• Sonuç bulunamadı

İstinaf beş temel aşamaya ayrılarak incelenebilir. Bunlar sırasıyla dilekçelerin ve-rilmesi, ön inceleme, inceleme, sözlü yargılama ve karar aşamasıdır. Dilekçelerin verilmesi aşaması ilk derece mahkemesi önünde cereyan etmesine karşılık, diğer aşamaların tümü bölge adliye mahkemesinde gerçekleşir. Yukarıda istinaf baş-vurusu başlığı altında dilekçeler aşaması da açıklandığından, aşağıda sırasıyla ön inceleme, inceleme, sözlü yargılama ve hüküm aşamaları incelenmiştir.

Ön İnceleme

Bölge adliye mahkemesi, ön inceleme aşamasında dosya üzerinden kolaylıkla tes-pit edebileceği bazı temel hususların eksik olması durumunda, esasa girmeden istinaf başvurusunu süratle sonuçlandırma imkânına sahiptir. Ön incelemede, istinaf başvurusunun esası hakkında inceleme (tahkikat) yapılmasını ve karar verilmesini engelleyen usûli bir eksiklik olup olmadığı incelenir. Bunlara istinaf başvurusunun incelenebilirlik şartları da denilebilir.

Ön incelemede, incelemenin başka bir dairece veya başka bir bölge adliye mah-kemesinde yapılmasının gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilirse, bölge adliye mahkemesince gerekli karar verilmelidir (HMK m. 352). Eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa, mahkeme dos-yayı incelemeye alır, başka bir deyişle artık tahkikat aşamasına geçilmiş olur.

Ön inceleme dosya üzerinden yapılabilir, duruşma yapılması gerekli değildir.

Bölge adliye mahkemesinin üyelerinden biri tarafından veya heyetçe ön inceleme yapılabilir. Bölge adliye mahkemesi, ön incelemede tarafların talepleri ile bağlı olmayıp, esas hakkında inceleme yapılmasını engelleyen bir eksiklik olup olma-dığını resen inceler.

Ön incelemede esasa girilmesini engelleyen usûli bir eksiklik tespit edildiğinde nasıl karar verilmesi gerektiği Kanunda belirtilmemiştir. Bu nedenle, sözkonusu usûli eksikliğin türüne göre başvurunun usûle ilişkin bir kararla reddine, dosya-nın ilgili daireye gönderilmesine veya başvurunun yapılmamış sayılmasına olmak üzere üç şekilde karar verilebilir. Kesinleşmiş bir ilk derece mahkemesi kararına karşı başvuru yapılmış veya başvuru süresi içinde yapılmamışsa, başvurunun red-dine karar verilir. İncelemenin bölge adliye mahkemesinin başka bir dairesi ta-rafından yapılması gerekiyorsa, dosyanın resen ilgili daireye gönderilmesine karar verilir. İstinafa başvuru sırasında harç ve giderler eksik yatırılmış ve mahkemece verilen süre içinde tamamlanmamışsa, başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verilmelidir.

Ön inceleme sonunda bölge adliye mahkemesi başvuruyu reddeder veya baş-vurunun yapılmamış sayılmasına karar verirse, bu karara karşı, HMK’nın 362.

maddesinde sayılan temyiz edilemeyen kararlar arasında yer almaması halinde, temyiz yoluna başvurulabilir.

İnceleme (Tahkikat)

“Tahkikat” olarak da adlandırabileceğimiz inceleme aşamasında, ilk derece mah-kemesinin kararını etkileyen bir usûl hatası bulunup bulunmadığı, maddî hukuk normlarının doğru uygulanıp uygulanmadığı, ilk derece mahkemesinin vakıa tespitlerinin tam ve doğru olup olmadığı incelenerek, hata veya eksiklik olması durumunda bunların düzeltilmesi için gerekli tahkikat işlemleri yürütülür.

Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını etkileyen bir usûli eksiklik tespit ederse, kural olarak dosyayı ilk derece mahkemesine gönderme-den, kendisi sözkonusu hataları düzelterek veya eksiklikleri gidererek davanın esası hakkında yeniden karar verir. İstinaf kanun yolunun temyizden en önemli farkı, hukuka uygunluk denetimi yanında, ilk derece mahkemesindeki vakıa tes-pitlerinin doğru olup olmadığını inceleyebilmesi (vakıa denetimi) ve gerektiğinde bizzat tahkikatı tamamlayarak davanın esası hakkında karar verebilmesidir.

Kanuna göre inceleme, davanın özelliğine, incelenen konunun önemine ve kapsamına göre, bölge adliye mahkemesi heyeti veya görevlendirilecek bir üye ta-rafından yapılır (HMK m. 354, I). Daire başkanı, dosyayı üyelerden birine havale ederek incelemenin onun tarafından yapılmasını ve rapor hazırlamasını isteyebi-lir (5235 s. lı K. m. 38, I ve 39, I). Üyenin görevi, tahkikatın tamamlanması için gerekli tüm işlemleri yapmak (örneğin, tarafları duruşmaya davet etmek, tarafları ve tanıkları dinlemek, taraflara çeşitli işlemler için süre vermek vb.) ve rapor ha-zırlamaktır. Bu işlemler tamamlandıktan sonra, mahkeme heyetince değerlendir-me yapılarak istinaf başvurusunun esası hakkında karar verilebilir.

Ayrıca inceleme sırasında, gerektiğinde başka bir bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir (HMK m. 354, II). İstinaf mahkemesi, diğer bölge adliye mahkemelerinden birini, diğer bölge adliye mahkemelerinden birinin yargı çevresi içinde bulunan veya kendi yargı çevresindeki herhangi bir ilk derece mahkemesini istinabe edebilir.

İstinaf mahkemesinde hangi yargılama usûlünün uygulanacağı Kanunun 360.

maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Kanunun istinafa ilişkin bölümünde hü-küm bulunmayan hallerde, ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usûlü bölge adliye mahkemesinde de uygulanır. İlk derece mahkemesindeki yargılama usûlünün uygulanması, özellikle istinafta duruşma yapılmasına karar verilen hal-ler bakımından önemlidir. Bu düzenleme, hem genel olarak ilk derece mahkeme-sinde uygulanan yargılama usûlüne (ör. yazılı yargılama usûlü, basit yargılama usûlü) uyulması hem de bölge adliye mahkemesinde yapılabilecek her usûl işlemi bakımından, ilk derece mahkemesinde öngörülen şekil kurallarına uyulması an-lamına gelmektedir (ör. taraf ve tanık beyanları duruşmada kendilerine okunarak tutanağa geçirilmelidir).

Bölge adliye mahkemesinde, ilk derece mahkemesinde geçerli olan yargılama usûlü uygulanacak olmakla birlikte, istinaf esasen bir kanun yolu denetimi oldu-ğundan, ilk derece mahkemesinde yapılabilecek bazı usûl işlemlerine istinafta izin verilmemiştir. Bu bağlamda, bölge adliye mahkemesinde bazı işlemlerin yapılma-sı yasaklanmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 357. maddesine göre, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz; davaya müdahale tale-binde bulunulamaz; davanın ıslahı ve 166. maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez; bölge adliye mahkemesince re-sen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez ve yeni delillere dayanılamaz.

Ancak, ilk derece mahkemesinde usûlüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulun-mayan deliller, bölge adliye mahkemesince incelenebilir. Bu düzenleme, özellikle istinaf mahkemesinin kararına esas alabileceği dava malzemesinin belirlenmesi bakımından önemlidir. Zira, istinaf derecesinde, bir tarafın ıslah yoluyla veya karşı tarafın muvafakatini alarak davaya yeni iddia ve savunmalar eklemesi, yeni vakıalar ileri sürmesi veya yeni delillere dayanması kural olarak mümkün değil-dir. Yeni iddia ve savunmaların ileri sürülememesi şeklinde ifade edilen iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı, tarafların itirazı olmasa dahi, istinaf mahkeme-since resen dikkate alınmalıdır.

İstinaf mahkemesinin inceleme yetkisinin kapsamı, kural olarak, tarafların is-tinaf dilekçelerinde ileri sürdükleri isis-tinaf sebepleri ile sınırlandırılmıştır. Buna göre, istinaf mahkemesi istinaf sebepleri arasında gösterilmeyen hususları ken-diliğinden dikkate alamaz (HMK m. 355). Bu kural, hâkimin taraflarca ileri sü-rülmeyen vakıaları dikkate alamayacağı kuralını istinaftaki uygulamasıdır. Bölge adliye mahkemesinin resen dikkate alamayacağı istinaf sebepleri, usûl hukukuna ilişkin nispi istinaf sebepleri ile vakıa tespitlerindeki eksikler ve hatalardır. Resen dikkate alınabilecek istinaf sebepleri ise, maddî hukuk kurallarına aykırılık, usûl hukukuna ilişkin mutlak istinaf sebepleri (HMK m. 353, I, a, 1-6) ve kamu düze-nine aykırılıklardır (HMK m. 355, c. 2).

Tahkikat aşamasında, duruma göre, duruşmalı veya duruşmasız inceleme yapılabilir. Duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller iki grupta toplanabi-lir. Bunlardan ilki, ilk derece mahkemesinde gerçekleşen bazı ağır (temel) usûl

İstinabe: İstinabe, bir mahkemenin yargı çevresi dışında yapılacak işlemler için, o yer mahkemesinden hukukî yardım talep edilmesidir.

Örneğin, davaya bakan mahkemenin yargı çevresi dışında ikamet eden bir tanık, bulunduğu yerdeki mahkeme tarafından istinabe yoluyla dinlenebilir.

Yargılama usûlleri: Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre iki tür yargılama usûlü benimsenmiştir:

Yazılı yargılama usûlü ve basit yargılama usûlü.

Hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalarda kural olarak yazılı yargılama usûlü uygulanmaktadır.

Ancak, bazı dava ve işlerde basit yargılama usûlünün uygulanacağı kabul edilmiştir (HMK m. 316). Örneğin, sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerde, doğrudan dosya üzerinden karar vermek konusunda kanunun mahkemeye takdir hakkı tanıdığı dava ve işlerde veya ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, delil tespiti gibi geçici hukukî koruma talepleri ve bunlara karşı yapılacak olan itirazlar ve benzeri durumlarda basit yargılama usûlü uygulanır.

Karşı dava: Kendisine dava açılan bir davalının, aynı mahkemede ve aynı dosyada kendi haklarının da hüküm altına alınması talebiyle davacıya karşı dava açmasına karşı dava denir. Karşı dava açılabilmesi için, asıl dava derdest olmalıdır, asıl dava ile karşı dava arasında bağlantı bulunmalıdır, asıl dava ile karşı dava aynı yargı yoluna tâbi olmalıdır, ilk derece mahkemesinde esasa cevap süresi içinde cevap dilekçesiyle veya ayrı bir dilekçeyle talepte bulunulmalıdır.

hatalarıdır (HMK m. 353, I, a, 1-6). “Mutlak istinaf sebebi” olarak da adlandı-rabileceğimiz bu tür hatalardan biri tespit edilirse (bkz. yuk. istinaf sebepleri), bölge adliye mahkemesi, başvurunun esasını incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya ken-di yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir.

Sözkonusu hükme göre, duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller, davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması; ileri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması; mahkemenin görevli ve yetki-li olmasına rağmen görevsizyetki-lik veya yetkisizyetki-lik kararı vermiş olması veya mahke-menin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması; diğer dava şartlarına aykırılık bulunması; mahkemece usûle aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına karar verilmiş olması; tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delil-lerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olmasıdır.

Duruşma yapılmadan karar verilecek ikinci grup ise, başvurunun veya dava-nın esası hakkında karar verilebilecek bazı durumlardır (HMK m. 353, I, b, 1-3).

Bölge adliye mahkemesi, incelenen mahkeme kararının usûl veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine; yargılama-da eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasınyargılama-da hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerek-çesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında; yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamam-lanmasından sonra yeniden esas hakkında duruşma yapmadan karar verebilir.

HMK m. 353’de düzenlenen ihtimaller (duruşma yapılmadan karar verilebi-lecek haller) gerçekleşmemişse, inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir (HMK m. 356). Taraflar usûlüne uygun ola-rak davet edilmelerine rağmen duruşmaya gelmezlerse, tahkikat yokluklarında yapılarak karar verilebilir. Ancak, istinafa başvuran taraf, kabul edilebilir bir ma-zerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir. İstinafa başvuran taraf, mazeretsiz olarak duruşmalara katılmadığı veya tahkikatla ilgili giderler süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir. Ancak, öngörülen tahki-kat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde istinaf başvuru-su reddedilir (HMK m. 358).

Sözlü Yargılama

Kanunda istinaf derecesinde sözlü yargılama aşamasının bulunduğunu gösteren açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, 360. maddenin ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usûlüne atıfta bulunduğundan ve sözlü yargılama ilk de-rece mahkemesinde uygulanan yargılama usûlünün temel aşamalarından biri olduğundan (HMK m. 186; m. 321), istinafta da sözlü yargılama aşaması bulun-maktadır. İstinaf her ne kadar denetim (kanun yolu) derecesiyse de, bölge adliye mahkemesinin davanın esası hakkında karar verebileceği hallerde, bu ancak sözlü yargılamadan sonra gerçekleşebilir.

Sözlü yargılamanın gerçekleşebilmesi için, istinaf incelemesi duruşmalı ya-pılmış olmalıdır. Zira, ilk derece mahkemesindeki yargılama usûlünün istinafta da uygulanması duruşma açılmasına bağlıdır. Duruşma yapılmadan karar

veri-Islah: Islah iddia ve savunmayı değiştirme yasağını istisnalarından biri olup, tarafların eksik veya yanlış yaptıkları usûl işlemlerini düzeltmelerine yarayan usûli bir imkândır. Örneğin, davacı ıslah dilekçesiyle dava dilekçesindeki talep sonucunu artırabilir veya dava dilekçesinde ileri sürmediği bir vakıayı daha sonra ileri sürebilir.

İstinaf incelemesinin kapsamı: Bölge adliye mahkemesi usûl hukukuna ilişkin nispi istinaf sebepleri ile vakıa tespitlerindeki eksikler ve hatalar bakımından taraflarca ileri sürülen istinaf sebepleriyle bağlı olup, bunlarla sınırlı olarak inceleme yapabilir. Buna karşılık, maddî hukuk kurallarına aykırılık, usûl hukukuna ilişkin mutlak istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılıklar bakımından, bölge adliye mahkemesi taraflarca ileri sürülen istinaf sebepleriyle bağlı değildir.

Her bölge adliye mahkemesi en az üç hukuk dairesi ve iki ceza dairesinden oluşmaktadır. Bu sayı daha fazla olabilir. Daireler ise, bir başkan ve yeteri kadar üyeden oluşmaktadır (5235 s. lı K.

m. 29).

lebilen hallerde (HMK m. 353), dosya üzerinden karar verilebileceğinden, baş-vurunun veya davanın esası hakkında karar verilebilmesi için sözlü yargılamaya ihtiyaç yoktur.

Sözlü yargılama yapılması gereken hallerde ise, inceleme (tahkikat) sona erin-ce (HMK m. 184; 185), hükmün verileerin-ceği sözlü yargılama için bir duruşma günü belirlenir ve hazır bulunmaları için taraflara davetiye gönderilir. Taraflar davetiye-de belirtilen gündavetiye-de duruşmada hazır bulunmazlarsa, yokluklarında hüküm verilir (HMK m. 186, I). Taraflar sözlü yargılama duruşmasına gelmişlerse, mahkeme ta-raflara son sözlerini sorar ve daha sonra hükmünü verir. Sözlü yargılama aşama-sında, taraflar, istinaf incelemesini değerlendirerek kendi iddia ve savunmalarının haklılığını ve kendi lehlerine olan görüşleri ortaya koyarlar (HMK m 186, II).

Karar

Hukuk Muhakemeleri Kanununda, bölge adliye mahkemesinin kararının içeriği düzenlenmiş olmasına rağmen, kararın nasıl verileceği ve tefhim edileceği konu-sunda açık hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, kararın verilmesi ve tefhimi ko-nusunda da ilk derece mahkemesinde geçerli usûl kuralları uygulanacaktır. Buna göre, mahkeme sözlü yargılamada taraflara son sözlerini sorduktan sonra hükmü-nü tefhim eder (HMK m. 186, II; m. 321). Hükmün tefhimi, hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur (HMK m. 294, III).

Bölge adliye mahkemesince verilecek kararın biçimsel özelliği ve içeriği Hu-kuk Muhakemeleri Kanununun 359. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir.

Buna göre, karar aşağıdaki hususları içerir:

• Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları

• Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri

• Tarafların iddia ve savunmalarının özeti

• İlk derece mahkemesi kararının özeti

• İleri sürülen istinaf sebepler

• Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakı-alarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep

• Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi

• Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları

• Gerekçeli kararın yazıldığı tarih

Hükmün sonuç kısmında, gerekçe tekrar edilmeden, taleplerden her biri hak-kında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilmesi gereklidir (HMK m. 359, II).

Bölge adliye mahkemesince esas hakkında yapılan inceleme sonucunda ne tür kararlar verebileceği ise, Kanundaki çeşitli hükümlerin birlikte ele alınmasıyla be-lirlenebilir. Bölge adliye mahkemesi aşağıdaki kararları verebilir:

• İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

• İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın gönderilmesi kararı

• İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kısmen veya tama-men kabulü kararı

• İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddi kararı

Tefhim: Mahkemece verilen kararın veya hükmün, duruşmada hazır bulunan tarafa (taraflara) hâkim tarafından sözle bildirilmesidir.

Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını usûl ve esas yö-nünden hukuka uygun bulursa, “istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verir (HMK m. 353, I, b, 1). Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinde usûlüne uygun yargılama yapıldığı, vakıa tespitlerinde eksiklik ve hata bulunma-dığı ve maddî hukuk kurallarının doğru uygulanbulunma-dığı sonucuna varmışsa başvu-ruyu esastan reddeder. Bu karar ile ilk derece mahkemesi kararının doğru olduğu bölge adliye mahkemesince de teyit edilmiş olur. Başvurunun esastan reddi ka-rarı, temyizdeki onama kararına benzetilebilir. Özellikle, temyize tâbi olmayan bölge adliye mahkemesi kararları bakımından bu benzerlik daha da belirginle-şir. Ancak, bu kararın teknik anlamda bir onama kararı olduğu anlamına gelmez.

Zira, bölge adliye mahkemesinin başvurunun esastan reddi kararı temyize tâbi ise, ilk derece mahkemesinin kararı kesinleşmez.

Bölge adliye mahkemesi, istinaf başvurusunu haklı bulursa, duruma göre farklı kararlar verebilir. İlk derece mahkemesinde, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353, I, a, 1-6. bentlerinde düzenlenen ağır usûl hatalarından (usûl hukukuna iliş-kin mutlak istinaf sebeplerinden) biri gerçekleşmişse, bölge adliye mahkemesince

“ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın gönderilmesi kararı”

verilir. Gönderme kararı verilmesini gerektiren durumlar, esas hakkında sağlıklı ve eksiksiz bir inceleme yapılmasını engelleyen, yargılamayı ve hükmü ciddi de-recede etkileyen usûl hatalarıdır. Maddî hukuk kurallarının yanlış uygulanması nedeniyle gönderme kararı verilemez. Bu karar temyizdeki bozma kararına ben-zetilebilirse de teknik anlamda bir bozma değildir.

İstinaf başvurusunun esastan haklı bulunması durumunda bölge adliye mah-kemesi “ilk derece mahmah-kemesi kararının kaldırılması ile davanın kısmen veya tamamen kabulü” ya da “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dava-nın reddi” kararı verebilir. Kural olarak, başvuruyu (ileri sürülen istinaf sebep-lerini) haklı bulan bölge adliye mahkemesi, davanın esası hakkında bizzat karar vermelidir (HMK m. 353, I, b, 2-3). Davanın kabulü veya reddi kararları ile ilk derece mahkemesinin hükmü kısmen veya tamamen değiştirildiğinden, bu tür kararlara düzeltici kararlar da denilebilir.

Belirtmeliyiz ki, taraflardan sadece biri istinafa başvurmuşsa, ilk derece mah-kemesinin kararı, bölge adliye mahkemesince istinaf talebinde bulunan tarafın aleyhine olacak şekilde değiştirilemez. Bu ilke, aleyhe karar verme yasağı (refor-matio in peius) olarak adlandırılmaktadır. Buna göre, taraflardan yalnızca biri is-tinafa başvurmuşsa, sadece istinaf başvurusunun reddedilmesi riski ile karşı kar-şıya olup, o tarafın durumunun daha da ağırlaştırılması mümkün değildir.

Aleyhe karar verme yasağı, medenî usûl hukukunda geçerli olan tasarruf il-kesinin ve taleple bağlılık kuralının bir sonucudur. Zira, taraflardan biri istinafa başvurmuş, diğeri kanun yoluna başvurmak için talepte bulunmamışsa, talepte bulunmayan tarafın ilk derece mahkemesinin kararına razı olduğu kabul edil-mektedir. Dolayısıyla pasif kalan tarafın lehine olacak şekilde, ilk derece mahke-mesinin kararıyla verilenden daha fazlasına hükmedilmesi, taleple bağlılık ilke-siyle bağdaşmamaktadır.

Bununla beraber, her iki taraf da istinafa başvurmuşsa, aleyhe karar verme yasağı uygulanmayacağından, karar taraflardan birisinin aleyhine veya diğerinin lehine olacak şekilde değiştirilebilir. Ayrıca resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda aleyhe karar verme yasağı geçerli değildir. Bu tür davalarda verilen ka-rarlara karşı taraflardan yalnız bir taraf istinafa başvurmuş olsa dahi onun aleyhi-ne olacak şekilde karar verilebilir.

Reformatio in peius:

Aleyhe kara verme yasağı olarak adlandırılan bu ilke, bir mahkeme kararının, kanun yoluna başvuran tarafın zararına olacak biçimde, davaya bakan üst mahkeme tarafından resen değiştirilememesi, başka bir deyişle kanun yoluna başvuran tarafın durumunun kötüleştirilememesi anlamına gelir.

(A)’nın (B)’ye açtığı 10.000 liralık tazminat davasında, ilk derece mahkemesi davayı kısmen kabul etmiş ve davalı (B)’yi 6.000 lira ödemeye mahkum etmiştir. Bu karara karsı sadece davacı (A) istinaf yoluna başvurur ve davalının geri kalan 4.000 liraya mahkum edilmesini isterse, istinaf mahkemesi aslında davacının tazminata hiç hak

(A)’nın (B)’ye açtığı 10.000 liralık tazminat davasında, ilk derece mahkemesi davayı kısmen kabul etmiş ve davalı (B)’yi 6.000 lira ödemeye mahkum etmiştir. Bu karara karsı sadece davacı (A) istinaf yoluna başvurur ve davalının geri kalan 4.000 liraya mahkum edilmesini isterse, istinaf mahkemesi aslında davacının tazminata hiç hak