• Sonuç bulunamadı

2. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN ÖNEMİ ve TÜRLERİ

2.4. Doğrudan Yabancı Yatırımların Türleri

2.4.1. Yatırım Yapan Ülke Açısından Doğrudan Yabancı Yatırımlar

2.4.1.1. Yatırımın Mülkiyetini Değiştiren Doğrudan Yabancı

Yatırımcı firma üretim kaynaklarına ve firmalara ilişkin teknik bilgiye ihtiyaç duyduğu halde bunları piyasa koşullarında ve sözleşmeler yoluyla sağlayamadığında ve bu tamamlayıcı üretim kaynaklarını elde edemediğinde ortak girişim ve satın alma yatırımları ortaya çıkmaktadır (Nicholas and Maitland, 2002:10)

Birleşme ve satın almalar edinilen firma faaliyetlerinin büyüklüğü açısından dikey, yatay ve kümelenmiş olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Aynı endüstrideki iki benzer firmanın birleşmesi yatay birleşme; aynı endüstride birbirini izleyen süreçler dolayısıyla iki firmanın birleşmesi dikey birleşme; edinilen firmanın faaliyetinin tamamen bağlantısız alanda olması ise kümelenme birleşmesidir (Cartwright and Cooper, 1996: 3).

i. Ortak Girişim ve Tam Mülkiyete Dayalı Bağlı Şirket

Seyidoğlu (1999: 670), aralarındaki fark, mülkiyette ev sahibi ülkeden bir yatırımcının olup olmaması olan ortak girişim ve tam mülkiyete dayalı bağlı şirketleri şu şeklide tanımlamaktadır: Bir ya da daha fazla yabancı yatırımcının başka bir ülkede bir veya birkaç yerli yatırımcı ile ortak bir işletme kurması “ortak girişim”, bir veya daha fazla yabancı yatırımcının başka bir ülkeye gelerek kendi başına bir işletme kurması ise “tam mülkiyete dayalı bağlı şirket”tir. Ev sahibi ülkedeki piyasa yapısı, tüketim kalıpları, iş bağlantıları, sosyo-kültürel yapı, üretim teknolojisi ile patent, lisans ve mülkiyet haklarına ilişkin düzenlemeler yatırımcıların bu iki yatırım türü arasındaki tercihlerine yön vermektedir.

İki firma arasında öz kaynağa dayalı olan ortak girişimin amacı firmaya özel bilgiyi de içeren tamamlayıcı kaynakları bir araya getirmektir. Firma, teknoloji veya piyasa koşulları ya da her ikisi ile birden bağlantılı olabilen bilgisini diğer firmalarla paylaşarak ortak girişime taraf olmaktadır (Buckley and Casson, 1996: 850). Bazen ev sahibi ülkeler, yerli firmalarının yabancı firmaların bilgi ve tecrübesinden

23

yararlanabilmeleri amacıyla ortak girişimi zorunlu kılan uygulamalara gidebilmektedirler. Yabancı ülkeler de yerel firmaların kendi ülkeleri hakkındaki bilgi ve deneyiminden faydalanmak, yerel piyasalara daha kolay girebilmek ve yerel mülkiyetin bir sonucu olarak “yabancı olmama” duygusunun yaratılmasıyla satışlarını artırabilmek gibi temel güdülerle ortak girişimi tercih etmektedirler. Ancak uygulamada görülmektedir ki her ne kadar ülkeler tam mülkiyeti sınırlandırıcı önlemler alsalar da tam mülkiyete dayalı bağlı şirket sayısı ortak girişimlerin sayısından fazladır (Seyidoğlu, 2001: 670).

ii. Birleşme ve Satın Almalar

Şirket birleşmesi, iki şirketin faaliyetleri ortak hale geldiğinde kaynaklarını bir araya toplamalarıyla faaliyetlerini tek elden yürütecek bir işletme haline gelmeleri, diğer bir deyişle ortak amaçlara ulaşmak için iki veya daha fazla işletmenin birleşme yoluna gitmesidir. Şirketlerin birleşme öncesindeki sahipleri ve sermayedarları birleşme sonucunda da hem mülkiyet hem de yönetimde paya sahiptir. Satın alma ise “denetim” unsurunun belirleyici olduğu ve bir şirketin mülkiyet ve yönetim kontrolünün bir başka şirket tarafından devralınmasını ifade eden yatırım türüdür. Satın almada işletme diğer işletmelerin bütününün ya da bir kısmının denetimini elde etmektedir. (Coyle, 2000: 2; Kang and Sakai, 2001: 14). Firmalar üretim sürecindeki taklit etme maliyetleri, girdileri ve/veya varlıkları satın alma maliyetlerini aştığı durumda satın alma yönünde bir seçimde bulunabilirler (Nicholas and Maitland, 2002: 10).

Şirketler arası birleşmeler veya satın almaların doğrudan yatırımcılar tarafından tercih edilmesinin bazı nedenleri vardır (Seyidoğlu, 1999: 671): Bunlar, bu yatırım türlerinin yabancı bir pazara girmede en kolay yol olmaları, ar-ge faaliyetleri olmaksızın daha üstün teknolojiye ulaşmayı sağlamaları ve ölçek ekonomilerinden faydalanma imkânları sunmalarıdır. Şunu da belirtmek gerekir ki, yabancı bir şirketin yerli bir şirketle birleşmesi veya onu satın alması, siyasal ve sosyal çatışmalara ya da istihdam ve ücretlere ilişkin sözleşmelerde firma aleyhine değişikliklerin olmasına yol açabilmektedir.

24

Sınır ötesi işlemler ar-ge yoğun endüstrilerde, yurtiçi devralmalara göre daha fazla yoğunlaşmıştır. Hedef servet kazançları sınır ötesi satın almalarda yurtiçi satın almalarda olduğundan önemli miktarda daha yüksektir. Satın alma yatırımlarında para dalgalanmaları önemli bir etkiye sahiptir. Bir alıcının parası satın almanın gerçekleştiği ülke parasına göre güçlü olduğunda sınır ötesi satın almalardaki hedef kazançlar daha yüksek olmaktadır (Harris and Ravenscraft, 1991: 842). Birleşme konusunda ticaret maliyetlerinin etkisi ise, birleşmenin hedef ve yatırımcı firmaların aynı endüstride olmasını ifade eden yatay birleşme mi yoksa farklı endüstrilere yayılmasını ifade eden dikey birleşme mi olduğuna göre farklılık göstermektedir (Hijzen et al., 2008: 863).

Birleşme ve satın almalar gelişmiş ülkelerde her zaman önemli yatırımlar olmasına karşılık, gelişmekte olan ülkelerde öneminin artması 1990’ların ortasındaki krizlerden sonra olmuştur. Bununla birlikte birleşme ve satın alma yatırımlarının ev sahibi ülkeler için yararlı olmaları ancak ev sahibi ülkedeki politika yapıcılar beşeri sermaye birikimi için daha fazla kaynak ayırdığında, diğer bir deyişle ev sahibi ülke belirli bir beşeri sermaye düzeyine ulaştığında mümkün olmaktadır. Minimum beşeri sermaye düzeyine erişilemediği takdirde iktisadi büyüme üzerinde pozitif bir etki değil azalma yönünde bir etki oluşmuş olacaktır. (Mody, 2007: 3; Wang and Wong, 2009: 318, 328).

İngiltere, ABD, Belçika gibi gelişmiş ülkelerin yaptıkları dev uluslararası anlaşmaların yanı sıra gelişmekte olan ülkelerdeki firmalar tarafından da önemli satın almalar gerçekleşmiştir. İsveç menşeli motorlu taşıt üreticisi Volvo’nun son sahibi olan ABD’li Ford Motor Şirketi tarafından, Çinli otomotiv imalatçısı Geely’ye satılması ya da ABD’li IBM şirketinin bilgisayar üretim birimini bilgisayar şirketi Lenovo’ya satması gibi örnekler bulunmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki, sınır ötesi birleşme ve satın almalar DYY’nin önemli bir kısmını oluşturmakla birlikte, üretim kapasitesi ya da istihdamı artırmadıklarından, ev sahibi ülkelerin yeni faaliyet olanakları oluşturan yeşil alan yatırımlarını tercih etmeleri söz konusu olabilmektedir (Klimek, 2011: 60-61).

Grafik-6’da 2000-2012 arasında dünyada uluslararası birleşme ve satın alma işlemlerinin seyri gösterilmektedir. 2007 yılına ait 1.023 milyar dolar rakamı kriz

25

öncesi zirve noktasını göstermektedir. İşlemlerin toplam değeri, 2011 yılında 555 milyar dolara yükselmiştir. 2012 yılındaki değer ise bir önceki yıla göre %45’lik bir düşüşle 308 milyar dolar olmuştur.

Grafik-6: Dünyada Sınır-Ötesi Birleşme ve Satın Almalar (Milyar $, 2000-2012)

Kaynak: YASED (2013), www.yased.org.tr / 03.10.2013.

iii. Stratejik Birleşmeler

Katılımcı firmaların rekabetçi stratejilerinin etkinliğinin, teknoloji ve uzmanlıklar gibi karşılıklı olarak yarar sağlayan kaynakların ticareti aracılığıyla artırıldığı firmalar arası işbirliği ilişkisidir. Ortak girişimler, küçük öz kaynak yatırımları, ortak pazarlama, uzun dönem satın alma sözleşmeleri vs. gibi firmalar arası geniş bağlantıları içermektedir (Kang and Sakai, 2001: 14). En basit stratejik birlik türü, portföy yatırımı şeklinde olan ve firmaların hisse senetlerini birbirleriyle değiştirmelerine dayanan yatırımdır. DYY olarak nitelendirilen stratejik birlik türü ise firmaların hem hisse senedi değiş tokuşu yapmaları hem de ortak bir girişim kurmalarına dayanmaktadır. Stratejik birlik türlerinin bazılarında ortak pazarlama ve hizmet anlaşmaları çerçevesinde hareket edildiği için rekabeti kısıtlama özelliği söz konusudur (Kurtaran, 2007: 368).

Stratejik birleşmelerde temel amaçlar ar-ge faaliyetlerinin sorumluluğunu paylaşmak, piyasaya doğru zamanlama ile girebilmek, ortak pazarlama ve hizmet sunmanın faydalarından yararlanmak olarak sıralanabilir (Seyidoğlu, 1999: 672). Bu

26

birleşmelerin diğer yatırım türlerinden avantajlı olmasını sağlayan esneklikleri, firmaların mülkiyet yapısını değiştirmeden onların değişen piyasa koşullarına etkin bir şekilde cevap vermesine olanak tanımaktadır (Kang and Sakai, 2001: 14).