• Sonuç bulunamadı

GRAFİKLER LİSTESİ

1.3. Tip Kavramı ve Kişilik Kuramları

1.3.3. İnsancıl (Hümanist) Kuramlar

Üçüncü grup ise, Maslow, Rogers, Kelly, Binswanger, Berkley ve Frankl'in çalışmaları gibi, insancıl yaklaşım olarak adlandırılan teorilerdir. Psikologların, mevcut durumsal şartlar ve bireylerin karakter özellikleri arasındaki etkileşim fikri ve insanın dışsal güçlerin etkisiyle hareket etme zorunluluğu fikri, diğer bazı psikologların olumsuz tepkilerine neden olmuş ve yeni bir kişilik oluşumu düşüncesinin doğmasına neden olmuştur. Bu düşünceye göre davranış ancak, bireyin ve diğer insanların dünyayı nasıl algıladıkları ve düşündüklerine bağlı olarak şekilenmektedir. İnsancıl yaklaşımcılar, insanların kişilik yapılarının dünyayı onların gözüyle görmekle anlaşılabileceğini ileri sürmüşlerdir. İnsancıl kişilik kuramcılarından burada yalnız Abraham H. Maslow ve Carl Rogers’tan kısaca söz edilecektir.

1.3.3.1. Abraham H. Maslow: Kendini Gerçekleştirme Kuramı

Maslow’un kuramında benlik bilinci önemli bir yer tutar. (Daha sonra Maslow’un kuramı ayrıca iş tatmini bölümünde işlenecektir) Güdüler basamaklı bir yapı gösterir. Bireyler alt basamaktaki ihtiyaçları giderir gidermez üst aşamadaki güdüleri doyurmaya yönelir. Kendini gerçekleştirme, çoğu insan için bir anlık bir yaşantıdır. Bazı insanlar uzun zaman bu anı yaşayabilirler.

Maslow’un kendini gerçekleştirmiş bir kişide gördüğü özellikler şunlardır: ● Gerçeğin bilinen ve bilinmeyen yönlerini doğru olarak algılar,

● Gerçeği, kendini ve başkalarını olduğu gibi kabul eder,

● Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir,

● Kendiliğinden hareket eder, ● Yaratıcı bir biçimde davranabilir, ● Kendine ve yaşama gülebilir, ● İnsanlığa değer verir,

● Son derece yakın birkaç dostu vardır,

● Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir, ● Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğun farkındadır,

● Dürüsttür,

● Çevresinin farkındadır. Sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener, ● Savunucu değildir.

Maslow’un yaklaşımı da kendilik kavramına dayanır. “Kendini gerçekleştirme”, Maslow’a göre, bir kimsenin yeteneklerinin tam ve yaratıcı bir biçimde, sevinçle kullanması demektir. Bunu başaran kimseler, genellikle hayatı olduğu gibi gören, az duygusal fakat daha çok nesnel, ümit ve korkulara kendini daha az kaptıran, savunma mekanizmalarını daha az kullanan kişilerdir. Yaratıcılık, kendiliğindendir. Cesaret ve sıkı çalışma, kendini gerçekleştiren kişilerin ortak özellikleridir (Aytaç, 2004: 260).

Maslow, tüm çalışmalarını, bazı insanların neden başarılı olduklarını, diğerlerinin ise neden bu başarıyı sağlayamadıklarını merak ederek sürdürmüş, incelemelerini sağlıklı kimseler üzerinde yapmıştır. Psikolojik yönden sağlıklı kişileri, bağımsız, kendini kabul eden, kendisiyle barışık kişiler olarak tanımlamıştır. Maslow kendini gerçekleştiren kişilerin, acı, üzüntü ve düş kırıklıklarına rağmen yaşamaktan derin bir haz aldıklarını görmüştür. Ayrıca bu kimselerin sevme ve sevilmede yeterli olduklarını ifade etmiştir. Ona göre, psikolojik uyumsuzluklar, bazı temel ihtiyaçlardan yoksun olmaktan kaynaklanır. Bunların bir bölümü açlık, susuzluk, giyinme, barınma ve uyku gibi temel fizyolojik ihtiyaçlardır. Bunlardan yoksun olmak, hastalıklara yol açar. Ruhsal sağlık için ise, bazı psikolojik ihtiyaçların tatmin edilmesi zorunludur. Bunlar güvenlik, sevgi ve ait olma ihtiyacı ile kendilik değeri ve saygısıdır. Bunlara ek olarak, her birey yeteneklerini geliştirme ihtiyacına da sahiptir. İhtiyaçlar, insanları motive etme faaliyetlerinin merkezinde yer alırlar. Bu konuda temel gerçek, insanların ancak ihtiyaçlarının karşılanması suretiyle motive edilebilmeleridir (Aytaç, 2004: 261).

Maslow, güdüleri mertebeli bir yapı içinde görür. İnsanların alt basamaktaki gereksinimleri giderildikçe üst basamaklara ulaşılacağından söz eder. En sonunda bireyin ulaşacağı en yüksek yer kendini gerçekleştirme noktasıdır. Maslow’un bu görüşleri, motivasyon kuramlarına da öncülük etmiştir (Aytaç, 2004: 261).

1.3.3.2. Carl R. Rogers: Birey Merkezli Yaklaşım

Bireyin doğasına iyimser bakan psikologların başında gelir. Roger’a göre birey,

● Özgürdür, kendisi için ve kendi başına kararlar verebilir, ● Mantıklıdır, doğruyu ve yanlışı en iyi biçimde değerlendirir, ● Benlik ve kişilik bütünlüğüne sahiptir,

● Hem biyolojik yapısı hem de çevre tarafından etkilenir, ● Değişme yeteneğine sahiptir,

● Kendi dünyasını gerçek olarak görür, ● İç odaklarının etkisinde davranır.

Roger benlik bilincine önem verir. Bir bireyin benlik bilinci onun kendisiyle ilgili düşüncelerini, algılamalarını ve kanaatlarını içerir. Benlik bilinci bizim kendimizi nasıl gördüğümüzü özetler. Olumlu bir benlik bilinci geliştirebilmemiz için koşulsuz sevgi içinde yetişmemiz gerekir.

Koşulsuz sevgi, birey ne yaparsa yapsın, onun sevgi ve saygıya layık olduğunu kabul eden anlayışın ürünüdür. Koşulsuz sevgi içinde büyüyen kişilerin benlik anlayışları güçlü ve olumludur. Bireyin gösterdiği davranışla benlik bilinci arasında bir farklılık varsa o zaman kaygı ortaya çıkar. Farklılık ne kadar büyükse, kaygı da o kadar kuvvetli olur. Roger, bireyin kendini aldatmaya başlamasıyla kaygı düzeyinin artacağını ve zamanla bireyin bilincinin temelinden sarsılacağını söyler.

Rogers’in geliştirdiği “Fenomenolojik Benlik Kuramına” göre, her birey kendisinin merkez olduğu bir evrende yaşar. Herkesi etkileyen kesin gerçekler yoktur. Herkesin kendisine özgü gerçek olan olguları vardır. Bireyler çevrelerini nasıl algılıyorlarsa ona göre davranırlar. Algılanan çevre birey için gerçek çevredir. Herkes için gerçek “kendine özgüdür”. Bireylerin birbirinden farklı tepkiler göstermeleri, çevrelerini farklı olarak algılamaları ve farklı yorumlamaları, farklı kişilik ve benlik sahibi olmalarındandır (Aytaç, 2004: 258).