• Sonuç bulunamadı

İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Türkiye’nin Dış Politikası

TÜRKİYE’NİN NATO’YA GİRİŞİ

A- İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye

3- İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Türkiye’nin Dış Politikası

Ġkinci Dünya SvaĢı’nın sonu geldikçe Türkiye’nin en önemli endiĢesi güvenliğini sağlayabilmek olmuĢtur. Türkiye daha savaĢ sona ermeden Batı devletleri ile yakınlaĢmaya çalıĢmıĢtır. Bu politika savaĢ sona erincede aynen devam etmiĢ ve zaman içinde daha da artmıĢtır.

Ġkinci Dünya SavaĢı’ndan sonra Türkiye’nin dıĢ politikası, Batı ve özellikle ABD ile iĢbirliği olarak belirlenmiĢtir. ABD ile iliĢkiler diğer Batı devletleri ile olan iliĢkilerin önüne geçmiĢtir. Bu tutum, büyük ölçüde ABD’nin yeni uluslararası

195 DurmuĢ Yalçın, a.g.e., s. 460.

196 Wayne Bowen, “Türkiye ve Ġkinci Dünya SavaĢı, Taraflı Fakat SavaĢmayan Ülke”, Türkler, Cilt

sistemdeki etkinliğinden kaynaklanmıĢtır197

. Türkiye’nin, Batı ile ittifak aramasının bazı etkenler neden olmuĢtur. Bunların birincisi, Sovyetler Birliği’nden gelen tehditdir. Türkiye, bu tehdide ancak Batı dünyası ile bütünleĢerek karĢı koyabileceğini düĢünmüĢtür. Ġkinci etken askeri ve ekonomik ihtiyaçlardır. Türkiye, Batı ile bütünleĢerek ordusunun NATO tarafından donatılmasını ve ekonomik yardımlardan faydalanmayı ummuĢtur. Üçüncü etken ise siyasi ve ideolojik nedendir. Türkiye, rejimini ve kalkınmasını Batı modeline uygun Ģekilde biçimlendirmeye ve ABD’ye benzemeye çalıĢmıĢtır. ABD açısından ise Türkiye’nin jeopolitik konumu ittifak için önemli olmuĢtur198

. Türkiye’nin bir süper güçle olan iliĢkisi daima diğer süper güçle olan iliĢkisini etkilemiĢ ve ondan etkilenmiĢtir.

a- Türkiye-Sovyetler Birliği İlişkileri

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Türkiye, BM’nin kurucuları arasında yer almasına rağmen kendisini güvende hissetmemiĢtir199

. Bu tarihlerde Türkiye, Sovyetler Birliği’nin tehdidi karĢısında toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını koruma amacı gütmüĢtür. Bunu yapabilmek içinde Batı devletleri ile ittifak arayıĢında olmuĢtur.

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Sovyetler Birliği büyük bir güç haline gelmiĢtir. Daha savaĢın baĢında Türkiye ile olan sınırında kendi lehine değiĢiklik yapılmasını ve Boğazların ortak savunulmasını talep etmiĢtir. Bu talepler Türkiye tarafından reddedilmiĢ ve bu olaydan sonra Sovyetler Birliği, Türkiye’nin dıĢ politikasında önemli bir mesele haline gelmiĢtir200. SavaĢın sonlarında 19 Mart 1945’te Sovyetler

Birliği, Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık AntlaĢması’nı feshetmiĢ ve antlaĢmanın yenilenmesi için bazı Ģartlar öne sürmüĢtür. Sovyetler Birliği, Türkiye- Sovyetler Birliği iliĢkilerinin düzelmesi için Boğazlarda ortak savunma yapılmasını, Kars ve Ardahan illerinin kendisine teslim edilmesini, Montrö Boğazlar

197

Oral Sander, Türkiye’nin Dış Politikası, 3. Baskı, Ġstanbul 2006, s. 155-156.

198 Emre Kongar, a.g.e., s. 184.

199 Hikmet Öksüz, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Balkan Politikası”, Türk Dış Politikası -

Cumhuriyet Dönemi-, Cilt 2, Gökkubbe Yayınları, Ġstanbul 2008, s. 17.

200

SözleĢmesi’nin gözden geçirilmesini istemiĢtir201

. Bu geliĢmeler iki devlet arasında gerilime neden olmuĢtur.

Sovyetler Birliği’nin fesih kararını Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Selim Sarper 20 Mart 1945 tarihinde Ankara’ya gönderdiği telgrafta Ģöyle değerlendirmiĢtir:

“17 Aralık 1925’te imza edilen Türk-Sovyet Saldırmazlık Antlaşması’nın feshi sürpriz değildir. Sovyet Rusya yeni bir dostluk ve tarafsızlık antlaşması isteyebilir. Bunu yaparken ulaşmak istedikleri asıl amaç Boğazlar sorununu kendi çıkarları doğrultusunda en iyi biçimde çözmektir. Ancak Boğazlar sorunu iki ülkeyi ilgilendiren bir sorundan ziyade çok taraflı bir sorundur. Bununla beraber eğer bizimle ikili antlaşmaya varmaları durumunda ileride bu konuda yapılacak çok taraflı görüşmelerde bu antlaşmayı ileri sürebilirler Sadece değişikliği kapsamı kararlaştırılmamış olmakla birlikte burada bulunan Amerikan ve İngiliz büyükelçileri, Montreux Sözleşmesi’nin değiştirilmesini Müttefiklerin bir ilke olarak kabul ettiğini açıkladılar. Bu durumu Ruslar karşılıklı bir antlaşmanın yapılması bir baskı ve zorlama aracı olarak kullanabilirler”202

.

Hüseyin Cahit Yalçın Tanin Gazetesi’nde, Sovyetler Birliği’nin isteklerini Ģu Ģekilde değerlendirmiĢtir: “Moskova bizimle yeni bir antlaşma yapmak için Kars ve

Ardahan’ın kendilerine iadesini ve Boğazlar rejiminde değişiklik yapılmasını istiyormuş. Sovyet Hükümeti Boğazlar hakkında hiç metalibatı bulunmadığını ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne riayet edeceğini resmi bir nota ile 1941 tarihinde temin etmişti”203

. Hüseyin Cahit Yalçın, aynı yazısında Sovyetler Birliği’nin, dostluk ve tarafsızlık antlaĢmasını fesh edip, Türkiye’den toprak talebinde bulunarak gerçek yüzünü gösterdiğini belirtmiĢtir204

.

201

Mehmet Gönlübol, a.g.e., s. 193.

202 Alpaslan Eker, a.g.e., s. 41.

203 Tanin Gazetesi, “Dedikodular ve Mürekkebi KurumamıĢ Notalar”, 27 Haziran 1945, s. 1. 204 Hüseyin Cahit Yalçın, “Üçüncü Dünya Harbi Tehlikesi KarĢısında Türkiye”, Tanin Gazetesi, 27

Cumhuriyet Gazetesi Sovyetler Birliği’nin fesih kararını “Türk-Sovyet Muahedesi

Uzatılmayacak” manĢeti ile duyurmuĢtur205

. Cumhuriyet gazetesi ayrıca iki Gürcü profesör tarafından yazılan ve Sovyetler Birliği’nin toprak talebini ima eden makaleyi Ģu Ģekilde değerlendirmiĢtir:

“İki Gürcü Profesörü Giresun’a kadar bütün Kuzey Doğu Anadolu’nun Gürcistan’a ilhakını istiyorlar. Bundan birkaç gün önce Sovyet akademisi azasından Prof. Dr. Canaşya ile Prof. Dr. Birdznşivilli Tiflis’te intişar eden komünist mecmuasında bir makale neşretmişlerdir. Bu makalede Kars, Ardahan, Artvin, Oltu, Tortum, İspir, Bayburt, Gümüşhane ve Giresun’a kadar bütün Lazistan’ı istiyoruz denmiştir”206

.

Sovyetler Birliği’nin Pravda Gazetesi de Türk-Sovyet antlaĢmasının feshini değerlendirmiĢtir. Pravda, “bu antlaşmanın artık hiçbir faydası kalmadığını ve

bugünkü duruma tevfikan eksikliğinin pek aşikâr olduğunu” yazmıĢtır207

.

Nadir Nadi, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yazısında Sovyetler Birliği’ni Ģu Ģekilde eleĢtirmiĢtir:

“…Biz vatanımızın bugünkü sınırlarını pazarlık yoluyla çizmediğimiz gibi bir lütuf ve ihsan eseri olarak da ele geçirmedik… Nereden gelirse gelsin, kim olursa olsun, ne rica, ne tehdit, ne anlaşma nede tartışma yolu ile kimse bizden bir karış toprak koparamaz”208

.

Bu taleplerin ardından Türkiye, Sovyetler Birliği’ne üs ve toprak isteklerinin kabul edilemeyeceğini Montrö Boğazlar SözleĢmesi’nin de uluslararası bir antlaĢma olduğunu bu yüzden diğer taraf devletlerinde fikirlerinin alınması gerektiğini belirtmiĢtir209

. Ayrıca o zamana kadar her Ģeye rağmen Sovyetler Birliği ile iyi

205

Cumhuriyet Gazetesi, “Türk-Sovyet Muahedesi Uzatılmayacak”, 22 Mart 1945, s. 1.

206 Cumhuriyet Gazetesi, “Soğuk Bir ġaka”, 21 Aralık 1945, s. 1, 3. 207 Cumhuriyet Gazetesi, “Türkiye-Rusya”, 27 Mart 1945, s. 3.

208 Nadir Nadi, “Bir Milletten Toprak Ġstemek”, Cumhuriyet Gazetesi, 13 Temmuz 1945, s. 1. 209

geçinmeye çalıĢan Türkiye, silahlı bir saldırı karĢısında tek baĢına da kalsa kendisini savunacağını dünyaya belirtmiĢtir. Yine de Sovyetler Birliği karĢısında yalnız kalmamak için Ġngiltere’nin ve Ġkinci Dünya savaĢı sonunda en güçlü devlet durumunda olan ABD’nin desteğini sağlamaya çalıĢmıĢtır.

CumhurbaĢkanı Ġsmet Ġnönü, “Türk topraklarından ve haklarından hiç kimseye

verilecek borcumuz yoktur. Şerefle yaşayacak ve şerefle öleceğiz” demiĢtir210

. Böylece Türkiye her ne kadar Sovyetler Birliğine karĢı sert bir tutum takınmasa ve Sovyetler Birliğine karĢı Batı desteğini arasa da yalnız baĢına kalsa dahi kendisini savunma kararında olduğunu bir kez daha belirtmiĢtir.

DıĢiĢleri Bakanı Hasan Saka, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Türk-Rus iliĢkilerini değerlendirirken, “Türk-Rus dostluğunu tazeleyip takviye etmeye daima

hazırız” demiĢtir. Saka ayrıca “Kimseden bir şey istemeyen ve kimseye bir şey vermeyecek olan milli politikamızı daima takip edeceğiz” Ģeklinde konuĢmuĢtur211

.

Kazım Karabekir Sovyetler Birliği’nin isteklerini Ģu sözlerle değerlendirmiĢtir:

“Boğazlar milletimizin hakikaten boğazıdır. Oraya el saldırtmayız. Fakat şu da bilinmelidir ki Kars yaylası da milli belkemiğimizdir. Kırdırırsak yine mahvoluruz”212

.

Potsdam Konferansı’nda üç devletin Boğazlar hakkındaki görüĢlerini Türkiye’ye nota vererek bildirmeleri kararlaĢtırılmıĢtır. ABD, görüĢünü 2 Kasım 1945 tarihinde bir nota ile Türkiye’ye bildirmiĢtir. ABD Boğazlarda statünün devamını savunmuĢ Montrö Boğazlar SözleĢmesi’nde bazı teknik değiĢiklikler yapılmasını istemiĢtir213. Ġngiltere’de görüĢünü 21 Kasım 1945’te Türkiye’ye bildirmiĢtir. Ġngiltere Montrö Boğazlar SözleĢmesi’nin değiĢmesine taraftar olmakla birlikte bunun acil olmadığını

210 Cumhuriyet Gazetesi, “Milli ġefin Tarihi Nutku”, 2 Kasım 1945, s. 1. 211

Cumhuriyet Gazetesi, “Mecliste Rus Ġstekleri Meselesi GörüĢüldü”, 21 Aralık 1945, s. 1.

212 Muhittin Demiray, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Güvenlik Politikaları ve Güvenlik

Stratejilerinin GeliĢimi”, Türk Dış Politikası -Cumhuriyet Dönemi-, Cilt 1, Gökkubbe Yayınları, Ġstanbul 2008, s. 124.

213

buna karĢın değiĢtirilmesi için bir konferans toplanması halinde katılacağını belirtmiĢtir214

.

Sovyetler Birliği görüĢünü 7 Ağustos 1946’da bir nota ile Türkiye’ye bildirmiĢtir. Bu notada savaĢ sırasında meydana gelen olayların Montrö SözleĢmesi ile getirilen sistemin Karadeniz’in güvenliği için yeterli olmadığı belirtilmiĢtir. SavaĢta bazı Alman savaĢ gemilerinin Boğazlardan geçirildiği iddia edilmiĢtir. Bundan dolayı Sovyetler Birliği yeni Boğazlar rejimi için bazı isteklerde bulunmuĢlardır. Bu istekler içinde Boğazların, Türkiye ve Sovyetler Birliği tarafından ortak savunulması da yer almıĢtır215

.

Bu notaya önce 19 Ağustos 1946’da ABD cevap vererek Boğazların sadece Türkiye tarafından savunulmasını istemiĢtir. Türkiye, ABD’nin tutumunu gördükten sonra 22 Ağustos 1946’da Sovyetler Birliği’ne cevap notası yollamıĢ ve Montrö SözleĢmesi’nin bazı değiĢiklikler geçirebileceğini kabul etmiĢtir. Ancak Boğazların ortak savunulmasını kabul etmeyeceğini de belirtmiĢtir216

.

Sovyetler Birliği, bu notaya 24 Eylül 1946’da ikinci bir nota ile cevap vermiĢtir. Ġkinci notada da, ilk notadaki istekler tekrar edilmiĢ ve Karadeniz’in diğer devletlere kapatılması ve Boğazların ortak savunulması vurgulanmıĢtır. Ayrıca bu isteklerin görüĢülmesi için Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında müzakereler yapılmasını da tavsiye etmiĢlerdir. ABD, Sovyetler Birliği’nin ikinci notasına karĢılık olarak 9 Ekim 1946’da verdiği yanıtta, Boğazlar sorunun çok taraflı görüĢmeler yoluyla çözülmesinde ısrar etmiĢtir. Ayrıca Boğazlara yapılacak bir saldırıyı da BM Güvenlik Konseyi’ne taĢıyacağını belirtmiĢtir. Ġngiltere’de benzer söylemlerde bulunmuĢtur217

.

214 Cüneyt Akalın, a.g.e., s. 198. 215 Mert ÖzıĢıklı, a.g.e., s. 65-66. 216 Alpaslan Eker, a.g.e., s. 49. 217

Türkiye, Sovyetler Birliği’nin ikinci notasına 18 Ekim 1946’da cevap vermiĢtir. Türkiye, tarafların yazıĢmalarının sürmesinin bir fayda sağlamadığını belirtmiĢtir218

. Sovyetler Birliği bu notaya bir cevap vermemiĢtir. Montrö SözleĢmesi’nin feshi için yasal olan tarih geldiğinde de herhangi bir baĢvuruda bulunmamıĢtır. Dolayısıyla Boğazlar meselesi kapanmıĢ ve Montrö Boğazlar SözleĢmesi yürürlükte kalmıĢtır219.

Sovyetler Birliği’nin yarattığı tehdit ve ABD’nin Boğazlar meselesindeki rolünden dolayı Türkiye güvenliğini sağlamak için Batı ile bütünleĢmeyi dıĢ politikasının temel amacı haline getirmiĢtir.

ABD’nin, Türkiye’yi 1946 yılı sonuna kadar yalnız bıraktığını, daha sonra tutumunu değiĢtirmesinin nedeni kendi çıkarlarını koruma isteğinden kaynaklandığını, Sovyetler Birliği’nin isteklerinden vazgeçmesinin Türkiye’nin kararlı tutumundan kaynaklandığını iddia edenler de olmuĢtur220

.

Yine de Türkiye’nin, Sovyetler Birliği ile yaĢadığı sorunda ABD’nin rolü yadsınamaz. Türkiye zaman zaman Amerikan tutumuna göre kendi tepkisini ayarlamıĢtır. Aynı zamanda Türkiye, yalnız kalsa da kendisini savunma ve Boğazlar konusunda taviz vermeme düĢüncesinde olmuĢtur. Türkiye, Sovyetler Birliği ile sorun yaĢadıkça güvenliğini sağlamak için Batı ile yakınlaĢmaya ve ABD’nin desteğin sağlamaya çalıĢmıĢ ancak Batı ile yakınlaĢtıkça da Sovyetler Birliği’nden tepki görmeye devam etmiĢtir.

Boğazlar sorunundan sonra Türkiye’nin Marshall Planı’ndan yararlanması Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye cephe almasına yol açmıĢtır. Türkiye’nin bu tehdit karĢısında güvenliğini sağlamak için 1950 yılında NATO’ya üyelik baĢvurusu Sovyetler Birliği’nin tepkisini arttırmıĢtır221

.

218 Cumhuriyet Gazetesi, “Ruslara Notamız Dün Verildi”, 19 Ekim 1946, s. 1. 219 Cüneyt Akalın, a.g.e., s. 202.

220 Ali Halil, a.g.e., s. 87, 99. 221

b- Türkiye-ABD İlişkileri

Türkiye-ABD iliĢkilerinin geliĢmesinde Ġkinci Dünya SavaĢı önemli rol oynamıĢtır. SavaĢ sonrasında ortaya çıkacak olayların tohumları bu savaĢ sırasında atılmıĢtır. Potsdam Konferansı’nda, Sovyetler Birliği’nin, Türkiye’den toprak istemesi ve Boğazlar konusunda isteklerde bulunması üzerine ABD, bu konunun Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında olduğunu belirtmiĢtir. Ancak ABD’nin tutumu bu konferanstan sonra değiĢmeye baĢlamıĢtır. 1946 yılından itibaren Türkiye’nin toprak bütünlüğü ile ilgilendiğini de belirtmiĢtir. Bu politika değiĢikliğin nedeni Sovyetler Birliği ile yaĢanan Ġran krizi olmuĢtur.

Sovyetler Birliği’nin isteklerinden rahatsız olan Türkiye’de ABD’nin kendisine destek olmasını istemiĢtir. ABD, Boğazlar meselesine Türkiye lehine dâhil olurken bir yandan da Sovyetler Birliği’nin yayılma politikasına engel olmaya karar vermiĢtir222

. Böylece Rusya’nın Boğazlar konusundaki tarihi istekleri karĢısıına 19. yüzyılda Ġngiltere’nin çıktığı gibi 20. Yüzyılda da ABD çıkmıĢtır. Bu dönemde Rusya uzmanı Amerikalı diplomat George Kennan’ın fikirlerinden hareketle sınırlandırma politikası da hayata geçmiĢtir223

.

5 Nisan 1946’da Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Münir Ertegün’ün cenazesinin Ġstanbul’a ABD donanmasının en büyük savaĢ gemilerinden biri olan Missouri ile getirilmesi Türkiye tarafından sevinçle karĢılanmıĢtır. BaĢkan Truman’ın temsilcisi Weddel, “Missouri ile Türkiye’ye memleketlerimiz arasındaki

büyük dostluğu sembolize etmek üzere geldik” demiĢtir224

.

CumhurbaĢkanı Ġnönü, Missouri’nin Türkiye’ye geliĢini Ģu sözlerle değerlendirmiĢtir: “Amerikan donanmasına mensup gemiler bize ne kadar yakın

bulunurlarsa o kadar iyi olur”225

.

222 DurmuĢ Yalçın, a.g.e., s. 463-464. 223 Henry Kissinger, a.g.e., s. 417.

224 Cumhuriyet Gazetesi, “Missouri Büyük Ġlgi Ve Sevgi Ġle KarĢılandı”, 6 Nisan 1946, s. 1. 225

Missouri’nin ziyareti Türk basınında olumlu değerlendirilmiĢtir. Falih Rıfkı Atay bu ziyaret hakkındaki görüĢlerini Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir:

“Amerika’nın ne istediğini biliyoruz; hür, eşit ve egemen milletlerin ortaklaşa güvenliğine dayanan, harpsiz, saldırısız sadece ahlak ve kanun, bağlaşma ve antlaşmaların hüküm sürdüğü bir dünya… Missouri zırhlısı ve yanındaki harp gemileri ile gelen Amiral, subay ve erler bu sabahtan beri Türk milletinin, aramızda bulunuşları her yuvaya sevinç ve şenlik veren misafirleridir”226

.

Missouri’nin Türkiye’yi ziyareti, Türk basını tarafından Türkiye ile ABD iliĢkilerinin sağlamlaĢması olarak yorumlanmıĢtır227

.

Bu ziyaret devleti yönetenleri de memnun etmiĢtir. Zaten hükümet Sovyetler Birliği baskısı karĢısında ABD’yi kurtarıcı olarak görmüĢ ve bu devlet ile yakınlaĢmak istemiĢtir. Missouri’nin gidiĢinden sonra Ġçel Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mecliste Ģunları söylemiĢtir:

“Aziz arkadaşlarım, bir silah yardımı, onun nereden geldiğini gördük. Sonra bir şefkat yardımı, onunda en fazla nereden geldiğini gördük. Amerika bize yalnız bunu mu veriyor? Harbin silahlı kısmı bitti. Arzın üzerinde karanlıklar var, millet hala ızdırap, içinde, hala yarına endişe ile bakıyor. Işık nereden geliyor? Bu ışığın bir membaı var. Yine Amerika. Ümit nereden eliyor? Amerika’dan. Güven nereden geliyor? Amerika’dan…”228

.

Sovyetler Birliği, Boğazlar hakkında, 8 Ağustos 1946’da Türk hükümetine nota vererek, Boğazlarda üs isteğini tekrarlamıĢtır. Türkiye bu notaya cevap vermeden önce ABD’nin fikrini sormuĢtur. ABD, Sovyetler Birliği’nin, Akdeniz ve Ortadoğu’da nüfuz kazanmasını engellemek için Türkiye’yi, Sovyetler Birliği’nin notasını reddetme konusunda desteklemiĢtir. ABD’nin de desteğini alan Türkiye,

226 Falih Rıfkı Atay, “Missouri”, Ulus Gazetesi, 5 Nisan 1946, s. 2.

227 Falih Rıfkı Atay, “Amerika Artık Yolunu BulmuĢtur”, Ulus Gazetesi, 8 Nisan 1946, s. 2 ve Abidin

Daver, “Amerika, Yakın ve Orta Doğu’nun Koruyucusu”, Cumhuriyet Gazetesi, 8 Nisan 1946, s. 1.

228

Sovyetler Birliği’nin Boğazlar üzerindeki isteklerini reddetmiĢtir. Türkiye aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin tehdidini üzerinde hissettiğinden dolayı ordusunu Ġkinci Dünya SavaĢı sırasındaki sayıda tutmak zorunda kamıĢtır. Bu durum Türkiye’yi ekonomik açıdan büyük bir sıkıntıya düĢürmüĢtür. Bu durumu sürdürebilmek için dıĢ yardım aramak zorunda kalan Türkiye, Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında yapılan Ġngiliz ve Amerikan yardımlarının sürmesini istemiĢtir. Bunun için 23 ġubat 1945’te Türkiye ile ABD arasında Ankara’da bir antlaĢma imzalanmıĢtır. Türkiye, savaĢ sonrasında ABD’den 300 milyon dolarlık kredi isteğinde bulunmuĢ ABD, bu isteğe 1946 Ekiminde 25 milyon dolarlık bir kredi ile karĢılık vermiĢtir229.

Ġngiltere 21 ġubat 1947’de ABD DıĢiĢleri Bakanlığı’na, Türkiye ve Yunanistan’a yardım yapamayacağını bildirmiĢtir. Bu durum Yunanistan’ında Sovyetler Birliği kontrolüne girme olasılığını arttırmıĢtır. Ġngiltere’nin bu hareketi, ABD’yi, Sovyetler Birliği’nin yayılmasına karĢı harekete geçmeye itmiĢtir. Buda Truman Doktrini’ne giden yolu açmıĢtır230

.

Truman Doktrini, 22 Mayıs 1947’de yürürlüğe girmiĢtir231. Bundan sonra ABD, Yunanistan’a 300 milyon ve Türkiye’ye 100 milyon dolarlık askeri yardım yapmıĢtır. ABD’nin, Türkiye ve Yunanistan’ı desteklemesinin nedeni, bu ülkeler Sovyetler Birliği nüfuzuna girerse Ortadoğu’da Sovyetler Birliği’nin, etkin hale geleceği endiĢesi oluĢmasıdır. Truman Doktrini ayrıca Amerikan politikasının Ġkinci Dünya SavaĢı’ndan sonra değiĢtiğinin somut bir göstergesi olmuĢtur232

.

ABD’nin Türkiye’ye yardım etmesi Ortadoğu ile olduğu kadar sınırlandıma politikası ile de alakalı olmuĢtur.. Amerikan Askeri Yardım Kurulu BaĢkanı Tümgeneral Mc. Bridge Türkiye’ye yardım konusunu Ģu sözlerle değerlendirmiĢtir:

“Türkiye, Ortadoğu ve Arap dünyasının kilit noktasında Sovyet yayılmasını sınır teşkil eden tek ülkedir. Türkiye’ye yapılan yardımın amacı şudur: Birincisi, Türklerin

229 Mehmet Gönlübol, a.g.e., s. 212. 230 Hikmet Erdoğdu, a.g.e., s. 43.

231 Cumhuriyet Gazetesi, “Truman Yardım Kanununu Ġmza Etti”, 23 Mayıs 1947, s. 1. 232

Sovyet baskılarına karşı sağlam bir milli cephe halinde mukavemet azim ve kabiliyetini pekiştirmek. İkincisi, herhangi bir savaş halinde Türklerin Sovyet tecavüzüne karşı kuvvetle karşı koymasını sağlamak için Türk askeri potansiyelini ıslah etmektir… 1947 yılında verilen 100 milyon dolarlık yardım programı Türklerin savunma imkânlarını ıslah etmek üzere malzeme yardımı mahiyetinde yapılmaktadır. Bugün dünyada bu kadar az bir masrafla tecavüze karşı koyma kararlılığını etkili bir şekilde gösteren bir başka ülke bulmak güçtür”233

.

ABD’nin, Türkiye ve Yunanistan’a yardım yapmaya karar vermesi Sovyetler Birliği’nin Ģiddetli tepkisine yol açmıĢtır. Sovyetler Birliği, bu Amerikan yardımının, dünya barıĢı için bir tehdit olduğunu ileri sürmüĢ ve konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taĢımıĢ ancak herhangi bir sonuç alamamıĢtır. Türkiye ve Yunanistan ise ABD yardımını kabul ettiklerini açıklamıĢlardır. 23 Mayıs 1947’de ABD DıĢiĢleri, Savunma ve Donanma Bakanlıkları temsilcilerinden oluĢan bir heyet Ankara’ya gelmiĢ ve Türkiye’ye yapılacak yardım konusunda incelemelere baĢlamıĢtır. Amerikan heyeti, Türkiye’nin savunma gücü arttırılırken aynı zamanda ekonomik kalkınmanın da sağlanması gerektiğini bunun içinde ordunun mevcudunun azaltılarak silahların modernleĢtirilmesi gerektiğini belirtmiĢtir. Türkiye’ye verilecek 100 milyon doların bu iĢ için harcanması gerektiğini belirtmiĢ ve eğer üç yıl boyunca Türkiye’ye aynı oranda yardım yapılırsa Türkiye’nin kendi kendini savunacak hale geleceği belirtmiĢtir234

.

BaĢbakan Recep Peker, Truman Doktrini’nden gelecek 100 milyon dolarlık yardım ile ordunun modernleĢmesi için askeri malzeme alınacağı ve bu Ģekilde insan sayısının azaltılacağını açıklamıĢtır. Peker ayrıca bu yardımın yeterli olmadığını daha fazla yardım yapılması halinde bunun ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlayacağını belirtmiĢtir235

.

233 Mert ÖzıĢıklı, a.g.e., s. 75. 234 Mehmet Gönlübol, a.g.e., s. 216. 235

ABD, yardım konusunda Yunanistan ile yaptığı antlaĢmaya, yaptığı yardımların doğru kullanılıp kullanılmadığını denetleme ve gerektiğinde yardımları kesme hakkı koymuĢtur. ABD’nin, aynı hakkı Türkiye’ye kabul ettirme isteği ise olumsuz sonuçlanmıĢtır. Türkiye’ye yapılan yardımın kesilebileceğine dair bir hüküm de antlaĢmaya dâhil olmamıĢtır. AntlaĢmanın en önemli maddesi dördüncü madde