• Sonuç bulunamadı

İkinci Yeni ve Cemal Süreya Şiiri'nden Yeni Çağdaş Şiire Doğru

2.5. Ekrem Kahraman’ın Çağdaş Sanat, Çağdaş Türk Resmi Üzerine Yazdığı Metinler

2.5.26. İkinci Yeni ve Cemal Süreya Şiiri'nden Yeni Çağdaş Şiire Doğru

(http://www.ekremkahraman.net/pPages/pArtist.aspx?paID=603&section=550&lang=TR& periodID=&pageNo=13&exhID=0 /sayfasından erişilmiştir, 12.02.2019)

Önce bir savunma: Bazı dostlarım zaman zaman uyarıyorlar: “Sanatla ilgili yazıyorsun güzel güzel de fakat sadece sanatla ilgili yaz, sanatla ilgili konuş, siyasi konulara girme!” Sanki sanat sadece sanat da ben onu siyasete bulaştırıyorum? Sanki siyaset sadece siyaset ve düşünceye, sanata, kültüre, hayata karşıdan derin bir şefkatle bakıyor da ben bunu göremiyorum. Sanki Yaşar Kemal’in romanları, Özdemir İnce’nin şiirleri, Jean-Paul Sartre’ın Bulantı’sı ya da Uluslararası İstanbul Bienali, Berlin-İstanbul sergi organizasyonları, Dünya Şiir, Tiyatro, Sanat Günleri siyaset dışı? Uyarıcı dostlara kalırsa çağdaş sanat da şiir ve edebiyat da bunlar üzerine düşünceler ileri sürmek de sadece steril bir düşünce ve sanattan ibaret? O zaman İkinci Yeni şiiri üzerine neredeyse yarım yüzyıldır öne sürülüp durulan “kapalılık, anlamsızlık, bir kaçış şiiri vb.” eleştiriler de neyin nesi, siyaset dışı/üstü bir iddia mı? Olur mu hiç? Demek ki ne İkinci Yeni'yi, ne şiiri, ne de sanatı yeterince anlamamışız demektir. Siyaset dışı kalma iddiaları da, o tavrı öneren her niyet de dâhil her duruş daha baştan siyasi bir tavırdır. Bu bağlamdan hareketle İkinci Yeni şiiri de doğrudan siyasi, ideolojik bir tavırdır. Bunu Türkiye’de ne yazık ki öncelikle

devrimci siyasetler bile yeterince anlamamışlardır. Bunun başından beri böyle olduğunu uzunca bir süredir iddia ediyorum. Dahası bu iddiam günümüzde çağdaş sanat için de aynen geçerlidir. Kritiktir, trajiktir, tarihseldir, müzmin bir durumdur ne yazık ki.

Yeniden hatırlayalım: Cemal Süreya, Edip Cansever, İlhan Berk, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan gibi şairlerin bir grup iddiası duyurusu öne sürmeden oluşturdukları yeni bir şiir tavrı değil miydi İkinci Yeni ve neden tarihsel olarak ancak 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren ortaya çıkabilmişti ya da çıkmıştı dersiniz? Bu şairlerin niyetleri şiirde yeni bir imge kurmak, çağrışım ve soyutlama yoluyla yeni bir söyleyiş kurmak, dilin bulunmuş, alışılmış formüllerini, kalıplarını yıkmak, söz dizimini zorlamak, dönüştürmek ya da bozmak değil miydi? Eski şiir duyarlığına, formuna karşı çıkarlarken yer yer yeni anlamın bile gömülüp kaybolabileceğini fark etseler de en azından yeni duyumun önünü açtıklarını, söylemek istediklerini öyküselleştirmekten çok kendileştirmek için soyutlanmış bir şiir dili riskine cüret etmediler mi?

Çünkü her çağda her sanat dalında esasen her yeni anlayışın ancak yeni, devrimci bir yolla yeni bir gerçeklik kurabilir ve bunun siyasi/ideolojik iddiasını oluşturabilirse bir yenilik olarak anılması gerektiğinin yanı sıra aynı zamanda ancak o zaman hayatta kalmaya devam edebileceği kanısındayım. Çünkü o an zaten “eski gerçeklik” tıkandığı için daha kullanışlı ve taze bir yenisi kurulmaya çalışıldığı tarihsel pratik bir an, bir olanak söz konusu değil midir?

Kanımca şiir yazan ya da okuyan her anlayışın büyük, asıl şiirin farklı bir yanından tuttukları görülüyor. Sağından solundan, önünden arkasından, altından üstünden ya da yan kulplarından… Ve herkes de sanıyor ki şiir sadece kendi tuttukları yanından ibaret ve diğer tarafları yok. Zaten bu tek yanlı sığ tutum farklılıkları şiirin başına her zaman sorun olmadı mı? Anlatılan ile anlatma biçimi, dil ile içerik arasında daima bir tartışma ola gelmedi mi? Günümüzde şiir başta olmak üzere çağdaş sanatın temel sorunlarının esas olarak entelektüel alandaki derin, çağsal, tarihsel krizden ve bu krizi fırsata dönüştürmeye girişen neoliberal küreselleşmenin hücre hücre yayılmasından kaynaklandığını düşünüyorum. İnancım o ki; entelektüel alandaki kaymalar, sapmalar ve yabancılaşma ile her türden yapma, gerçekleştirme ediminde olduğu gibi özel olarak şiirde ve sanatta da kendini göstermektedir ve günümüzde yaşadığımız kaybolma, etkisini yitirme ve tıkanmanın nedeni de kanımca esas olarak budur.

1990’lı yıllarla birlikte bütün dünyada düşünce, sanat, edebiyat, kültür alanlarında yeni bir Kültürel Soğuk Savaş sürecine geçildi. Sanki bir virüs gönderildi ve düşüncenin, sanatın, edebiyatın ve kültürün zihinsel kayıtları baştan sona manipüle edildi, duyusal

koordinatları ve iradesi dağıtıldı. Veba benzeri salgın bir hastalık gibi küreselleşme ve post modernizm merkezli kavramlar her metne yedirilip içirildi. Her şey, her bağlam birbirinden koparıldı. Şeyler-değerler-alanlar arasındaki geçirgenlikler tarumar edilerek etkisizleştirildi. Şiir şairden, şair entelektüel enerjiden, entelektüel siyasetten, siyaset ve sanat da kadim anamız gerçeklikten koptu. Bu sisli karanlıkta edebiyat ile sanat, sanat ile düşünce birbiriyle karşılaşamaz, karşılaşsalar bile birbirini tanıyamaz hale geldiler.

İşte İkinci Yeni ve Cemal Süreya sözcükleri tam da bu noktada öne çıkıyor: Yeni bir dil, söylem ve iddia ihtiyacı ile yeniden yeni bir şair ve sanatçı iradesi.

Aziz Nesin, Jean Paul Sartre ve Cemal Süreya için “dünyanın en küçük devletleri, çünkü ikisinde de bir devlet olabilecek kadar birikim var.” dermiş hep. Daha ne diyeyim, başka söze gerek var mı? Bana göre Cemal Süreya İkinci Yeni'nin en farklı, en tutarlı ve tuttuğu sağlam yoldan ötürü günümüzde de en sözü edilebilir çağdaş referanslar sunan bir şair olarak duruyor.

Elbette şiir başta olmak üzere edebiyat da dâhil sanatı gerçekten kavramak, siyasal toplumsal kültürel yapıdan, çağdan bağımsız olarak ele almak mümkün değil. Fakat bu çok doğru saptama doğru olarak algılanmadığı, gerekli oylumlara ve olgunluğa sahip olunmadığında oldukça tehlikeli bir kriterdir de. Çünkü çoğu kez olduğu gibi siyasi tavra göre olguların manipüle edilebileceğini, görmezden gelinebileceği, dahası siyasi tavra uygun bir ölçüyle şiir yazma gibi şiir dışı bir tutumla karşılaşılabilir kanısındayım. Bunun ne anlama geldiğini, ne gibi sonuçlar doğurabileceğini merak eden varsa şiir tarihimize şöyle bir bakması yeter de artar bile.