• Sonuç bulunamadı

İngiliz karşıtı silahlı güçlere silah ve mühimmat yardımı yapılmıştır. Buna karşılık olarak İngiliz

B. İnsani Amaçlı Askeri Müdahale 210

İnsani müdahale, daha doğru tanımıyla insani amaçlı askeri müdahale, bir devletin kendi vatandaşlarına karşı gerçekleştirdiği bariz ve yaygın insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmaya yönelik olarak diğer devlet veya devletlerce, ya da uluslararası örgütlerce düzenlenen askeri müdahale olarak tanımlanabilir.211 Uluslararası hukukun, devletlerin egemenliği esasına dayandığı tartışmadan uzaktır. Ancak, egemenliğin uluslararası hukukun varış noktası değil, başlangıç noktası olduğu unutulmamalıdır. Bu noktadan hareketle bazı ilke ve kurallar, egemenliği sınırlayıcı özellik gösterebilmektedir. Günümüzde uluslararası düzeyde oluşturulmuş ve asgari düzeyde standartları belirlenmiş insan haklarına ilişkin emredici normların varlığı iddiası, egemenliği, uluslararası hukukun sınırları içinde yerleştirmektedir.212 İnsan hakları konusundaki uluslararası gelişmeler karşısında “içişlerine karışmama” ilkesinin gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Birçok devlet, ulusal yetki itirazının uluslararası hukukun jus cogens niteliğinde olan ilkelerinden doğan yükümlülüklerin ihlali durumunda ileri sürülemeyeceğini belirtmiştir. Bu bağlamda insan haklarına, ırk ayrımına ve insan onuruna yönelen saldırıların jus cogens ilkelerle bağdaşmayan ihlaller olduğu görüşü ileri sürülmüştür. Bu görüşü savunanlara göre, eğer bir devlet kendi vatandaşlarına temel insan haklarını reddedecek ve insanlığın vicdanını sarsacak biçimde davranırsa, bu konu onun iç işi olmaktan çıkar. BM Şartı md. 2/7’de yer alan

210 BM Güvenlik Konseyi’nce yetkilendirilen insani müdahalenin hali hazırda V numaralı alt bölüm (BM Güvenlik Konseyi’nce Barış ve Güvenliğin Sağlanması) kapsamına dahil olması sebebiyle; bu bölümde BMGK yetkilendirmesi olmaksızın yapılan insani amaçlı müdahaleler temel alınmaktadır.

211 Jack DONNELLY, Teoride ve Uygulamada Evrensel İnsan Hakları, Ankara, Yetkin Yayıncılık, 1989, s. 274.

212 Oktay UYGUN, “Küreselleşme ve Değişen Egemenlik Anlayışının Sosyal Haklara Etkisi”,

karışmama ilkesinden söz edemez. İnsani nedenlerle yapılacak müdahaleler de meşruluk kazanır.213

İnsani müdahale nedeniyle kuvvet kullanımının başlıca dayanakları arasında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan yaşama hakkı, hürriyet ve kişi güvenliği, kimsenin işkenceye, acımasız ve insanlığa aykırı davranışlara tabi tutulmaması gibi temel insan hakları öne sürülmektedir. Daha kapsamlı bir tanım yapmak gerekirse; İnsani müdahale; herhangi bir devlet tarafından insan haklarının ve/veya uluslararası insani hukuk kurallarının ağır ve yaygın biçimde ihlal edilmesini önlemek veya devlet otoritesinin ortadan kalkması nedeniyle ortaya çıkan insani nitelikli krizleri engellemek amacıyla, bu ihlal ve krizde sorumluluğu bulunan devletten izin almadan bu devlete karşı, bir başka devlet ya da devletler topluluğunun kuvvet kullanımında bulunmasıdır.214

Günümüzde desteğinin artmasına rağmen, BM Şartı’nın kuvvet kullanımını yasaklayan hükümleriyle insani müdahale bağdaşmamakta ve kötüye kullanma (suiistimal) riski bulunması nedeniyle kavram meşruiyet kazanamamaktadır. BM Şartı’nın amaçları arasındaki hiyerarşiye bakarak yapılan değerlendirmede, insan haklarını tesis etmek için bile olsa kuvvet kullanılmasının en temel amaç olan uluslararası barış ve güvenliği koruma amacına ters düşmesinden dolayı insani müdahalenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.215 İnsan haklarını da içeren bir belge olan BM Şartı, insani nedenlerle bir devletin bir başka devlete yapacağı müdahaleleri meşru gösterecek her hangi bir hüküm barındırmamaktadır. İnsani müdahalenin bir yapılageliş kuralı olduğunu iddia etmek de kolay görünmemektedir.

213 KESKİN, (1998), s. 125.

214 TÜRKMEN, (2006), s. 24.

Buna rağmen, bazı yazarlara göre, kendi halkına karşı soykırım ve/veya sistematik işkence uygulayan devletlere karşı insani nedenlerle müdahale meşru kabul edilmelidir.216

İnsani müdahaleye ilişkin en güncel ve popüler örnek olan NATO’nun Kosova müdahalesinden sonra, kavram çokça tartışılmaya başlamıştır. NATO, Kosova müdahalesini insani gerekçelerle gerçekleştirdiğini ileri sürmüştür. Fakat NATO’ya Yugoslavya’ya karşı müdahalede bulunması için Güvenlik Konseyi izin vermemiştir.217 İnsani müdahale de temel sorun; temel insan haklarına saygı ile devletlerin egemenlik hakları arasında bir dengenin kurulamamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca insani müdahale bahane edilerek güçlü devletlerin zayıfları ezebilme ihtimali, uluslararası toplumun konuya şüpheyle yaklaşmasına sebep olmaktadır. Bu sorunlar aşılmaz ise uluslararası kamuoyunun insan haklarının korunmasına olan güveni azalacak ve insan haklrının korunması reel politiğe kurban edilmiş olacaktır.218

BM, uluslararası toplumda devletlerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulmuş bir uluslararası düzen oluşturma çabası taşımaktadır. Nitekim BM Antlaşmasının 2. maddesinin 1. fıkrasında BM’nin devletlerin egemen eşitliği üzerine kurulduğu belirtilmektedir.219 Ayrıca BM Antlaşmasının 2. maddesinin 7. fıkrası devletlerin iç işlerine karışmayı yasaklarken, 2. maddesinin 4. fıkrası da kuvvet kullanmayı yasaklamaktadır. Dolayısıyla insani gerekçelerle de olsa BM izni olmadan kuvvet

216 ARAL, (1999), s. 81,82.

217 Mark A DRUMBL, “Self - Defence and the Use of Force: Breaking the Rule, or Both?”,

International Studies Perspectives, Sayı: 4, (2003), s. 427.

218 Noam CHOMSKY, Yeni Askeri Hümanizm, (Çev. Faruk Aydın), İstanbul, Pınar Yayınları, 2002, s. 79.

kullanan bir devlet kuvvet kullanma yasağını ihlal etmiş olur. Yani mevcut uluslararası hukuk rejimi, insani amaçlarla bir devletin kuvvet kullanıp bir diğer devletin rejimini değiştirmesine müsaade etmemektedir.220

Nitekim, Uluslararası Adalet Divanı, Nikaragua-ABD uyuşmazlığına ilişkin vermiş olduğu 27 Haziran 1986 tarihli kararında, bir devletin baskı altındaki insanların korunması amacıyla diğer bir devlete müdahalede bulunmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu tespit etmiştir. Uluslararası barış ve güvenliği sağlamaya yönelik mekanizmalar ise antlaşmanın VII. bölümünde düzenlenmiştir. Fakat BM sisteminde, insan hakları ihlallerini kuvvet kullanarak durdurmaya yönelik bir mekanizma yoktur.221 Ancak Güvenlik Konseyi’nin ilgili devletteki insan hakları ihlallerinin uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğine dair karar alması durumunda BMGK yetkilendirmesi ile müdahale edilebilmekte ancak bu durum, tezin V. alt bölümün konusuna girmektedir. BM’nin yaptığı müdahalelerde temel amaç uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması olsa da, özellikle 1991 yılından itibaren Güvenlik Konseyi, operasyonlarını insani sebeplere ve insan hakları temellerine dayandırmaya başlamıştır. Bununla ilgili ilk örnek BM Güvenlik Konseyinin 1991 Körfez Krizi sırasında almış olduğu, 5 Nisan 1991 tarihli ve 688 sayılı karardır. Güvenlik Konseyi bu kararla ilk kez insani sebepleri barışın tehdit edildiğine yönelik temel olarak almıştır. Daha sonra Somali, Ruanda ve Eski Yugoslavya’da meydana gelen olaylarda “sivil halkın güvenliğine, insani krizin boyutlarına, iç siyasi baskılara

220 DRUMBL, s. 426.

221 Simons C. PENELOPE, “Humanitarian Intervention”, 16.ll.2004, [http://www.ploughshare.ca/ content/working%20PAPERS/].

veya sistematik temel hak ihlallerine” atıfta bulunarak, bunlara ilişkin almış olduğu zorlama tedbirlerini BM Antlaşması VII. bölümüne dayandırmıştır.222

Güçlü devletlerin insani müdahaleyi dış politika aracı olara kullanmaları ve zayıf devletlere karşı çıkarları için müdahalede bulunma riskine ilişkin olarak; insani müdahale adı altında yapılan uygulamalara bakıldığında ise bazılarında insani kaygılardan çok, müdahalede bulunan devletin, ekonomik ve siyasi menfaatlerine dayandığı görülmektedir. Özellikle Sovyetler Birliği’nin, Macaristan, Çekoslovakya, Polonya ve Afganistan müdahalelerinde kısmen insani sebepler ileri sürmesine ve aynı şekilde ABD’nin Dominik Cumhuriyeti ve Nikaragua’ya müdahalelerinde bunu belirtmiş olmasına rağmen, insani kaygıların çok arka planda kaldığı günümüzde kabul edilmektedir. Kimi insani müdahalelerde; müdahalede bulunulan ülkedeki insan hakları ihlallerinin düzeltilmesi bir tarafa, insan hakları ihlallerinin artığı dahi söylenebilir.223

İnsani müdahale ile ilgili uygulamaları göz önüne alan görüşler, insani müdahalenin genel bir uluslararası hukuk normuyla yaptırıma bağlanmasından yana değildir. Olumsuz deneyimlerin ortaya koyduğu güçlü kanıtlar, ahlaki çekiciliği ne olursa olsun insani müdahalenin uygulamada, güçlü devletlerin zayıflara karşı kendi çıkarlarını korumaya yönelik yeni araç olabileceğini göstermektedir”.224 Ancak; Somali, Ruanda, Bosna ve Kosova’daki insani felaketler göz önüne alındığında, gözü dönmüş güçlüye karşı korunmaya muhtaç güçsüzlerin yanında olma gereğinin (responsibility to protect) adil ve medeni bir dünyada meşruiyeti mutlaktır. Diğer bir

222 Ayhan DÖNER, İnsan Haklarının Uluslararası Alanda Korunması ve Avrupa Sistemi, Ankara , Seçkin Yayınları, 2003, s. 74,75.

223 DÖNER, (2003), s. 71.

deyişle bu insani trajediyi seyretmeyi salık veren kurallar, hukuk kuralları olmamalıdır. Ayrıca, BM Reform Projesi kapsamında bu kavramın yeniden ele alınacağı ve düzenlenmeye çalışılacağı gerçeği de dikkate alınırsa kavramın evrim sürecinin devam ettiği söylenebilir.225

İKİNCİ BÖLÜM

ABD GÜVENLİK ve DIŞ POLİTİKASI

I. SOĞUK SAVAŞ SONRASI ABD GÜVENLİK VE DIŞ POLİTİKASI

Tezde, 11 Eylül sonrası ABD güvenlik ve dış politikası ayrı alt bölümlerde incelenmiş olmasına rağmen, bu bölümde 1990-2001 arası ABD güvenlik ve dış politikası incelenecektir. 1990 sonrası dönemde 45 yıllık soğuk savaş deneyiminden sonra tüm dünya alışık olmadığı bir “yeni dünya düzeni”nin siyasal atmosferine girmiş, ABD tek süper güç kalmanın getirdiği güven artışı ve şaşkınlığı birlikte yaşayarak yeni dönem için stratejiler belirlemeye çalışmıştır. Buna karşılık, soğuk savaş sonrası sürecin, ABD açısından esasında çok fazla farklılık arz etmediğini savunan Joseph Nye’a göre, ABD her ne kadar süper bir güç olarak nitelendirilse de, küresel hedeflerine ulaşması için tek başına hareket etmesi mümkün değildi ve her zaman müttefiklere gereksinim duymaktaydı.226 Bu çerçevede Nye, uluslararası politikada karşılıklı bağımlılığın çok büyük önem arz ettiğini belirterek, ABD’nin her zaman uluslararası toplumu ilgilendiren konularda önderlik yapmaya devam edeceğini ifade etmiştir.227

Küreselleşme, soğuk savaş süresince ABD’nin başını çektiği bloğun yürüttüğü bir politik anlayış olup, soğuk savaşı takiben, çok daha yoğun ve net bir

226 Joseph NYE, “U.S. Security Policy: Challenges for the 21st Century”, U.S. Foreign Policy

Agenda, 16.02.2007, [ http: //uninfo.state.gov/ journals/itps/ 0798/ijpe/pj38nye.htm].

227 Joseph NYE, Amerikan Gücünün Paradoksu, Gürok Koca (Çev.), İstanbul, Literatür Yayınları, 2001, s. 110-112.

şekilde devamlılık arz etmiştir. Bir başka ifadeyle küreselleşme, “Soğuk savaş sonrası dünyanın imarında kilit rol oynayan faktör” niteliği taşımaktadır.228