• Sonuç bulunamadı

1. İKTİSADİ BÜYÜMENİN ve DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN

1.1. İktisadi Büyümenin Belirleyicileri

İktisadi büyüme belli bir dönem için reel milli gelir ya da kişi başına reel milli gelir düzeyinde meydana gelen artışları ifade etmektedir. Büyüyen bir ekonomi yeni ihtiyaçları daha etkin karşılamada, gerek ulusal gerekse uluslararası problemleri çözmede ve yeni ekonomi politikalarını uygulamada avantaja sahip olmaktadır. Emek ve sermaye miktarı, emek verimliliği, doğal kaynaklar, ölçek ekonomileri ve kaynak dağılımı, teknolojik ilerleme, eğitim-öğretim, sosyal, yasal, kültürel ve politik yapı vb. faktörler iktisadi büyümenin belirlenmesinde rol oynamaktadır (McConnell and Brue, 1993: 366-374).

İktisadi büyümeyi artıran etkenlerin başında ülkedeki sermaye stokunun artırılması gelmektedir. Fiziki sermayenin yanı sıra beşeri sermayeye yapılan

50

yatırımlar büyüme üzerinde pozitif etkiye sahiptir. Sermaye birikiminden ziyade ar- ge’ye yönelik yapılan yatırımlar sayesinde ortaya çıkan teknolojik değişim ise, yeni üretim yöntemlerinin gelişmesini sağlamakta ve gerek yeni ürünlerin ortaya çıkmasını sağlayarak gerekse ürün verimliliğini artırarak büyümeyi beslemektedir (Froyen and Greer, 1989: 43-44). Doğal kaynakların ve beşeri sermayenin niceliksel ve niteliksel özellikleri ile sosyal, siyasal ve coğrafi faktörler, sermaye birikimi ve teknolojik gelişmenin büyümeyi ne ölçüde etkileyeceği üzerinde belirleyici rol oynamaktadır.

İktisadi büyümeyi yönlendiren etmenler genel olarak aşağıdaki başlıklar çerçevesinde incelenebilir:

i. Fiziksel ve Beşeri Sermaye Birikimi

Kişi başına gelir artışı fiziksel ve beşeri sermaye birikimi ve teknoloji düzeyi tarafından belirlenmektedir. Sermaye birikimini ve teknolojik gelişmeyi belirleyen unsurlar iktisadi büyümeyi belirleyen unsurlardır (Ünsal, 2007: 286).

Kişi başına reel gelir seviyesinin ana belirleyenlerinden ilki fiziksel sermaye birikimidir. Büyümeye ilişkin bu etkiler, elde edilen sermayenin bünyesinde yer alan teknolojik yenilik miktarına bağlı olarak daha fazla ya da daha az kalıcı olmaktadır. İşgücünün bünyesinde bulunan yetenek ve deneyimler beşeri sermayeyi temsil etmektedir. Bir yandan azalan getiriler dolayısıyla, daha fazla eğitimli ve yetenekli işgücü uzun dönemde daha fazla gelir seviyesine sahip olacak ancak mutlaka kalıcı olarak daha yüksek gelir büyüme oranına sahip olmayacaktır. Eğitim öğretim harcamaları gibi beşeri sermayeye yapılan yatırımlar, gelişmiş ar-ge ve teknolojik ilerleme yolu ile eş anlı gerçekleşirse ya da yüksek eğitimli işgücü ile yeni teknolojilere uyuma olanak sağlanırsa büyüme üzerinde daha kalıcı bir etki oluşturacaktır (Bassanini and Scarpetta, 2001: 13-14).

Gelişmiş ülkelerde görüldüğü üzere toplam beşeri sermaye stoku büyük olan ülkelerde iktisadi büyüme daha hızlı gerçekleştiğinden serbest uluslararası ticaretin ve iktisadi bütünleşmenin varlığı önemlidir. Dışa kapalı ekonomiye sahipgeri kalmış ülkelerde düşük beşeri sermaye birikimi nedeniyle iktisadi büyüme istenilen ölçüde gerçekleşememektedir (Romer, 1990: 99).

51 ii. Araştırma ve Geliştirme Harcamaları

Ar-ge harcamaları mevcut fiziksel ve beşeri sermayeyi daha etkin kullanma yolları kadar iyi bir yatırım yoludur. Bu harcamalar bilgiyi yeni teknolojilere dönüştürerek büyüme üzerinde kalıcı pozitif etkiye sahip olmaktadır (Bassanini and Scarpetta, 2001: 15-16).

Beşeri sermaye birikimi, ar-ge yatırımlarını hem girdi hem de çıktı boyutuyla etkileyebilmektedir. Yalnızca yüksek eğitimli bireyler ile bilim ve teknoloji alanlarında eğitim görmüş olanlar ar-ge yatırımlarının girdilerini, istihdam ve patent sayısıyla ilgili olarak da çıktılarını etkileyebildikleri için beşeri sermayenin niteliği önemlidir. Beşeri sermaye birikiminin ar-ge yatırımlarını uyarması beraberinde daha fazla ar-ge çalışanı, bilim ve teknolojide daha fazla insan kaynağı ve bu işgücünün ileri teknoloji hizmetleri gibi bilgi yoğun hizmet sektörlerinde yoğunlaşmasının talep edilmesini getirmektedir. Nihayetinde ar-ge yatırımları yüksek nitelikli beşeri sermaye birikimine yol açmaktadır (Neagu, 2011: 546). Bununla birlikte hızlı büyüyen ülkelerde kişi başına GSYİH ile ifade edilen iktisadi büyüme yaşam beklentisini ve okullaşma oranını pozitif yönde etkilemektedir. Çoğu ülkede birlikte hareket eden bu iki değişkenden kişi başına GSYİH’ye olan etki de pozitif yönlü olmaktadır (Neagu, 2013: 730).

iii. Makroekonomik Politikalar

İktisadi büyümenin belirleyicilerinden biri olarak makroekonomik politikalar para ve maliye politikalarını içermektedir. Düşük enflasyonun sağlanması ve sürdürülmesi, kamu açıklarının özel yatırımlar üzerine etkisi ve yüksek kamu harcamalarını finanse etmek üzere yüksek vergi oranlarının belirlenmesi makroekonomik politika düzenlemelerini ifade etmektedir. Düşük ve istikrarlı enflasyon oranı ekonomide daha az belirsizlik, fiyat mekanizmasında daha fazla etkinlik anlamına gelmektedir. Maliye politikası orta vadede iş çevrimi üzerinden iktisadi büyümeyi etkileyebilmektedir. Para ve maliye politikalarının uyumluluk arz etmemesi iktisadi büyüme üzerinde olumsuz etkileri olacak olan faiz oranları, döviz kuru gibi değişkenler üzerinde negatif sonuç doğuracak baskılar oluşturabilecektir (Bassanini and Scarpetta, 2001: 16-18).

52 iv. Finansal Gelişme ve Kurumlar

İktisadi büyümenin belirleyicilerinden olan kurumlar, mülkiyet haklarını güvence altına almak ve bazı teşvikler sağlamak gibi yollarla fiziki ve beşeri sermaye birikimi ve teknolojik gelişim için yatırım yapmaları konularında iktisadi aktörler üzerinde etkili olmaktadır. Daha fazla yatırım, daha fazla iş bölümü ve uzmanlaşma anlamına gelmektedir. Sonuç olarak “iyi kurum” kavramı ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte ülkelerin gelir seviyelerinin artması bağlamında pozitif yönde etkili olmaktadır (Ünsal, 2007: 292).

Gelişmiş finansal bir sistem küçük sermayelerin kârlı ve büyük projelere aktarımını sağlayarak sermaye birikimi için gerekli fonu elde etmektedir. Bu süreçte fon sahiplerinin likidite akışını hızlandırmakta, çeşitlendirme yolu ile riski dağıtarak tasarruf sahiplerini korumakta, bilgiye erişimi kolaylaştırarak bilgiye ulaşım ve bilgiden yararlanma maliyetlerini azaltmaktadır. İktisadi büyümeye olan bu katkılarının yanı sıra yeni teknolojilerin ülke içine girmesine yol açması da büyüme sürecinde önemli bir rol üstlenmesine yol açmaktadır (Bassanini and Scarpetta, 2001: 20).

v. Dışa Açıklık ve Uluslararası Ticaret

Dışa açıklık bir ülkenin dünya ekonomisine entegre olması açısından önemlidir. Bu sayede gelişen ticaretle birlikte sermaye birikiminin hız kazanması, uzmanlaşmanın sağlanması, verimliliğin artması ve teknolojinin gelişmesi söz konusu olmaktadır. Dışa açıklığın artmasının sermaye birikimine etkisi özellikle DYY’yi artırması aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu tür yatırımlardaki artış, yeni teknolojileri içeren sermaye mallarının daha fazla ithal edilebilir hale gelmesi ve artan ticaretle birlikte kârlardaki yükselişin daha fazla ar-ge çalışması yapılmasını sağlaması önemli miktarda yeni bilgi ve teknolojinin de ülkeye girmesi ve üretim sürecindeki yerini alması anlamına gelmektedir. Dışa açıklığın artması yukarıdaki etkilerin yanı sıra etkinliği artırması yoluyla da büyüme üzerinde pozitif etkili olmaktadır. Şöyle ki dışa açık ekonomilerde eksik rekabet piyasalarının etkinsizliği ortadan kalkmakta, ölçek ekonomileri avantajından yararlanılmakta ve dış rekabet artışı dolayısıyla yurtiçi firmaların etkinlikleri artmaktadır (Ünsal, 2007: 290-291).

53

Karşılaştırmalı üstünlükler, ölçek ekonomileri, rekabetçi baskılar ve bilgi difüzyonu uluslararası ticaretten kaynaklanan ve ülke ekonomileri için etkinlik artışı, yatırımların uyarılması ve büyümenin artması anlamına gelebilmektedir. Yatırımların uyarılmasında belirleyici olan yeni teknolojilere uyum sürecinde yeni sermaye yatırımlarının gerekmesidir. Bu bağlamda dış ticarete ilişkin engellerin ortadan kaldırılması, diğer bir deyişle dışa açıklığın sağlanması ya da derecesinin artırılması önemlidir (Bassanini and Scarpetta, 2001: 20).

DYY çekme amacı ülkeler arasında rekabete yol açmıştır. Bir ülke için DYY ve rekabet ilişkisinin derecesi, bu yatırımların iktisadi büyüme üzerindeki etkisine bakılarak en iyi şekilde anlaşılmaktadır. Birçok ülke sadece giriş engellerini azaltmak ya da ortadan kaldırmakla kalmamıştır. Aynı zamanda vergi indirimleri, çeşitli teşvikler ve uygun yurtiçi politikalar aracılığıyla hem DYY’yi desteklemiş ve faydasını en üst düzeye çıkarmış, hem de bu sayede yurtiçi firmalar için geçerli olan engelleri ortadan kaldırmıştır (Sass, 2003: 4; Kok and Acikgoz Ersoy, 2009: 114).

vi. Coğrafya ve Kültür

Coğrafya öncelikle iklim üzerinden büyüme üzerinde etkilidir. İklim, tarımsal verimlilik, sağlık ve insan davranışı üzerindeki etkileri yoluyla kişi başına geliri etkilemektedir. Coğrafyanın büyümeyi ikinci etkileme yolu olan dış ticaret karşılaştırmalı üstünlükler yoluyla verimliliği ve diğer ülkelerle ticaret yapıldığı için de teknoloji ve teknik bilgiyi artırmakta ve kişi başına gelir üzerinde etkili olmaktadır. Yüksek ulaşım maliyetlerinin dış ticaretin yararlarını azaltması coğrafyanın etkisine vurgu yapmaktadır. Coğrafyanın doğal kaynaklar yoluyla da büyümeyi etkileyebilmesi söz konusu olmasına rağmen önemli olan zengin doğal kaynaklara sahip olmaktan ziyade onlardan yararlanmasını bilmektir (Ünsal, 2007: 287-288).

Yeni fikirlere ve teknolojiye açıklığın önemli bir gösterge olduğu kültür de iktisadi büyümeyi etkileyen önemli bir belirleyicidir. Diğer kültür öğeleri olarak çalışma gayreti, tasarrufa yatkınlık ve iktisadi aktörler arasındaki kredibilitenin yüksek olması iktisadi büyüme ile karşılıklı bir ilişki içerisinde birbirini pozitif yönlü etkiler durumdadır. (Ünsal, 2007: 288-289).

54

DYY yurtiçi yatırımlar üzerinde uyarıcı etkiye sahiptir. Bu etkinin iktisadi büyümeye sağladığı katkı makroekonomik politikaların güçlülüğü, kurumsal istikrar, beşeri sermaye, altyapı ve ticaret politikalarına bağlı olarak şekillenmektedir. Enflasyon oranının, vergi yükünün ve hükümet harcamalarının azalması gelişmekte olan ülkelerdeki iktisadi büyümeyi olumlu yönde etkilemektedir (Makki and Somwaru, 2004: 795-801). Teknolojik gelişme ile gerçekleşen etkinlik ve verimlilik artışları sayılan faktörlerle birlikte yurtiçi yatırımların uyarılmasında çok önemli role sahiptir. Teknolojik gelişme ile iktisadi büyümenin teşvik edilmesi, teknoloji ve yenilik transferinde önemli rol oynayan DYY’nin bu amaca hizmet ettiği sonucunu doğurmaktadır. İktisadi büyüme ve DYY arasındaki ilişkiye ait bulgular da bu ilişkinin pozitif yönde olduğu görüşünün ağır basmasına yol açmıştır. UNCTAD Raporu (1999: 156)’na göre ülkelerin büyüme hedefleri ile uyumlu DYY politikalarının gelişmekte olan ülkelerin büyümesine sağladığı katkılar şunlardır:

i. Yurtiçi üretim kapasitesinin etkin ve rekabetçi bir şekilde artışını sağlayarak, yetersiz yurtiçi tasarruf ve yatırımlara destek olacak büyüme kaynaklarını oluşturmak.

ii. Üretimde etkinlik artışı için gerekli teknoloji, bilgi ve uzmanlık gibi soyut kaynakların ülkeye girişine aracı olmak.

iii. Ölçek ekonomilerinden ve uzmanlık alanlarının gelişmesinden faydalanarak talep yapısını genişletmek suretiyle uluslararası rekabet gücünün artışını sağlamak.

iv. Uluslararası firmaların doğal çevrenin korunmasına ilişkin kurallara uyulmasına gösterdiği önemden hareketle temiz teknoloji, temiz çevre ilişkisini göz önünde bulunduran bir büyüme ve kalkınma süreci sağlamak.

Makro açıdan bakıldığında DYY istihdam, verimlilik ve rekabet artışının ve teknoloji taşmalarının önemli bir kaynağı olarak görülmektedir. Özellikle az gelişmiş ülkeler için banka kredilerinin finansmanını sağlayacak olan daha yüksek ihracata ve uluslararası piyasalara ulaşma anlamına gelmektedir (Denisia, 2010: 53). DYY yurtiçi tasarruflar ile yatırımlar arasındaki açığı kapatarak ve bilgi taşması sağlayarak gelişmekte olan ülkelerin iktisadi kalkınma ve büyümesi ile endüstriyel gelişimlerinde önemli role sahip olmaktadır (Mottaleb, 2007: 9).

55

1.2. Neo-Klasik ve İçsel Büyüme Modelleri Bağlamında Doğrudan Yabancı