• Sonuç bulunamadı

Hâkim ile bakmakta olduğu davanın taraflarından birisi arasındaki ilişki yasaklılık sebeplerinde olduğu derecede bir yakınlık ya da bağlılık olmasa bile, bu ilişki karşı-sında hâkimin tarafsızlığından şüphe edilmesi mümkünse, taraflardan biri hâkimi reddedebilir ve hâkim de bizzat çekilebilir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu, yasaklı-lık sebeplerini tek tek saymış; bunlar ölçüsünde güçlü ve yoğun bir düzeyde olmasa bile, eğer bir durum, hâkimin tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirir derecede önemli bir sebep olarak nitelendirilebiliyorsa, bunu ret sebebi kabul etmiştir (HMK m. 36, I). Dolayısıyla, gerçekte tek ve genel bir ret sebebi vardır; bu, “hâkimin taraf-sızlığından şüphe edilmesini gerektiren önemli bir durumun mevcut olması”dır. Bu-nunla birlikte, Kanun, bazı örnekleri sıralayarak, onlardan birisinin somut davada varlığı halinde, hâkimin reddi sebebinin (hâkimin tarafsızlığından şüphe edilmesi-ni gerektiren önemli sebebin) gerçekleşmiş sayılacağını belirtmiştir. Hâkim hakkın-da ret sebebinin varlığının kabul edildiği hâller şunlardır (HMK m. 36):

• Davada iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş,

Ret sebebinin yasaklılık sebeplerinden en önemli farkı, yasaklılık sebeplerinin hâkimin tarafsız kalamayacağının kabulü açısından mutlak olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, yasaklılık sebeplerinden birinin mevcudiyeti karşısında hâkimin tarafsız kalamayacağı kesin gözüyle bakılmaktadır. Buna karşılık, bir durumun ret sebe-bi olasebe-bilmesi için, onun somut olayda hâkimin tarafsızlığından şüphe edilmesi-ni haklı kılması gerekir. Böyle bir şüpheedilmesi-nin gerçekçi olup olmadığını öncelikle dikkate alması gerekenler davanın tarafları ve hâkimdir. Şöyle ki, somut bağlantı yahut ilişkiyi eğer taraflar veya hâkim tarafsızlıktan şüphe edilmesini gerektiren önemli durum olarak nitelendirirlerse, hâkimin reddini talep edeceklerdir. Aksi takdirde, somut bağlantı yahut ilişkinin mutlak (kesin) bir ret sebebi olarak gö-zetilmesi söz konusu değildir. Bundan dolayıdır ki, Hukuk Muhakemeleri Kanu-nunun 37. maddesi, reddini gerektiren bir neden bulunmasına rağmen kendisini bizzat reddederek çekilmeyen hâkimin, iki taraftan biri ret talebinde bulununcaya kadar davaya bakabileceğini hükme bağlamıştır (HMK m. 37).

Mutlak bozma sebebi:

Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre, karara etki eden yargılama hatası veya eksikliklerinin bulunması halinde, temyiz incelemesini yapan Yargıtay, ilk derece veya bölge adliye mahkemesinin kararını bozar (HMK m. 371).

Yargılama (usûl) hatalarının kararı etkileyip etkilemediğini tespit etmek her zaman kolay olmadığından, bazı yargılama hataları, kararı etkileyip etkilemediğinin araştırılmasına gerek olmaksızın, mutlak bozma sebebi olarak kabul edilmiştir.

Örneğin, dava şartlarının bulunmaması veya tarafın dayandığı delilin kanuni bir sebep olmaksızın reddedilmesi halinde (HMK m. 371, I, b ve c), Yargıtay mutlaka bozma kararı vermelidir.

Yargılamanın yenilenmesi:

Somut uyuşmazlık hakkında yargılama yapan hâkim, yanlış (hatalı) karar vermiş ve bu karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmadığından veya istinaf ve temyiz gibi olağan kanun yolu incelemelerinden geçerek yargısı dışında, tahkim yoluyla çözmeyi tercih edebilirler.

Yansoy kan hısımlığı, ortak bir soydan gelenler arasındaki hısımlıktır. Bu tür hısımlık hem ana hem de baba tarafından sözkonusu olur.

Kardeşler arasındaki; amca, teyze, hala ve dayıyla yeğenler arasındaki ve kardeş çocukları ve torunları arasındaki hısımlık yansoy kan hısımlığıdır.

Hâkimin yasaklı olması ile hâkim hakkında ret sebepleri bulunması arasındaki te-mel fark nedir?

Ret Talebinin İleri Sürülmesi

Ret talebinin ya davaya bakan hâkimin bizzat kendisince ya da taraflardan bi-risince ileri sürülmesi gerekir. Ret talebinin ileri sürülmesi bakımından Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK m. 38) ayrıntılı bir prosedür öngörmektedir.

Öncelikle ret talebinin ileri sürülmesi gereken zaman açısından önemli bir sı-nırlama mevcuttur. Buna göre, ret sebebini bilen tarafın ret talebini en geç ilk duruşmada ileri sürmesi gerekir. Eğer ret sebebi davaya bakıldığı sırada öğrenil-mişse, ret talebinin en geç takip eden ilk duruşmada ve yeni bir işlem yapılmadan önce yapılması aranmaktadır. Bu sürelere riayet edilmeksizin ileri sürülen ret tale-bi dinlenmeyecektir (HMK m. 38, I). Herhâlde, ret taletale-binin ileri sürüleceği azami sürenin ilk derece mahkemesindeki son duruşma olduğu açıktır. Ret sebebinin daha önce öğrenilememiş olması yahut sürelerin geçirilmiş bulunması nedeniyle ilk derece mahkemesinde ileri sürülemeyen ret talebinin kanun yollarında yapıl-ması mümkün değildir. Böyle bir durumda ancak hakkında ret sebebi bulunan hâkim tarafından verilen kararın usûl yahut esas yönünden hukuka aykırılığı ileri sürülebilir. Buna karşılık, ilk derece mahkemesi kararının bölge adliye mahke-mesince kaldırılması (iptal edilmesi) veya Yargıtayca bozulmasından sonra dosya kendisine gelen ilk derece mahkemesinde, yeniden açılan tahkikat sırasında da (eğer ret sebebi o esnada öğrenilmişse) ret talebinin yapılması mümkündür. Öte yandan, belirtmek gerekir ki, süreye ilişkin bu sınırlamalar, ret talebinin taraflarca ileri sürülmesi durumunda söz konusu olacaktır. Buna karşılık, ret talebi hakkın-da ret sebebi bulunan hâkimin bizzat kendisince yapılmaktaysa, o, bunu, hakkın-davaya baktığı sürece her zaman ileri sürebilmelidir.

Ret talebinin ileri sürülmesi, şekil açısından da düzenlenmiştir. Buna göre, ret talebinin mutlaka dilekçeyle yapılması; dilekçede ret sebepleri ile delil veya emare-lerin açıkça gösterilmesi, varsa belgeemare-lerin eklenmesi gerekir (HMK m. 38, II). Di-lekçe, ekleriyle birlikte, reddi istenen hâkimin mensup olduğu mahkemeye (yazı işleri müdürlüğüne) verilir ve artık geri alınamaz. Ret dilekçesi, bir haftalık süre içinde cevap vermesi için, karşı tarafa tebliğ edilir. Ret talebini içeren dosya, varsa karşı tarafın cevabıyla birlikte, reddi istene hâkime verilir. Hâkim, bir hafta içinde dosyayı inceleyerek, ret sebepleri hakkında kendi düşüncesini yazılı olarak belirtir ve dosyayı (ret talebi hakkında karar verecek olan merciye gönderilmek üzere), yazı işleri müdürüne verir. Çekilme isteğinin hâkim tarafından gelmesi yahut taraflar-dan birinin bu yöndeki talebinin (reddi istenen) hâkim tarafıntaraflar-dan haklı görülmesi halinde dahi, çekilmenin kanuna uygun olup olmadığı hususu ancak merci tara-fından incelenerek karara bağlanır (HMK m. 39). Sadece üç durumda (HMK m.

41, I), taraflardan birisince yapılan ret talebinin, reddi istenen hâkim tarafından incelenerek (merciye gönderilmeksizin) geri çevrilmesi söz konusudur. Buna göre:

• Ret talebi süresi içinde yapılmamışsa,

• Ret sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmemişse,

• Ret talebinin davayı uzatmak amacıyla yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa, reddi istenen hâkimin bizzat kendisi, ret talebini, merciye göndermeksizin (hatta duruma göre karşı tarafın görüşünü de almaksızın) geri çevirir (HMK m. 41, II).

İlk derece mahkemesinde, hâkimin bu kararına karşı istinaf yoluna başvurulabilir (HMK m. 41, III).

5

A ile B arasında görülmekte olan alacak davasının üçüncü duruşmasından sonra, davacı A, hâkimin diğer tarafın dayısının kızı olduğunu öğrenir. Hâkimin bu dava-da tarafsız kalamayacağını ve bu nedenle dava-davaya bakmaması gerektiğini düşünen A, bunu hangi yolla ve en geç ne zamana kadar ileri sürebilir?

Ret Talebinin İncelenmesi

Ret talebinin geri çevrilmesinin söz konusu olduğu üç (istisnai) hal dışında, ret se-bebinin mevcut olup olmadığı, reddi istenen hâkim dışındaki bir mahkeme veya hâkim (merci) tarafından incelenir. Mercinin neresi olduğu Hukuk Muhakemeleri Kanununun 40 ıncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, kural, ret talebinin, reddi istenen hâkim katılmaksızın incelenmesidir. Reddi istenen hâkimin katıl-mamasından dolayı mahkeme toplanamıyor ya da mahkeme tek hâkimden olu-şuyorsa, ret talebi, o yerde asliye hukuk hâkimliği görevini yapan diğer mahkeme veya hâkim tarafından incelenir. O yerde başka bir asliye hukuk hâkimi yoksa, buna karşılık bir asliye ceza hâkimi varsa, ret talebi onun tarafından; aksi halde, en yakın yerdeki asliye hukuk mahkemesince incelenir. Sulh hukuk hâkimi redde-dildiği takdirde, ret talebi, o yerdeki diğer sulh hukuk hâkimi tarafından incelenir.

O yerde, sulh hukuk hâkimliği görevi tek hâkim tarafından yerine getiriliyorsa, o hâkim hakkındaki ret talebi, bulunma sıralarına göre; o yerdeki sulh ceza hâkimi, asliye hukuk hâkimi, asliye ceza hâkimi, bunların da bulunmaması hâlinde, en yakın yerdeki sulh hukuk hâkimi tarafından incelenir. Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi talebi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece karara bağlanır.

Ret talebi kendisine gelen mahkeme (merci), incelemesini dosya üzerinden, gerekliyse duruşmalı olarak yapar (HMK m. 42, I). Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz (HMK m. 38, VII). Ret sebebinin mevcudiyetinin tam olarak is-patlanması aranmaz; ret sebebinin muhtemel görülmesi (yaklaşık ispat) halinde merci ret talebini kabul eder (HMK m. 38, VI).

Ret talebinin yapılmasından mercinin bu talep hakkındaki kararına kadar, hakkında ret talebi ileri sürülen hâkim kural olarak davaya devam edemez. Bu durumda, söz konusu hâkim, ilgili dava bakımından sadece acele olarak yapılması gereken işlemleri (delil tespiti, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz vb.) yapabilir. Keza, davanın (veya işin) bizatihi kendisi gecikmesinde sakınca bulunan davalar (yahut işler) cümlesinden ise, reddi istenen hâkim bir taraftan o davaya (veya işe) bak-maya devam edebilir (HMK m. 42, II).

Ret talebinin kabulü halinde, davaya bir başka hâkim tarafından bakılacaktır.

Ret talebinin reddi halinde ise, reddi istenen hâkim davaya (kaldığı yerden itiba-ren) bakmaya devam eder (HMK m. 42, III). Esas hüküm bakımından istinaf yolu kapalı bulunan dava ve işlerde, hâkimin reddi talebi hakkındaki merci kararları kesindir. Buna karşılık, esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan dava ve işlerde ise ret talebi hakkındaki merci kararına karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna gidilebilir (HMK m. 43, I-II).

Ret talebinin kabulü halinde, hakkında ret sebebi bulunan hâkim huzuruyla yapılan bütün işlemlerin iptal edilmesi söz konusu değildir. Bilâkis, bu durumda, ret sebebinin doğduğu tarihten itibaren reddedilen hâkimce yapılmış olan ve ret talebinde bulunan tarafça itiraz edilen esasa etkili işlemler, davaya daha sonra ba-kacak hâkim tarafından iptal edilir (HMK m. 43, III).

Yaklaşık ispat: Bir davada, hâkimin uyuşmazlık konusu bir vakıayı ispatlanmış sayabilmesi için, o vakıanın doğru olduğu konusunda kanaat sahibi olması gerekir.

Bu kanaatin derecesi ispat ölçüsü olarak adlandırılır.

Başka bir deyişle ispat ölçüsü, uyuşmazlık konusu vakıanın ne zaman ispatlanmış sayılabileceği konusunda hâkimde oluşması gereken kanaatin derecesini ifade eder. Hâkimde tam bir kanaat oluşturulması gerekli ise tam ispat; buna karşılık, vakıanın gerçek olduğu konusunda gerçeğe yakın bir ihtimal bulunduğu yönünde kanaat oluşturulması yeterli ise, yaklaşık ispat sözkonusudur.

Hâkimin ispat edilmeye çalışılan vakıayı muhtemel görmesi, başka bir deyişle vakıanın gerçek olma ihtimalinin, gerçek olmama ihtimaline ağır basması yaklaşık ispat için yeterlidir.

6

Özet

Yargılamanın hukuki niteliğini ve sujelerini açık-lamak

Dava açılmasıyla birlikte davacı, davalı ve mahkemeden oluşan üçlü bir usûl hukuku iliş-kisi ortaya çıkmaktadır. Usûl hukuku ilişiliş-kisi maddi hukuk ilişkisinden bağımsızdır. Bu ba-ğımsızlık usûl hukuku ilişkisinin konusu, tabi olduğu kurallar ve ilişkinin sujeleri bakımın-dan da geçerlidir.

Usûl hukuku ilişkisinin yargı ayağında üç kişi vardır. Bunlar: hâkimler, zabıt kâtipleri ve diğer yazı işleri görevlileridir. Bunlar arasında yargı yetkisini fiilen kullanan hâkimdir. Zabıt kâtibi ile yazı işlerinde görev yapan diğer kişilerin iş-levleri doğrudan yargı yetkisinin kullanılması niteliğinde olmayıp, yargısal faaliyetin bir düzen içinde yürütülmesini sağlamak üzere, hâkime destek olmaya yöneliktir. Anayasanın 140. mad-desi gereğince, hâkimlik (ve savcılık görevleri) meslekten hâkimler eliyle yürütür. Hâkimler, devletin haiz olduğu egemenlik kuvvetinin bir yansıması niteliğindeki yargı yetkisini Türk mil-leti adına, tek başına ve gerektiğinde Devlete (Devletin diğer organları niteliğindeki yasama ve yürütmeye) karşı kullanırlar. Zabıt katipleri-nin en önemli görevi, mahkemede ve mahkeme dışında hâkim huzuruyla yapılacak bütün işlem-lerde hazır bulunmak, tahkikat ve yargılama iş-lemlerinin icrasıyla iki tarafın ve diğer ilgililerin sözlü açıklamalarını hâkimin dikte ettirmesiyle tutanağa geçirmek, yargılamadan evvel ve ge-rektiği hâllerde dava dosyasını incelemek için hâkime vermek ve zamanında eksiksiz olarak almaktır. Yargılama faaliyetiyle ilgili kayıt, dosya tutma, yazışma, arşiv ve benzeri daha pek çok işin yerine getirilmesiyle görevli olanlar ise yazı işleri müdürü ve yardımcılarıdır.

Mahkemelerin bağımsızlığı kavramını açıklamak Hukuk devleti olabilmek için kuvvetler ayrılığı

ilkesinin hayata geçirilmesi yanında, mahkeme-lerin bağımsızlığının ve yasama ile yürütmenin işlemlerinin yargısal denetiminin sağlanması bir gerekliliktir. Denetimi yapan organın denet-lenen organdan bağımsızlığı ise eşyanın doğası gereğidir. Anayasa, mahkemelerin bağımsızlığı-na özel bir önem vermiştir. Bunun en belirgin

göstergesi, yargı yetkisinin kimin tarafından kullanılacağını düzenlerken açıkça “bağımsız”

mahkemelerden söz etmesidir. Bağımsızlık ilke-si, Anayasanın 9. maddesindeki vurguyla bıra-kılmamış, 138. maddede “Mahkemelerin bağım-sızlığı” başlığı altında özel olarak düzenlenmiş;

ayrıca, hâkimlik ve savcılık mesleğini düzenleyen 140. maddenin ikinci fıkrasında da, hâkimlerin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa edecekleri belirtilmiştir.

Bağımsızlığın fiilen gerçekleştirilebilmesi için Anayasada öngörülen düzenlemelerden bazıları şu şekildedir: Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahke-melere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulu-namaz (AY m. 138, II). Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde, yargı yetki-sinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, gö-rüşme yapılamaz veya herhangi bir açıklamada bulunulamaz (AY m. 138, III). Yasama ve yü-rütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mah-keme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez (AY m. 138, IV). Hâkimler, kanunda belirtilenler-den başka resmî ve özel hiçbir görev alamazlar (AY m. 140, V).

Hâkimlik teminatının önemini ve bunun sağlan-ması için alınan tedbirleri açıklamak

Hâkimlere görevleri gereği tanınan bağımsız-lığın tam olarak kullanılabilmesi, bunun bazı güvencelerle korunmuş olmasına bağlıdır. Söz konusu güvenceler olmaksızın hâkimin vicdanî kanaatinin baskı altına alınması mümkündür. Bu nedenle, Anayasada bağımsızlığı güvence altına almaya yönelik bazı hususlara yer verilmiştir.

Hâkimler (ve savcılar) azlolunamazlar (AY m.

139, I). Hâkimler (ve savcılar), kendileri isteme-dikçe, Anayasada belirtilen yaştan önce emek-liye sevkedilemezler (AY m. 139, I). Hâkimler (ve savcılar), bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun bırakılamazlar (AY m. 139, I). Mesleğe kabul, tayin, terfi, dene-tim, disiplin ve meslekten çıkarma işleri

bağım-1

2

3

sız bir organ olan Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından yerine getirilir (AY m. 159, VIII).

Hâkimlerin (ve savcıların) nitelikleri, atanmala-rı, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, mes-lekte ilerlemeleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla dü-zenlenir (AY m. 140, III).

Hâkimin tarafsızlığı kavramını, tarafsızlığa zarar verebilecek durumları ve bunların önlenmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanununda alınan tedbir-leri açıklamak

Hâkimlerin tarafsızlığı, yargısal temel haklar kap-samında anayasal bir ilkedir. Hâkimlerin taraf-sızlığı adil yargılanma hakkının da zorunlu bir unsurudur. Zira Anayasanın 36. maddesinin 1.

fıkrasında düzenlenen “âdil yargılanma hakkı”nın bir unsurunun da “tarafsız” mahkeme önünde yargılanma olduğu, İnsan Hakları Avrupa Söz-leşmesinin 6. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

Hâkimlerin tarafsızlığı, hâkimlik mesleğiyle ilgili temel kanunlarda değil, yargılama usûlüne ilişkin kanunlarda düzenlenmiştir. Hukuk Muhakeme-leri Kanunu, medenî yargı açısından hâkimMuhakeme-lerin tarafsızlığını sağlamaya yönelik iki ayrı müessese-ye müessese-yer vermektedir. Bunlardan birincisi hâkimin yasaklılığı, ikincisi ise hâkimin reddidir.

Hâkimin davaya bakmaktan yasaklı olabilmesi için, somut uyuşmazlığın tarafları ile arasında, hâkimin tarafsız kalamayacağına kesin gözüyle bakılan sıkı ve yakın bir bağlılık olması gerekir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 34. madde-sine göre hâkim, kendimadde-sine ait olan veya doğ-rudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili olduğu davaya; aralarında evlilik bağı kalkmış olsa bile eşinin davasına; kendisi ve eşinin altsoy veya üstsoyunun davasına; kendisi ile arasında ev-latlık bağı bulunanın davasına; üçüncü derece de dahil olmak üzere, kan veya kendisini oluş-turan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların davasına; nişanlısının davasına;

iki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği davaya bakamaz, taraflar talep etmese bile resen dava-dan çekilmelidir. Taraflar yasaklı hâkimin da-vaya bakmasına muvafakat etse dahi, hâkim çe-kilme kararı vermelidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu, yasaklılık sebeplerini tek tek saymıştır ve bunlar dışında başka bir nedenele hâkimin davaya bakması yasaklanamaz. Hakkında

saklılık sebebi bulunan hâkimin huzuruyla ya-pılan bütün işlemler, üst mahkemenin kararıyla iptal olunabilir; hüküm ve kararlar ise herhâlde iptal olunur.

Hâkim ile davanın taraflarından birisi arasında-ki ilişarasında-ki yasaklılık sebeplerinde olduğu derece-de bir yakınlık olmasa bile, bu ilişki karşısında hâkimin tarafsızlığından şüphe edilmesi müm-künse, taraflardan biri hâkimi reddedebilir ve hâkim de bizzat çekilebilir. Hukuk Muhakeme-leri Kanunu örnek teşkil etmesi bakımından bazı ret sebeplerini düzenlemiş olmasına rağmen, esasında temel ret sebebi, hâkimin tarafsızlığın-dan şüphe edilmesini gerektirir derecede önemli bir durumun bulunmasıdır. Bununla birlikte, Kanunda sayılan sebeplerden birinin var olma-sı halinde ret sebebinin gerçekleşmiş sayılacağı kabul edilmiştir. Hâkim hakkında ret sebebi-nin varlığının kabul edildiği hâller şunlardır;

hâkimin, davada iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması; davada iki taraftan birine veya üçüncü kişiye, kanunen gerekmediği hâlde, görüşünü açıklamış olması; davada tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması; davanın, dördüncü derece de dahil yansoy hısımlarına ait olması, dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunma-sı. Ret talebinin kabulü halinde, ret sebebinin doğduğu tarihten itibaren reddedilen hâkimce yapılmış olan ve ret talebinde bulunan tarafça itiraz edilen esasa etkili işlemler, davaya daha sonra bakacak hâkim tarafından iptal edilir.

4

Kendimizi Sınayalım

1. Adlî ve idarî yargıda hâkimlik mesleğini düzenle-yen temel kanun aşağıdakilerden hangisidir?

a. 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu b. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu c. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri

İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Gö-rev ve Yetkileri Hakkında Kanun

d. 657 sayılı Devlet Memurları e. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu

2. Mahkemede yapılacak bütün işlemlerde hazır bu-lunmak, tahkikat ve yargılama işlemlerinin icrasıyla iki tarafın ve diğer ilgililerin sözlü açıklamalarını hâkimin dikte ettirmesiyle tutanağa geçirmek ve gerektiğinde dava dosyasını incelemek için hâkime vermek gibi gö-revler aşağıdakilerden hangisine aittir?

3. Aşağıdakilerden hangisi, hâkimin bağımsızlığını gerçekleştirmek amacına yönelik anayasal düzenleme-lerden biri değildir?

a. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.

b. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde, yargı yetkisinin kullanılması ile il-gili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir açıklamada bulunulamaz.

c. Hâkimler, kanunda belirtilenlerden başka resmî ve özel hiçbir görev alamazlar.

d. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahke-me kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle de-ğiştiremez ve bunların yerine getirilmesini ge-ciktiremez.

e. Hâkimler kendilerine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili oldukları davala-ra bakamazlar, tadavala-raflar talep etmese dahi bu tür davalardan çekilmek zorundadırlar.

4. Aşağıdakilerden hangisi Anayasa düzenlenen hâkimlik teminatlarından biri değildir?

a. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde, yargı yetkisinin kullanılması ile il-gili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir açıklamada bulunulamaz.

b. Hâkimler, kendileri istemedikçe, Anayasada be-lirtilen yaştan önce emekliye sevkedilemezler.

c. Hâkimler, bir mahkemenin veya kadronun

c. Hâkimler, bir mahkemenin veya kadronun