• Sonuç bulunamadı

B. Laiklik Anlayışı ve Eğitim Sistemine Getirdikleri

2. II Abdülhamit Devri

Irk ve din ayrımı yapmadan İmparatorluğu “Osmanlıcılık” adı altında birleştirme çabası, Osmanlının içinde yer alan farklı etnik unsurların kendi devletlerini kurması sonucu başarısızlığa uğramıştır. Buna karşı Osmanlıcılık anlayışından İslam ümmetini bir araya getirmeyi amaçlayan “İslamcılık” anlayışı benimsenmiştir. II. Abdülhamit devrinde politik gerekçelerle güçlendirilen bu akım, eğitimi de etkilemiş, din dersleri, bütün ortaöğretim boyunca programlara katılmıştır. Böylece devletin yeni politikasına uygun bir gelişme olarak diğer derslerde de İslam kültürünün esas alınmasına itina edilmiştir(Bilgin, 1980: 34-35).

Osmanlı Devleti’nin bekasını sağlamak adına uygulamaya geçirilen bu politikanın bizzat padişah tarafından desteklenmesi, okul programlarında dinin ve İslam kültürünün esas alındığı ve programların devletin ana politikasına paralel bir gelişme göstermesi sonucunu doğurmuştur(Parmaksızoğlu, 1966: 15).

II. Abdülhamid döneminde, medreselerde meydana gelen önemli bir değişiklik de 1892 tarihinde medreselilerin askere gitmekten muaf tutulmalarıdır. Halkın eğitime olan ilgisini artırmak için alınan bu karar sonradan eğitimle hiç ilgisi olmayan sırf askerden kaçabilmek adına medreselere kayıt yaptıran öğrenciler ortaya çıkarmıştır. Bu durum sonradan medrese eğitimine zarar verdiği gerekçesiyle tenkit edilmiş, medreselerin en düşkün dönemlerinin II. Abdülhamit yönetiminin son 16-17 yıllık döneminde yaşadığı ileri sürülmüştür. Medreselerin teşkilat ve programında hiçbir değişiklik yapılmadan,öğrenci sayısının artması eğitimde kaliteyi artırmadığı tam tersine, okumak isteyenlerle askerlikten kaçmak isteyenlerin bir araya gelmesi eğitimin kalitesini düşürdüğü yönünde tenkitler de olmuştur(Unat, 1964: 80). Bahsedilen bu olumsuzluklar, medreselerin ya köklü bir şekilde ıslah edilmeleri ya da kapatılmaları gerektiği fikrini gündeme getirmiştir. 1908’den sonra filizlenen bu fikir bir ideoloji olarak gün yüzüne çıkmış ve hatta medreselerin kapatılması(Atay, 1983: 216-217) gerektiği fikri sözle de ifade edilmeye başlanmıştır.19

Medreselerin içinde bulunduğu bu durum kendi içinden de eleştirilere uğramasına, ulemasından talebesine medresenin ıslaha ne kadar ihtiyacı olduğunu ve ıslah yapılmadığı takdirde bu kurumun yıkılacağının kaçınılmaz olduğunu vurgulamalarına neden olmuştur. Özellikle 1908’den sonra medreselerin ıslah edilmesi gerektiğini savunan çok sayıda makale ve eser yazılmıştır. Ancak her ne

19 II. Abdülhamid döneminde din eğitiminin geldiği durum erlere sorular yönelten dönemin bir subayı

tarafından şöyle aktarılır: “Dinimiz nedir? Mensubu bulunduğumuz din nedir? Sorusunu sorduğumuz zaman, alacağım cevabın “Allah’a ham olsun, Müslümanız” olacağını düşünüyordum. Fakat aldığım cevaplar bu değildi. Kimisi ‘İmam-ı Azam’ın dinindeniz’ dedi. Kimisi ‘Peygamber Ali’nin

taraftarlarıyız’ dedi. Bazısı, bu sorunun cevabını veremedi. Bir kısım da gerçekten ‘Müslümanız’ dedi; fakat ‘Peygamberimiz kimdir? Diye sorulduğunda daha da çok karıştırdılar. Kat’iyyen kimsenin aklına gelmeyecek peygamber isimleri zikredildi. Birisi “Peygamberimiz Enver Paşa’dır dedi. Yine, Peygamber’in kim olduğunu bilen çok azına ‘Peygamberimiz hayatta mı, yoksa vefat mı etti? Diye sorulduğunda, konu daha da çözülemez bir hale geldi. Bazıları hayatta olduğunu, bazıları vefat etmiş olduğunu söylediler.” Şerif Mardin, Türkiye’de Din ve Siyaset Makaleler 3, Derleyenler:

Mümtaz’erTürköne, Tuncay Önder, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012, s. 52 – 53; Osmanlı Dönemi Din Eğitimi İçin ayrıca bk.,Türkiye’de Yüksek Din Eğitiminin Sorunları, Yeniden Yapılanması ve Geleceği Sempozyumu, Bildiriler Müzakereler, İlahiyat Fakültesi Yayınları No: 16, Isparta, 2004, s. 332 – 333.

kadar medreselerin ıslahına söz verilse de açılan diğer Batı tarzı okullar üzerinde düzenlemeler yapılmış medreselerin ıslahı ileriki tarihlere bırakılmıştır(Atay, 1983: 216-217).

Memurları ve mütehassısları yetiştirecek mesleki ve ihtisasi medreseler tesis etmek gerektiğini, Medreset’ül Va’izînin gibi Medreset’ül-Eimmeve’l-Huteba, Medreset’ül-Müezzininve’l-Kura, Medreset’ül-Meşayih kurulmasının gerekli olduğunu, bu medreselerden görev alacakları yetiştirecek Medreset’ül-Müderrisinin kurulması gerektiğini ifade eden Osman Ergin, medreselerin o günkü vaziyetini şöyle değerlendirmiştir: “Yetiştirilmesine itina edilmeyen uzuvlardan biri de ulûmı diniye

mualimleridir. Bu mualimlerin, ulûmu riyaziye ve müsbeteden biraz nasip almış olan talebeleri karşısındaki vaziyetleri gayet acıklıdır. Bunlar, ekseriya, talebenin suallerine, makul ve mantıkî bir cevap itasından aciz kalarak Sus, kâfir oldun demekten başka bir şey yapmamakla talebe nazarında, dinin kadrini küçültmektedirler.

Genç yaşta bulunanlar, cevaptan aciz kalanın bizzat dini İslâm mı, yoksa muallimin kendisi mi, olduğunu idrak edemez. Bu suretle din mualliminin cehaleti, talebenin tezelzül-i itikadatına sebebiyet verir. Binaenaleyh mekteplerde, itikadatın tezelzül etmesi, akaidi İslâmiye ile ulûm-ımüsbetenin kabili telif bulunmamasından değil, ulûm-ı diniye muallimlerinin iki cihete de vakıf olmamasındandır. İslâmiyet gibi mabaadetiyata akla ve içtimaiyatta örfe istinadeden bir din ulûm-ımüsbete ile hiçbir zaman taaruz etmez.

Mekteplerde ulûm-ı diniye tedrisinin bozukluğuna sebep, yalnız muallimlerin ehliyetsizliği değil, aynı zamanda bu husussa dair yazılmış olan kitapların da kifayetsizliğidir. Bu kitaplar, ancak muhakkik ulema tarafından yazılabilir. Binaenaleyh gerek ehliyetli imam ve vazifelerle kifayetli ulûm-ı diniye muallimlerinin yetişmesi ve gerek muhakkikane akait, ilmihal kitaplarının yazılması Meşihatı İslâmiye’ninumur-ıdiyaniye ile âdemi iştigalinden husule gelen zararlar, yalnız cehaleti diniyenin intişarı ve itikadatın bozulmasından ibaret olmamıştır. Bunun neticesi de icrayı ibadetin ve camilere müdavemetin gittikçe tenakusa yüz tutmasıdır(Ergin, 1977: 1348-1349).” Ergin’in yapmış olduğu araştırma

doğrultusunda, Osmanlı Devleti’nde verilen din eğitiminin ehliyetsiz kişilerinin elinde olduğu ve bu nedenle din eğitiminin istenilen sonuçları vermediği söylenebilir.

II. Abdülhamid döneminde, medreselere yönelik eleştiriler varlığını korumuştur. Yeni bir eleştiri konusu olarak II. Abdülhamid’in eğitimi teşvik etmek amacıyla halka sunduğu medresede talebe olanların askerlikten muaf tutulması, medreselerin askerlikten kaçanların yuvası olduğuna yönelik eleştirilerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu dönemde önemli olan bir konuda İslamcılık anlayışından hareketle okullarda din eğitimine verilen önemdir. Rejimin temellerini sağlamlaştırmak amacıyla din eğitiminin siyasi bir araç olarak kullanıldığı söylenebilir. Nitekim Osmanlı’da halifelik kurumunun fonksiyonel olarak kullanımı II. Abdülhamid döneminde başlamıştır.