• Sonuç bulunamadı

2.1. John Hick’in Din Felsefesinin Temel Doktrinleri ve Görüşleri

2.1.10. İman ve Ameller

Amelsiz iman ölüdür. Yeni Ahit, Tanrının farkında olmamız, yaşamımızı yönetmemiz için büyük bir fark yarattığını ve İsa’nın bu farkı tanımladığını ifade ediyor. İsa’nın ahlaki öğretisi net ifadelerle Tanrıyı tanımamızda yardımcı olur.

Son on yıl içerisinde Yeni Ahitte geçen “Tanrının krallığı” veya cennetin krallığının manası üzerine önemli bir çalışma yapılmıştır.

1) Tanrının krallığı belli bölgeye ait bir kavram değildir. İsa’nın alegorik hikâyeler, emirler ve imajlarla aşıladığı fikre bakılacak olursa krallık, doğruluğu kabul edilmiş hükümdarlıktır veya Tanrının, özgürlüğe malik olan yaratılmışların

81 John Hick, Death and Eternel Life, The Macmillan Press, London, 1985b, ss. 256-259. 82 John Hick, 1966, s. 235

yaşamında etkili bir kuralıdır. İnsan yaşamındaki yeri neresi olursa olsun Tanrının isteği gönüllü bir şekilde yapılır ve o yerde kutsal hükümdarlık kendini göstermiş olur. Böylece krallık, Tanrının, yarattığı özgürlük ülkesindeki Kendi kuralıdır.

2) İsa’nın, aynı derecede iyi bilinen, Tanrının krallığından bahseden ve bu krallığın gelecekte belli olacağını söyleyen birçok sözü vardır. Tanrının hükümdarlığının doğruluğu evrensel olarak kabul edilmiştir. Bu, insan toplumunda bu veya öteki dünyada ortaya çıktığında Tanrının emrinde mükemmel şekilde belirlenecektir83. Bu krallık cennet şehridir.

İsa, Tanrının emrinin geldiğini ve onun gücünün ayrıca İsa’nın eylemlerinde gayet açık olduğunu hangi manada iddia ediyor? Mesih olarak İsa’nın gelişi krallığın gelişiydi. İsa’nın yaşamında Tanrının hükümranlığı doğrulandı ve İsa’nın yaptığı şeylerde de Tanrının amacı doğrudan dünyada yerine getirildi. İsa her bir havari kazandığında krallıkta bir vatandaş kazanmış oluyor. Tanrı kendini İsa’nın yaşamında gösterdiği gibi, havarileri bir dereceye kadar İsa’nın içinde oldukları için yani İsa’nın ruhuna mukabil cevap vermeye hazır oldukları için İsa’yı her takip edişlerinde Tanrı da kendini göstermiş sayılıyor.

Krallığın gelişi konusunda İsa’nın ahlaki öğretisi nasıl olur? İsa’nın etik’i, krallığın etik’i olarak tanımlanabilir. Yani bu etik, bu dünyada Tanrının hükmünü kabul eden bir bireyin yaşam şeklinin genel bir açıklamasıdır. İsa’nın kendi yaşamında Tanrının isteği tüm anlamıyla yerine getirildi ve onun havarileri olan kadın ve erkekler krallığın vatandaşları oldular. Bu noktada bariz bir çelişkiye dikkat edilmelidir yani İsa’nın etik öğretisi genellikle emir kipinde ifade edilir. Örneğin “size söylüyorum düşmanlarınızı sevin ve size zülüm edenlere dua edin” (Matta 5:44).

Eylemleri değiştirmenin tek yolu insanları değiştirmektir. Çünkü bir kişinin yaptıkları karakterinin göstergesidir. Ahlak sorunlarına köklü bir çözüm insanlarda bir değişiklik gerektirir. Tabii bu değişiklik sadece kişinin amellerinde olmamalı. Aksi halde ruhunun derinliklerindeki olumsuz şeyler değişmeden kalabilir. Sürekli iyi bir meyve elde etmenin tek yolu iyi bir ağaca sahip olmaktır. Her sağlam ağaç iyi

meyve verir ama kötü ağaç köyü meyve verir. Bir kişi krallığın vatandaşı olarak yaşamaya nasıl teşvik edilir veya ona nasıl müsaade edilir? Bu soruyu İsa’yı anlama konusunda Din ve Etik’in birbiriyle olan yakın bağlantısı açısından ele alabiliriz. İsa’nın öğretisi bizden en derin tutkularımızı karşısına alan bir yaşam sürmemizi istemiyor. Aksine Hick’e göre İsa, bize, içinde yaşadığımız dünyanın gerçek doğasını ve bunun ışığı altında en derin arzularımızı bile gerçekleştirebileceğimizi gösteriyor.84 Dünyada insanca yaşamamız için bize yeni bir vizyon sunuyor veya bir kavrama modu gösteriyor. Bu bağlamda İsa’nın bir ideolojik olmaktan çok bir realist olduğu söylenebilir.

Diğerlerine karşı fiziksel, ruhsal, ekonomik ya da politik açıdan güçlü olma şeklinde güvence aramak çevremizin özelliğiyle ortaya çıkacak bir şeydir oysaki İsa bu hedefleri, dünya hesaplarıyla ilgili olduğu için reddediyor. İnsanların gerçeği dikkate alarak yaşamaları üzerinde ısrar ediyor.

İsa’nın ahlak anlayışı dünyanın ortak anlayışından farklıdır85. Çünkü Hick’e göre onun gerçeklik vizyonu dünyanın ortak bakışından farklıdır. Egoizm etik’i ateistik iken İsa’nın etik’i köklü ve kalıcı bir şekilde teistiktir. İsa bize mantıklı bir birey olarak gerçeğin doğru yapısının ne olduğunu anlatmakla yükümlüydü. Dünyanın ve Tanrının vizyonunun Hıristiyan yaşamında nasıl olması gerektiği belki de en iyi şekilde modern çocuk psikolojisindeki buluşlarla gösterilebilir. Aslında bu buluşlar bir göstergeden daha fazlasını içerir. Örneğin, bir çocuğun anne ve babasının sevgisini algılaması ve sevginin onun yaşamındaki tek gerçek olduğunu idrak etmesi, onun belli olaylara karşı tepkisini de etkileyerek Tanrının çocuklarını sevmesi konusundaki ve bu dünyanın algılanmasıyla ilgili Hıristiyan inancıyla kıyaslanabilir.

Kendisini bağımlı bir sevginin objesi olarak hisseden çocuğun dünyaya karşı yapıcı bir tepki yolu geliştirmeye meyilli olduğu ispatlanmış bir psikolojik tezdir. Diğer yandan kendini sevgiden yoksun hisseden çocuk kendisi için zıt bir tepki yolu geliştirecektir. Bir çocuğun çevre etkileşimi onun içinde sevgi uyandırmaya meyillidir ve bu sevgi sadece anne ve babasına değil genel itibarıyla tüm insanlara

84 Bu konuyla ilgili bkz., Erich Formm, “Values, Psychology and Human Existence”, John Hick

(1966) içinde, ss. 246-247.

yönelik bir tavırdır. Psikiyatrist Erich Fromm’un dediği gibi “sevgi belli bir kişiyle olan bağlantı değildir”, bir kişinin bütün olarak dünyayla bağlantısını belirleyen karakterinin tek bir sevgi objesine yönelişi değildir86.

Anne baba sevgisinin bebek bilincinin küçük dünyasında evrensel önemi vardır. Kısacası Tanrı aşkına bebeğin ruhu, bunun meyvesi olan “sevgi, mutluluk, huzur, sabır, incelik, iyilik, inanç ve kendini kontrol etme” gibi özellikler sergilemeye meyillidir. Yani bu manada Tanrının krallığına girmek küçük çocuk olmak demektir. Bir yetişkinle çocuk arasında Tanrıyı bilme bakımından farklar vardır. Yetişkinin dünyası Âdem ve Havva’nın cennetten atıldıktan sonraki hayatıdır ama bir çocuğunki ana rahmine düştüğü andan itibaren başlar.

İnancın belli koşullarda oluşan eğilimler anlamına geldiğini biliyoruz. Eskiden inanmanın basit bir zihinsel eylem olduğuna inanılıyordu ve bu sadece inanan kişi tarafından gözlemlenebilen eylem olarak biliniyordu. Örneğin, ateşin yaktığına inanmak bir kişinin elini ateşe koymaktan veya yanan bir sigarayı yemekten kaçınması demektir. İnsanın inandığı şeyler Hick’e göre deneyim yaptığı şeylerle doğru orantılıdır. Bir kişi p’ ye inanıyor ama p’ ye göre hareket etmiyorsa bu inancın yanlış kullanımıdır. Uzun zaman önce John Locke herkesin alışılagelmiş veya birikmiş bilgiye sahip olduğuna değinmiştir. Örneğin, ben yeryüzünün yuvarlak olduğuna inanıyorum ve yaklaşık beş yaşımdan beri bunun böyle olduğuna düşünüyorum ama ben bu önermeyi sürekli kafamda taşımıyorum. Hick, bir inancı ancak koşullar doğrultusunda dile getiririz, der.

Şimdi Hıristiyan etik’indeki Tanrı inancına bakacak olursak, İsa’nın sözlerinin gerçek olduğuna inanmak ne demektir? Bunu ne anlam geldiğini İsa’nın yaşamına bakarak görebiliriz. İsa’ya göre Tanrıyı bilmek onun sonsuz varlığına hizmet etmektir. İsa, Tanrıya inanmayı öğretmekle ilgiliydi ve bunun ne anlama geldiğini insanlara göstermeye çalışıyordu. Bizim amellerimiz birbirini etkileyen iki tür faktörün ürünüdür. Birincisi dünya hakkındaki inancımız, ikincisi ise inandığımız dünya açısından kendi amaç ve arzularımız. Farklı doğa anlayışları yüzünden çeşitli tiplerde eylemlere yol açan aynı temel arzuyla çevrelenmiş olabiliriz. Mesela: Eğer x

arzusuyla dolu isek bir şekilde hareket ederiz. Eğer e arzusuyla doluysak başka bir şekilde hareket ederiz. Kendi isteklerimiz çevre koşullarıyla şekillenebilir. Yaptığımız işin ahlaki değeri kendi dünya görüşümüze bağlı olarak değişir.87

Aristoteles mutluluk olarak değerlendirdiği tek iyiyi şu soruya cevap vererek açıklıyor. Amelin ulaşabileceği tüm iyiliklerin en yükseği nedir? Aristo şöyle cevap verir: İyi şeyler yapmak ya da iyi bir yaşamı idrak etmek mutlu olmakla aynı şeydir, ancak mutluluğu oluşturan şey, tartışma konusudur.88 Bunu sıradan insanlar zevk, malvarlığı veya gurur şeklinde tanımlayabilirler. Aynı adam farklı anda farklı şeyleri söyleyebilir mutluluk için. Örneğin, o hastalandığında sağlığın mutluluk olduğunu, fakir olduğumda da zenginliğin mutluluk olduğunu söyler. Bu yüzden mutluluk her şeyin ötesinde sadece mutluluk aşkına seçtiğimiz şeylerdir.

Hiç kimse mutluluğu onur, zevk veya zekâ uğuruna seçmez hâlbuki onur, zevk, zekâ mutluluk uğruna seçilir. Mutluluk bu bağlamda nihai amaç gibi gözüküyor.

Aristo’ya göre her şey bir şeye ulaşmak için yapılır. Bir şeye ulaşmak ise onun doğasını tamamlamaktır. Mutluluk biraz da biçime bağlıdır. Mesela bir kasımpatı tohumunun büyümesi mutluluktur. Mutluluk bir şeyin doğasının gereğini yerine getirilmesidir. O yüzden bir insanın mutluluğu da insan doğasının gereklerini yerine getirmekte yatmalıdır. Hıristiyanlığa göre insanların var olmalarının amacı Tanrıyla olan ilişkide yatar. İnsanoğlu yaratıcısına kulluk etmesi için yaratılmıştır.

Yeni Ahitteki iyi ve kötü paradoksu iki şekilde yansıtılmaktadır: İsa’nın öğretilerinde olduğu gibi her zaman Tanrıya güvenmeye tekrarlanan bir çağrı vardır. Söylenen bu sözlerin ana teması kutsal aşkın evreni yönettiği ve Tanrının dünyasında endişe etmeden kalabileceğimizdir. Her şeyde Tanrı, kendini sevenlerin iyiliği için çalışır. Diğer yandan sembolü İsa’nın gerildiği çarmıh olan ağır ahlakî talepler hakkında söylenenler var. “Her kim arkamdan gelecek olursa bırakın kendini inkâr etsin ve hacını alıp beni takip etsin”, “eğer bir kişi bana gelir ve kendi annesi, babası,

87 Bkz. Gordon H. Clark, 1961, ss. 151-170.

88 W.D. Ross, Aristoteles: Hayatı ve Eserleri–Mantık-Doğa Felsefesi-Biyoloji-Psikoloji- Metafizik-Etik-Politika-Retorik ve Poetik, Yay. Hazır., Ahmet Arslan, İzmir, 1993, ss. 282-289.

çocukları, kardeşleri ve hatta kendi yaşamından nefret etmezse benim havarim olamaz”. Bir taraftan iyilik bir taraftan kötülük var.

Bu iki tema bir biriyle nasıl bağdaşır? Bu iki tema tek bir şeyde birleşiyor kötülüğe iyilikle karşılık vererek. Nefrete karşı direnmek ahlakî körlüğe karşı iyiliği benimsemektir. İsa ölmek istedi ve kendini, Hick’e göre, kötülüğe kötülük katarak yenilmemek için feda etti. İsa’nın ölümünde yine Tanrının iş başında olduğunu görürüz. İsa’nın ölümünde önemli olan şey dünyayı kendisiyle uzlaştırmasıdır.