• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Metodu

2.2. Hadisler

2.2.3. İlim Âdabı

2114 ـ 1 أنِم ٍماَجِلِب َمِجألُأ ُهَمَتَكَف ٍمألِع أنَع َلِئُس أنَم : ِ هاللَّ ُُوُسَر َُاَق :ُاق ُهأنَع ُ هاللَّ َيِضَر ةريره يبأ نع ـ ُأسي رفاكك هضرف نيعتيو هميلعت مِلي يذلا ملعلا كلذب دارملاو.هظفل اذهو ،يذمرتلاو دواد وبأ هجرخأ .راَن نع ا “ اب دهع ثيدحكو ،نيدلاو مس “ نمو .هباوجو هميلعت همِليف مارحو لح يف ًايتفتسم ُاج نمكو ،ةصلا نع ُأسي مس ا سيلو ،ديعولا قحتسا هعنم ‘ . اهميلعت مِلي يتلا ملعلا لفاون يف كلذك رم

1. (4118)- Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah

145 Canan, İbrahim, a.g.e., XI, s. 499 – 500.

146 İbn Sa’d, Et-Tabakâtü’l-Kübra, (I-VIII), Beyrut 1985, II, s. 22; Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamber,(I-Il), (çeviren: Salih Tuğ), Beşinci Yayın İstanbul, 1991, I, s. 226; Mustafa Fayda, Bedir Gazvesi, DİA, İstanbul, 1992, V, s. 325-327. (Nitekim Sahabenin âlimlerinden olan Zeyd b. Sâbit,

Bedir esirlerinden okuma yazma öğrenenlerden biridir.); İbn Sa’d, II, s. 22; Bardakçı, M. Necmettin,

İsmail Hakkı Bursevi’nin Musa-Hızır Kıssası Yorumunun İlim-Marifet Uygunluğu Açısından Değerlendirmesi, Süleyman Demirel üniversitesi İlâhiyat fak. Dergisi, 1998, Sayı: 5, s. 83.

(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kim, bir ilimden sorulur, o da bunu

ketmedip söylemezse (kıyâmet günü) ateşten bir gem ile gemlenir.”147

Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesinde bu hadisin meâli şöyledir.

1393. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimseye bildiği bir konu sorulduğunda cevap vermezse, kıyâmet gününde ağzına ateşten bir gem vurulur.”148

İhyauilim’de Bu Hadisin meâli şöyledir:“Bir ilmi öğrendiği halde, o ilmi

ketmeden, (başkalarından esirgeyen) kimseyi, Allah Teâlâ kıyâmet gününde ateşten yapılmış bir gemle gemler.”149

Açıklama:

“Bu ilimden maksad öğretilmesi gereken, farz olduğu açıkça bilinen ilimlerdir. Sözgelimi kâfir, İslâm ve din hakkında bir şeyler sorsa bunun ketmedilmemesi gerekir. Keza yeni müslüman olmuş bir kimse namaz hakkında soracak olsa veya bir kimse gelip, haram helal hakkında soracak olsa bütün bunların cevaplanması, öğretilmesi gerekir. Bildiği halde bunları cevaplamayan hadisteki tehdide müstehak olur. Ancak hüküm, öğretilmesi gerekmeyen nafile şeyler hakkında böyle değildir.”150

ـ 2114 ـ 4 ِ هاللََّو :# ِ هاللَّ ُُوُسَر َُاَق :ُاق ُهأنَع ُ هاللَّ َيِضَر دعس نب لهس نعو ـ ‘ ٌدِحاَو ٌلُجَر َكاَدُهِب ىَدأهُي أَّ ُح أنِم َكَل ٌرأيَخ دواد وبأ هجرخأ[ ِمَعَّنلا ِرأم

2. (4119)- Sehl İbnu Sa’d (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu

vesselâm) buyurdular ki: “Allah’ın, senin hidâyetinle bir tek kişiye hidâyet vermesi,

senin için kıymetli develerden müteşekkil sürülerden daha hayırlıdır.”151

ـ 2140 ـ 3 ِةَّيِصَوِب ًابَحأرَم ُُوُقَيَف ُهأنَع ُ هاللَّ َيِضَر َّيِرَدُخألا ٍديِعَس اَبأ يِتاَن اَّنُك :ُاق يدبعلا َّ وراه يبأ نعو ـ أنِم أمُكَنوُتأَي ًاَجِر ََّّ إَو ،ٌعَبَت أمُكَل َساَّنلا ََّّ إ :اَنَل ََُاق ِ هاللَّ َُوُسَر ََّّ إ ، ِ هاللَّ ُِوُسَر ا ِراَطأقأ ‘ اَذإَف .ِنيِّدلا يِف ََّ وُهَّقَفَتَي ِضأر ]هفعضو يذمرتلا هجرخأ[ًارأيَخ أمِهِب اوُصأوَتأساَف أمُكأوَتأ

3. (4120)- Ebu Hârun el-Abdi anlatıyor: “Biz Ebu Said el-Hudri (r.a.)’a uğradık.

147 Ebu Dâvud, İlm 9, (3658); Tirmizi, İlm 3, (2651); Canan, İbrahim, a.g.e., XI, s. 501.

148 Tirmizi, İlim 3. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İlim 9; İbni Mâce, Mukaddime 24; Tam Riyazu’s-Salihin

Tercümesi, s. 396.

149

Bu hadis Ebu Hüreyre, Abdullah b. Amr, Ebu Said, Enes b. Mâlik, İbn Mes’ud, İbn Abbas, İbn Ömer vc Câbir’den rivâyet edilmiştir; Gazâli, Kitabul-İlim, I. Bölüm s. 97.

150 Canan, İbrahim, a.g.e., XI, S. 501.

O bize: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın (bize) vasiyetine merhaba” (derdi ve ilave ederdi): Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) demişti ki:“İnsanlar (dinde) size tâbidirler. Size (aktar-ı âlemden yâni) dünyanın her tarafından bir kısım erkekler gelip İslâm dinini öğrenecekler. Onlar geldikleri vakit, onlara hep hayrı tavsiye edin.”152

Açıklama:

“Burada, Ebu Sa’idi’l-Hudri’nin hadis vs. öğrenmek üzere, kendisine uğrayan tâliblere Resûlullah’ın vasiyeti diye hitab ettiğini görmekteyiz: ‘Ey Resûlullah’ın vasiyetleri! Hoş geldiniz, merhaba, buralarda rahat olasınız!’ ma’nâsında bir hoşâmedi hitabı. Niye böyle hitab ettiğini de açıklıyor. Çünkü Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm), vefatından sonra İslâm’a giren nice diyarlardan insanların, dinlerini öğrenmek üzere Daru’ssünne olan Medine’ye veya sünnetin hameleleri durumunda olan Ashab-ı kirâm’a fevç fevç geleceklerini haber vermiş, bu tâliblere iyi davranmalarını vasiyet etmiş, ‘Sizler sünneti benden gördünüz, sözlerimi işittiniz, öğrendiniz, o hususlarda bana uydunuz. İnsanlar bunları öğrenmek üzere size gelince, siz de onlara iyi davranın, hayrı tavsiye edin, hayra uymalarını emredin, onlara nasihat edin, dini eksiksiz öğretin’ ma’nâsında vasiyette bulunmuştur. Gerçekten de Resûlullah’ın bu ihbarı aynen çıkmıştır. Hatta el-Alâi: ‘Bu, Efendimizin mucizelerinden biridir, aynen olmuş, bu sayede Allah (c.c.) dinini korumuştur’ der.153

Bu hadiste, hariçte olanlara, dini öğrenmek üzere Medine’ye, Ashab’a koşmak emredildiği gibi, Ashab’a da bu gelenlere karşı iyi davranmaları, anlayışlı olup hüsn-ü kabul göstermeleri, iyi ağırlamaları tavsiye edilmiş olmaktadır. Aleyhissalâtu vesselâm’ın bu vasiyeti, sadedinde olduğumuz rivâyette de görüldüğü üzere gerçekten müessir olmuştur. Münâvi der ki: ‘Bazı sahâbeler, kendisine bir tâlib gelince, ona: ‘Hoş geldin Resûlullah’ın vasiyeti!’ diye hitab ederdi. Hadisten bilistifade, tâlib’in kendi katında insanların en azizi olduğunu, kendine ehlinden daha yakın bulunduğunu kabul ederdi. Bu sebeple, selef ülemâsı hayatlarında ve ölümlerinden sonra halka faydalı olacak bir talebe avlayabilmek için içtihad ağları atarlardı. Ayrıca, talebelerine karşı fevkalâde mütevâzi davranırlar. Onlar yanlarına geldikleri zaman hoşâmedi ederler, ikramlarda bulunurlar, hal ve hatırlarını sorarak gönüllerini alırlar, güler yüzle

152 Tirmizi, İlm 10, (3661); Canan, İbrahim, a.g.e., XI, s. 502, 503. 153 Canan, İbrahim, a.g.e., XI, s. 502, 503.

muamelede bulunurlardı.154

Görüldüğü üzere, Resûlullah’ın bu tavsiyesi, İslâm memleketlerinde talebelerin himayesine, onların hocalarıyla olan münasebetlerinin iyileşmesine müessir olmuş, ilmin artmasına, medeniyetimizin gelişmesine fevkalâde katkıda bulunmuştur. İnsanlık tarihinin iftihar edeceği İslâm medeniyetinin birinci mühendis ve mimarı Resulü Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm)’dir. Onun fiil ve sözleri, bu medeniyetin pek detaylı bir planını ve sonra da yapı taşlarını teşkil etmiştir.”155

ـ 2141 ـ 2 يِنَىِسأنُي أَّ أ ُفاَخأ ًاريِثَك ًاثيِدَح َكأنِم ُتأعِمَس يِّنإ ِ هاللَّ َُوسَر اَي ُتألُق :ُاق يفعجلا ةملس نب ديِي نع ـ :نيزر دازو ].يذمرتلا هجرخأ[ُمَلأعَت اَمىِف َ هاللَّ ِقَّتِا :َُاَقَف .ًاعاَمِج َُّ وُكَت ٍةَمِلَكِب يِنأثِّدَحَف ُهُرِخآ ُهَلَّوأ ِهِب ألَمأعاَو » ُةَمِلَك ُُاَقُي ٍعاَمِج « .تاملك تعمج اَذإ

4. (4121)- Yezid İbnu Seleme el-Cûfi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ey Allah (c.c.)’ın Resulü! Dedim, ben senden pek çok hadis işittim. Ancak bunlardan, sonradan işittiklerimin, önceden işittiklerimi unutturacağından korkuyorum. Bana (hepsinin yerini tutacak) câmi bir kelime söyle!”

“Bildiklerinde Allah (c.c.)’a karşı müttaki ol (bu sana yeter)!” buyurdular.”156

Açıklama:

“Burada Resûlullah, istikamet üzere olmak için çok ilim gerekmediğini, az ilimle de insanın istikametini koruyabileceğini tâlim buyurmaktadır. Zira hadise göre, istikametin temelini, ilim değil Allah (c.c.) korkusu teşkil etmektedir. Gerçek bu değil mi? Dinimizin haramlarını, farzlarını bilmeyen çıkar mı? Ya bunları yerine getirenler? İşte bunlar az. Elbette ilmin getireceği kemal inkâr edilemez. Ama o da âmil olanadır. Bildikleriyle amel eden kişi ilimle kemâle ulaşır, her amelini mükemmel yapar ama ameli olmayan kimseye ilim, ikinci bir vebal getirir. Şu halde öncelikle esas olan Allah (c.c.)’tan korkup amele koşmaktır.”157

ـ 2144 ـ 4 هجرخأ[ُهَسأفَن َعِّيَضُي أَّ أ ِمألعألا َنِم ٌُأىَش ُهَدأنِع أنَمِل يِغَبأنَي :ُاق نمحرلادبع يبأ نب ةعيبر نعو ـ ].ًاقيلعت يراخبلا

5. (4122)- Rebi’a İbnu Ebi Abdirrahmân der ki: “Yanında bir miktar ilim olan

154 Canan, İbrahim, a.g.e., XI, s. 502, 503. 155

Canan, İbrahim, a.g.e., XI, s. 504.

156 Tirmizi, İlm 19, (2684). Rezin şu ziyadeyi yaptı: “...ve onunla amel et!”; Canan, İbrahim, a.g.e., XI, S.

504.

kimseye, nefsini zayi etmesi münasib düşmez.”158

Açıklama:

“Buhâri bu Hadisi ‘İlmin kalkması, cehaletin zuhur etmesi’ diye başlıklanmış bir

babta muallak olarak kaydeder. Bu bab, esas itibariyle ilme teşvik için tanzim edilmiştir. Çünkü ilmin kalkması demek, Ulemanın yok olması, yerine âlimin yetişmemesi demektir. Değilse ilim, insanlara unutturulmak veya kalplerinden sökülüp alınmak suretiyle cemiyetten çıkacak değildir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) muhtelif hadislerinde, ilme himmet gösterilmesi, ulemanın yetiştirilmesi hususunda dikkat çekmek, bunun ehemmiyetini duyurmak için ‘ilmin kaldırılacağı’ ‘çekip alınacağı’ tehlikelerinden bahsetmiştir.” 159

Peygamber Efendimiz (s.a.v.); ilmi, karşısındaki insanın seviyesine göre verir, ilim tâlibine çok iyi davranılmasını tavsiye ederdi. Herkesin öğrendiklerini başkasına öğretmesini isterdi. Bu tavsiyelere uyulursa, huzurlu ve mutlu olmamızı sağlayan, güzel ahlâklı insanlar yetiştirilebilinir.