• Sonuç bulunamadı

Batı Avrupa’da 9, 10 ve 11’inci yüzyıllar boyunca haydutluk faaliyetlerini sürdürmüş olan Vikinglerin eylemleri, denizi yalnızca ulaşım olarak kullanmaları, karada yağma ve soygun yapmaları nedeniyle uluslararası hukuktaki deniz haydutluğu tanımına uymamaktadır.46

13’üncü yüzyılda Almanya’da Hansa Birliği Baltık Denizinde ‘‘Likedeelers’’ denilen deniz haydutları ile mücadele etmiş, Prusya’nın da askeri desteğiyle 1400 yılında Baltık denizi haydutlardan temizlenmiş, haydutlar İngiltere’nin güneydoğu sahilleri ile Manş Denizi’ndeki adalara sığınmışlardır.47

330’da İstanbul’u başkent ilan eden Bizans İmparatorluğu Akdeniz’de deniz ticaretinin güvenliğini 11’inci yüzyıla kadar sağladı. Türklerin 1071 Malazgirt zaferinden sonra Akdeniz ve Ege Denizine ulaşması, Norman’ların Sicilya’yı işgali, Venediklilerin Adriyatik adalarını işgali, 1204 tarihinde Haçlıların İstanbul’u ve Bizans donanmasını yakıp yıkması sonucu deniz haydutları Doğu Akdeniz deniz ticaret yollarında gemilere saldırılara başladılar. 13’üncü yüzyılda Girit ve bazı küçük Ege adalarında üslenen deniz haydutları, ‘‘Anaia’’ (Kuşadası), güney Yunanistan’da Monemvasia ve Adriyatik’te Dalmaçya adalarını da barınma merkezleri olarak kullandılar.

1179 yılında 3’üncü Latran Meclisi deniz haydutluğunu aforozla cezalandırılacak bir suç olarak kabul etmiştir. Fakat aforoz yalnızca Hristiyanlar tarafından Hristiyan gemilere karşı haydutluk eylemlerinde gerçekleşecektir. Müslüman gemilerine yapılan

45 Kerem Batır, a.g.e. s.37. 46 Kerem Batır, a.g.e. s.15-16. 47 Kerem Batır, a.g.e. s.17-18.

26

saldırılar kapsam dışı bırakılmıştır. 14’üncü yüzyıldan itibaren bazı İtalyan devletleri de çıkardıkları düzenlemelerle deniz haydutluğunu yasaklamıştır. Fakat yine Müslümanlara karşı yapılan haydutluk faaliyetleri yasak kapsamı dışında bırakılmıştır. 14’üncü yüzyıl başlarında Rodos şövalyeleri denizde nüfuz sahibi oldular ve Rodos deniz haydutluğunun kalesi haline geldi. Türklerin 1458’de fethine kadar Dük Manfred idaresindeki Atina şehri de Katalan deniz haydutlarının merkezi oldu. Bu yüzyılın sonlarında Doğu Akdeniz’de deniz haydutluğu sona ermiş ve faaliyetleri Batı Akdeniz’e kaymaya başlamıştır.48

Tarihte ve özellikle de Ortaçağın sonlarına kadar savaş, uluslararası ilişkilerde çok sık başvurulan bir yöntem niteliğindeydi. Savaşan devletlerin uyrukları arasında da savaşın devam ettiği var sayılan bu dönemde, haklı bir sebep olmaksızın insanların sahip oldukları malları ellerinden almak, sıradan bir davranış olarak kabul edilmekte, fakat bu tür fiilleri gerçekleştiren şahıslar birer hırsız ya da soyguncu şeklinde nitelendirilmemekteydi.49 Bu

anlayışın bir parçası olarak denizcilikle uğraşan milletler, korsanlarla işbirliği yaparak korsanlığı savaş zamanında düşman gemilerine saldırmanın bir yolu olarak kullanma yoluna gitmişlerdir. Günümüzdeki anlamıyla deniz korsanlığının Orta Çağ’ın sonlarına doğru ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Başlangıçta her devlet, diğer devletlerin bayrağını taşıyan gemilere, yabancı tüccarlara ve yüke karşı yapılan saldırıları görmezlikten gelmiştir. Hatta fırsat buldukça bu tür faaliyette bulunanları desteklemiş ve korsanların ele geçirdikleri ganimetten de üstelik pay almıştır. Zamanla korsanların durumu yarı-resmi bir nitelik kazanmış, devletler bir savaş durumunda, düşman ticaret gemilerine saldırarak bu gemileri ele geçirmek ve gemideki yüke el koymak üzere korsanları yetkilendirme yoluna gitmişlerdir. Bu amaçla barış zamanında birer ticaret gemisi olarak faaliyet gösteren ve özel kişilerin idaresinde bulunan gemiler, savaş zamanında bağlı olduğu devletten müsaade belgesi (letter de marque veya commission en course) alarak ticaret gemilerinin zaptı başta olmak üzere, düşman devlet gemilerine yönelik savaşa katılma yetkisine sahip kılınmışlardır. Dolayısıyla müsaade belgeli özel şahıslar tarafından donatılan ve devletler arası savaşın bir parçası haline gelen söz konusu gemiler, belirli bir birliğe ve otoriteye

48 Kerem Batır, a.g.e. s.20.

49Monica Pathak, ‘‘Maritime Violence: Piracy at Sea & Marine Terrorism Today”, Windsor Review Legal and Social., Sayı 65, 2005, s.67.

27

bağlı olarak yaygın bir şekilde düşmana yönelik savaş faaliyetlerine katılmışlardır.50

Örneğin, İngiltere Kraliçesi Elizabeth (1533-1603), İngiliz korsanları Kraliyet Donanmasının bir parçası gibi görmüş ve onlara İspanyolların deniz ticaretine engel olabilmek için hükümet izniyle korsanlık yapma yetkisine sahip kılan belgeyi düzenli bir şekilde vermiştir. Bir anlamda korsanlara yarı resmi bir statü tanınmış ve korsanlar Kraliyet Donanmasının bir parçası gibi sayılmışlardır. İlk kez 1243’de İngiltere Kralı III. Henry tarafından verilen bu belgelerde korsanlar tarafından uyulması gereken kurallara tarihte ilk kez yer verildiği görülmektedir.51

Korsanlık Müsaade Belgesi 1295’de İngiltere Kralı tarafından Bernard Dongresilli’ye de verilmiştir. İngiltere Kralı 3’üncü Edward Yüzyıl Savaşları’nda (1337- 1453) denizcilerin Normandiya sahillerine saldırılar düzenleyip yağmalamalarını teşvik etmiştir. Kral 5’inci Henry Hollanda’nın Leiden şehrinin ve mallarının yağmalanmaları için müsaade belgeleri düzenlemiştir. Eğer korsanlar müsaade belgelerindeki sınırların dışına çıkarlarsa deniz haydutu sayılıyor ve kraliyet İngiltere’de yargılanmalarını sağlıyordu. Kral 7’inci Henry (1457-1509) deniz haydutluğu ile mücadelede bu korsanlardan yararlanmıştır. Bu müsaade belgeleri ile dost devlet donanmalarının korsanlara saldırıları önlenmiş, bir savaş durumunda ise savaş esiri sayılmaları sağlanmıştır.52

Karşılıklı menfaat paylaşımının söz konusu olduğu bu ilişkide, korsanlar sunmuş olduğu hizmete karşılık zapt ettiği gemiler ve yük üzerinden belli bir pay almışlar, henüz bir donanmaya sahip olmayan ya da yeterli bir deniz gücü bulunmayan devletler de deniz savaşı için ihtiyaç duydukları asker ve savaş araçlarını korsanlar sayesinde elde etmişlerdir.53

50 Douglas R. Burgess, “Hostis Humani Generi: Piracy, Terrorism and a New International Law”, U. Miami Int’l & Comp. L. Rev., Sayı 13, 2006,s.307.

51 Douglas R. Burgess, a.g.e. s.308; Michael Bahar, “Attaining Optimal Deterrence at Sea: A Legal and Strategic Theory for Naval Anti-Piracy Operations”, Vand. J. Transna’l L., Sayı 40. 2007,s.12.

52 Kerem Batır, a.g.e. s.20-21.

28

Bu yüzyıllarda Güneydoğu Asya’da deniz haydutluğu faaliyetleri artan bir şekilde yaşanmaktaydı. Çin’de 13-14’üncü yüzyılda Ming hanedanlığı zamanında İmparatorluk savaş lordları işgal ve idamla tehdit ederek deniz haydutluğundan vazgeçirmeye çalışmışlardır. Deniz ticareti Çin için altın çağını yaşarken deniz haydutluğu da tırmanmıştır. Çin hükümeti yerel yöneticilere deniz haydutluğuna müsaade edilmemesi ve mücadele için ödeme yapmışlar ve bu yöntem beş yüzyıl kadar daha devam etmiştir.54