• Sonuç bulunamadı

3. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM TEORİLERİ

3.1. Mikroekonomik Yaklaşımlar

3.1.4. Eklektik Teori (OLI Paradigması)

Uluslararası iktisadi alanda çok sayıda uygulamalı araştırmaya ilham olmuş en yaygın kullanılan yaklaşımlardan biri Dunning tarafından geliştirilen ve ÇUŞ’lara ilişkin teoriye önemli katkı sağlayan Eklektik Teori’dir. Dunning, genel bir DYY kuramı oluşturma amacına yönelik olarak mülkiyet, konum ve içselleştirme avantajlarını, OLI Pradigması olarak bilinen tek bir kavramsal çatı altında toplamak amacıyla bir araya getirmiştir. DYY, mülkiyetin (ownership), konumsal avantajların (location) ve içselleştirmenin (internalization) bir fonksiyonu olduğu için Dunning,

41

bu değişkenleri bir firmanın belirli bir DYY kararı vermesi için tatmin olmak zorunda olduğu koşullar haline getirmiştir. Buna göre eğer mülkiyet, içselleştirme ve konum avantajları bir arada sağlanırsa DYY gerçekleşecektir. Bu yaklaşım, bir firmanın çokuluslu olma kararını belirleyen faktörlerden yola çıkarak bazı firmalar yurt dışına açılırken neden diğerlerinin gitmediği, ÇUŞ’un yerleşmek üzere nereyi seçtiği ve firmanın yabancı bir ülkede nasıl faaliyette bulunmayı seçeceği sorularına odaklanmaktadır (Dunning, 1980: 13; Lee, 1999: 339; Neary, 2009: 472-473).

ÇUŞ’ların nerede ve hangi amaçla yatırım yaptığını belirleyen mikro ve makro düzeyli belirleyicilerin oluşturduğu ve mülkiyet, konum ve içselleştirme avantajlarına dayalı bir yapı olan OLI Sistemi’nin (Kinda, 2010: 498) cevap aradığı sorulara göre, eğer bir ülkede üretilen bir mal için talep varsa bu talep yerli bir firma ya da başka bir ülkeden ihracat yoluyla yabancı bir firma tarafından karşılanabilmekte ve bir firmanın faaliyet ölçeği birden fazla kanal yoluyla genişletilebilmektedir. Bu kanallar, firmanın ana ülkede üreterek yabancı ülkeye ihracat yapması, ana ülkede yeni bir faaliyet sahasına doğru genişlemeye gitmesi, yabancı ülkede portföy yatırımına yönelmesi veya teknolojisini üretimi gerçekleştiren yabancı firmalara lisanslamasıdır (Moosa, 2002: 36).

Diğer DYY teorilerine göre daha geniş kapsamlı olan bu teoride Endüstriyel Organizasyon Teorisi, İçselleştirme Teorisi ve Yerleşim Yeri Teorisi, bütünleştirilmeye çalışılmıştır. Endüstriyel organizasyon modelleri ile içselleştirme ve OLI teorilerini kapsayan ve Hymer, Kindleberger (1969) ve Caves’in mikroekonomik teorik model geleneğinin izinden giden yeni ticaret teorisi, teknoloji ve ülke karakteristikleri ile mülkiyet ve konum avantajlarını birleştirmiştir (Moosa, 2002: 36; Faeth, 2009: 174). Kendinden önceki yaklaşımları bir araya getiren Dunning (2001: 175), ABD ve İngiltere’nin emek üretkenliklerini karşılaştırdığı bir çalışmada ABD’deki üretkenliğin 2 ila 5 kat daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Bu fark eğer ABD’deki kaynaklar dolayısıyla ortaya çıkan bir farksa buna “yerleşim yeri avantajı”, iş organizasyonundan kaynaklanan bir farksa “mülkiyet avantajı” adını vermiştir. Daha sonra mülkiyet avantajını “mülkiyet ve içselleştirme avantajı” olarak ikiye ayırmıştır. Bu ayrımı yaparken Buckley ve Casson’un içselleştirme avantajından faydalandığını da belirtmiştir.

42

Eklektik Teori’ye göre bir firmanın yurtdışında üretim yapması üç koşul çerçevesinde geçekleşmektedir (Winters, 1991: 223; Dunning, 1995: 475-476). Bu koşulların ilki eksik rekabet varsayımına dayanmaktadır. Tam rekabet altında firmaların sahip olduğu koşullar zaten aynıdır. Buna göre, firma yabancı bir ülkede faaliyette bulunurken sahip olduğu dezavantajları ortadan kaldıracak özel avantajlara yani mülkiyet avantajlarına sahiptir. DYY için çeşitli piyasa aksaklıklarından doğan ve yurtdışındaki rakiplerine kıyasla genişleyen firmaya özgü olan bu avantajlar zaten bir firmanın içinde mevcut olabildikleri gibi yalnızca DYY faaliyeti aracılığıyla da ortaya çıkabilirler. Yabancı yatırımcılar ev sahibi ülkelerdeki firmalar üzerinde teknoloji, know-how, ticari marka ve piyasaya girişin denetimi gibi bazı rekabetçi avantajlara sahip olmalıdır. Firma maddi veya maddi olmayan mal ve becerilere sahip olduğu takdirde üretim yapacağı dış ülkede, oradaki bilgi ve tecrübeye sahip yerli firmalarla rekabet edebilecek duruma gelmektedir (Bevan and Estrin, 2004: 777-778). Firma büyüklüğü, sermaye yoğunluğu, vasıflı işgücü miktarı, ar-ge ve reklam harcamaları, teknolojik ve yönetimsel kaynaklar, ölçek ekonomileri ve tecrübe gibi mülkiyet avantajları DYY’nin önemli belirleyicileridir (Faeth, 2009: 170)

İkinci ve üçüncü koşullar sırasıyla içselleştirme teşvikleri ve yerleşim yeri avantajları çerçevesinde gelişmektedir (Agarwal et al., 1991: 9-10; Bevan and Estrin, 2004: 777). İçselleştirme teşviklerine göre firma tarafından DYY aracılığı ile maddi olmayan varlıkların işletilmesinin maliyeti, lisanslama, patent satışı veya ihracat yapmanın getirdiği maliyetlerden daha düşük olmalıdır. Firmanın gideceği ülkede elde edeceği avantaj sayesinde, ev sahibi ülkede üretim yapmak, yatırımcı ülkede üretip ihraç etmekten daha karlı hale gelmelidir. Yerleşim yeri avantajlarına göre ise firmanın dış yatırım yapması, bu becerilerini satması, kiralaması veya lisanslamasından daha karlı olmalıdır. Ev sahibi ülkenin, rekabetçi avantajını ihracat ve diğer kanallar yoluyla işletmek yerine, yatırımcı ülkeyi orada doğrudan yatırım yapması için harekete geçirmesini sağlayan bir veya daha fazla konumsal avantaja sahip olmasıdır.

Ev sahibi ülke, yatırım yapan firmanın bulunduğu ülkeye göre daha düşük ücret maliyetleri, daha ucuz enerji, daha ucuz hammadde ve yatırım teşvikleri gibi bazı konumsal avantajlara sahip olmalıdır (Dunning, 1995: 475-476). OLI Sistemi’ne

43

göre, firmaların yurtdışında yatırım yapma sebepleri üç tip konum avantajı sağlama isteğinden dolayıdır (Kinda, 2010: 498). Bunlardan ilki, doğal kaynakları ve kaynak tabanlı ürünleri işletmek ve ihraç etmektir. İkincisi, alıcı ülkenin yurtiçi piyasasına bağlı bir şirket yoluyla arzda bulunmaktır. Üçüncü sebep ise düşük maliyetlerden yararlanmak için üretim sürecinin tamamının ya da bir kısmının hareket alanının genişlemesidir.

OLI paradigması ortaya koymaktadır ki, DYY, mülkiyet avantajları, piyasa büyüklüğü ve özellikleri, faktör ve ulaşım maliyetleri, korumacılık ve rejim türüne ilişkin diğer politikalar, altyapı niteliği ve mülkiyet haklarının bir bileşeni olarak belirlenmektedir (Faeth, 2009: 174). Ticarete ilişkin üretim fonksiyonlarındaki, ölçek ekonomilerindeki ve ürün farklılaştırmasındaki farklılıklar uygulamada, işletmeye özgü olmaktan ziyade ülkeye özgüdür. ÇUŞ’ların varlığı en azından bir kısım mülkiyet avantajının ulusal sınırlar arasında transfer edilebilir olmasına zemin hazırlamaktadır. Daha fazla çokulusluluk, mülkiyet avantajlarının belirli bir yerden daha fazla bağımsız olması sonucunu doğurmaktadır (Dunning, 1979: 277).