• Sonuç bulunamadı

1.3. Devletin Tarihsel ve Siyasal Serüveni

2.2.1. İlk Devlet Müdahalelerinden Örnekler

1788 yılında Devlet ilk defa çalışma şartlarına Baca Temizleme Kanunu ile müdahale etmiştir. Ancak ilk ciddi devlet müdahalesi 1802 yılında çıkartılan ‘factory Act’dir’. Bu kanun fabrikalardaki çalışma şartlarını düzenleyen, çırakların sağlık ve moral bakımdan korunmasını amaçlayan bir kanun niteliğini taşır. Bu kanunla çırakların çalışma saatleri günde 12 saat ile

sınırlandırılmış, yılda bir yeni elbise verme zorunluluğu getirilmiş, ayda bir kez kiliseye gönderilmeleri şartı konulmuştur. Ayrıca fabrikaların iyi bir şekilde havalandırılmaları ve yılda iki defada badana edilmeleri mecbur edilmiştir (Serter, 1994:17). 1819 yılında ikinci ‘Factory Act’ çıkarılmış ve bu kanunla dokuma sanayinde çalışanlar kapsam dahiline alınmıştır. İlk etkili ‘Factory Act’ 1833de yürürlüğe girmiş ve emeğin korunması sahasında büyük yenilikler getirilmiştir. Bu yenilikler İngiltere’nin sınırlarını aşarak Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da örnek teşkil etmiş olmak bakımından önemlidir.1842 yılında kamuoyunun da zoruyla maden işçilerini korumaya yönelik dünyanın ilk modern kanunu İngiltere’de neşredilmiştir. Kanun hükümlerine göre kadın ve çocukların yeraltında çalışmaları yasaklanmıştır (Serter, 1994:18) Kapitalist sistemin beşiği olan İngiltere, Batılı ülkeler içinde çalışma hayatına yönelik ilk mevzuatları çıkaran ülke olmuştur.

Devletin önceden tesadüf ve zorunluluklar sonucunda yapmış olduğu müdahaleler zamanla Devletin üzerine düşen görevi fark etmesi ve temel ihtiyaçlar etrafında yapılanmasıyla sistemli bir sosyal politika aktörü olmasının önünü açmıştır.

Bunun dışında yüksek düzeyde bir standardizasyon üretimin başlıca belirgin vasfı haline gelmiş ve insan ihtiyaçları genel ve belli tiplerde tüketim maddelerinin üretimi yoluyla karşılanmaya başlanmıştır. Bu gelişme tabiatıyla ekonomik ilişkilerdeki şahsi unsuru ortadan kaldırmış, gerek mal, gerekse emek piyasalarında geçerli olacak şartlar taraflarca tespit edilmeye başlanmıştır.

Almanya 1815’te henüz sanayileşme sürecine girmemişti ve İngiltere’ye nazaran daha geriydi. Bu ülkede sanayileşme1830-1840’lı yıllarda başlamış, 19.yüzyılın ortalarında kitlesel olarak yoksulluk içinde bulunan işçiler önemli bir sosyal sorun haline gelmişlerdi. Kapitalist düzene alternatif bir komünizm tehdidinin baş göstermesi ve dünyanın iki kutuplu hale gelişi, bu ülkelerde bir sosyalist devrim ile karşı karşıya kalınacağı endişesinin doğmasına yol açmıştır. Bu endişeden doğan sosyal devletin temel fonksiyonu, çıkar uyuşmazlığının törpülenmesi, işçi sınıfının kontrol altında tutulması ve sosyal devrimin engellenmesidir. Refah devleti politikalarıyla, sosyal sınıflar ve gruplar arasındaki uyuşmazlık ve sorunlar, barışçı yollarla çözülmek suretiyle devrimin önü kesilmek istenmiştir (Özdemir, 2007:28). Aslında Almanya’daki toplumsal faaliyet, devletin rolüne ilişkin Ricardocu ve klasik sınırlamalarla sıkıntıya girmişti. Alman iktisatçıları ilgilerini tarihe çevirdiler ve çalışmaları, genel olarak, yönetimin zorla müdahalelerine ilişkin ciddi bir uyarılar kaynağı değildi. Prusya ve Alman geleneğinde devlet yetkili, yararlı ve oldukça muteberdi. Hegel devletin temellerini, Alman

Ulusalcılığına, bu anlayışta sabitlemiş olmalı. Hızla büyüyen sanayi, çalışan sınıfın aktif aklı ve devrimci fikirlere, özellikle yeni ölen vatandaşları Karl Marx’a ait fikirlere duyduğu belirgin açıklık zamanın temel tehlikesi olarak görülüyordu. Bu reform dürtüsü olarak devrim korkusunun en açık örneğinde, Bismarck, kapitalizmin daha belirgin olan acımasızlıklarını yumuşatmaya yöneldi. En basit bir söyleyişle refah devletine geçildiği söylenebilir ( Kenneth, 2004:194-196).

Buna bağlı olarak 1870’lerden itibaren bu devlet biçiminin şekillendiği düşünülebilir. Devlete yüklenen görevlerin artmasıyla sosyo ekonomik yapıda meydana gelen gelişmeler sosyal devlet düşüncesini de etkilemiş ve değişime uğratmıştır. Bu çerçevede sosyal devlet yerine dünya genelinde refah devleti kavramının kullanıldığı görülmektedir (Şenkal, 2007:58). Gerçi Almancanın konuşulduğu bölgelerde tercih edilen ‘Sozial Staat’ Sosyal Devlet kavramı, İngilizcenin konuşulduğu yerlerde ‘Refah Devleti’ şeklinde kullanıldığı görülmektedir (Özdemir, 2006:30-35). Bu nedenle belli havzalardaki farklı kullanıma rağmen aynı anlama karşılık gelmektedir. Refah Devleti kavramı ilk olarak 1880’li yılların başında Bismark’ın Almanya’sında kullanılmıştır. Sırasıyla İsveç, Yeni Zelanda, İrlanda, Danimarka, Avusturya, Çekoslavakya ve Avustralya da 1908’e kadar bazı sosyal yasalar kabul edilmiştir.

Bu süreçte daha kapsamlı ve bazı bakımlardan daha etkili adım İngiltere’den gelmiştir. Burada toplumsal kaygıları olan örgütlerin ve insanların bilinçli ve bilgili tahriklerinin yarattığı korku devrim korkusundan daha fazlaydı. Bu nedenle Lloyd George’un himayesinde hastalık ve sakatlık sigortası kanunu kabul edildi. Daha önce, gereken destekleyici vergiler olmasa da bütün masrafları işveren tarafından karşılanan ve paylaşmaya dayanmayan bir emeklilik sitemi yasallaştı. İşsizlik sigortası konusunda Lloyd George’un özel olarak araştırarak oluşturduğu İngiliz yasası, Almanya’daki erken tarihli modelin çok ötesine geçti ( Kenneth, 2004:194-196).

1880 sonrası, çeşitli ve özellikle yeni ortaya çıkmış sosyal risklerle ilgili yasal düzenlemelerin yapıldığı dönemdir. Modern Refah Devleti yolunda ortaya çıkan ilk uygulamalar, sosyal sigortalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle iş kazası sigortası olarak başlayan uygulamaları, daha sonra hastalık, yaşlılık ve işsizlik sigortaları izlemiştir. Yine ilk önce isteğe bağlı olarak başlayan sigortalar, daha sonra herkesi içine alarak zorunlu sigortalara dönüşmüştür (Koray, 2003:64-74).

Almanya ve İngiltere’de başlayan reform dalgası 1. Dünya Savaşına kadar devam etti. Avrupa devletlerinin çoğunda Refah Devleti sisteminin bir boyutunu oluşturan devlet destekli işgücü tazminat sistemleri uygulanmaya başlandı. 1920’ye kadar sağlık sigortası, yaşlı aylıkları, işsizlik tazminatı, aile ödenekleri konusunda Avrupa devletlerinde yasal düzenlemeler yapılandırılmıştır.