• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DE FİNANSAL LİBERALİZASYONUN ÖDEMELER BİLÂNÇOSUNA ETKİLERİNİN EKONOMETRİK ANALİZİ

4.1. İlgili Literatür

Gerek uluslararası gerekse ulusal bazlı finansal liberalizasyonun etkilerine ilişkin ampirik çalışmalarda ekonominin farklı değişkenleri inceleme konusu olmuştur. Daha önce de belirtildiği gibi finansal liberalizasyonun ekonomik etkileri üzerinde literatürde bir görüş birliği yoktur. Bu nedenle finansal liberalizasyona ilişkin çalışmalar kendi içinde bir özgünlük bulundurmaktadır. Öte yandan finansal liberalizasyonun ödemeler bilançosu üzerine etkilerinin araştırıldığı bir ampirik çalışmaya rastlanılmamıştır. Ampirik çalışmalar da genellikle cari işlemlerin sürdürülebilirliği, dış ticaret açığı, döviz kurundaki değerlenme vb. değişkenler dağınık bir şekilde kullanılmıştır. Bu bakımdan genelde finansal liberalizasyon özelde ise sermaye akımlarıyla ilgili konu açısından önem taşıyabilecek literatür taraması sonuçları aşağıda verilmiştir.

Weller (1999)’da yapmış olduğu çalışmasında finansal liberalizasyon uygulamasından sonra hem kur hem de bankacılık krizlerinden daha kolay etkilenen 27 yükselen ekonomiyi incelemiştir. 1973-1999 aralığını kapsayan çalışmada analize dahil edilen ülkelerin döviz krizi yaşama olasılığının, finansal değişkenlere verilen tepkinin reel ve dış ticaret değişkenlerine verilenden daha fazla olmasıyla yükselebileceği ifade edilmiştir (Weller, 1999:66).

Kumhof (1999)’da ödemeler dengesi krizlerinin araştırıldığı çalışmasında, hükümetlerin sermaye çıkışlarına karşı sterilizasyona gitmesinin para talebindeki olası düşüşü önlediğini, ancak bununla beraber bu politikanın bono talebini

arttırdığını ve bu yüzden merkez bankası borçlarında yükselmeye neden olduğunu ifade etmiştir (Kumhof, 1999:213)

Kaminsky ve Reinhart (1998)’de yapmış oldukları çalışmalarında 1970-1995 yılları arasında Latin Amerika ve Doğu Asya’yı karşılaştırmışlardır. 1990’ların başlarında sermayenin yükselen piyasalara hareket etmesinden sonra her iki bölgede yaşanan krizlerde Latin Amerikanın daha şiddetli krizler yaşadığını, ancak Doğu Asya’nın o dönemde daha çok doğrudan yabancı yatırım çektiğini bildirmişlerdir. Öte yandan 1990’ların sonuna doğru yaşanan finansal krizlerde ise yaşanan krizlerin şiddeti bakımından iki bölge arasındaki farkın giderek birbirine yakınsadığını ortaya koymuşlardır. 1990’larda yaşanan finansal liberalizasyon dalgasının bölgesel farklılıkları ortadan kaldırdığını belirtmişlerdir (Kaminsky ve Reinhart, 1998:448).

Finansal liberalizasyonun Türkiye deneyimiyle ilgili yerli ve yabancı literatür de oldukça zengindir. IMF çalışanlarından Agenor, Dermott ve Üçer (1997)’in Türkiye’nin finansal liberalizasyon deneyimiyle ilgili VAR yönteminin kullanıldığı 1987-1995 aralığını kapsayan çalışmalarında hükümet harcamaları ve sermaye girişlerinin Türkiye’de reel kurun değerlenmesine yol açtığını, aynı zamanda faiz oranlarının yükselmesinin de sermaye girişlerine ve kurun değerlenmesine yol açtığını belirtmişlerdir (Agenor, Dermott, Üçer, 1997:14)

Yeldan (1997)’de Türkiye’nin finansal liberalizasyon deneyiminin reel ekonomi üzerinde ki etkilerini finansal piyasalarda dahil edilmek suretiyle bir genel denge modeli kurarak incelemiştir. Kamu açıklarını monetizasyon yada bono çıkararak finanse etmenin reel çıktı, istihdam, faiz ve döviz kurlarının hareketi üzerinde önemli boyutlarda negatif etkilerinin olduğunu vurgulamıştır (Yeldan, 1997:81).

İnsel ve Sungur (2003)’te 1989-1999 dönemi için sermaye akımlarının Türkiye’nin makro ekonomik değişkenleri üzerine etkisini incelemişlerdir. Çalışmaya göre; Türkiye’de dış borç faiz ödemeleri ile portföy yatırımları arasında pozitif, kısa vadeli sermaye akımları ile reel ve nominal döviz kuru artış oranı

arasında negatif, kısa vadeli ve toplam sermaye akımlarıyla resmi rezervler arasında pozitif, portföy yatırımları ve toplam sermaye hareketleriyle cari işlemler açığı arasında pozitif ilişki vardır (İnsel ve Sungur, 2003:11).

Demir (2004)’te kısıtlanmamış genel belirleme yöntemini kullanarak 1975- 2000 yılları arasında Türkiye’de yaşanan finansal liberalizasyon deneyimini incelediği çalışmasında 1980’lerin ekonomik liberalizasyonundan sonra ülkenin ekonomik sorunlarının ana belirleyicisinin sermaye hareketleri olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Türkiye'de sermaye hareketleri ve dış borç arasında çift yönlü ve aynı zamanlı ilişki olduğunu bildirmiştir (Demir, 2004:859).

Alper ve Sağlam (2001)’de yapmış oldukları Türkiye'de ki 2000-2001 krizini inceleyen çalışmalarında finansal krizlerin etkilerini ve finansal krizlerin reel çıktı kanalları üzerindeki etki kanallarını VAR yöntemi kullanarak araştırmışlardır. Buna göre finansal krizlerin faiz oranı, varlık fiyatları ve kredi kanallarıyla ekonomiyi etkilediğini tespit etmişlerdir. Bununla beraber finansal kriz esnasında rezervlerin ve döviz kuru değişimlerinin merkez bankası tarafında başarılı bir şekilde istikrara kavuşturuluğunu belirtmişlerdir (Alper ve Sağlam, 2001:46).

Arıcan (2005)’te Kaminsky’nin Arjantin için kullandığı modeli Türkiye’ye uyarlayarak 1990-2004 dönemi için yaptığı VAR analizinde finansal liberalizasyondan sonra dolarizasyon olgusu ve spekülatif atakların Türkiye ekonomisinde krizleri tetiklediği sonucuna varmıştır (Arıcan, 2005:245).

Utkulu ve Kahyaoğlu (2005)’te ise ticari ve finansal dışa açıklığın Türkiye'de büyümeye olan etkisini araştırmışlardır. Yaptıkları çalışmada ticari ve finansal dışa açıklığın büyüme ve kriz süreçlerine olan etkileri 1990-2004 dönemi için doğrusal olmaya zaman serisi (TAR ve STAR) ve Markov rejim değişimi modellemesi kullanılarak araştırılmıştır. Yapılan çalışmaya göre Türkiye'de finansal açıklık ekonominin sürekli olarak resesyonda kalmasına neden olurken ticari açıklık büyümeyi pozitif yönde etkilemiştir. Bununla beraber finansal açıklık ticari açıklığın

büyüme üzerindeki olumlu etkilerini azaltarak negatif refah etkisi yaratmıştır (Utkulu ve Kahyaoğlu, 2005:14).

Caner (2007) ise Türkiye'de finansal liberalizasyonun yoksulluğu nasıl etkilediğini incelemiştir. Koentegrasyon yöntemi kullanılan çalışmada finansal liberalizasyon sonrası dönemde Türkiye'de yaşanan sermaye hareketleri, açıklık ölçüsü vb. değişkenleri kullanarak yaptığı çalışmasında liberalizasyonun yoksulluk üzerinde pozitif bir etkisinin olmadığı sonucuna ulaşmıştır (Caner, 2007:15).