• Sonuç bulunamadı

2. BÜTÜNCÜL YAPIDAKİ GÜVENLİKLEŞTİRME SÜRECİ MODELİ

2.1. Güvenlikleştirme Süreci ve Temel Unsurları

2.1.6. Alımlayıcı Kitlenin İknasında Söz Edimi, Yazılar, Görseller

2.1.6.2. Alımlayıcı Kitlenin İknasına Yönelik Kitle İletişim Paradigmaları

2.1.6.2.2. Kamu Diplomasisi

Çalışmanın birçok yerinde de vurgulandığı üzere 21. yüzyıl ve küreselleşme; çokça yapısal değişimin yaşandığı, iletişimin yoğunlaştığı, sınırların ortadan kalktığı, dünyanın

95

küçüldüğü bir sürece karşılık gelmektedir. İnternetin insanlar arasında hızla yayılmasıyla etkileşimin çoğalması; insanları ve dolayısıyla kamuoylarını, sorgulayan, tartışan, öğrenen ve karar verme süreçlerine katılımı önemseyen bir noktaya taşımıştır. İşte kamu diplomasisi de bahsedilen şartlarda filizlenmiştir. Kamuoyunun iknası, tarihin her döneminde ve değişik sebeplerle üzerine ciddi stratejiler üretilen bir mesele olmuştur ve içinde bulunduğumuz yüzyılın diplomasi stratejisini de “kamu diplomasisi” oluşturmaktadır. Kamu diplomasisini etkin şekilde kullanabilen aktörler, politikalarını ülke içi ve dışı kitlelere kabul ettirme imkânı yakalayabilmektedirler. Ilımlı ve esnek, etkileşime açık kamu diplomasisi; uluslararası ilişkiler terminolojisinde, propaganda gibi geçmişin yıllanmış, eskimiş ve kötü şöhrete sahip kavramlarının yerini almıştır.

Fransız İhtilali’nden bugüne kadar uluslararası ilişkilerin şekil, boyut ve derinliğinde yaşanan değişim, diplomatik faaliyetlerin de yetersiz kalmasına sebep olmuştur. Kitle iletişim araçlarının gelişme ve çeşitlenmesi ile diplomatik hedeflerde de yönetici elitlerden vatandaşların iknasına doğru sapma yaşanmıştır. Literatürde birbirini destekleyen çok sayıda tanım mevcut olmakla beraber, en genel ifadeyle kamu diplomasisi; bir hükümetin, başka bir ulusun halkını ve aydınlarını, o ulusun politikalarını kendi hedeflerine yönlendirmek maksadıyla etkilemeye çalışmasıdır (Potter, 2002: 3). Yani geleneksel diplomasiden farkı, hedef kitle olarak diğer devletlerin kamuoyunun seçilmesidir. İlk olarak 1965 yılında Edmund Gullion tarafından öne sürülen kavram (Erzen, 2012: 60) ile disiplinler arası yapıya vurgu yapılmaktadır. Geleneksel diplomasi yöntemlerinin yanı sıra başka ülkelerin halkları üzerinde, kaynak ülke menfaatleri doğrultusunda, uzun vadeli fayda hedeflenerek olumlu algı yaratma çabalarını kapsayan bir süreçtir.

İletişimin stratejik değerinin çoğaldığı, kamuoyu olgusunun ön plana çıktığı, doğru bilgilendirme ve ikna konularının önem kazandığı günümüz bütüncül uluslararası sisteminde, hedef kitle yöneliminin sadece iç kamuoyuna olması oldukça yetersizdir. Bilginin çok yönlü, çok zamanlı, derinlemesine, süratli, sürekli ve akışkan yapısı sayesinde, dünyanın bir ucunda yaşayan sıradan bir şahsın evinde çektiği amatör bir video, dünyanın öteki ucuna interaktif olarak anında ulaşabilmektedir. Bu sebeple güvenlikleştirici aktör kamu diplomasisi bağlamında, küresel uluslararası sistemde diğer devletlerin yalnızca diplomatik elitlerini değil sıradan vatandaşlarını da ikna etmektedir. Bu da kamu diplomasisi strateji ve yöntemleri ile mümkün olmaktadır. Bu bağlamda güvenlikleştirici aktör, hedef kitlenin iknası için diğer ülkelerde de kamuoyu oluşturmak,

96

sivil toplum örgütlerini etkilemek, kendi vatandaş ve kurumları ile yabancı ülke vatandaşları arasında kültürel etkileşim ve sempatiyi yaygınlaştırmak zorunda hisseder. Yanlış anlama ve önyargıların oluşturduğu kargaşa ile sınırları aşan iletişim ortamını şekillendirmek ve yönlendirmek, aktör ve kamu diplomasisi faaliyetleri açısından oldukça önemlidir (Doğan, 2012: 13). Bunu yaparken yapılandırılan bilginin doğru olması önem kazanmaktadır. “Doğru”nun tartışmalı ve manipülatif yapısı, aktör açısından da sorun oluşturur. Bilginin dolaşım hızının ve yoğunluğunun arttığı günümüzde, geçmişin kara propagandalarında olduğu gibi gerçekleşen yanlış yapılandırmalar, itibar kaybı açısından geleceğe yönelik stratejileri de riskli hale getirmiştir.

Dolayısıyla informatik devrimle birlikte uluslararası sistemde, diplomatik paradigmada yaşanan değişim sonucu ortaya çıkan kamu diplomasisi ile sert güçten ‘top, tank, silah’ ziyade sivil toplum ve yumuşak güç kullanımı ön plana çıkmıştır. Sivil toplumlar resmi hiyerarşiden uzak, gönüllülük esasına göre oluşan, devletten bağımsız aktörlerdir. İçeriden veya dışarıdan olsun güvenlikleştirici aktör tarafından ikna sürecinde kullanılacak olmazsa olmaz bir enstrümandır ve sivil toplumun kazanılması, kamu diplomasisi uygulamaları ile mümkündür. Uluslararası ilişkilerde diplomasi alanındaki geleneksel aktörler; dışişleri bakanları, elçiler ve bu kapsamda oluşturulan medya araçları iken, teknoloji devrimi ile birlikte bu araçların etkinlikleri oldukça azalmış ve yeni aktörler türemiştir. Kamu diplomasisinde temel amaç hedef toplum üzerinde bir cazibe yaratmaktır. Örneğin günümüzde ABD politikacılarına ve devlet adamlarına olan nefret dünya çapında artış gösterse de, Coca-cola en çok bilinen ve kullanılan markalar arasında yer almaktadır. Veya İran ve ABD arasında resmi düzeyde her ne kadar anlaşmazlık ve kriz durumu hâkim olsa da, İranlı gençler Hollywood dizilerini izlemeyi tercih edebilmektedir. Dolayısıyla günümüz uluslararası sisteminin entegre yapısı ve yaşanan informatik devrim sonucu, devletler çıkarlarını sürdürebilmek için sadece resmi diplomatik mekanizmaları kullanmakla yetinmemektedirler. İkna sürecinde kendi halkları ve diğer devletlerin halkları üzerinde sempati yaratacak kamu diplomasisi mekanizmaları da işletilmektedir.

Bailey’e göre “Düşünceler dayanıklıdır, silah veya bombalarla yok edilemezler. Uluslararası sınırları ve okyanusları aşarlar. Onlarla ancak daha iyi düşünceler üreterek başa çıkılabilecektir” (Akçadağ, 2013). Bu noktada ise insan ve toplumlarla doğru iletişime geçmek önem arz etmektedir. Başarılı bir güvenlikleştirmede alımlayıcı kitle iyi tanınır. İknası hedeflenen kitlenin tarihini, kültürünü, dilini, dinini ve davranış kalıplarını etkileyen

97

politik psikolojik faktörleri bilmeden cazibe merkezi yaratılabilmesi oldukça güçtür. Güvenlikleştirici aktör tarafından kamu diplomasisi doğru kullanılarak imaj ve itibar arttırılır, aktör stratejik değer ve önem kazanır, cazibe merkezi haline gelir ve bu durum da politikaların benimsenmesini sağlayarak ikna sürecini etkiler.

Nye’a (2005) göre 21’inci yüzyılın en stratejik mekanizmalarından birisi olan kamu diplomasisi faaliyetlerinde stratejik planlama, günlük iletişim ve bilgilendirme, doğru bilginin zamanında ve sürekli aktarılması, hedef kitlenin ilgisinin çekilmesi, bütünsellik ve tutarlılık, uzun vadeli ilişki kurulması ve geliştirilmesi oldukça mühimdir. 20’nci yüzyılın tek yönlü iletişime açık ikna metotlarından propaganda; hedef kitlenin iknası için maruz bırakmayı, dayatmayı ve dolaylı baskı uygulamalarını içerirken, 21’inci yüzyılın paradigması; karşılıklı uyum geliştirmeyi, yumuşak güç unsurlarını kullanarak cazibe yaratmayı, karşılıklı iletişim ve etkileşimi temel almaktadır (Signitzer ve Wamser, 2006, 438). Bu yaklaşımda uzun vadeli faaliyetler ön plana çıkmakta olup alımlayıcı kitle ile karşılıklı anlayış ve etkileşime yönelik bir iklim hedeflenmektedir (Yağmurlu, 2007: 17). Baskı, zorlama, dayatma gibi ikna yöntemleri karşılık bulamamaktadır. Güvenlikleştirici aktör kamu diplomasisi faaliyetlerinde başarılı olmak için rasyonel, ikna edici, meşru ve savunulabilir söylemlerde bulunur, evrensel hukuka özen gösterir, adil olur. Ayrıca güvenlikleştirme sürecinde ekonomi, siyaset, hukuk gibi konularda az gelişmiş ülkelerin başka ülkeler açısından, bu alandaki aktörlerinin de alımlayıcı kitle açısından cazibe yaratmaları mümkün olmamaktadır. Bunun yanında güvenlikleştirici aktörler kamu diplomasisi faaliyetlerini yürütürken eskinin kara propaganda imajından kurtulabilmek için doğru ve kaynağı kesin bilgiler kullanırlar.