• Sonuç bulunamadı

BM Güvenlik Konseyi 1368 ve 1373 Sayılı Kararları

olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen

B. BM Güvenlik Konseyi 1368 ve 1373 Sayılı Kararları

12 Eylül 2001 tarihinde alınan 1368 sayılı kararda Güvenlik Konseyi, BM Antlaşmasının 39. maddesinin kendisine verdiği yetkiyi kullanıp, New York ve Washington’a yapılan bu terörist saldırıları kınayarak, bu saldırıların barış ve güvenliğe tehdit oluşturduğu tespitini yapmıştır. Ayrıca Güvenlik Konseyi kararda “silahlı saldırı” olarak tanımlamadığı terör saldırısına karşı devletlerin doğal meşru müdafaa hakkını da teyit etmiştir. Bu durumda Güvenlik Konseyi silahlı saldırı olarak tanımlamadığı bir saldırıya karşı meşru müdafaa hakkını teyit ederek uluslararası hukukta ciddi bir karmaşaya neden olmuştur. Güvenlik Konseyi kararları

408 “Taliban Esirleri”, Cumhuriyet Gazetesi, 26.01.2002, s. 2

409 Sedat LAÇİNER, “ABD’nin Yaptığı 3 Ölümcül Hata”, 09.11.2006, [http://www.usakgundem.com/ yazarlar.php?id=488&type=3].

bağlayıcı ve hukuk yapıcı olduğundan meşru müdafaa kavramı temelinden değişmiştir. Güvenlik Konseyi “barışa tehdit” tanımlamasından sonra 41. ve 42. madde uyarınca tedbirler alma yoluna gitmek yerine (askeri tedbirler uygulanması için, antlaşmanın 7. bölümü uyarınca yetkilendirme yapmak) yalnızca meşru müdafaa hakkından bahsetmesinin zımni bir yetkilendirme olup olmadığı tartışılmaktadır. Güvenlik Konseyi; meşru müdafaaya ilişkin şartlar oluşmamışken, meşru müdafaa hakkını “silahlı saldırı” tespiti yapmadan tanıması sonucu, pozitif uluslararası hukuka aykırı ve aynı zamanda pozitif uluslararası hukuku değiştiren bir karar almıştır.

Tezin de incelediği temel konulardan biri olan; BMGK kararlarının uluslararası hukuktaki statüsünün doğru konumlandırılması, bu kararların yarattığı sonuçların değerlendirilmesi için şarttır. BMGK kararları; olması gerektiği üzere, “yasama metni” (legistative acts) kabul edildiğinde, bu kararların yeni bir uluslararası hukuk yarattığı gerçeği ortaya çıkacak, tersine kararlar “yürütme kararı” (executive edicts) kabul edildiğinde uluslararası hukukta yarattığı etki o kadarda geri dönülmez olmayacaktır.410 İlk durumda BMGK’nın mevcut uluslararası hukuktaki “meşru müdafaa” hakkının kulanım eşiğini geri dönülemez bir şekilde değiştirdiği ortaya çıkacaktır. İkinci durumda ise BMGK’nın mevcut olaya özgü olarak uluslararası hukuk kurallarını yanlış yorumlaması sonucunda, hukuka aykırı bir karar verdiği söylenebilecek ve bu münferit hatalı kararın hukuku değiştirdiğinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Birinci görüşün (yasama metni olduğu) devrimselliği, ABD müdahaleciliğinin BM sistemi ve dolayısıyla uluslararası hukuk üzerindeki etkisinin incelenmesi gerekliliğini arttırmaktadır.

410 John YOO, “International Law and the War in Iraq”, American Journal of International Law,

Güvenlik Konseyi kararda yapılan tespitin dışında, BM Antlaşması hükümlerine ilişkin bir yetkilendirmede (md. 41,42 uyarınca) bulunmamıştır. 1368 sayılı kararında BM Güvenlik Konseyi, BM üyelerini uluslararası toplumda terörizmin sindirilmesi ve önlenmesi amacıyla artan oranda işbirliği ve tam bir uygulamayı içeren 19 Ekim 1999 tarihinde Güvenlik Konseyi’nin 1269 sayılı kararı gereğince kabul edilen sözleşmenin kabulüne davet etmiştir. 29 Eylül 2001’de Güvenlik Konseyi, uluslararası terörizmle savaşa yönelik olarak 1373 sayılı kararı almıştır. Bu karar uyarınca Güvenlik Konseyi, bütün devletlerden terörizmin finansmanının engellenmesini istemiştir. 1373 sayılı karar, devletlere terörizmle mücadelede işbirliği yapma çağrısında bulunmaktadır. Karar, devletleri 9 Aralık 1999 tarihli “Terörizmin Finansmanı ile Mücadele Uluslararası Sözleşmesi” hükümlerini barındırmakta ve terörizm alanında varolan uluslararası sözleşme ve protokollere taraf olmaya davet etmektedir. Kararda, devletlerin terörizmle mücadele konusunda almaları gereken önlemler ayrıntılı şekilde sıralanmıştır.411

1373 sayılı karar, 1368 sayılı kararda da kabul edilen meşru müdafaa hakkını tekrarlayarak, terör eylemlerinin uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturduğunu belirtmektedir. Ancak 1373 sayılı kararda da, 11 Eylül saldırılarına karşı devletlerin askeri güç kullanabileceklerine ilişkin hiçbir ifade bulunmamaktadır. BM Antlaşması’nın temel felsefesi, yalnızca askeri ve devletler arası kuvvet kullanımının yasaklanmasına değil, bunun yanında temel bir insan hakkı olan yaşam ve güvenlik hakkına saygı ve bu hakkın korunmasını da kapsayan pozitif yada geniş bir barış

411 BM Güvenlik Konseyi Kararı 1373, (2001), [http://www.un.org/documents/sc/res/2001/scres01 .htm].

kavramına dayanmaktadır.412 1373 sayılı kararda da 1368 sayılı kararda olduğu gibi, ABD’nin belli bir devlete veya devletlere karşı meşru müdafaa hakkı kapsamında güç kullanabileceği konusunda hak sahibi olduğuna dair açık bir ifade bulunmamaktadır. BMGK iki kararda da ABD’yi askeri operasyon konusunda BM Ant. md. 42 kapsamında yetkilendirmemiştir.413

1368 ve 1373 sayılı kararlarda Güvenlik Konseyi, barışa yönelik tehdit oluşması için, devlet davranışına veya belirli bir ülke içi eyleme dayanmamaktadır. Güvenlik Konseyi, uluslararası terör eylemlerinin barış için tek başına tehdit oluşturduğundan hareket etmektedir. Bununla, devlet dışı aktörlerin yalnızca bir ülke içinde değil, aynı zamanda uluslararası boyutta da barış için tehdit oluşturabileceği kabul edilmektedir. Güvenlik Konseyi, bu şekilde uluslararası barışın bozulmasını, yalnızca devletsel bağlantıdan ayırmıştır. Bu ayırma, bu tür bir devlet bağlantısının ve yine yalnızca ülkesel egemenliğe dayalı barış anlayışının, uluslararası güvenliğe yönelik yeni tehditler karşısında yetersiz olduğu tecrübesine dayanmaktadır. Yeni ortaya çıkan tehditler, ağırlıklı olarak, yetersiz çaba ya da üstü kapalı müsamaha nedeniyle devletlerce kontrol edilmeyen özel kişi ve örgütlerden kaynaklanmaktadır.414 Öte yandan devletsel güç tekeli, bu tür bireysel güç kullanımı karşısında ancak sınırlı bir koruma sağlayabilmektedir. Güvenlik Konseyi’nin 1368 ve 1373 sayılı kararlardaki tutumu,415 artık geleneksel uluslararası güvenlik konseptinin terk edildiğini ve uluslararası barışı koruma hukukunun esnek bir biçimde yeni gelişmelere uyarlandığını göstermektedir.

412 Markus KRAJEWSKI, ve Osman CAN, “ABD’de Terör Saldırısı ve Afganistan’a Karşı Savaş, Uluslararası Hukuk Hangi Yanıtları Verir?”, 3.11.2001, [http://eakademi.org/ makaleler/ocan-3.htm,]

413 A. ÖZKAN, s.249.

414 KRAJEWSKI, CAN, a.g.k.

415 BM Güvenlik Konseyi Kararı 1368, 1373, (2001), [http://www.un.org/documents/sc/res/ 2001/ scres01.htm].

Belirtilmelidir ki 11 Eylül saldırılarının BMGK kararlarında “silahlı saldırı” denmeden “silahlı saldırı” olarak sayılmasında, El-Kaide Örgütü’nün daha önce 1993’te Dünya Ticaret Merkezi’nde, 1998’de Nairobi ve Kenya’da, 2000’de Yemen’de gerçekleştirdiği saldırıların sonucunda saldırılarına devam edeceği düşüncesi etkili olmuştur. 11 Eylül saldırılarını takiben; ABD ve birkaç Avrupa ülkesinde gerçekleştirilmek üzere daha fazla saldırının planlanmakta olduğunu itiraf eden kişiler yakalanmış; “Sonsuz Özgürlük Harekatı” başladıktan sonra da Afganistan’da, El Kaide Örgütü tarafından ABD’ye yönelik yeni saldırıların tasarlandığını teyit eden belgeler ele geçirilmiştir.416

1373 sayılı karar, Güvenlik Konseyi’nin, bu kararın uygulanması için gerekli olan her türlü tedbiri alacağını belirtmesiyle sona ermektedir. Bu tür bir ifade, BM Güvenlik Konseyi’nin Kuveyt’in Irak tarafından işgali esnasında, 1990 yılında aldığı 678 sayılı kararını hatırlatmaktadır. Ancak 678 sayılı kararında Güvenlik Konseyi, barışın tesisi için kuvvet kullanımı dahil her türlü önlemi alma yetkisini devletlere verirken, 1373 sayılı kararda böyle bir yetkilendirme yoktur. Güvenlik Konseyi’nin 678 ve 1373 sayılı kararları arasındaki fark şudur ki; Kuveyt ile ilgili ifadenin muhatabı üye devletler iken, son kararda, Güvenlik Konseyi, kendi kararlılığından bahsetmektedir.417

Güvenlik Konseyi’nin 1368 ve 1373 sayılı kararlarında, terörizmle mücadelede askeri güç kullanılabileceği yönünde hiçbir açık hüküm bulunmamaktadır. Kararlarda devletlere verilen bir yetki de söz konusu değildir.

416 Mustafa SONGÜR,“Uluslararası Terörizme Karşı Meşru Savunma Hakkı Temelinde Kuvvet Kullanımı ve 11 Eylül Saldırıları”, Tezsiz Yüksek Lisans Dönem Projesi, Ankara Üniversitesi Siyasal

Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Ankara, 2007, s. 50.

417 Frederic L. KIRGIS, “Terrorist Attacks on the World Trade Center and the Pentagon”, ASIL

Ancak 1373 sayılı kararda, her uluslararası terör eyleminin dünya barışı ve güvenliğine tehdit oluşturduğu belirtilmiştir. Bu husus, 11 Eylül’de ABD’de gerçekleştirilen saldırılardan daha hafif nitelikteki terörist saldırıların da uluslararası işbirliği konusu olacağını göstermektedir.418 Her iki kararda da, 11 Eylül terörist saldırıları sonrasında, ABD’nin doğal meşru müdafaa hakkı, teyit edilmektedir. Bu bağlamda, Afganistan örneğinde meşru müdafaa kapsamında alınan önlemlerin askeri güce dayalı olmayacağına ilişkin bir saptama da olmadığına göre, askeri müdahale için zımnen onay gerçekleştiği ileri sürülmektedir. Ancak terörist saldırılara karşı meşru müdafaa hakkının terörü barındıran ülkeye (Afganistan) saldırmayı kapsadığını söylemek zordur. Akla gelen terör örgütüne karşı bu hakkın tanınmış olmasıdır bu da akla meşru müdafaa hakkının ülke dışı süjeleri kapsayıp kapsamadığı sorusunu getirecektir. Askeri harekat sürerken de, BM tarafından kuvvet kullanımı aleyhinde bir görüş ya da kınama gerçekleşmemiştir. Sonuç olarak, BM Güvenlik Konseyi kararlarına göre, ABD’ye Afganistan’da askeri kuvvet kullanma anlamında bir yetki verilmese de bu konudaki “bilinçli” belirsizlik, Afganistan Müdahalesine mutlak hukukilik kazandırmasa dahi uluslararası toplumda meşruiyet kazandırmıştır.

Kararlardaki bir diğer BM sistemine aykırı durum ise; bir devlet meşru müdafaa hakkını BM Ant. 51. maddede “güvenlik Konseyi gerekli önlemleri

alıncaya kadar” ifadesiyle gayet açık bir şekilde ifade edildiği üzere, sınırlı bir süre

kullanabilmektedir. Bunun aksine 1373 sayılı BMGK kararıyla varlığı saldırılar ile BMGK alınana kadar sürmüş olması gereken hak, BMGK ile yani aslında sona

ermesi gereken zamanda, teyit edilmiştir.419 BMGK’nin bu kararları, ABD dışındaki diğer devletlerin de bundan sonra terörist eylemlere karşı kuvvet kullanımını içeren tedbirler almalarının önünü açmıştır.