• Sonuç bulunamadı

Neo-Klasik ve İçsel Büyüme Modelleri Bağlamında Doğrudan Yabancı

1. İKTİSADİ BÜYÜMENİN ve DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN

1.2. Neo-Klasik ve İçsel Büyüme Modelleri Bağlamında Doğrudan Yabancı

İçeriye doğru DYY akımlarının önemli uyaranlarından biri iktisadi büyümedir. İktisadi büyümenin pozitif yönde etkilediği DYY’deki bir artış, mevcut sermaye stokunun artışı anlamına gelmekte ve iktisadi büyüme için pozitif etkili olabilmektedir (Nonnenberg and Mendonça, 2004: 1). Bundan hareketle Geleneksel İktisattan itibaren birçok ekol iktisadi büyüme ile DYY ilişkisini ele almıştır.

Klasik ve Neo-Klasik İktisat, Geleneksel İktisadı ifade etmektedir ve 1950’lere kadar uluslararası iktisatta hakim görüşler olmuşlardır. Bu ekollerin ticaret modelleri birçok sınırlandırıcı varsayıma sahiptir (Dunning, 1992: 67): İktisadi faaliyetin organizasyonu ve mülkiyet konuları ihmal edilmiş, sadece üretimin nerede yapılacağı ile ilgilenilmiştir. Sınırlar arasında mal ve hizmet değişimi için piyasanın maliyetsiz bir mekanizma olacağı varsayılmış, kaynakların ulusal sınırlar arasında hareketsizken, ulusal sınırlar içinde hareketli olduğu ve firmaların sadece tek bir faaliyet ile meşgul olacakları kabul edilmiştir. Girişimcilerin kâr artırıcılar olarak sayılması söz konusudur. Yönetim stratejisinin, optimum çıktı seviyesinin sağlanması ve bu çıktı seviyesinde üretim maliyetlerinin en aza indirilmesi olması gerektiğini savunarak sınırlandırıcı bir tanım çerçevesinde hareket etmişlerdir.

Geleneksel dış ticaret, ölçeğe göre sabit getiri ve tam rekabetçi piyasa varsayımları altında fiyat alıcı “görünmez” firmaların olduğu yapıyı ifade ettiğinden ÇUŞ’ları ve firma içi ticareti açıklayamamıştır. ÇUŞ’ların ve firma içi ticaretin açıklanması için gereken ölçeğe göre artan getiri ve eksik rekabet piyasası varsayımları 1970’li yılların sonunda yeni dış ticaret teorisi ile birlikte gündeme gelmiştir (Akkoyunlu, 1996: 72).

İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda, DYY içeren uluslararası üretim uluslararası işlemler içinde küçük bir paya sahipken, uluslararası ticaretin sahip olduğu büyük pay bu alanı öne çıkarmıştır. Uluslararası ticareti açıklamada, üretim faktörlerinin uluslararası tam hareketsiz olduğu varsayımından hareketle DYY miktarının da sıfır olduğunu kabul eden Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi kullanılmıştır (Hosseini, 2005: 529). Bu teoride ticaret, mal ve hizmetlerin üretimini, onların üretiminde karşılaştırmalı avantaja sahip olan ülkelere kaydırarak üretimde

56

etkinlik sağlamaktadır (Makki and Somwaru, 2004: 795). İkinci Dünya Savaşı’ndan, özellikle 1960’lardan sonra ise, uluslararası işlemlerin niteliği ve miktarı ÇUŞ’lar ve dolayısıyla DYY ve diğer uluslararası yatırım türleri lehine değişmeye başlamıştır (Hosseini, 2005: 529).

Ricardo’nun Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi, üretimin her ülkede sabit maliyetli; talep eğilimleri ve üretim fonksiyonlarının aynı ve üretim faktörlerinin uluslararasında hareketsiz olduğunu varsaydığı ve altın hareketlerinin ödemeler dengesi problemlerini çözdüğünü kabul ettiği için ve uluslararası yoğun teknoloji alışverişlerini öngörmeyip teknolojiyi serbest mal kabul ettiği için uluslararası sermaye hareketleri ve DYY’nin bu teori ile açıklanması mümkün olmamıştır (Alpar, 1978: 45).

Uluslararası ticareti faktör yoğunlukları çerçevesinde açıklayan Neoklasik ticaret teorisinin Heckscher-Ohlin modeli, iki ülke, iki üretim faktörü ve iki mallı genel denge temeline dayanmakta ve tam rekabet varsayımı çerçevesinde, üretimde ölçeğe göre sabit getiri, sıfır taşımacılık maliyeti ve sermayenin dış ticareti etkilediği kabullerini içermektedir. Bu modelde malların göreceli faktör yoğunluklarındaki farklılaşma dolayısıyla uluslararası faktör fiyatlarında farklılaşma ortaya çıkmakta ve nispi olarak sermaye zengini bir ülke ya yabancı ülkeye sermaye yoğun mal ihraç etmekte ya da –mal ticaretinin olmadığı bir durumda- sermayenin getirisinin daha yüksek olduğu ve emeğin getirisinin daha düşük olduğu yabancı ülkeye faktör fiyatları eşitleninceye kadar sermaye aktarımı yapmaktadır. Diğer bir deyişle, uluslararası nispi emek ve sermaye farklılıkları sermaye getiri oranlarında farklılığa yol açmakta ve faktör zengini ülkelerden diğer ülkelere doğru bir sermaye hareketliliği ortaya çıkmaktadır. Bu teori DYY’yi açıklamak üzere ortaya konan ilk teorik çalışmadır ve bu yatırımları uluslararası sermaye hareketlerinin bir türü olarak kabul etmektedir (Alpar, 1978: 46; Aslan ve Terzi, 2006: 2; Sodik and Nuryadin, 2008: 19; Faeth, 2009: 166-167).

Neo-klasik büyüme teorisine göre, kişi başına sermaye miktarının artması, sermayenin azalan getirileri büyümeye kısıt koyduğu için geçici olarak mümkün olurken; DYY’nin uzun dönem büyüme oranını etkilememesi sabit ölçek ekonomileri, azalan marjinal girdi verimliliği, girdilerin pozitif ikame esnekliği ve

57

tam rekabet gibi varsayımlara dayanmaktadır. DYY’nin uzun dönem büyüme oranını etkileyebilmesi sadece ülkedeki teknoloji ve istihdam seviyesini artırmasına bağlıdır (Sass, 2003: 4).

Büyümeyi iktisadi sistem dışındaki etkenlere bağlayan neo-klasik büyüme teorisi (Solow Modeli)’nin temeli Solow (1956) tarafından atılmıştır. Temel varsayımları kapalı ekonomi, rekabetçi piyasalar, rasyonel bireyler ve üretim faktörleri için ölçeğe göre azalan, üretim fonksiyonu için ise ölçeğe göre sabit getiri olarak sıralanmaktadır. Ekonominin kendi içsel dinamikleri dolayısıyla büyüyeceğini savunan içsel büyüme (yeni büyüme) teorisinin temelleri ise Romer (1986) ve Lucas (1988) tarafından atılmıştır. İçsel büyüme teorilerinin neo-klasik büyüme teorisinden ayrıldığı en önemli nokta ar-ge faaliyetlerinin uzun dönem iktisadi büyümeyi etkilediğini ileri sürmeleridir (Lai et al., 2006: 300).

Beşeri sermayenin yapısında yer alan teknoloji ve teknik bilgi DYY aracılığıyla transfer edilebilmektedir. İçsel büyüme teorisine göre yatırımların beraberinde getirdiği yeni bilgi uzun dönem iktisadi büyümeyi sağlayabilmektedir (Hudea Caraman and Stancu, 2012: 86). Bu modellerde büyüme, hem fiziksel hem de beşeri sermaye birikimine eşlik eden pozitif dışsallıklar yoluyla yatırım temelli olarak ve ar-ge sektöründe iktisadi fayda sağlayan teknolojik ilerleme yoluyla ar-ge temelli olarak iki şekilde gerçekleşmektedir. Romer (1986, 1987), Lucas (1998), Barro (1990) ve Rebello (1991) ilk gruba ait çalışmalar yapmışken; Romer (1990), Grossman ve Helpman (1991), Aghion ve Howitt (1992, 1998) ikinci gruba ait çalışmalar yapmıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki içsel büyüme literatüründe uluslararası yatırımlara bağlı teknoloji taşmalarına ilişkin az sayıda modelleme vardır (Lai et al., 2006: 300-301).

Sonuç olarak, Neo-klasik büyüme modellerinde DYY yatırım hacmini ve/veya yatırım etkinliğini artırmakta ve iktisadi büyümede uzun vadede etkili olmaktadır. Yeni içsel büyüme modelleri ise uzun dönem büyümeyi teknolojik ilerlemenin bir fonksiyonu olarak kabul etmekte ve teknoloji transferi ile taşma etkileri vasıtasıyla ev sahibi ülkedeki büyüme oranını sürekli olarak artırabildiği bir çerçeve sunmaktadır (Nair-Reichert and Weinhold, 2001: 155).

58