• Sonuç bulunamadı

2. BÜTÜNCÜL YAPIDAKİ GÜVENLİKLEŞTİRME SÜRECİ MODELİ

2.1. Güvenlikleştirme Süreci ve Temel Unsurları

2.1.6. Alımlayıcı Kitlenin İknasında Söz Edimi, Yazılar, Görseller

2.1.6.1. İletişimde Paradigma Değişimi ve Sosyal Medya

Küreselleşme ve bilişim teknolojilerindeki gelişimle birlikte toplumların en çok etkilendiği husus iletişim araçları olmuştur. Bu araçların en başında da şüphesiz kitle iletişim araçları gelmektedir (Sancar, 2012: 185). Günümüzde kitleler çoğunlukla, güvendikleri ve itibarlı

89

buldukları iletişim araçlarından aldıkları bilgilere inanmaktadırlar. Dolayısıyla kanaatleri ve de kararları bu bilgiler vasıtasıyla şekillenmektedir. Dijital medyanın teknolojik gelişmelere bağlı olarak hızla gelişmesi ile birlikte, bilgiye Soğuk Savaş yıllarının “milli güvenlik” bahanesiyle erişimin engellenmesi uygulamaları yerini, bilgi edinmeyi “hak” olarak gören bir düşünce şekline bırakmıştır. Günümüz iletişim ortamında bilgileri sansürlemek veya filtreleyebilmek çok da kolay olmamaktadır.

Küreselleşme, evrensel düzeyde yapısal dönüşümleri de tetiklemiştir. Politik, sosyal, kültürel ve ekonomik sahalarda yaşanan değişimler iletişim araç ve eğilimlerinde köklü değişimler meydana getirmiştir. Bilgi çoğalmış, kitle iletişim araçlarının sayısı artmış ve bilgiye erişim de kolaylaşmıştır. İletişimin küreselleşmesi insan açısından da etkileşimi çoğaltmış, bilgiye ulaşım hızlanmıştır. Hem genel anlamda hem de güvenlikleştirme süreci açısından bakıldığında ise, bu kadar yoğun ve anlık bilgi bombardımanı altında bulunan insanların ikna edilmesi hem kolaylaşmış hem de oldukça zorlaşmıştır. Bu da bilginin tüketimi ile ilgili bir husustur.

İletişim ortamlarının en yaygını olan sosyal medya, son dönemde internet tabanlı uygulamalardaki yeni trendin adıdır. Bu uygulamalar kullanıcılar ve onlar tarafından yayılan diğer kullanıcılar arasında günden güne daha çok etkileşim sağlamaktadır. Bu kapsamda, fotoğraf, video, metin gibi içerikler ile çeşitlilik göstermektedir (Komito ve Bates, 2009: 233). Yeni medya paradigması eskisine nazaran daha girift oluşumlar içermektedir ve bilinen tüm farklı mecraları bir araya getirme özelliğine haizdir. Bu özellik çoklu ortam ya da “multi-medya” olarak da adlandırılmaktadır (Dilmen, 2007: 115). Bahsedilen bu ortam global düzeyde bağlayıcılığa sahiptir. İnsanlar belli bir coğrafyada yaşamakta fakat uzak coğrafyalardaki birçok insanla anlık olarak gözlemlerini paylaşacakları, sorular soracak ve onlardan yanıt alacakları interaktif iletişim halinde bulunmaktadırlar.

Dolayısıyla bu yeni medya sistemi adeta toplumların çok ön planda olmayan, sıradan kesimlerinin yükselen sesi olmuştur. Multimedya ortamında insanlar kendileriyle aynı beğenilere ve aynı düşünce süreçlerine sahip insanlarla birlikte olmanın tadını çıkartmaktadırlar. Günümüzde sosyal medya vasıtasıyla bilgi, durağan bir varlık veya kaynak değil, sürekli olarak eklenen ve kolektif olarak düzeltilen bir olgu haline gelmiş, geleneksel medyanın sürati sosyal medyanınkinin çok gerisinde kalmıştır. Dünyanın bir

90

yerinde yaşanan bir olay, problem, çatışma veya fikir sosyal medya vasıtasıyla anında tüm dünyaya yayılmakta ve bu platformlarda tartışılmaktadır. Kitleler kısa sürede etkilenebilmekte olup; örgütlü veya organize hareket refleksleri artmaktadır. Örneğin Washington Üniversitesinin yaptığı araştırmaya göre, Arap Baharı ile ilgili gelişen olaylarda Mısır ve Tunus’ta “özgürlük” ve “demokrasi” kavramlarının benzeri mesajlar ile 3 milyonun üzerinde tweet seçilip incelenmiştir. Çıkan sonuçta isyanların başlamasında ve sonlanmasında sosyal medyanın hatırı sayılır derecede önemli bir fonksiyonu olduğu tespit edilmiştir (Korkmaz, 2012: 2152).

Güvenlikleştirme sürecinde aktör tarafından öncelikle, alımlayıcı kitle ve kritik kitlenin belirlenmesinde, ayrıca kamuoyunun genel eğilimlerinin tespit edilmesinde sosyal medya önemli bir vasıtadır. Bu interaktif ortam sayesinde siyasiler kısa zamanda milyonlarca seçmene hitap edebilmekte; seçmenlerin tepkilerini ölçebilmektedir. Ayrıca vatandaşlar sosyal medya platformu vasıtasıyla fikirlerini kamuoyuna ve siyasi elitlere ulaştırabilmekte, icaraatlara veya yazılan yazılara cevap niteliğinde olumlu veya olumsuz yorumlar yapabilmektedirler. Bugün dünyada ve ülkemizde birçok bakan, başbakan ve devlet başkanı sosyal medyayı oldukça aktif kullanmaktadır. Bu yeni paradigma ile artık siyasilerin konuşup vatandaşın dinlediği tek yönlü iletişim dönemi kapanmış, etkileşim ve paylaşıma dayalı bir siyaset dönemi ortaya çıkmıştır (Çildan, Ertemiz, Küçük, Tumuçin ve Albayrak, 2012).

Pavlik (1999)’e göre medya kullanıcıları açısından eski medya ile yenisi arasındaki temel fark, kullanıcılar için daha fazla kontrol ve seçim şansı olmasıdır (Macmillan, 2006: 208). Telekomünikasyon ağları ve bilgisayarlar ile birlikte dünya çapında suni bir iletişim atmosferi meydana gelmiştir. Bu atmosfer ile birlikte bir yerden başka bir yere sürekli sesli, görüntülü ve yazılı bilgi dolaşımı olmaktadır. Öyle ki bu durum geleneksel radyo ve televizyon yayınlarının çok daha ötesinde boyutlara ulaşmıştır. İnternet ve web ile birlikte iş yaşantısında ve özel hayatın neredeyse her alanında bilgi gönderme ve bilgiye erişme açısından bir devrim yaşanmıştır (Neuman ve Hogan, 2005: 472). Bu devrim sonucunda veri analizi de kolaylaşmış, küresel iş döngüsü hızlanmıştır (Mohamed, 2007: 103). Morgan Stanley’in 2004 yılı araştırma verilerine göre; 50 milyon kullanıcıya ulaşma süresi radyo için 38 yıl, televizyon için 13 yıl, internet için ise 5 yıl sürmüştür (Polat, 2015).

91

Medyadaki bu evrilmenin güvenlikleştirme teorisinde de yapısal değişimlere yol açtığı değerlendirilmektedir. Böylesine bütüncül, girift, akışkan ve kümülatif bilgi ortamında yönetici elit ve aktörler, bu bilgiyi doğru yönetemezler ise yönetilemeyen bilgi güç olmaktan çıkıp aktörlerin aşması gereken ciddi bir engel haline dönüşmektedir. Her aşaması bilgi yönetimi temelinde şekillenen güvenlikleştirme sürecinde aktörler doğru kanaldan, doğru kodlamalarla, doğru mesajları uygun kitleye ulaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu bağlamda saklanan veya manipüle edilen bilgi, günümüz entegre sisteminde hedef kitle tarafından çok çabuk fark edilmekte ve aktörlere itibar kaybı gibi yeni sorunlar çıkartmaktadır. Sosyal medya en önemli iletişim kanallarından birisidir. Dünyadaki liderlerin neredeyse tamamı sosyal medya hesaplarına sahiptirler ve tüm icraatlarını anlık olarak hesaplarında hedef kitlelerine ulaştırmaktadırlar.

2008 ABD Başkanlık seçimlerinde Obama seçim kampanyasını gençlere yönelik kurgulamış, sosyal medya çalışmalarını ise Facebook’un da kurucularından olan Chris Hughes yürütmüştür. Sweetser ve Lariscy (2008: 196)’in yaptıkları araştırmaya göre, seçmen adaylarının genç seçmenleri kazanabilmeleri ve onlarla çift yönlü iletişim kurabilmeleri için Facebook önemli bir mecradır. Stieglitz ve arkadaşlarının (2012) incelemelerine göre ise, Almanya’daki politikacıların pek çoğu kendi saygınlıkları için sosyal medya ile bütünleşme gayretindedirler. Fernandes ve arkadaşları (2010: 654)’na göre, öğrencilerin diyalog geliştirme ve siyasal iştirak sağlamasında Facebook’un olumlu bir işlevi bulunmaktadır. Skoric ve Kwan (2011: 77), Singapurlu gençler üzerinde yaptıkları incelemede Facebook’ta siyasi ilişkisi olan bir gruba üye olanların siyasetle ilgili blogları okuma ve online imza kampanyalarına katılma olasılıklarının yüksek olduğunu ortaya çıkartmışlardır. Bu örnekler daha da çoğaltılabilecektir. Varılması gereken temel nokta ise, iletişimin değişen doğasını kavrayamayan lider ve aktörlerin toplumları yönlendirmede başarısız olduklarıdır. Yeni iletişim paradigmasında güvenlikleştirme yaklaşımı için önem arz eden “kritik kitle”, sosyal medya mecralarında görünürlüğü fazla olan ve yeni kanaat önderi vasfı yürüten fenomenlerdir. “Kritik kitlenin yeteri kadarının” ise bu fenomenlerin mümkün olduğunca fazlasının kazanılması ile ikna edilebileceği değerlendirilmektedir.

92