapılması ihraç mallarını ucuzlatırken, ithal mallarını pahalılaştıracaktır. Bununla birlikte ücretlerin de dondurulması veya çok az yükseltilmesi, satın alma gücünün zayıflatılmasına yol açacaktır349.

Bu dönemde ithalatın azaltılması buna karşın ihracatın artması ülkenin ödemeler dengesinin açığını kapatma eğilimine girmesine ve kamu harcamalarının da kısılmasıyla finansman açığının daralmasına neden olacaktır. Ancak yurtiçindeki fiyat

347

Fikret Başkaya, Kalkınma İktisadının Yükselişi ve Düşüşü, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2001, s. 141-145

348

İlker Parasız, Makro Ekonomi..., s. 516 349

artışlarının devam etmesi ve iç piyasadaki artan talep nedeniyle karlılığın fazla olması ihraç mallarının yurtiçi piyasalara yönelmesini hızlandıracaktır. Bununla beraber yurtiçi fiyatlarla ithal malları arasındaki fiyat farkının kapanması ithalatı da artıracaktır. Böylece ödemeler dengesindeki açık yine artmaya başlayacak ve ülke finansman sıkıntısına girecektir. Bir kaynak sorunu ile karşı karşıya kalan ülke, hem yeni kredi hem de borçların ertelenmesi için IMF ve uluslararası finansman kuruluşlarına başvurmak zorunda kalacaktır. Ülkelerin cari dış ödemelerini yapmak için kaynak gereksinimi duymaları onları yine yeni borç aramaya ve bu borçları ödeme zamanı geldiğinde de erteleme veya alınan borçlarla ödeme yoluna gitmeleri neticesinde IMF’nin verdiği kararlara göre hareket etmek zorunluluğunda bırakılmaktadır. Diğer taraftan ülkeler aldıkları bu borçları ödemek için yatırım, sağlık, eğitim gibi alanlara ayırdığı kaynakları kullanmak zorunda bırakılıp, yatırımların azalması sonucu da üretilen kaynaklarda azalacak ve dış finansmana bağımlık daha da art acaktır350.

IMF bir ülkeye kredi vermeyi kabul ettiğinde ülkenin uygulanması gereken istikrar programında sübvansiyonların kaldırılması veya azaltılmasını istemektedir. IMF’e göre verilen sübvansiyonlar zaten kıt olan kaynakların etkin dağılımını bozmaktadır. IMF’nin istikrar programını uygulayan ülkelerin çoğu gerekli olan teknolojiye, bilgiye ve sermayeye sahip olmadıkları için üretim maliyetlerinin uluslararası fiyatların üzerinde oluşmasına engel olmamaktadırlar. İşte bu ülkelerde sübvansiyonların kaldırılması veya azaltılması halinde bu malların fiyatlarını yükseltecek bunun sonucunda zaten satın alma gücü az olan tüketicilerin taleplerini iyice kısacaktır. Bu mallara talebin azalması ise, bu üretici grubun zarar görmesine hatta yok olmasına yol açacaktır. Kısaca bu ülkelerde sübvansiyonların azaltılması üç temel sorun ortaya çıkaracaktır351.

Birincisi, sübvansiyonların genellikle temel ihtiyaç mallarında yani geniş kitlelerin tükettikleri ürünlerde uygulaması ve bu mallarda sübvansiyonların azaltılması sonucu fiyatların yükselmesine neden olmasıdır. Ücreti aynı oranda artırılamayan dar ve sabit gelirli tüketici grubun satın alma gücünü iyice sarsacak ve toplumun bu grubu üzerinde baskı oluşturacaktır. İkinci temel sorun ise, sübvansiyonların azaltılması

350

İlhan Uludağ, İzlenen Ekonomik Politikalar Işığında Türkiye Ekonomisi, Marmara Üniversitesi BSE Yayın No: 2 İstanbul, 1990, s. 118.

351

fiyatlara yükseltici bedelde etki edeceğinden dolayı enflasyonu hızlandıracaktır. Son olarak da sübvansiyonları kaldırılan veya azaltılan malların üretimleri düşecektir. Üretimi kısmak zorunda olan üreticiler, piyasadaki talep yetersizliği yüzünden üretime ara verebilirler. Ancak üreticiler ithalat kısıtlamalarının azaltılması ile ülkeye giren ucuz yabancı mallar karşısında rekabete dayanamayıp iflas ederler. Bu da ithalatın artmasına ve ödemeler dengesinin olumsuz yönde etkilenmesine yol açar352. Buradan IMF, bir taraftan ülkelere sübvansiyonların kaldırılmasını tavsiye ederken, diğer taraftan sübvanse edilmiş, sanayileşmiş ülke mallarının ülkeye rahat girebilmeleri için ithalat sınırlamalarının kaldırılması veya azaltılması yolu ile o ülke piyasasına girmesine neden olmaktadır. İstikrar programlarının gerek devlet, gerekse özel sektör üzerinde harcama kısıcı özelliğinin çok yüksek olması ekonominin durgunluğa girmesine neden olmaktadır. Genellikle programı uygulayan ülkeler de kamu sektörlerindeki harcamaların bazılarının tamamen durdurulduğu, bazılarının ise en alt seviyede tutulduğu görülmektedir. Özel yatırımlar ise bu dönemlerdeki belirsizlikten dolayı riskli olmaktadırlar. Bu bakımdan fiyatların ve enflasyonun artması ve harcamaların da kısılması ile özel sektörde üretim kapasitesi düşmektedir. Firmaların üretimlerini düşürmeleri ile personel çıkarımları gündeme gelmektedir. Ayrıca kırsal kesimden şehre göçün hızlanması da tarımsal üretimin yetersiz kalmasına yol açar. Kamu kesimi ve özel sektördeki personel tasarrufu sonucu zaten fazla olan işsizlere yeni işsizler ordusu eklenmektedir353.

IMF istikrar programlarının uygulamaya konulan ülkelerdeki demokrasinin kesintiye uğratılmasına ilişkin görüşlerde bu programların toplum üzerinde baskıcı nitelikte olduğu yönündedir. IMF istikrar programını uygulayan bir siyasi iktidar, ilk demokratik seçimlerde büyük oy kaybına uğrar, hatta iktidarı bile kaybedebilir. Diğer taraftan da bu istikrar kararlarını uygulamayan veya IMF ile anlaşma yapmayan ülkeler, kredilerin kesilmesi, kaynak yetersizliğinden dolayı ithalatın yapılamaması gibi bir sorunla karşı karşıya kalır ki, bu da toplumda kamuoyunun tepkisine yol açar. Bunun sonucunda, o siyasi partiler oy kaybeder, hatta iktidardan dahi düşebilir. Her iki açıdan da yönetime gelen siyasal iktidarların ekonomik sorunlara hemen çözüm bulamamaları halkın belli bir süre sıkıntıya katlanacağı anlamına gelir. İşte bu zaman

352

Halil Seyidoğlu, Türkiye Ekonomisi..., s. 377. 353

zarfında alınan ekonomik önlemler, halkı bir kaosa sürükleyecektir. Bu yüzden önerilen istikrar programlarının başarılı olabilmesi için ülkede demokratik şartların gerçekleşmesi gerekmektedir354.

Sonuç olarak, sosyal açıdan sorunlar yaşansa da, fon destekli programlar, ödemeler dengesinin düzelmesi ve ekonomik gelişmenin sağlanması açısından kaynakların daha verimli kullanılması ve Fon’dan ve diğer finans kurumlarından mali kaynak sağlanmasında yardımcı olmaktadır. Ancak, bütün bu önlemler uygulanan politika araçlarının birbirleriyle çatışmasına engel olamamaktadır355.