• Sonuç bulunamadı

I Menderes Hükümeti Programında Öngörülen Sanayi Politikaları

2.4. Demokrat Parti Ġktidarı Dönemi Hükümet Programlarında Öngörülen

2.4.3. I Menderes Hükümeti Programında Öngörülen Sanayi Politikaları

Seçimin ardından TBMM Refik Koraltan baĢkanlığında toplanarak yeni hükümetin kurulması için çalıĢmalara baĢlamıĢtır. Ġlk olarak cumhurbaĢkanlığı seçimi yapılmıĢ ve Celal Bayar 453 oydan 358‟ini alarak yeni cumhurbaĢkanı olarak seçilmiĢtir177. Adnan Menderes yeni hükümeti kurmakla görevlendirilmiĢ ve bakanlar kurulu listesini CumhurbaĢkanı Celal Bayar‟a sunmuĢtur. Bu listeye göre178

BaĢvekil Adnan MENDERES (Ġstanbul)

Devlet Vekili ve BaĢbakan Yardımcısı Samet AĞAOGLU (Manisa) Devlet Vekili F. Lütfi KARAOSMANOGLU (Manisa)

174

CHP Hükümet programlarının, birbirini takip eden, uyumlu programlar olmaması, sık sık hükümet değiĢikliği yapması, savaĢ sonrası bozulan ekonomiyi düzeltmek amacıyla getirdiği ağır vergiler, izlediği koyu devletçilik politikalarıyla sermaye sahiplerini küstürmesi olarak ifade edilebilir.

175

Daha önceki siyasi parti denemelerinde olduğu gibi irticai olarak görülen faaliyet ve söylevlerden çok dikkatli bir Ģekilde imtina etmesi ve iktidar partisinin bir oyunu neticesinde kurulmuĢ bir parti olmadığını noktasında halkın güvenini kazanması olarak ifade edebiliriz. Ayrıca bkz. Cem EROĞUL, age, s.87-88. 176

Mim Kemal ÖKE, Erol Mütercimler; Yalnızlıktan Saygınlığa: Demokrat Parti’nin Dış Politikası, Ankara, 2000, s.34.

177

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 1, c. 1 (22.05.1950), s.7-8. 178

Kazım ÖZTÜRK, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları, Ak Yayınları, Ġstanbul, 1968, s.345.

Adalet Vekili Halil ÖZYÖRÜK (Ġzmir)

Milli Savunma Vekili Refik ġevket ĠNCE (Manisa) ĠçiĢleri Vekili Rüknettin NASUHĠOGLU (Edirne) DıĢiĢleri Vekili Fuat KÖPRÜLÜ (Ġstanbul)

Maliye Vekili Halil AYAN (Bursa)

Milli Eğitim Vekili Hüseyin Avni BASMAN (Ġzmir) Bayındırlık Vekili Fahri BELEN (Bolu)

Ekonomi ve Ticaret Vekili Zühtü Hilmi VELĠBEġE (Ġzmir) Sağlık ve Sosyal Yardım Vekili Nihat ReĢat BELGER (Ġstanbul) Gümrük ve Tekel Vekili Nuri ÖZSAN (Muğla)

Tarım Vekili Nihat ĠYRĠBOZ (Çanakkale) UlaĢtırma Vekili Ahmet Tevfik ĠLERĠ (Samsun) ÇalıĢma Vekili Hasan POLATKAN (EskiĢehir) ĠĢletmeler Vekili Mehmet Muhlis ETE (Ankara)

Yeni bakanlar kurulu, 22 Mayıs 1950 tarihinde baĢlayan görüĢmeler neticesinde, 2 Haziran 1950 tarihinde 282 kabul oyu ile TBMM‟nden güvenoyunu alarak görevine baĢlamıĢtır179

.

Demokrat Parti, seçimlerin ardından hükümetini kurarak güvenoyu almak üzere mecliste hükümet programını açıklamıĢtır. Demokrat Parti, 1946-1950 yılları arasında CHP hükümet programlarının açıklanması sırasında sürekli eleĢtirdikleri CHP politikalarından uzak yeni politikalar ileri sürmesi halk tarafından beklenmekteydi. Seçimlerde zengin kesimin ve özel teĢebbüsün desteğini arkasına alan Demokrat Parti‟nin, yeni süreçte Liberal politikalar eĢliğinde sanayi yatırımlarının daha çok özel sektör tarafından yapılmasını sağlayacak tedbirler alması beklentisi hâkimdi. Aslında ekonomideki en önemli mesele, yatırımların kimin tarafından yapılmasından çok CHP döneminden süregelen bütçe açıklarının ve yatırım kaynaklarının nereden ve nasıl temin edileceğidir.

BaĢbakan Adnan Menderes, 29 Mayıs 1950 tarihinde, Hükümet Programını açıklamak üzere kürsüye gelmiĢ ve milli iradenin tam ve serbest olarak yansıdığı 9. Meclis döneminin, milli tarihte her açıdan önemli bir yer arz edeceğini belirtmiĢtir180

.

179

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 5, Oturum: 1, c. 1 (02.06.1950), s.144-147. 180

Menderesin ifadesi ile dönem Ģöyle tanımlanmıĢtır: “Şüphe yok ki; on dört mayıs, bir

devre son veren ve yeni bir devir açan müstesna ehemmiyette tarihi bir gün olarak daima anılacaktır. Bu tarihi günün hatırasını yalnız partimiz değil, Türk Demokrasisinin bir zafer günü olarak yâd ediyoruz181”. Türk Demokrasi Tarihi

açısından seçim sisteminin değiĢmesi hakikaten demokrasinin ve hür iradenin tam manası ile tesis edilmesini sağlamak yolunda atılan önemli bir adımdır. Diğer türlü açık oylamada halk baĢkalarının tesiri ve baskısı altında oy verebilirdi. Böylelikle bu durum ortadan kalkmıĢ, seçimlerin yargı güvencesi altında demokratik bir ortamda gerçekleĢmesi için özen gösterilmiĢtir.

Menderes, yeni hükümetin eski hükümetlerin bir devamı olarak değil, halkın iradesi ile iktidara gelmiĢ yeni bir hükümet182 olarak ifade ettikten sonra sabık hükümetlerin yanlıĢ politikalarının neticesinde ülke ekonomisinin nasıl bir noktaya getirildiğini ifade etmiĢ ve yeni dönem hükümet programında ekonomiyi kalkındırmaya yönelik yapılacak faaliyetler hakkında açıklamalarda bulunmuĢtur.

Menderes hükümet programında sanayi yatırımları hususunda izleyecekleri politikaları izah etmeden evvel, önceki hükümetlerin baĢarısız olma sebeplerini, hükümetin baskıcı politikalarının iktisadi hayata da yansıdığını belirterek, bunun neticesinde kapitalist, bürokratik ve inhisarcı bir devlet tipinin ortaya çıktığını ifade etmiĢtir. Ġzlenen bu politikaların neticesinde devlet masraflarının arttığını ve devletin borçlanmaya sürüklendiğini, iktisadi hayatın kısırlaĢtırılarak iĢ alanlarının ve üretimin geniĢlenmesine engel olunduğunu ifade etmiĢtir183

.

BaĢbakan Menderes, sanayide devlet teĢekküllerinin, ağır ve rekabet edemeyen iĢleyiĢini, yüksek maliyetler neticesinde alım gücünün azaldığını, bankaların gereken krediyi sağlayamadığı ve neticesinde sektörel daralmaların yaĢandığını Ģu sözler ile eleĢtirmiĢtir: “…devlet iktisâdi teşekküllerinin ve her türlü gümrük duvarları ve türlü

imtiyazlar himayesinde verimsiz çalışmaları ve mamullerini pahalıya mal edip pahalıya satmaları memleketi ayrıca tazyik eden mühim bir yük teşkil ede gelmiştir. Devlet imalatçılığı gibi devlet nakliyeciliği de bu memlekete çok pahalıya mal olmaktadır. Devlet demiryollarının, akaryakıt fiyatlarının maksat tahtında çok yüksek tutulmasına ve yolsuzluğa rağmen şimdiden motorlu nakil vasıtalarıyla rekabet edemez hale gelmiş olmasının manası budur. İnhisarcı bir zihniyetle ele alınan devlet deniz nakliyeciliğinin

181

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 3, Oturum: 1, c. 1 (29.05.1950), s.24 182

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 3, Oturum: 1, c. 1 (29.05.1950), s.24 183

iktisadiyatımız üzerindeki menfi tesirleri yanında bir de milli ticaret donanmamızın inkişafına engel olmuş bulunmasının zararlarını ilâve etmek icap eder. Devlet bankacılığı ile devletin istikraz politikasının rasyonel bir yolda olduğu iddia olunamaz. Faiz ve Iskonto hadlerinin yükseldiği şüphe yok ki, iş ve istihsal hayatı üzerinde daima menfi tesirler icra edegelmiştir. Bundan başka, istikraz imkânları daraldıkça devlet faiz hadlerini yükseltmiş ve bu suretle de yerli sermaye terakümü ve bunun istihsale akışı önlenmiştir. Bu yüzden, memlekette, istihsal hacmimizle mütenasip bir kredi hacminin husûl bulması bir türlü mümkün olamamıştır184”. BaĢbakanın bu sözleri, geçmiĢteki

yapılan hataları eleĢtirdiği gibi bundan sonra izlenecek politikaların da bu çizgiden uzak olacağı mesajını da vermektedir.

BaĢbakan Menderes, sanayi politikalarını da kapsayan, iktisadi ve mali düĢüncelerine göre takip edilecek yolu dört ana baĢlık altında ifade etmiĢtir185

. Buna göre:

1. Bütün devlet hizmetlerinin görülmesinde azami tasarruf zihniyetiyle hareket ederek devlet masraf ve külfetlerini asgariye indirmek ve devlet bütçelerini iktisadi bünyemizin gücü ile uygun ve reel olarak dengeli bir hale getirmek. Ancak bu şekilde iktisâdi bünye ferahlığa kavuşturulmuş ve yarının iktisâdi refahı ve mali istikrarı teminat altına alınmış olacaktır.

2. İktisâdi cihazlanmamızı süratlendirmek, Bu maksatla; A) Bütçede envestisman186

mahiyetinde olan kısmı, mümkün olduğu kadar genişletmek ve bunun dışındaki bütün imkânlarımızı da yalnız ve yalnız istihsale yönelik alanlara aktarmak;

B) Özel teşebbüsün kendini hukuki ve fiili emniyet altında hissetmesini sağlayacak bütün tedbirleri almak ve onun süratle gelişmesine yardım etmek,

C) Memlekette mevcut sermayenin istihsale akmasını kolaylaştırmak,

D) Yabancı teşebbüs sermaye ve tekniğinden geniş ölçüde faydalanabilmenin şartlarını sağlamak ve gereklerini yerine getirmek.

3. İktisâdi cihazlarımız için devlet bütçesinden envestisman mahiyetinde ayrılacak tahsisatı memleketimizin tabii şartları göz önünde bulundurularak vücuda getirilecek bir plana bağlamak.

184

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 3, Oturum: 1, c. 1 (29.05.1950), s.26. 185

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 3, Oturum: 1, c. 1 (29.05.1950), s.26-27. 186

4. Üretim hayatını devletin zararlı müdahalelerinden ve her çeşit bürokratik engellerden kurtarmak.

Demokrat parti iktidarının iktisadi hayatı kalkındırmaya yönelik belirlediği bu dört esas, sanayi politikalarının da temelini oluĢturmuĢtur. Temel prensipler olarak kabul edeceğimiz bu esasları Ģu Ģekilde özetleyebiliriz:

 Devlet kurumlarında tasarrufun sağlanması ve ülkemizin imkânları ile örtüĢen gerçekçi ve dengeli bütçeler hazırlamak

 Sermayeyi, gelir getirebilecek ve üretimi arttıracak alanlara kaydırmak ve mümkün olduğunca bu alana ayrılan bütçeyi geniĢletmek

 Özel müteĢebbislerin rahatça geliĢebilmeleri için gereken Ģartları iyileĢtirmek ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak

 Yabancı sermayenin ülkeye gelmesini kolaylaĢtıracak tedbirler almak ve geliĢmiĢ ülkelerin teknik imkânlarından faydalanmak

Menderes‟e göre bu temel esaslar üzerin inĢa edilecek olan politikalar eĢliğinde sanayi ve iktisadi hayat, daha ileri bir seviyeye ulaĢarak geliĢme kaydedecekti. Çünkü eskiden afakî planlar ve gerçeği yansıtmayan bütçe hesaplamaları nedeniyle ülke ekonomisi, gittikçe kötüye gitmekte ve devlete yük olmakla israfa sebep olmaktaydı. Dolayısıyla yeni dönemde bu hatalara düĢülmeden ülke sanayisi kalkınmaya geçebilecekti.

Bu esaslardan anlaĢılan ve hükümet programının baĢka yerlerinde de geçen ifadelere göre187

diğer bir mesele ise devlet müdahalelerini asgariye indirmek, bir taraftan devlet teĢekküllerinin iktisadi sahadaki alanlarını daraltmak ve özel teĢebbüse gereken kolaylığın ve güven ortamının sağlanması suretiyle mümkün olduğunca özel teĢebbüsü desteklemek olarak ifade edilebilir.

Yabancı sermayenin de desteğini alarak ülke ekonomisini canlandırmayı hedefleyen Menderes, bu amaçla gerek teknik gerekse sermaye yönüyle geliĢmiĢ ülkelerin desteğinin alınmasına kanaat getirmiĢti. Böylelikle birbirini tetikleyen sanayi iĢletmelerinin rekabet ederek Avrupa standartlarında üretim yapacak yerli sanayi iĢletmelerinin varlığını sağlayabileceklerdi. Çünkü üstün teknoloji ile üretim yapan yabancı iĢletmeler ülkede yerli sermayeye örnek teĢkil edebilirdi.

Menderes, gerek parti programında gerekse hükümet programında da belirttiği gibi devletin iktisadi devlet teĢebbüslerine giriĢmesini belirli Ģartlara bağlanması

187

hususunu Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir: “Devletin doğrudan doğruya iktisâdi teşebbüslere

girişmesi nazım veya murakabeci olarak iktisâdi sahada üzerine vazifeler alması ancak bir istisna teşkil etmeli ve ancak kati zaruret haline inhisar etmelidir. Bundan böyle amme karakterini haiz olmayan sahalarda işletmeciliğe geçmeyeceğimiz gibi muhtelif sebepler altında kurulmuş olan işletmeleri, amme hizmeti gören ve ana sanayiye taalluk edenler hariç, muayyen bir plan dâhilinde elverişli şartlarla peyderpey hususi teşebbüse devretmeye çalışacağız. Devlet iktisâdi teşekkül ve teşebbüslerinin iktisâdi bünye üzerinde teşkil etmekte oldukları ağırlığı hafifletebilmek için idare ve murakabelerini de daha sağlam esaslara bağlamak ve fuzuli görülen teşkilâtı lağvetmek kararındayız. Ticari sahada iç dış şartların müdahaleyi zorlamadığı hallerde işi serbest ve normal kaidelere bırakmak asıl olacaktır188”.

Buna göre Menderes Hükümeti, devletin iktisadi teĢebbüslere giriĢmesini ancak ve ancak çok gerekli durumlar halinde olması gerektiğini savunmuĢtur. Kamuya hizmet etmeyen alanlarda devlet teĢebbüslerinin olmayacağını belirtmiĢtir. Kamu yararına hizmet eden ve ana sanayi iĢletmesi olarak nitelenen devlet teĢekküllerinin dıĢında kalan devlet iĢletmelerinin, elveriĢli Ģartlar sağlandığı takdirde, peyderpey özel teĢebbüse devredileceğini açıklamıĢtır. Bu görüĢ daha önce hazırlanan Demokrat Parti programında da yer almaktaydı189

.

Menderes, Hükümet Programını açıklarken değindiği diğer bir husus ise Devlet Tekelciliğidir. Bu mesele hakkında görüĢleri, diğer sanayi politikalarına paralellik arz etmekle birlikte, eki hükümetlerin izlediği politikaların aksinedir. Bu meseleye yaklaĢımını Ģu Ģekilde ifade etmektedir: “Tekel mevzuunda asıl söyleyeceklerimiz, bir

vergi olmak hedefini çoktan aşmış bulunan devlet inhisarcılığını asgari hadde indirmek kararındayız. Memleket ekonomisinde bir taraftan müstahsili diğer taraftan müstehliki yakından alâkadar eden bu konuların işletilmesinde mücerret devlet elinde bulunmaktan doğan ve hususi teşebbüslere yer vermeyen veya onlara üstün tutulan zihniyetin sona erdiğini şimdiden açıklayabiliriz. Bunlardan hangilerinin doğrudan doğruya hususi teşebbüslere bırakılması ve hangilerinin ne gibi şartlarla devlet elinde kalması gerektiğini tayinde kullanacağımız ölçü devlet masraflarına karşılık bulmak ve bunu kolayca elde etmek hedefi yerine memleket iktisadiyatını mali politikanın dar

188

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 3, Oturum: 1, c. 1 (29.05.1950), s.27-28. 189

çerçevesinden kurtararak vatandaş faaliyetine hasretmek imkânlarını aramak ve hazırlamak olacaktır190

.

Bu görüĢler ıĢığında, Demokrat Parti hükümetinin, iktisadi alandaki devlet giriĢimlerinin azaltılması yolunda atılacak adımlara, devlet tekelciliğinden vazgeçilmesini de ekleyebiliriz. Üretici ve tüketiciyi yakından ilgilendiren bu konuda, devletin elinde bulundurduğu imkân ve Ģartlar nispetinde, özel sektörün rekabet gücünü kırdığını vurgulamıĢtır. Bu sebeple yeni dönemde de bu zihniyeti kıracak adımların atılacağı belirtilmiĢtir. Bunun nasıl yapılacağını ifade ederken, meseleyi en basit haliyle gelir-gider iliĢkisi üzerinden değil, ülkeyi bu dar politikalardan kurtarmak amacıyla özel teĢebbüsleri bu alanlara sevk edebilecek Ģartların oluĢturulması için çalıĢılması olarak belirtmiĢlerdir.

Gümrük mevzuatına da değinen BaĢbakan, gümrük tarifelerinin, uluslararası anlaĢmaların gereğine göre, memleketin ihtiyaçlarını gidermek ve bunu sağlayacak Ģartların iyileĢtirilmesi amacıyla yeniden veya toptan gözden geçirilerek kanunlaĢtırılmasını zorunlu bir hal olarak gördüklerini belirtmiĢlerdir191

.

Ülke ekonomisinde katkısı yüksek olan ve nüfusun %80‟inin meĢgul olduğu ziraat iĢleri hakkında izlenecek politikalara değinen BaĢbakan, öncelikle ilkel yöntemlerle yapılan üretimin ülke ekonomisine katkısının olamayacağını vurgulayıp bir an önce tarımda ve sulamada teknolojik imkânların arttırılması suretiyle üretimin arttırılmasının gerekliliğini ifade etmiĢtir. Yine bu amaç doğrultusunda Ziraat Bankasının sermayesi ve iĢlevlerinin arttırılmasını amaçladıklarını belirtmiĢlerdir192.

Genel itibari ile parti programına sadık kalarak hazırlanan Demokrat Parti Hükümet Programı, “Liberal” bir çizgide hazırlanmıĢtır. Program hakkında görüĢlerini belirtmek isteyen CHP oturumun ÇarĢamba gününe ertelenmesini istemiĢ ve istekleri kabul edilmiĢtir193

.

Hükümet programının görüĢülmesine geçildiğinde muhalefetin bu konudaki görüĢlerini milletvekilleri tarafından dile getirilmiĢtir. Bu amaçla söz alan CHP Trabzon milletvekili Faik Barutçu, hükümetin programda yer alan son dönemlere ait eleĢtirilere cevaben, CHP‟nin cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yaptığı tüm çalıĢmaları ve içine bulundukları zorlukları ifade ederek partisini savunmuĢtur. Bunun dıĢında hükümet

190

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 3, Oturum: 1, c. 1 (29.05.1950), s.28. 191

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 3, Oturum: 1, c. 1 (29.05.1950), s.28. 192

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 3, Oturum: 1, c. 1 (29.05.1950), s.28. 193

programının muğlâk ifadeler içerdiğini ve ayrıntılı bilgiler verilmediğinden bahsedilmiĢtir. Barutçunun açıklamaları eski CHP hükümet programlarının bir tekrarı olarak kabul edilebilir.194. Ancak Barutçu‟nun Hükümet programı ile ilgili değindiği çok önemli bir husus vardır. Daha önce hükümetin eleĢtirmiĢ olduğu ve vurguladığı bir konuyu Ģu sözler ile dile getirmiĢtir: “Devletin ele alacağı işlerin uzun vadeli umumi bir

plâna bağlanmak suretiyle önceden herkesçe bilinmesi imkânının teminine dair hükümetin beyannamesinde bir kayda tesadüf etmiyoruz. Vaktiyle muhalefet saflarında hararetli tartışmalara konu teşkil etmiş olan bu plân mevzuunu hükümete hatırlatmak isteriz195”. Barutçu, bu eleĢtirisinde haklıydı. Nitekim Demokrat Parti programında da

bu ifade yer almaktaydı196. Bu sebeple daha önce CHP‟yi eleĢtirdikleri ve kendi parti programında yer almasına rağmen bundan bahsetmemeleri eleĢtirilmesi gereken bir konuydu. Hükümet adına söz alan Samet Ağaoğlu bu eleĢtiriye cevaben: “Programda

iktisadi işlerin bir plâna bağlanmadığı söyleniyor. Bu plân mefhumu garip bir mefhumdur. Plândan eğer birtakım fabrikaları gelişi güzel yan yana dizerek, milletin takatini, maliyetleri hesaplamadan, esaslı mahreçlere dayanmadan, meydana getirmek ise, yine eğer plândan maksat 10 - 20 sene müddetle hükümet mesuliyetini ve Büyük Millet Meclisi murakabesini kaldıracak, yok edecek taahhütlere girmek ise böyle bir plân mefhumu bizden çok uzaktır. Bu, ne Anayasamızla ne de parti telâkkimizle ve ne de memleketin umumi masraflarıyla kabili teliftir. Fakat buna mukabil arkadaşlar, plândan maksat memleketin iktisadi kalkınmasını muayyen bir istikamete götürmek için hazırlanmaksa bu manada plân, Menderes Kabinesi programının 8’nci sayfasında sarahaten ifade edilmiştir. Programı tetkik için iki günlük bir müddet verildiği halde gözden kaçırmışlar ve zühul etmişlerdir197”. Samet Ağaoğlu, etraflıca çizilmiĢ bir

sanayi planının olmamasını Ģekilcilikten uzak kalmak olarak ifade ettikten sonra, plan yerine uygulanacak iktisadi esasların, Menderes tarafından ifade edildiğini belirtmiĢtir. Böylece Demokrat Parti‟nin önünü görmeden bir plan yapmak yerine yaĢanan geliĢmeler ve ihtiyaçlara göre anlık müdahaleler Ģeklinde sanayi politikalarına yön vereceği anlaĢılmaktadır.

Özel teĢebbüsü destekleyen, teĢvik eden ve yatırımların bu yolla gerçekleĢtirilmesini savunan hükümet, beĢ yıllık kalkınma planlarında olduğu gibi hangi

194

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 4, Oturum: 1, c. 1 (31.05.1950), s.43. 195

TBMM TD, Dönem: 9, BirleĢim: 4, Oturum: 1, c. 1 (31.05.1950), s.47. 196

Demokrat Parti Programı, md.43, Ankara, 1946. 197

alanlara hangi yatırımların yapılacağını önceden bir plan dâhilinde yapmaktan vazgeçtiği anlaĢılmaktadır. Bunun yerine ilerde de değinilecek olan yabancı sermayeyi teĢvik kanununda olduğu gibi bir takım yönlendirmelerin yapılması yolunu tercih ettiği görülmektedir. Özel sektöre hangi tarihte nereye hangi fabrikayı kuracağını belirtmek mümkün değildir. Demokrat Parti‟nin liberal sanayileĢme anlayıĢı da burada kendini gösterip devletin özel sektörü yönlendirme ve teĢvik etme gibi anlayıĢlarla murakabe pozisyonunda olacağı söylenebilir. Bu durumda özel sektörün yapacağı yatırımların alanlarına ve hangi alanlarda ne ölçekte tesislerin kurulacağına tabii olarak özel sektör karar verecektir. Böylesi bir durumda devlet özel sektöre iliĢkin planlamasını ancak ve ancak geliĢmesini arzu ettiği alanlara teĢvikler yaparak belirleyebilir. Nitekim Nizamettin Ali Sav, 1950 yılında yazmıĢ olduğu eserinde bu durumu Ģöyle izah etmektedir: “Planlı sanayiden anlaşılan şudur: Ferdin teşebbüsüne dokunulmayacak,

mülkiyet hakkı baki kalacak, fakat istihsal, tedavül ve istihlak hedef rakamlarını gerçekleştirecek surette cereyan edecektir198”. Yani önemli olan planlı sanayide özel

sektöre doğrudan müdahale etmek yerine üretimin hedefleri tutturacak Ģekilde geliĢimini sağlamaktı. Dolayısıyla CHP, devletçi sanayileĢme politikasını savunsa da aslında Demokrat Parti‟nin her Ģeyi akıĢına bırakması doğru değildi. Nitekim en azından çıkaracağı teĢvikler aracılığı ile özel sektörü geliĢmesini istediği alanlara yönlendirmesi ve desteklemesi gerekirdi.

Zamanla görüleceği gibi devletin üretim iĢlerinden tamamen çekilmesi söz konusu değildir. Demokrat Parti iktidarına göre, belirli sektörlerin devlet eliyle yürütülmesi sebebiyle oluĢan israf ve iĢlerin ağırdan alınması gibi nedenlerden sektörel körelmelerin de meydana geldiği görülmektedir. Bu durum devleti zarara uğrattığı gibi özel sektöründe rekabet gücünü kırmaktadır. Bu nedenle Demokrat Parti, bazı özelleĢtirmeleri savunmaktadır. Bu konuyla ilgili Menderes hükümet programında: “Bundan böyle amme karakterini haiz olmayan sahalarda işletmeciliğe geçmeyeceğimiz

gibi muhtelif sebepler altında kurulmuş olan işletmeleri, amme hizmeti gören ve ana sanayiye taalluk edenler hariç, muayyen bir plan dâhilinde elverişli şartlarla peyderpey hususi teşebbüse devretmeye çalışacağız. Devlet iktisâdi teşekkül ve teşebbüslerinin iktisâdi bünye üzerinde teşkil etmekte oldukları ağırlığı hafifletebilmek için idare ve murakabelerini de daha sağlam esaslara bağlamak ve fuzuli görülen teşkilâtı lağvetmek

198

kararındayız199”. Bu sözlerden de anlaĢıldığı gibi hükümetin amacı devletçiliği

tamamen ortadan kaldırmak değil, devlete yük olan kurumların kapatılması ve özel sektörün kendi imkânları ile yürütebileceği alanların devredilmesini savunmaktadır. CHP eski devlet bakanı Cemil Sait Barlas bu özelleĢtirme planlarını Ģiddetle eleĢtirmiĢ ve bu durum için “Bir insafsızlık şaheseri” ifadesini kullanmıĢtır200

Muhalefetin hükümet programı hakkındaki görüĢlerini belirtmesinin ardından söz alan Menderes, sanayideki plansızlık iddialarına Ģu Ģekilde cevap vermiĢtir: “Muhterem arkadaşlar; gariptir ki, uzun vadeli iktisada kalkınma teşebbüslerinin bir

plâna bağlanması lüzumundan bahseden ve programımızda buna dair bir ifadeye rastlamadığını söyleyen muhalefet sözcüsü, kendi partisi iktidarda iken böyle bir plân