• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Metodu

1.6. İlim ve Eğitimin Önemi

Bireyi, iyi yetiştirmek için; çocuk doğmadan önce, çocuğa her dönem için verilmesi gereken eğitim şekli araştırılmalı yazıya dökülerek uygulanmalıdır. Dünya hayatındaki birinci öncelik ibâdet ve çocuk eğitimi olmalıdır. Eğitime çocuk, nesneleri birbirinden ayırmaya başladığı andan itibaren taklit ve telkin yöntemiyle başlamalı, âyet ve hadislere göre bir yaşam tarzı benimsetilmelidir. Uzmanlara göre çocuklara, altı yaşına kadar verilen eğitim, onun gelecekteki şeklini belirler. Altı yaşında çocuğun beyin fonksiyonlarının yüzde doksanı tamamlanır. Yedi yaşına kadar taklit dönemi devam eder. Çocuk, yedi yaşındayken bir yetişkin kabul edilip onore edilerek terbiye

117 Abdulfettah Ebu Gudde, İlim Yolunda, (trc.R. Orhan Özel, Semih Yolaçan), Erkam Yay., İst., 2011, s. 9.

edilir. Yediden ergenliğe kadar, telkin ve tâlim dönemidir.

İlkokul döneminde öğretilenler ömür boyu akıldan çıkmaz. Onun için, onların hafızalarına güzel, faydalı bilgi ve davranışlar yazılmalıdır. Çocukların her dönemde sormuş oldukları sorular mutlaka cevaplandırılmalıdır. Ergenlik dönemi, haramı ve helali öğrenme devridir. Bu dönemin terbiyesi yirmibir yaşında tamamlanır. Çocuğa bulunduğu yaştan bir sonraki yaşa ait bilgiler verilmelidir. Onbeş yaşında farz olan namazın yedi yaşında öğretilmesi, on yaşında alıştırılması gibi. Ne yazık ki bugünkü Türkiye’de yapılan son araştırmalarda çocukların %60’ından fazlası günün beş-altı saatini kendileri için zararlı olan programları seyrederek geçirmektedir. Çoğunlukla şahit olduğumuz görüntüde; Ebeveyn önceliği çocuğun eğitimine değil de, kişisel dünyalık zevklerine vermekte, çocuğu televizyonla baş başa bırakıp kendi işine bakmaktadır.

Yapılması gerekenler ise, çocuklara örnek almaları için Hz. Ali ve diğer genç sahâbileri tanıtmak, ergenliğe kadar gerekli dini eğitimi vererek çocukların gençlik dönemlerini huzurlu geçirmelerini ve doğru davranışlarda bulunmalarını sağlamaktır. Çünkü gençlik; gücün, zekânın, hissiyatın, şiddete meylin, heyecanın ve enerjinin zirvede olduğu dönemdir. Aldığı eğitimle, İslâm’ın şiddete kesinlikle karşı olduğunu, şakasının bile Allah (c.c.) tarafından lanetlendiğini, İslâm’da sabrın ve iyiliğin emredildiğini bilen genç, enerjisini iyi yönde kullanır. Okumanın ve ilmin İslâm’ın emri olduğunu bildiği için okumaya ve ilme yönelir ve bir kez bu mutluluğun tadına varınca bırakamaz.

Çocuğun ruh sağlığı ve verilen eğitimin başarılı olması için kullanılan cümleler çok yumuşak, sevgi ve güven dolu olmalı, çocuğa özgüveni kazandıracak ve arttıracak telkinler verilmelidir. Doğru olan aile içi eğitim şeklinde; çocuk için otorite temsili olduğundan baba ön planda olmak üzere, ebeveynler çocuğun yararı için kurallar koyup kuralların uygulanmasını sağlamalıdır. Çünkü kuralsız (kurallar olmadan) yetişen çocuklar, yasak tanımayan, özbenlik gelişimi yetersiz ve toplumun huzurunu bozan bir kişilik yapısına sahip olmaktadır. Anne ise, analık duyguları baskın gelir ve çocuğa daha duygusal yaklaşır, şefkat verir, dostluğu ile çocuğun yanlış yollara sapmasına, yanlış insanlarla arkadaşlık kurmasına engel olur. Annesinden tüm bu duyguları ve şefkati tam olarak alan çocuk yumuşak huylu, fedâkar ve merhametli olur. Annesini ebeveyn olarak görmenin yanısıra sonsuz güven duyabileceği bir dost olarak görür ve sözünü ciddiye alıp onu dinler. Anne şefkati almayan çocuk ise; çoğunlukla söz

dinlemez, sert mizaçlı ve âsi olur. Ya da içine kapanır.

İyi bir eğitim için; faydalı kitaplar okunup okutulmalıdır. Okuma sonundaki kazanım; anlama ve anladığını uygulamak olmalıdır. Okumanın faydalı olabilmesi için: Okuma, dimağ dinç (insan kendini iyi hissettiği zaman) iken yapılmalı, anlamayı kolaylaştıracak vakitler kollanıp değerlendirilmelidir. Okumaya öncekilerin yaptığı gibi besmele, hamdele, selvele ile başlamalı, kitaba iyice odaklanıp yoğunlaşmalıdır. İyi bir kitap, ruhsal gerilimi arttırır, gerilim arttıkça kişi sürekli okur. Kitabı elinden bırakamaz. Böylece aydınlanır ve başkalarını da aydınlatır. Okunan kitaplar tekrar edilirse her okunuşta yeni noktalar fark edilip, farklı bilgiler edinilebilir. Her Müslüman Kur’ân’ın meâlini en az üç, tefsirini de en az bir kere okumalı, hadisleri ezberleyip, Kur’ân’la birlikte yaşamına aktarmalıdır.

Müslümanlar; Rabb’lerine ulaştıracak ve kendilerini tanımalarına vesile olacak kitapları, gerekliliğini ruhlarında şuurlu bir şekilde hissederek okumak zorundadır. Huzurlu nesillerin oluşması için; faziletli insanların yetişmesini sağlayan eserler okutulmalıdır. Yalan yanlış bilgilerle kirlenmiş bir zihin o bilgilerin etkisine kapılabilir.

Yanlış arkadaş ve yönlendirdikleri yanlış kitaplarla eğitilip Allah (c.c.)’ın yasakladığı şekilde yaşayan, şiddetli bunalımda olan bir öğretmenin yaşantısı ve anlattıkları, bu duruma örnektir: Öğrenciyken okuduğu kitaplar ruhunu o kadar zedelemiş ki, mutsuz ve isyan içinde! Allah (c.c.) var mı?, Neden bunalımdayım? gibi sorularına verdiğimiz cevaplar ve uzun konuşmalarımızla huzuru bulduğunu, İslâmi hayatın çok güzel olduğunu, artık kendisini bunalımdan kurtaran Allah (c.c.)’ın rızasına uygun yaşıyacağını beyan etmiştir. Bu genci kurtarmak kolay olmuştur, çünkü annebaba, dinini yaşamaya çalışan, fakat çocuğuna dini eğitimi nasıl vereceğini bilmeyen aile fertlerindendir.

Sonuç olarak: Okuma eylemini; öncelikle ibâdet olduğu için, Rabbimizi, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i, kendimizi, kâinatı tanıyıp öğrenmek ve öğretmek için yapmalıyız. Bu konuda bilgi sahibi olanlar, her fırsatı değerlendirip, okuma fakiri olan toplumumuza; okumanın gerekliliğini, okuma eyleminin başlama yaşını, okuma alışkanlığı kazandırmanın yollarını öğretmelidir.