• Sonuç bulunamadı

İmar Kirliliğinin Ceza Hukuku ile Korunmasının Gerekliliği Sorunu

2.2 Çevrenin Korunmasında Ceza Hukukunun Fonksiyonu

2.2.3 İmar Kirliliğinin Ceza Hukuku ile Korunmasının Gerekliliği Sorunu

İmar mevzuatına aykırılıklar bazı hukuk sistemlerinde suç olarak düzenlenmiş olup, failine hapis cezası verilmektedir. İspanya’da 2011 yılında yürürlüğe giren Ceza Kanunu’nda ve Türkiye’de 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda imar kirliliğine neden olma suç olarak düzenlenmiştir. Bazı hukuk sistemlerinde ise, imar mevzuatına aykırılıklar ceza hukuku dışına çıkarılmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun büyük ölçüde etkilendiği Almanya’da, imar mevzuatına aykırılıklar BauGB m. 213’te kabahat olarak düzenlenmiştir. Her bir eyalet kendi imar planlamasını yapma ve bu konuyu düzenleme yetkisine sahiptir. Benzer şekilde Amerika Birleşik Devletleri eyaletlerinin birçoğunda bu fiiller kabahat olarak düzenlenmiştir700. Örneğin Los Angeles İmar Yönetmeliği’nde imar mevzuatına aykırılık halinde önce kişiye idari para cezası ile birlikte mevzuata uyma ihtarı çekilmektedir. Yerine getirilmediği takdirde aşamalı olarak önce medeni hukuk yaptırımları yoluyla ve en son olarak da ceza hukuku yaptırımları vasıtasıyla failin hukuki veya cezai sorumluluğuna aşamalı olarak gidilmektedir. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere imar

Technikrecht, (Hrsg. Breuer/Kloepfer/Marburger/Schröder), Werner Verlag, Düsseldorf, 1990, s.35-70, (Kloepfer, Umweltschutz als), s.36.

697 Kloepfer, Umweltschutz als, s.36. 698 Kloepfer, Umweltschutz als, s.40.

699 Durmuş Ali Bal, Çevre ile İlgili Yeni Yaklaşımlar, in. Çevre Bilimi, 4. Bs., Anı Yayıncılık, Ankara, 2009,

(Ed. Mustafa Aydoğdu/Kudret Gezer), s.184-208, s.185.

düzeni ceza hukukuna başvurmaksızın da korunabilmektedir. Ancak ülkemizin imar kirliliği ile mücadelesinin tarihi seyrine baktığımız zaman aynı sonuca ulaşamamaktayız.

Mevzuatımızda imar düzenine aykırılık bakımından ikili bir ayrıma gidilmiştir701 . Bu ayrıma göre İmar Kanunu m. 42’de ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan faaliyet nedeniyle faile idari para cezası kesilmektedir. İnceleme konumuzu teşkil eden TCK m. 184’e göre de ruhsat alınmaksızın veya ruhsata aykırı olarak bina yapılması, ruhsatsız olarak başlanan inşaatların şantiyelerine alt yapı hizmetlerine müsaade edilmesi ve ruhsatsız olarak sınai faaliyete müsaade edilmesi suç olarak düzenlenmiş ve karşılığında hapis cezası öngörülmüştür.

İmar planlaması ile çevrenin korunması arasında bir ilişki olduğu açıktır702. Özellikle mülkiyet hakkının kullanılmasının sınırlandırılması şeklinde karşımıza çıkan, bireylerin nerede ve hangi büyüklükteki bir alana, nasıl bir bina/yapı703 yapabileceğini gösteren imar planlarında, aynı zamanda çevrenin kullanılmasına ilişkin belirlemeler de yer almaktadır. İmar planları vasıtasıyla çevresel değerlerin korunmasına yönelik önleyici tedbirler alınmak suretiyle koruma sağlanmaktadır. İmar planlarının varlığı çevrenin yararınadır. Ancak bunun için planların hazırlanmasında çevresel sorunların iyi bir şekilde gözlemlenmiş, nedenlerinin araştırılmış, imar planlarının uyumlaştırılmış olması ve imar planlarını yapan mercilerin gerekli yetkilerihaiz bulunması gerekmektedir704.

Ceza hukuku vasıtasıyla imar düzenin korunmasının gerekliliği, ceza hukukunun sürdürülebilir kalkınmaya katkısının olup olmayacağı sorusuna verilecek cevapla da ilintilidir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı, 1987 yılında toplanan Brundtland Komisyonu tarafından tanımlanmıştır. Komisyona göre,“sürdürülebilir kalkınma”, gelecek nesillerin ihtiyaçlarına ulaşılabilirliği tehlikeye atılmaksızın günlük ihtiyaçların karşılanmasıdır. Bu düşünce, çevrenin korunması bakımından yapılan birçok düzenlemeye de temel oluşturmuştur705.Çevre, insanlar, hayvanlar ve bitkilerden oluşan bir sistem olarak düşünüldüğü zaman, hayat boyu

701

Esasında bu ikili ayrıma gidilmesinin nedeni bir tercih meselesi olmayıp konunun yasalaşması sürecinde yaşanan, mevzuatın tamamını dikkate alamamadan kaynaklı bir sorun olduğunu düşünmekteyiz. Zira bu ikili ayrıma gidilmesinin herhangi bir gerekçesi olmadığı gibi suç tipinin düzenlendiği TCK m.184’ün gerekçesine bakıldığı zaman da bu eleştirimizin haklılığı ortaya çıkacaktır. Çünkü İmar Kanunu’nda çevre açısından daha fazla tahribata sebebiyet verebilecek eylemler kabahat olarak düzenlenmişken TCK’da sadece bina ile sınırlı olarak aynı eylemlerin suç olarak düzenlenmesi söz konusudur. Bu durum göstermektedir ki İmar Kanunu hükümleri, TCK düzenlenirken dikkate alınmamıştır.

702 Bu hususa ilişkin olarak öğretide “çevre hukukuna uygun olmayan bir imar anlayışı çevreyi yaşanmaz hale

getirir” görüşü ileri sürülmüştür. Bu düşünceye göre çevre ve imar kavramları biribirinden ayırt edilmesi mümkün olmayan kavramlardır. Dünar, s.90.

703 İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunun konusunu bina oluşturmaktadır. Burada özellikle bina ve yapı

kavramlarına bir arada yer verilmiştir. Zira imar planları sadece binalara ilişkin olarak düzenlenmemektedir.

704

Eritja/ Casado/ Moreno/ Solê/ Castejôn, s.181.

devam eden bir sürdürülebilirlik politikası geliştirilmelidir706

. Sürdürülebilir kalkınmanın hayat boyu devam edebilmesi için ceza hukuku kurallarından da faydalanmamız gerekmektedir. Bu noktada akla ceza hukuku kurallarının yeterli olup olmayacağı sorunu gelse de ceza hukukuna yukarıda da belirttiğimiz üzere son çare olarak başvurulduğundan, sistemin zaten ceza hukuku üzerine kurulmaması, kurulmuş sistemde eksik olması halinde ceza hukukuna müracaat edilmesi gerekmektedir. Ceza hukuku ise çevre suçlarının işlenmesini en azından sınırlandıracağından, sürdürülebilir kalkınmaya bu yolla katkıda bulunacaktır707

.

İmar mevzuatına aykırılıklar bakımından ceza hukuku yaptırımlarının gerekliliğini değerlendirmek gerekirse, ceza hukuku diğer hukuk dallarında olduğu gibi toplumda meydana gelen uyuşmazlıkları kendine has yöntemleriyle çözme gayretindedir. Bu uyuşmazlıklar bireylerin birbirine karşı gerçekleştirdikleri hareketlerden kaynaklanabileceği gibi bireylerin toplumun bir kesimine veya topluma karşı gerçekleştirdiği eylemlerden kaynaklanabilir. İşte böyle bir uyuşmazlığın varlığı halinde sorunun çözümünde diğer hukuk dallarının yetersiz kalması halinde ceza hukuku devreye girer ve sorunu çözmeye çalışır708

. Ancak ceza hukuku diğer hukuk dallarından farklı olarak yaptırımları itibariyle oldukça ağır sonuçlar doğurmaktadır. Bu husus TCK m.1’in gerekçesinde şu şekilde açıklanmıştır:

“Ceza kanunları bireyin hak ve özgürlüklerine derin biçimde müdahale eden yaptırımları içermektedir. Bu nedenledir ki bir ülkedeki ceza kanununa hâkim felsefe, değer ve ilkeler, o ülkedeki siyasî rejimin niteliğini gösterir. Nitekim tarihte ve günümüzde totaliter devletler, ideolojilerini benimsetmek ve rejimi ayakta tutmak için ceza kanunları yoluyla kişi hak özgürlüklerini ya geniş biçimde sınırlandırmışlar ya da ortadan kaldırmışlardır. Demokratik hukuk devletleri ise ceza kanunlarının kötüye kullanılmasını önlemek için, bu kanunların temel ilkelerine anayasalarında yer vermektedirler. Yine insanların adaletsiz ve haksız biçimde ceza ve tedbirlere maruz kılınmaması amacıyla başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere birçok uluslararası sözleşme ve belgede bireyi ceza kanunlarının keyfi uygulanmalarına karşı güvence altına alan hükümlere yer

706Brundtland Raporundan da anlaşılacağı üzere sürdürülebilir kalkınma, ancak ülkelerin ve insanların birlikte

çaba göstermesiyle mümkün olacaktır. Görmez, s.63. Bu düşünce 1972’de düzenlenen Stockholm Konferansı sonucu yayınlanan Deklarasyonda yer alan, çevre sorunlarının çözülmesi hem devletlerin hem de insanların ortak çalışmasıyla mümkün olacağı fikrine dayanmaktadır.

707 Dickenhorst, s.23. 708

Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ders Kitabı, 4. Bs., Beta, İstanbul, 2015, s.5; Bu durum ceza hukukunun ikincilliği ilkesi ile de ifade edilebilir. Buna göre toplumsal düzeni bozan davranışı önlemek ceza hukukundan çok daha az müdahale eden diğer hukuk disiplinleri ile mümkün olduğu takdirde ceza hukuku dışındaki hukuk disiplinleri vasıtasıyla gerçekleştirmek gereklidir. Claus Roxin, Ceza Hukukunun Bir Geleceği Var Mıdır?, in. Suç Politikası, Karşılaştırmalı Güncel Ceza Hukuku Serisi- 5, Seçkin, Ankara, 2006, (çev: Yener Ünver), s.55-70, s.61.

verilmiştir. Bu sözleşmelere taraf olan ülkemizin Anayasasında da aynı esaslar öngörülmüş olduğundan, ceza kanununun amacını tanımlayan maddeyle, bireyin sahip bulunduğu hukukî değerler, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması ön plana çıkarılmıştır. Böylece kanunun özgürlükçü karakteri vurgulanmakta, bunun yanında bireyin; adalet ve güvenliğin sağlandığı bir toplumda yaşama hakkının gereği olarak, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, ceza kanunun temel amaçları arasında sayılmaktadır”.

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, ceza hukuku kuralları ile bireylerin gerçekleştirmiş olduğu hangi eylemlerin suç teşkil ettiği ve suçun işlenmesi ile hangi yaptırımın uygulanacağı hüküm altına alınmaktadır709. Böylece birey ne kadar özgür olduğunu, hangi davranışları ceza hukuku tehdidi olmaksızın yapabileceğini bilmektedir710

. Bunun yanı sıra bireylere ait temel hak ve özgürlükler de koruma altına alınmaktadır711

. Ceza hukuku ile koruma altına alınan bireylere ait hukuki değerlerin ihlaline vücut verecek eylemleri, failin özgürlüğüne müdahale edecek şekilde yaptırım altına almıştır712. Bu yönüyle ceza hukuku bireylerin temel hak ve özgürlüklerini iki taraflı (fail-mağdur) olarak ve doğrudan ilgilendirmektedir.

Ceza hukukuna suç teşkil eden davranışların, bu davranışlar karşısında uygulanacak yaptırım türünün ve ağırlığının belirlenmesi gibi ağır bir görev verilmiştir. Ceza hukukuna verilen bu görev ağır bir yük oluşturmaktadır. Çünkü matematiksel veya fiziksel olarak davranışların gözlemlenmesi, test edilmesi sonucu bir fiilin suç olarak düzenlenmesi gerektiği savunulamaz713. Dolayısıyla bu noktada ortaya koyulacak kriter hayati öneme sahiptir.

Bir eylemin suç olarak düzenlenmesi sürecinde suç politikasının temel ilkeleri devreye girmektedir. Ancak bu ilkelerin yanında ceza hukukunun bir özelliği daha gündeme gelir. Bu özellik, ceza hukukunun son çare oluşu ilkesidir714

. İlkeye göre, ceza hukukuna diğer hukuk yaptırımlarının yetersiz kalması sonucunda başvurulur 715

. Yani, hukuki değerlerin korunmasında başvurulan son hukuki çareyi ceza hukuku oluşturmaktadır716

. Bir eylem

709

Özgenç, Genel Hükümler, s.34.

710 Her toplumun temel problemlerinden birisi sosyal kontrolün nasıl sağlanacağı, insanların hayatının,

malvarlığı haklarının, kamu düzeninin, güvenliğin nasıl korunacağı sorunudur. Bu sorunun çözümünde aile yapıları, sosyal davranış normları ve dini inançlar önemli rol oynamaktadır. Fakat gelişmiş demokratik bir toplumda söz konusu sorunların çözüm yolu ise hukuk kurallarıdır. Scheb&Scheb II, s.3.

711 Zafer, s.5; Öykü Didem Aydın, Ceza Hukuku’nun Çağdaş İlkeleri ve Avrupa Birliği Kriterleri Açısından

Türk Ceza Kanunu, TBB Dergisi, Sayı 53, 2004, s.63-140, s.64.

712 Aydın, s.64. 713

Aydın, s.65; Özgenç, Genel Hükümler, s.34.

714 Ceza hukukuna son çare olarak başvurulması, ceza hukuku araçlarının aşırı durumlara, ihlallere uygulanması,

ihlalin hapis cezasına mahkum edilmeyi gerektirir nitelikte olmasından kaynaklanmaktadır. Eritja/Casado/Moreno/Solê/Castejôn, s.193.

715

Ünver, Hukuksal Değer, s.446; Aydın, s.65.

medeni hukuk yaptırımları, idare hukuku yaptırımları, disiplin hukuku yaptırımları veya kabahat hukuku yaptırımları ya da örf-adet hukuku gibi toplumsal kurallarla önlenemediği zaman ceza hukuku yaptırımları gündeme gelir717

. Ceza hukukunun son çare olmasının bir diğer sonucu hürriyeti bağlayıcı cezalardan kaçınılmasıdır718

.Ceza hukuku, yaptırımları itibariyle diğer hukuk disiplinlerine nazaran daha fazla devlet gücünün uygulanmasını gerekli kıldığından719

dolayı da son çaredir. Fakat ceza hukuku yaptırımlarının devlet gücü ile uygulanıyor olması aynı zamanda hukuk devleti olmanın gereğidir720

.

Ceza hukukuyla bir eylemin engellenmesi durumunda faile kamusal bir yaptırım uygulanmaktadır. Bu durumda ise uygulanan yaptırımın meşruluğu gündeme gelir. Yaptırımın meşru sayılabilmesi için korunan hukuki bir değerin olması ve bu değerin korunmasında diğer çarelerin başarısız olması gerekmektedir. Ceza normu ikincil durumda kalmak ve son çare olarak uygulanmak zorundadır721.

Ceza hukuku, haksızlık teşkil eden davranışlar karşısında yaptırım öngörmek suretiyle sadece failin cezalandırılmasını sağlamamaktadır. Aynı zamanda bireylere ait hukuksal değerleri de korumaktadır. Yani suç teşkil eden her bir normun yasakladığı hareketin yanında koruduğu bir de hukuksal değer vardır722

. Korunan hukuki değer, normun ihdas edilişindeki amaçla sıkı bir ilişki içerisinde olup, norm ile koruma altına alınan soyut hukuki değeri ifade etmektedir723. Suç teşkil eden haksızlık bir ceza normunun ihlali olarak kabul edildiğinde haksızlığın ihlal ettiği değer normun koruduğu değer olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ceza hukuku normlarıyla bireylere ait değerlerin korunduğunu belirttik. Peki, hangi değerler ceza hukuku normlarıyla korunmaya değerdir? Buna ilişkin olarak öğretidebazı ölçütler ileri sürülmüştür. Bu ölçütlerden ilki, korunması amaçlanan hukuksal değerin sosyal öneminin olması, ikincisi ise hukuksal yararın korunmasında uygun yöntem olarak ceza hukukunun müdahalesine ihtiyaç duyulmasıdır724

.

Korunması amaçlanan hukuksal değerin ihlal edilmesinin ceza hukuku yaptırımlarını gerektirmesini kabulü etmek için, ceza hukukunun ilgili eylem açısından öngördüğü cezanın

717 Aydın, s.65; Scheb&Scheb II, s.3; Dickenhorst ise ceza hukukuna, sadece zarara yol açan eylemin

önlenebilmesi için ve medeni hukuk veya idare hukuku araçlarının bulunmadığı durumlarda izin verilebildiğini belirtmektedir. Dickenhorst, s.21.

718 Hans-Heinrich Jescheck, 1989 Türk Ceza Kanunu Ön Tasarısnın Genel Hükümleri Hakkında Karşılaştırmalı

Bir İnceleme, Türk Ceza Kanunu Tasarısı İçin Müzakereler, Konya 1998, (Çev. Adem Sözüer), s.25-38, s.33.

719

Ceza hukuku son çare olmasına rağmen kanunkoyucunun idare hukukuna ilişkin konularda ceza hukukunu fazla ve yanlış kullanması eleştirilmektedir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde idare hukukuna ilişkin birçok alanda cezai düzenlemelerin yapıldığı, ceza hukukunun kapsamının son derece genişlediği belirtilmektedir. Paul J. Larkin, Fındıng Room In The Crımınal Law For The Desuetude Prıncıple, Rutgers Law Revıew Commentarıes, MARCH 11, 2014, s.1 vd.

720 Özgenç, Genel Hükümler, s.35. 721 Dickenhorst, s.21.

722 Zafer, s.5; Özgenç, Genel Hükümler, s.34, Ünver, Hukuksal Değer, s.436. 723

Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s.219; Koca/Üzülmez, s.108.

orantılı olması gerekir. İhlalin ağırlığı ne kadar ise verilecek cezanın ağırlığının da aynı oranda olması gerekir. Bu sebeple, her hukuk ihlaline ceza hukuku yaptırımları uygulanmamalı, ancak toplumsal hayatı/düzeni koruyan değerlerin ihlali halinde ceza hukuku yaptırımlarına başvurulmalıdır. Ceza hukuku müdahalesini gerektiren hukuka aykırılıklarda ihlalin sosyal hayat bakımından temel değerlerden olması zaruridir. Örneğin, Anayasada düzenlenen temel hakların ihlali ceza hukuku yaptırımını gerekli kılacak derecede sosyal öneme sahiptir diyebiliriz725. Yine hukuksal değerin ihlal edilmesi ile ortaya çıkan zararın derecesi de belli ağırlıkta olmalıdır. Diğer hukuk normları ile korunabilecek ölçüde olan ihlaller için ceza hukukuna başvurulmamalıdır. Benzer şekilde salt korunan hukuki değerin soyut bir şekilde öneminden hareket etmek de doğru sonuca ulaşmamızı engelleyecektir. Bu nedenle, ihlal ile verilen zararın ağırlığı, ceza hukuku müdahalesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır726.

Hukuki değerler, ceza hukukuna başvurulmaksızın korunabilir mi? Ceza hukuku yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, diğer hukuk dallarının yetersiz kaldığı noktada devreye giren tali bir hukuk dalıdır. Yani diğer hukuk disiplinleri ile çözülemeyen sorunlar söz konusu olduğu zaman, ceza hukuku devreye girer727. Dolayısıyla hukuki değerler de diğer hukuk disiplinleri ile korunabilir.

Ceza hukuku ile imar düzeninin korunmaya çalışılması beraberinde bir takım sorunları da getirmektedir. Bunlardan ilki, kamu kaynaklarının imar kirliliğini önlemeye yönelik faaliyetlere, çevre bilincini geliştirmeye yönelik programlara aktarılmasından ziyade, çevreye karşı zarar veren, ruhsatsız yapı yapan kişilerin cezalandırılmasına harcanmaktadır. İkincisi ise, iş yükü nedeniyle hiçbir zaman gerekli verimi alamadığımız adliyelerin iş yükünün artmasıdır. İmar düzenin korunmasında ceza hukukuna başvurulmalı mıdır ya da ya da ceza hukuku olmaksızın imar düzeni korunamaz mı?

Bir yerin imar planlamasını yapma yetkisi, o yer belediyesine ve valiliğe aittir728. İnşa edilecek binalara yapı ruhsatı verme, ruhsata uygun olarak inşa edilip edilmediğini denetleme, ruhsat başvurusundan harç alma gibi işlemler belediyelerce yapılmaktadır. Dolayısıyla bir binanın ruhsata aykırı olup olmadığı belediyelerce tespit edilmekte, ruhsatsız binalara alt yapı hizmetleri belediyelerce götürülmektedir. Bu sebeple, imar düzenine aykırılıkların giderilmesi

725 Puig, Legal Goods, s.414; Benzer şekilde Zafer, ceza hukukunun Anayasa’da güvence altına alınmış olan kişi

hak ve özgürlüklerine saldırıyı cezalandırmak suretiyle koruduğunu, ceza hukukunun Anayasalarda tanımlanan kişi hak ve özgürlüklerini koruma aracı olduğunu belirtmektedir. Zafer, s.5.

726 Puig, Legal Goods, s.416-417. 727 Zafer, s.5.

728 Ancak 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 6ıncı maddesi hükmüne göre, İl çevre düzeni plânı; valinin

koordinasyonunda, Büyükşehirlerde Büyükşehir belediyeleri, diğer illerde il belediyesi ve il özel idaresi ile birlikte yapılacağı unutulmamalıdır.

görevi de belediyelerde olması gerektiği, imar kirliliğine neden olmanın(imar mevzuatına aykırılığın) suç olarak düzenlenmesi yerine imar mevzuatına aykırılıklar kabahati şeklinde düzenlenmesi gerektiği ileri sürülmüştür729

. Nitekim İmar Kanunu m.42’de imar kabahatleri düzenlenmiştir. İmar mevzuatına aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar, idari para cezası ve diğer idari tedbirler olarak düzenlenmesi halinde belediyelerin bu yaptırımları uygulama ve adliyelere yansıtmadan haksızlığı giderme şansı olacaktır. Bu yetkinin belediyelere devredilmiş olması, imar kirliliği ile mücadeleden vazgeçilme anlamına gelmez730

.

Ceza hukuku yaptırımları dışında uygulanacak olan idari yaptırımlar da imar kirliliğinin önlenmesine yardımcı olacaktır731. İmar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacak olan eylemlere karşı uygulanacak idari para cezası, verilen yapı ruhsatının iptal edilmesi, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yapılan binaya iskan ruhsatının verilmemesi, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yapılan binanın ruhsata uygun hale getirilmemesi veya ruhsat alınmaması halinde yıkılması gibi tedbirler de caydırıcı etkiye sahiptir. Caydırıcılık, salt ceza hukuku kurallarına mahsus değildir. Zira diğer hukuk disiplinlerinde de hukuk düzeninin sağlanması ve bu düzenin devam ettirilebilmesi için devlet gücüne ihtiyaç bulunmaktadır732

. Ceza hukuku tedbirleri dışında uygulanan tedbirlerin caydırıcılık özelliği, ancak bu tedbirlerin uygulanması ve bu konuda bireylerde kuralların uygulanacağına ilişkin kanaatin oluşmasıyla mümkündür.

Ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapmak çoğu zaman ekonomik menfaat elde etmek amacıyla yapılmaktadır733

. Bu menfaat, ruhsat alırken verilecek olan harç bedelinin yüksekliği, belediyelerin metrekare bazlı yerleşik bir sisteminin olmaması, her başvuran için eşit miktarda ruhsat bedeli alınmaması, belediyelerde resmi olmayan ekstra ruhsat bedeli ödenmesi veya istenmesi karşısında, bu meblağların ödenmemesi ya da ruhsata uygun bir şekilde inşa edilen binanın hem yapım maliyetinin artması hem de ruhsata aykırı, 100 m2 yerine 110 veya 115 m2 gibi ruhsatta belirtilenden daha büyük bina yapılması suretiyle binanın değerinde meydana gelen artış, bazen de ruhsat verilmeyecek yere bina yapmak suretiyle bina sahibi olmak şeklinde karşımıza çıkabilir. Tüm bu olasılıkların hepsinde fail, kendisine maddi menfaat sağlamaktadır. Dolayısıyla idari para cezası olarak belirlenecek miktar, failin söz konusu binayı yapmakla elde edebileceği menfaatten daha fazla olmalıdır.

729 Richard Ducker, “Civil Penalties and Zoning: Why Fight ‘Em, Just Cite ‘Em”; (Çevirimiçi: ET: 20.3.2015:

http://canons.sog.unc.edu/?p=2008).

730 Ducker, a.y. 731

Ducker, a.y.

732 Özgenç, Genel Hükümler, s.35.

733 İmar uygulamaları bağlamında kente karşı işlenen suçların nedenleri arasında iç göç ve kentsel rant yer

almaktadır. Özellikle kentsel rantın vergilendirilmemesi ve siyasal süreçte rantın finansman aracı olarak kullanılması kente karşı suçların işlenmesine çanak tutmaktadır. Mithat Arman Karasu, Kente Karşı Suç, İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçlar, Savaş Yayınevi, Ankara, 2009, s.85.

Aksi takdirde salt idari para cezası uygulanması imar kirliliğini önlemeye yetmeyecektir. Yine bu kapsamda her ne şekilde olursa olsun ruhsata aykırı veya ruhsatsız olarak yapılan binaların ruhsata uygun hale getirilmemesi halinde suça konu binanın yıkılması da gereklidir. Yani faile uygulanacak idari para cezasıyla birlikte bina da yıkılmalıdır ki idari para cezasını ödeyen fail, binanın artık hukuka uygun hale geldiğini düşünmesin.