• Sonuç bulunamadı

Fransız İhtilalinden Sanayi İnkılâbına Yakınçağ Devleti ve

1.3. Devletin Tarihsel ve Siyasal Serüveni

1.3.4. Siyasal Dönüşümün Anahtarı ve Devletin Yeni Yüzü: 1789 Fransız İhtilali

1.3.4.1. Fransız İhtilalinden Sanayi İnkılâbına Yakınçağ Devleti ve

Gerek Montesqueiu ile Rousseau, gerek Aydınlanma filozofları ortaya koydukları düşüncelerle Fransız Devrimini hazırlamışlardır. Ancak hazırlamak sözcüğünden hareketle devrimin tamamen bu şekilde ortaya çıktığını söylemek doğru olmaz, çünkü Fransız Devrimi temelde toplumsal yeni taleplere ve oluşan özgürlükçü düşünceye karşılık gelecek kurumların doğum sancısı olarak ifadelendirilmelidir (Ağaoğulları, 2006:173). Bununla birlikte, kabaca, oluşan yeni kentli sınıfın feodal sistemle uyuşmazlığı şeklinde dile getirilebilir. Feodal mülkiyet yerine özgür bireyin mülkiyet hakkını talep eden özgürlükçü düşünce sisteminin de bu ayrışmayı körüklediği kesindir.

1. Sosyal Sebepler, 2. Fikri sebepler, 3. Ekonomik Sebepler.

İhtilal çıktığında Fransa’nın toplumsal yapısı sınıflı bir görünüm arz etmekteydi. Asiller, Din Adamları, Halk ve Ahali sınıfı. Tabiatıyla eşitsizliğe ve ayrıcalıklara dayanan Fransa’nın bu toplumsal yapısı, ihtilali kolaylaştıran bir faktör olacaktır. Özellikle Halk, mutlak hükümdarın otoritesinin zayıfladığı anda, infial ve tepkisini hemen ortaya koyacaktır.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Aydınlanmacı ve Sözleşmeci filozofların düşünsel etkileri de İhtilale zemin hazırlamıştır. Bu fikir adamlarından hiçbiri İhtilali göremeden ölmüşlerse de bu düşünürlerin eser ve düşünceleri mevcut düzenden daha iyi bir düzen olacağına dair insanların ufkunu açmıştır.

18. yüzyılda ticari ve sanayi sürecinde meydana gelen değişmeler Fransa’da da etki yapmıştı. Fakat Fransa’nın ayrıcalıklı ve sınıflı sitemi iktisadi katılımcılığa zemin vermiyordu. Bu durum özellikle Burjuvazi için geçerliydi. Ekonomik düzenin etkili sınıfı Burjuva, asil ve ruhban sınıf kadar iktidar ve servet dağılımından yararlanamamaktaydı, bu nedenle Burjuvazi için devrim bir fırsat olacaktı (Armaoğlu, 1997:35). Burjuvazi ve Burjuvaziye bağlı serbest meslek sahipleri zamanla çıkarlarının bilincine vararak devletin vesayetini her geçen gün biraz daha çekilmez bir ağırlık gibi duymaya başladılar. Sanayiciler özgürlüklerinin tamamını istemeye başladılar ve devletin ekonomik hayata karışmasının zararlı olduğu düşüncesi giderek yayıldı. Kentlerin gelişmesi, kent dışında yaşayan halk tabakalarına cazip bir davet niteliği taşımaktaydı. Kentler, daha çok özgürlük ve politik güç ortamıydılar. Köylüler feodal hükümlerin kaldırılmasını ve din adamları sınıfıyla soylular sınıfının mallarının paylaşılmasını istediler. Devrimci burjuvazi Rousseanun siyasal özgürlük görüşlerine dayanarak mutlakıyet ve toprak aristokrasisini devirmeyi başardı (Beer, 1998:389).

Dolayısıyla Fransız Devrimine ilk hareketi soylular verdi. Aslında temel soru Devrimin neden Fransa’dan daha fakir ülkeler varken Fransa da başladığıdır. Temel neden devletin yüzyıllardır monarşi tarafından sağlanan siyasal birliğidir. Toplumsal ve ekonomik şartlar ne olursa olsun, huzursuzluklar, ancak ulus olarak siyasal bakımdan birleşmiş olan bir ülkede, ulus çapında kamuoyu, duyarlılık, politika ve yasama gereği yaratabilirdi. Fransızlar,18.yüzyılda

adına Fransa denen bir siyasal birimin üyesi oldukları duygusuna sahiptiler. Fransa’daki gibi bir devlet Orta ve Doğu Avrupa’da yoktu.

Bu gelişme ve koşullar altında, temsili organına sahip çıkan orta sınıf, monarşiye savaş açarak şu isteklerde bulundu.

1)Bir anayasa ile monarşinin yetkilerinin sınırlandırılması, 2)Vergilerin düzene konulması ve azaltılması,

3)İç gümrük duvarlarının indirilmesi, 4)Basın özgürlüğü.

Aslında istekler isyanın Burjuva niteliğini açıkça ortaya koyuyordu. 14 Temmuz 1789’da halk ayaklanarak despotizmin simgesi haline gelen Bastil hapishanesini yakıp yıktı. Bu gelişmenin ardından Kurucu Meclis İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirisini yayımladı. Bu eski rejimin siyasal ve toplumsal açıdan ölüm fermanıdır.

Bu bildiri modern çağın kamu hukuk anlayışını yeniden inşa eden bir siyasal manifestodur. Bu metne göre;

- İlk olarak Devletin, toplum ve iktidarın varlık nedeni, insanın sahip olduğu haklarının ve özgürlüklerinin korunmasıdır. Devlet, toplumsal yarar için kurulmuştur, iktidarın emanet edildiği kişilerin özel çıkarları için değil.

- Egemenlik bundan böyle ulusundur. Bildiri ulusal egemenlik ilkesini açıklamaktadır. Hiç kimsenin buna kral da dâhil, hiçbir kuruluşun açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamayacağı belirtiliyordu.

- Ayrıca ulusal egemenlik ilkesi beraberinde siyasal hakları da getiriyordu. Tüm yurttaşların bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile yasanın yapılmasına hakları olduğunu açıklıyordu.

- Bildiri kuvvetler ayrılığı ilkesini getiriyordu. Bir düzenin anayasal düzen olduğunu, üstün hukuk kuralları ile yönetildiğini söyleyebilmek için bu düzende kuvvetler ayrılığının kabul edilmiş olması gerekliydi.

Fransız İhtilalinin ve anayasa çalışmalarının dayandığı tek ve temel kavram, millet egemenliği olmuştur. Bu ihtilalin, yeni siyasal iktidar anlayışını dayandırdığı temel kavramdı (Armaoğlu, 1997: 43).

Fransız İhtilali, milli irade kavramını sadece Fransa sınırları içerisinde uygulamakla kalmamış, bu kavramı milletler arası hukuk alanına da geçirmek suretiyle milletler arası münasebetlerde yeni bir hukuk anlayışı ortaya çıkarmıştır (Armaoğlu, 1997:43).

Fransız İhtilalinin insan hak ve özgürlükleri, devlet iktidarını çerçeveliyor ve onun hiçbir zaman aşamayacağı ve aşmaması gereken sınırlarını çiziyordu. Bu sınırın belirttiği alan, kişinin özel alanı, onun serbest hareket çevresi idi. Devletten beklenen ise bu alana karışmadan özgür bireyin hayatını kolaylaştırmak ( Tanilli, 1982:172).

Fransız İhtilali insanın özgürlük arayışının en somut ifadesidir. Devletin sınırları insanın bireysel özgürlüğünü koruyacak şekilde yeniden yapılandırılmış, demokrasi ilkesini geliştirme yolunda önemli adımlar atılmıştır. İhtilalle birlikte devletin serüveninde de önemli bir değişim yaşanarak modern devletin siyasal karakteri ortaya çıkmıştır. Bunun yanında İhtilalle birlikte eski rejim yıkılarak yeni bir dünya sistemi başlamıştır. Bu ve bundan sonra gelişecek tüm olaylar geçmiştekilerden farklı olarak tüm dünya insanlığının gelecek ve kaderine etki edecektir. Bu sınırları aşan etkilenim hali globalleşme sürecinin başladığının bir ifadesidir.

Modern siyasal rejimin iktisadi-toplumsal yapısını en yoğun şekilde etkileyecek gelişmelerden biri de sanayi inkılâbıdır.