• Sonuç bulunamadı

2. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, ARAZİ KULLANIMI/ARAZİ ÖRTÜSÜ VE

2.1 Küresel İklim Değişikliği

2.1.2 İklim Değişikliği ile AKAÖ ilişkisi

İklim değişikliği ve mekan arasındaki ilişkisine bakıldığında AKAÖ’deki değişimin önemi vurgulanmaktadır. “Consortium for Atlantic Regional Assesment” (CARA, 2006) tanımına göre arazi örtüsü tanımı, yeryüzünün fiziksel durumunu, genel olarak arazinin bitki örtüsüyle, suyla veya yapılarla kaplı olup olmadığını belirten bir tanımdır. Arazi kullanımı ise alanın insanlar tarafından nasıl kullanıldığını tanımlayarak, alana ekonomik bir değer katmaktadır. Arazi kullanımı; yerleşim, sanayi, ulaşım, tarım, mera, rekreasyon vb. alanları ifade etmektedir. Anderson ve diğ. (1976)’nin çalışmalarında AKAÖ; yapılaşmış alanlar, tarım alanları, otlaklar/meralar, ormanlar, su yüzeyleri, sulak alanlar, çıplak alanlar (barren land), tundralar, sürekli buzul ve karla kaplı alanlar olarak sınıflandırılmıştır.

AKAÖ’deki değişim Fedemma ve diğ. (2005)’nin belirttiği gibi yeryüzünü iki şekilde etkilemektedir. Bu etkiler biyofiziksel (yeryüzü enerji soğurumu ve dengesini etkileyen) ve biyokimyasal (atmosferin kimyasal yapısında yarattığı değişiklik) etkilerdir. Tan ve diğ. (2010)’ne göre AKAÖ’yü değiştirmeye yönelik insan faaliyetleri emisyon üretmenin yanı sıra iklim değişikliğine de katkı sağlamaktadır. Kentsel yayılma, tarım, sanayi ve yapılaşmanın AKAÖ’de yarattığı değişiklikler sonucunda gelişen ormansızlaşma, başta iklim değişikliği olmak üzere çevresel, sosyal, ekonomik ve yönetim konularında yerelden küresele hassasiyetleri arttırmaktadır (Rai ve Joshi, 2009). 1970’lerde yapılan ilk iklim değişikliği çalışmalarında, arazi örtüsündeki değişimin yeryüzü-atmosfer enerji dengesini değiştirdiği öne sürülmüştür (Charney ve Stone aktaran Lambin ve diğ., 2006). 1980’lerde iklim değişikliği ile ilgili olarak karbon döngüsünde önemli bir yeri olan orman ekosistemlerinin önemi belirtilmiştir. (Woodwell ve diğ., aktaran Lambin ve diğ., 2006). 1990’larda ise su döngüsünün iklim değişikliğindeki önemi vurgulanmıştır (Eltahir ve Bras, aktaran Lambin ve diğ., 2006).

İklim değişikliğinin, önümüzdeki 50-100yıl içerisinde ES’leri olumsuz etkilemesi ve ES’lerin yönetiminde sorunlara yol açması beklenmektedir (MEA, 2005). Su kalitesinin kontrolü, biyoçeşitliliğin korunması, taşkın kontrolü gibi önemli görevlere sahip ES’ler, karbon yutak alanları oluşturmalarından dolayı iklim değişikliğine uyum ve etkilerin azaltılması konusunda önem taşımaktadırlar (Polasky ve diğ., 2011). Doğal AKAÖ ve ES’lerin birbirleri ile olan ilişkisine dayanılarak AKAÖ

oluşabilecek kentleşme ve/veya iklim değişikliğine bağlı değişiklikler ES’lerin ürettiği fayda ve ürünleri de doğrudan etkileyecektir (Wessel ve diğ., 2004).

Anderson ve diğ. (1976)’nin AKAÖ sınıflandırmasından uyarlanarak; iklim değişikliğinin su kaynakları, tarım alanları, mera ve çayır alanları, orman alanları, maki alanları ve yerleşim alanları üzerinde yaratabileceği etkiler aşağıda belirtilmiştir.

2.1.2.1 İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkileri

Su konusu tarımsal üretim, insan sağlığı ve ekosistem işlevleri açısından çok büyük önem taşımaktadır. Su yüzeyleri önemli karbon yutak alanı olmalarının yanı sıra, iklim sisteminin işleyişinde de önemli roller üstlenmektedir. Drapper ve Kundell (2007) ile Palmer ve diğ. (2009) çalışmalarında, insan faaliyetleri ile baskı altında olan su ekosistemlerin, iklim değişikliği ile daha da baskı altına gireceği vurgulamaktadır. IPCC (2007a) raporunda, su kaynaklarına yönelik tehditler açıkça belirtilmiştir. Miller (2008) çalışmasında, iklim değişikliğinin sonucu olarak görülmesi muhtemel kuraklık, su kalitesinde değişiklikler, olası yıkıcı fırtınalar, taşkınlar gibi olayların artması ile doğal sistemlerin bozulabileceğinden bahsetmektedir. Buna göre sıcaklık artışı sonucunda su kaynaklarının kalitesi ve miktarında çok ciddi kayıplar meydana gelecek, kuraklık sonucunda su miktarında azalma ve ötrifikasyon sonucunda kirlilikte artış görülecektir. Özellikle kentsel alanların yakınlarında gerçekleşen taşkınlar sonucunda, kente yakın su kaynaklarının kalitesinde bozulmalar kaçınılmaz olacaktır. Bu durum yalnızca su ekosistemlerini değil, suya bağlı diğer ekosistemleri, kentleri ve yaşam kalitesini de olumsuz etkileyecektir. Balıkçılık gibi su ürünlerine bağlı faaliyetler, su ekosistemlerindeki bozulmaya bağlı olarak olumsuz etkilenecektir (FAO, 2013; EEA, 2012; EPA, 2012, Fagundez, 2012). Su kaynakları kentleri ve tarım alanlarını besleyen, sanayide kullanılan, enerji ihtiyacını sağlayan, gıda ve su temini işlevi gören pek çok rolü üstlendiğinden, iklim değişikliğine karşı korunması gereken önemli doğal alanlar arasında yer almaktadır.

2.1.2.2 İklim değişikliğinin tarım alanları üzerindeki etkileri

Tarım, iklim ile doğrudan ilişkili bir ekonomik aktivite olarak değerlendirilmektedir (Antle, 2008). Mendelson (2009) ve Antle (2008) sıcaklık artışı ve dolayısı ile iklim değişikliğinin tarım alanında yol açacağı değişikliklere değinerek, dünyadaki AKAÖ’nün nasıl değişebileceğinden ve bunun sosyo-ekonomik sonuçlarından bahsetmektedir. Dünyanın bazı bölgeleri (Afrika, Avustralya, Orta Amerika ve diğer Tropikal Bölgeler) tarımsal üretim alanında iklim değişikliğinden ciddi oranda etkilenecek alanlar arasında gösterilmekte, bazı bölgelerin (buzul bölgeler, soğuk iklim kuşakları) ise tarımsal üretim açısından avantajlı hale gelebileceği belirtilmektedir. Bunun yanısıra toprak ve bitki örtüsünün varlığı karbon tutumuna yardımcı olmaktadır. Ancak kimyasal gübreleme gibi tarım uygulamaları sera gazı etkisini arttırmaktadır (Avrupa’nın sera gazı üretiminin %9’u tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır). Kimyasal gübre kullanımı aynı zamanda yer altına sızarak toprakta ve su kaynaklarında kirlenmelere neden olmaktadır (FAO, 2012).

İklim değişikliğinin tarım alanları üzerindeki genel etkileri aşağıda özetlenmektedir (FAO, 2013; EEA, 2012; EPA, 2012; Fagundez, 2012).

 Sıcaklık artışı ve yağış rejimindeki değişiklikler (kışın artış, yazın azalma) sonucunda taşkınlar veya kuraklıklar görülebilir. Bu durumda sulamaya olan ihtiyaç daha da artacak, yanlış sulama ile su kaynaklarında ciddi azalmalara neden olacaktır.

 Taşkınların neden olabileceği erozyon sonucunda toprak kalitesinde düşüşler gözlemlenecektir.

 Sıcaklık artışına hassas ürünler, iklim değişikliği sonucunda en fazla risk altındaki ürünler olacaktır.

 Her ne kadar bitki örtüsünün varlığı sel ve erozyona karşı önlem niteliğinde olsa da, artan yağışlar sonucunda eğimli alanlarda (özellikle hatalı tarım uygulamaları olan alanlarda) sel ve erozyon görülebilecektir.

 Kentsel alanlara olan yakınlığına bağlı olarak tarımsal verimi düşen tarım alanları, daha fazla kentsel yayılma baskısı altında kalacaktır.

2.1.2.3 İklim değişikliğinin mera ve çayır alanları üzerindeki etkileri

İklim değişikliği sonucunda artan sıcaklığa bağlı olarak mera alanları ve buna bağlı olarak hayvancılık faaliyetlerinin etkilenmesi beklenmektedir. Kuraklık, taşkın ve seller sonucunda oluşan erozyonun bu alanlardaki bitki örtüsüne zarar vererek, kıtlığa neden olacağı belirtilmektedir. Kıtlık ve sıcaklık artışı bazı hayvan türlerinin zarar görmesine ve hayvansal üretimin azalmasına yol açacaktır. İşlevini yitiren mera alanları, ekonomik anlamda verimsiz olduklarından kentleşmenin daha fazla baskısı altında kalacaktır (FAO, 2013; EEA, 2012; EPA, 2012; Fagundez, 2012).

2.1.2.4 İklim değişikliğinin orman alanları üzerindeki etkileri

İklim değişikliği konusunda AKAÖ’deki değişimin en önemli bileşeni ormansızlaşma (deforestation) olarak karşımıza çıkmaktadır (Rai ve Joshi, 2009). Başlıca karbon yutak alanı olan ormanlar ve su yüzeyleri, atmosferdeki karbondioksit miktarında veya salınım hızında azalma sağlamaktadır (Rai ve Joshi, 2009). Orman alanları taşkınları önlemede, fırtınaların etkisini azaltmada, hava ve su kirliliğinin kontrolünde önemli işlevlere sahiptir. Ormansızlaşma; sıcaklık, yağış, nem ve bulut formasyonunu değiştirebilecek niteliktedir. Ayrıca ormanlar hava sıcaklığını düşürmede en önemli bitki örtüsüdür (CARA, 2006). Bitki örtüsündeki özellikle de orman alanlarındaki azalma önemli miktarda karbondioksit miktarının atmosfere salınmasına neden olarak sera etkisini arttırmaktadır. Artan sıcaklığa bağlı olarak artan evapotranspirasyon (buharlaşma/terleme) ile toprak suyunun azalması, bitkilerin özellikle yaz aylarında susuz kalmalarına neden olmaktadır. Bu durum ağaçların fotosentez yapmalarına engel olmakta ve daha az odun üretmelerine sebep olmaktadır (Kantarcı, 2010). Gelecekte sıcaklık artışına bağlı olarak ormanların sürekliliğinin bozulması, yangınlar, fırtınalar, zararlı organizmalardaki artış gibi faktörler ile orman alanları (öncelikle iğne yapraklı ağaçlar) tehdit altında kalacaktır (Kantarcı, 2010). Ayrıca sıcaklık artışına bağlı olarak beklenen bir diğer risk, orman alanlarının daha yüksek rakımlara doğru çekilebileceğidir. Bozulmuş orman dokusu, artan yağış oranına bağlı olarak, sel ve erozyonun artmasına da neden olabilecektir.

2.1.2.5 İklim değişikliğinin maki alanları üzerindeki etkileri

Makiler gıda, su, karbon depolama, rekreasyon, arazi örtüsü ve biyoçeşitliliğin korunmasına katkı sağlayan bir bitki örtüsüdür (Wessel ve diğ., 2004; Fagundez, 2012). Makiler arazi örtüsündeki fragmantasyonlar, yangınlar, yönetim yetersizliği gibi sorunlardan ötürü tehdit altındadırlar. İklim değişikliği oluşan hassasiyetlere yenilerini ekleyerek, makilerin ürettiği hizmetlerin fayda ve kalitelerini olumsuz yönde etkileyecektir (Wessel ve diğ., 2004). Her ne kadar diğer iğne yapraklı ve geniş yapraklı ağaç türlerine göre yangınlara karşı daha dayanıklı olsalar da artan yangınlar bu tür için de tehdit oluşturmaktadır. Makiler orman alanları kadar olmasa da önemli karbon yutak alanlarıdır. Maki bitki örtüsünün tarım ve mera alanlarına göre taşkınları önlemede daha etkin olduğu belirtilmektedir (Nedkova ve Burkhard, 2012). Düşük kaliteli toprakta bile yetişebilmesi önemli bir özelliğidir.

2.1.2.6 İklim değişikliğinin sahil ve kıyı alanları üzerindeki etkileri

Kentleşme baskısının en yoğun olduğu kıyı ve sahil alanları iklim değişikliğinin etkilerine karşı diğer alanlara göre daha hassastır (IPCC, 2007a). Kıyı ekosistemlerinde bulunan doğal bitki örtüsü hem birçok türü ve hassas habitatları barındırmakta hem de karbon tutumuna katkı sağlamaktadır. İklim değişikliği sonucunda deniz seviyesindeki yükselme kıyı ekosistemlerinin yanı sıra tatlı su akiferlerinin de tuzlanmasına ve tatlı su kalitesinin bozulmasına neden olabilecektir. Denizdeki olası bir yükselme ile kıyıya yakın sulak alanlar deniz suyu ile karışarak yok olma tehdidi ile karşılaşabilecektir (IPCC, 2007b). Sera gazının artışına bağlı olarak deniz ve okyanuslarda görülebilecek asitlenme mevcut ekosistemlere zarar verecektir (EPA, 2012).

2.1.2.7 İklim değişikliğinin yapılaşmış alanlar üzerindeki etkileri

Sıcaklık artışının, taşkın ve kuraklığa bağlı olarak kentsel yaşam kalitesinde düşüş ve salgın hastalıklarda artışa neden olması beklenmektedir. Bu durumdan en çok etkilenecek olan kentsel alanlar arasında başta çöküntü alanları, düşük altyapı kalitesine sahip alanlar ve kıyı yerleşimleri gelmektedir. İklim değişikliği sonucunda deniz seviyesinde artış, olağanüstü hava olayları, fırtınalar ve taşkınlar başta ulaşım, enerji ve kanalizasyon olmak üzere birçok kentsel altyapı hizmetini işleyemez hale getirebilecek, güvenlik ve sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilecektir.

Sıcaklık artışına bağlı olarak yazın su tüketiminde soğutma için enerji kullanımında artış, kışın ise ısıtma için gerekli enerji kullanımında azalma görülmesi beklenmektedir. Yapılaşmış alanlar, sera gazı emisyonunun ana kaynağı olmaları, çevreye olan kirletici etkileri, ekosistem ve doğal alanlara olan baskısından dolayı iklim değişikliğinin oluşmasına katkı sağlamaktadır. İklim değişikliği sonucunda yağış miktarının artması durumunda geçirimsiz yüzeylerin varlığından ötürü kentsel alanlarda sel olaylarının artması beklenmektedir (IPCC, 2007b).