Problem Cümlesi: Denizli ilinde resim yapan grupların ‘’Estetik Kaygı’’ ya yönelik düşünceleri arasındaki bağ nasıldır?
Bu problem cümlesine yönelik bulgular Tablo 4.3'de verilmiştir. Denizli ili
içerisinde resim yapan gruplar ise eğitim ve çalışma alanları kriterleri göz önünde tutularak Tablo 4.2'de gruplanmıştır.
Denizli ili içerisinde resim yapanlar Tablo 4.2'ye göre dört temel grupta
toplanmıştır. Bu gruplar almış oldukları sanat eğitimi ve çalışma alanları gibi kriterlerle uzman görüşüne de başvurularak oluşturulmuştur.
Tablo 4.2
Denizli İlinde Resim Yapan Kişilerin Eğitim Ve Çalışma Alanları Kriterlerine Göre Gruplandığı Tablo
Veri seti oluşturmak için görüşülenlere ilk olarak; ‘Estetik Kaygı’ hakkında düşünceleriniz nelerdir, bunu nasıl açıklarsınız? Kendi sanatsal sürecinizden veya çevrenizden örneklerle açıklayabilir misiniz? İkinci olarak ise; ‘Estetik Kaygı’ sanatsal üretim için gerekli midir veya değil midir? Neden? Soruları yöneltilmiş ve gruplardan gelen düşüncelere ait bulgular Tablo 4.3'te verilmiştir.
Tablo 4.3
Denizli İlinde Resim Yapan Grupların ''Estetik Kaygı'' Hakkındaki Düşüncelerine Yönelik Bulgulara Ait Tema Ve Kod Tablosu.
Denizli ilinde resim yapan grupların ''Estetik Kaygı''ya yönelik düşüncelerine ait bulgular içerik analizi sonucunda Tablo 4.3'te verilmiştir. Görüşmecilere yukarıda
Grup Adı Grublanma Kriteri
A Grubu Görsel Sanatlar Alanındaki Akademisyenler
B Grubu Görsel Sanatlar Öğretmenleri
C Grubu Akademik Düzeyde Resim Eğitimi Almış Bağımsız Çalışan Kişiler
D Grubu Akademik Anlamda Resim Eğitimi Almamış Kişiler
Gruplar Kod ve Temalar
A (Akademisyenler) - Sanatsal Düzenleme İlkeleri
- Akademik Kuralcılık
B (Görsel Sanatlar Öğretmenleri) - Alımlama Estetiği
- Sosyal Algı - Sınırlayıcı
C (Serbest Çalışanlar) - İç Tepi (Dürtü)
- Anlatım - Özgün Olma D (Akademik Anlamda Resim Eğitimi Almayanlar) - Mesaj Verme
- Sanatsal Yaratıcılık - Sanatsal İletişim
belirtilen sorular yöneltilerek gruplara göre bunlar analiz edilmiş ve grupların arasındaki benzer veya farklılıklar belirtilmiştir. Buna göre A grubunda bulunan Akademisyenler, estetik kaygıyı daha çok akademik kuralcılık ve sanatsal düzenleme ilkeleriyle
ilişkilendirmişlerdir. Bu bakış açısı daha çok postmodern resim anlayışının öncesinde kalan bir bakış açısı olarak görülebilir. Görüşmecilerden A3 bu konuda;
…sanat eğitimi aldığımız için bir de özellikle sanat atölye dersinde estetik
kompozisyon kurallarını aldığımız için ister istemez kendi yaptığımız çalışmalarda o kaygı sürecini yaşıyoruz. Daha iyi nasıl yapabilirim daha iyi nasıl anlatabilirim etkili bir sunum nasıl yapabilirim. Bunu belki bize verilen öğretilerden
kaynaklanıyor. İşte rengin kullanımından tut doku kullanımına bunların
birbirlerine karşı oranına yani biraz hani biz atölye derslerinde şey aldık modernist felsefenin formalist estetik anlayışını aldık.
şeklinde ifade etmiştir. Sanat eğitiminin sanatsal yaratıcılığa ve sanatçı yetiştirmede etkili olduğunu ifade etmiştir. Sanat eğitiminin felsefesi sanat eğitimi alan sanatçı adaylarını da etki altına almaktadır. Kendini yenileyemeyen sanat eğitimi programları sanatçı
öğretmenleri ve sanatçı adaylarına olumsuz yönde yansıyabilmektedir.
Tablo 4.3'e göre görsel sanatlar öğretmenlerinden gelen düşünceler farklılık göstermiştir. Diğer gruplardan da farklılık gösteren düşünce ''estetik kaygı''ya olumsuz olarak bakan ve yaratma sürecinde sınırlayıcı bulan düşüncedir. Görüşmeci B2;
kaygı başlı başına bir tereddüt kelimesidir, bir kere insanın içerisinde estetik kaygı olduğu zaman eğer kendi özgün düşüncesini yaratabiliyorsa tabii bu da belli bir birikim sonucu yani adam hiç liseyi bitirmemiş ya da üniversiteyi bitirmemiş resimle ilgili hiçbir eğitim almamış soyut resim soyut sanat yani belli bir birikim olmadan yapılmış hiçbir şey birikimi geçmişi başarıları olmadan soyut sanat diye ortaya çıkan hiçbir eseri soyut sanat olarak görmüyorum da neyse konuyu fazla
dağıtmayayım estetik kaygı insanın içerisinde estetik kaygı olduğu sürece ben pozitif yönde ya da kendi doğallığı içerisinde bir şeyler üretebileceğini yaratabileceğini ben asla inanmıyorum ki öyle olmaması lazım.
şeklinde ifade ederek estetik kaygıyı olumsuz yönde değerlendirmiştir. Daha sonra aynı görüşmeci resim yaparken doğallığın yakalanması gerektiğini, estetik kaygı gibi
kaygılardan resim yapan insanın arınması gerektiğini şu sözlerle ifade etmiştir:
…estetik kaygı bir sanatçı özgün bir eser çıkarabilmesi için önce estetik kaygıdan arınması lazım. Bunla ilgili tabii ben okulda öğretmen olduğum için Henry Matisse’nin bir sözü vardır biliyor musunuz bilmiyorum: çocuklarla ilgili. Ben resim yapmak istiyorum ama çocuklar gibi resim yapmak istiyorum. Çocuklar gibi resim yapmak istiyorum bu dünyanın en ünlü ressamlarından bir tanesinin sözü. Çocuklar gibi hür ve özgür resim yapmak istiyorum. Bakın Matisse (Henri Matisse) bile estetik kaygı içeriyor resim yaparken ki içermese bu sözü kullanmaz.
Çocuklarda tamamen bir özgürlük var özgünlük var. Hayal gücünde her şeyi anlatabiliyor. O an kafasında ne kurguluyorsa yapabiliyor. Ama biz böyle değiliz özgür değiliz hep bir şeyi bir kalıbı içine bağlıyoruz bir sınırımız var
düşüncelerimiz yani ben estetik kaygıdan uzak resim yapıyorum diyen sanatçı çok görmüyorum ve yoktur yani olsa bile çok nadirdir. Bir kere özgün eserler
çıkarabilmek için estetik kaygıdan uzak olmak lazım ama estetik kaygının da ne olduğunu anlayan ne olduğunu bilen ne olduğunu kendi kafasında soyutlaştırıp atan birisi zaten özgün eserler meydana getirebilir. Bence o kaygıyı işin içinden insanlar atması lazım…
şeklinde ifade ederek estetik kaygı hakkında diğer görüşmecilerden farklı bir düşünce göstermektedir. Diğer görsel sanatlar öğretmenleri ''estetik kaygı''ya olumlu bakmıştır. Birisi konuyu sosyal algı çerçevesinde değerlendirmiştir. Estetik algısının toplumda yanlış
algılandığını söyleyen görüşmeci bunun estetik ve sanat eğitimine de yanlış yansıdığı söylemiştir. Diğer görüşmeci ise alımlama estetiği ve motivasyon kavramları üzerinde durmuştur. Bu gruptaki görüşmeciler ''estetik kaygı'' konusunda benzer düşünceler vermemişlerdir.
Tablo 4.3'de görüldüğü üzere C grubu (serbest çalışanlar) ''estetik kaygı''yı, iç tepi, özgün olma ve anlatım olarak üç temel tema ile ilişkilendirmişlerdir. Bu gruptaki kişiler estetik kaygıyı sanatsal yaratım sürecinde olumlu görmektedirler. Bu gruptaki
görüşmecilerden Görüşmeci C3;
…kesinlikle gereklidir. Sanatsal üretim için gereklidir çünkü estetik kaygı zaten sanatın zanaatkârlıktan ayırıcı en önemli özelliklerinden biri yani yeni bir estetik kaygı olmaksızın yaptığınız şey zaten biraz zanaatkârlığa dönüşen bir şeydir yani bir şeyin taklit edilebilir hali zanaatkârlıktır. O halde çok orjin bir şey farklı bir şey olabilir ama estetik yanı da biraz önce söylediğimiz kültürel mirasın üstüne koyma tarihsel mirasın üstüne koymayı falan bir sürü sorunların da karşılığı olmazsa sadece ya bir şey yaratmak adına yola çıkarsanız da yani estetik kaygı içermezse de anlamı yoktur bence…
şeklinde ifade ederek ''estetik kaygı''nın sanatsal üretimlerde özgünlük boyutundan dolayı olması gerektiğini ifade etmiştir. Tablo 4.3'de Görüldüğü üzere D Grubu kişileri ''estetik kaygı''ya sanatsal yaratma sürecinde olumlu bakmaktadırlar. Sanatsal yaratımların (resimlerin) estetik kaygı içermesine olumlu bakış açısı D Grubu görüşmecilerinin ortak düşüncesidir. Görüşmeci D2;
…estetik kaygısız yeni yaratıcı sanat üretilemez. Şimdi tabi postmodern sanat artık daha çok yerleştirmelere veya video arta başka forma dönüşen çağdaş
contemproary art dediğimiz çağdaş, güncel sanat tabii alıştığımız o işte klasizimden, romantizmden, empresyonizmden bu tarafa gelen tarihsel süreç
içerisinde artık gerçekten özgürleşme sürecindedir. Bazen estetik tarif yapıldıktan sonra getirilmeye başlandı. Yani iş üretiliyor veya kafadaki sorunsal kavram veya herhangi bir nesnel yığın diyeyim üretiliyor, onun üzerine estetik sözel anlamda estetik giydiriliyor. Aslında estetiği tarif eden sözdür. Söz yoksa estetik yoktur. Bu söz tabii yeni terminoloji üretiyor, yeni kelimler üretiyor. İşte klasizmde
konuşmadığımız terminoloji ile konuşmaya başlıyorsunuz. Ama sıradan olan salt kavramsal kaygı ile yapılmış olsa bile bir form alışılmış veya yeniden üretilmiş bir biçim ve estetik içerir. Siz o estetik ile tanışmamışsanız size yabancı itici veya estetik dışı gelebilir.
şeklinde ifade ederek konuya ilişkin görüşlerini estetiğin günümüzdeki değişimi ve bu dili bilmenin öneminden bahsederek konuya şöyle devam etmiştir;
…o dili öğrenmemişseniz ya da o dilin tarihi estetik tarihi hakkında hiçbir fikriniz yoksa görsel bir birikiminiz yoksa şey yapamazsınız, bunu zaten okuyamazsınız. Bu nedenle işte bienaller, sergiler, avangart öncü yeni işler, bence şart topluma. Topluma bir şeyler öğretmek adına. Duvarlara boyuna hatta kiçleşmiş mimetik kopyacı mantıkla manzaralar çiçek böcek asarsanız, toplum ancak onları güzellik olarak, estetik olarak öğrenecektir. Başka yeni estetiklere açık olmayacaktır. Öğrenmediği şeyi de göremez. Görsel beslenmesi olmayan bir insan yeni estetikle karşılaştığı zaman ayrımında olamaz. Farkında olmaz. Onun için bazı insanlar makinesi her fotoğraf makinesi olan daha iyi fotoğraf çeker, her resim yapan bir diğerinden daha iyi resim yapar. İçlerinden bazıları tek farkları budur, yani onları öğrenme sürecinden şansları veya gayretleri ile geçmiş olmalarından yeni şeyler üretebilmelerindendir farkları…
şeklinde ifade ederek konu hakkında kapsamlı bir görüş bildirmiştir. Bu görüşmeciye göre her yeni yaratı yeni bir estetik içermektedir. Yeni estetiklerle karşılaşan izleyici bu estetiğe
kavramsal ve görsel olarak hazır değilse onu anlamlandıramayabilir. Bir estetik varlığını okuyabilmek için o alanı bilmek ve okumak şarttır diyen görüşmeci sanatsal üretimler için ''estetik kaygı''yı şart olarak görmektedir.
Gruplara genel olarak bakıldığında bütün gruplarda sanatsal yaratma sürecinde ''estetik kaygı''yı olumlu gören kişiler mevcuttur. C ve D gruplarında ise bütün
görüşmeciler olumlu görmüşlerdir.