• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI DÜNYA DÜZENİ BRET TON WOODS SİSTEMİ VE ABD HÂKİMİYETİ

GİRİŞ: ASKERİ SAVAŞLARDAN TİCARET VE KUR SAVAŞLARINA

1. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI DÜNYA DÜZENİ BRET TON WOODS SİSTEMİ VE ABD HÂKİMİYETİ

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, 1944 yılında ABD’de, New Hampshire’ın Bretton Woods kasabasında toplanan uluslararası ekonomi delegasyonları, ABD öncülüğünde savaş sonrası uygulanacak ekonomi politikalarının ana hatları üze- rinde önemli kararlar aldılar. 1920’lerde rezerv para niteliğini almaya başlayan ABD Doları da ABD’nin finans ve emtia piyasalarındaki konumunu 1930’larda pekiştirmesiyle dünya rezerv parası konumunu ele geçirdi. ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan mağlup ayrılan Almanya ve galip ayrılan İngiltere ile Fransa blokuna karşı, sahip olduğu ekonomik gücünü iyi kullanarak yeni dünya ekonomik düze- ninin tek hâkimi oldu. Bu üstünlüğü sadece ekonomik ve askeri alanda değil, si- yasi anlamda da diğer dünya devletlerine kabul ettirebilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’nı kazanmak ve büyük farkla dünyadaki en büyük altın rezervlerine sahip olmak (yaklaşık 20.000 ton) ABD’ye Bretton Woods uluslara- rası para sistemi içinde, küresel parasal sistemi doların merkezde olduğu bir şe- kilde yeniden inşa etme gücü verdi. Bretton Woods sistemi bir ülkenin parasının

46 • Mehmet Günal

sabit bir döviz kuru aracılığıyla dolara ve doların da aynı şekilde sabit kurla altına bağlı olduğu bir düzenlemeydi. Ülkeler uluslararası ticaret yapmak veya ABD hükümetiyle altının resmi kurundan (ons başına 35 dolar) takas yapmak için re- zervlerinde dolar biriktirdiler.

Ülkeler dış ticarette dolar kullanacak, FED ise, dünya merkez bankası gibi ülkelerin dolar karşılığında kazandığı altını depolayacak ve gerek duyduklarında o ülkelere verecekti. Bu sistem gereği ABD, önemli bir altın stoku tutmak zorun- daydı. 1964 yılında ABD, Vietnam Savaşı’na müdahil olarak ekonomisini krizin eşiğine getiren gelişmelere teslim etti. Savaşın maliyeti arttıkça, ABD’nin cari açığı da tırmandı ve 1970’li yıllara gelindiğinde bu durum ABD’nin Bretton Wo- ods sisteminin gerektirdiği taahhütleri yerine getiremeyeceği konusunda endişe- leri artırdı. Bunun sonucunda dünyada ABD Doları’ndan kaçış ve altına yöneliş başladı. Dönemin ABD Başkanı Nixon 1971 yılında ABD’nin Bretton Woods Anlaşması ile taahhüt ettiği dünyanın altın kasası olması durumunu ortadan kal- dırdı ve kurlar tamamen serbest dalgalanmaya bırakıldı (Günal, 2018: 253-256). Dolar ABD’nin keyfi kararına dayalı bir fiat para haline gelmiş ve böylece bugün kullandığımız dalgalı döviz kurları sistemi ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda, altının fiyatı üçe katlanmış, dolar bu ayrılmadan önceki değerinin altıda birine kadar düşerek önemli oranda bir değer kaybı yaşamış ve enflasyon on yılın so- nunda yüzde 15’ler düzeyine gelmiştir.

1.2. BRETTON WOODS SİSTEMİNİN ÇÖKÜŞÜ VE PETRO- DOLAR SİSTEMİNİN YÜKSELİŞİ

ABD’nin Bretton Woods sistemini terk etmesinin ardından 1973 yılında ya- şanan OPEC krizi sonrası dünya genelinde birçok ülke Bretton Woods sistemin- den çıkmıştır. Doları altın standardından çıkaran ABD, doların karşılığı olarak yeni alternatif arayışı içerisine girmiş ve 1973 yılında yaşanan petrol krizini fır- sata çevirerek doları petrole bağlı hale getirmiş ve bu standart “petro-dolar” ola- rak adlandırılmıştır. 1975 yılında hayata geçirilen petro-dolar sistemi ile dönem itibarıyla en fazla petrol ihraç eden ülke olan Suudi Arabistan, ABD’nin vermiş olduğu birtakım güvenlik teminatları karşılığında çıkarmış olduğu petrolleri ABD doları üzerinden fiyatlandırmayı kabul etmiştir. Diğer OPEC üyesi ülkele- rin de petro-dolar sistemini kabul etmesi ABD Doları’nın yine uluslararası rezerv

Ticaret ve Kur Savaşlarının Ekonomi Politiği: Çok Kutuplu Yeni Finansal Sistem Arayışları • 47 para birimi olma özelliğini daha da güçlü bir şekilde devam ettirmesini sağlamış- tır.

Bretton Woods sisteminin çöküşü sonrası uygulamaya konulan petro-dolar sistemi, dünya genelinde çarpık ve haksız zenginlikler ortaya çıkarmasının yanı sıra ülkelerin savaşa ve teröre dayalı politikalar üretmesine sebep olmaya başla- mıştır. Bu durumdan rahatsız olan Fransa, Almanya gibi AB ülkelerinin yanı sıra Çin, Rusya gibi bulundukları coğrafyada etkin role sahip ülkeler petrol ihraçla- rında kullanılmak üzere farklı bir uluslararası sistem arayışı içerisine girmişlerdir. Örneğin, son dönemde Çin, Rusya ve bazı lider AB ülkelerinin petrol ihraç eden Arap ülkeleriyle petrolün dolardan farklı bir para birimi ile satılması konusunda anlaştıkları iddia edilmektedir. Dolayısıyla dünya genelinde başlayan dolara al- ternatif yeni rezerv para birimi arayışları, yeni bir dünya düzeni kurulmasının he- deflendiğini ve bu hedeflerin uygulanması için gerekli çalışmaların başladığına işaret etmektedir. ABD dolarının günümüze kadar uluslararası rezerv para birimi olarak işlem görmesi, uluslararası ekonomilerde ülkelerin gerçekleştirmiş olduk- ları dış ticaret işlemlerinde resmi para birimi olarak kullanılmasını sağlamış ve ABD ekonomisine çok ciddi avantajlar sunmuştur. Ancak ABD dolarının son yüzyılda uluslararası rezerv para birimi olarak süren hâkimiyetinin özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin küresel alandaki hegemonyasının zayıflamaya başlamasıyla sorgulanmasına ve çok kutuplu yeni bir dünya düzeni kurulmasına yönelik bazı hedeflerin ortaya çıkmasına neden olmuştur (Günal, 2018: 258).

1.3. KÜRESEL EKONOMİLERDE ULUSLARARASI REZERV PARA BİRİMİ ARAYIŞLARI

Günümüzde uluslararası alanda ülke ekonomilerinde gerçekleştirilen tüm küreselleşme hareketlerine ve yükselen işbirliklerine rağmen küresel para siste- minde böyle bir bütünleşmenin tam anlamıyla sağlanamadığı görülmektedir. Özellikle son dönemlerde birçok ülkede ulus-devlet anlayışından hareketle milli- yetçilik akımlarına dönük politikaların ortaya konulması ülkelerin dış ticarette kendi milli para birimlerini kullanma arzularını beraberinde getirmiştir. Bu duru- mun ortaya çıkmasındaki en önemli etkenin kuşkusuz ABD’nin uluslararası tica- rette devam eden hegemonyasının olduğu diğer ülkeler tarafından defalarca tek- rarlanmıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana dünya genelinde ortaya

48 • Mehmet Günal

çıkan çeşitli krizleri fırsata çevirmesini bilen ABD bu sayede dünya ticaretinde var olan hegemonyasını sürdürmeyi başarmıştır. Bugüne gelindiğinde ABD’nin uluslararası alanda devam eden bu hâkimiyeti diğer ülkeler tarafından haklı ola- rak tekrar sorgulanmaya başlamıştır.

Uluslararası alanda rezerv bir para birimi olmasını savunanların yanında karşı çıkanlar da bulunmaktadır. Uluslararası parasal sistemde uluslararası rezerv para birimi olmasını destekleyenlerden biri olan Mundell (2003), Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için ortak bir para biriminin olması gerektiğini savunmuştur. Euro’nun fikir babası olarak da nitelendirilen Mundell (2003), küresel bir para biriminin uluslararası bir yönetimi gerektirdiğini ve oluşturulan küresel para bi- rimine karşı ikame para birimi yaratma çabalarına karşı tedbir alınması gerekti- ğini ifade etmektedir. Dünya ticaretinde ülkeler arasındaki ticaret hacminin ve parasal alanların artması ve ülkelerin ekonomilerindeki enflasyon oranlarında ya- şanan düşüşlerle birlikte ülkelerin mevcut ekonomik koşullarının birbirine yakın- saması küresel alanda uluslararası bir rezerv para biriminin oluşmasını berabe- rinde getirmektedir.

Stiglitz (2003), küresel finans piyasalarında bir bütün olarak entegrasyonun sağlanabilmesi için mevcut uluslararası rezerv sisteminin ABD ekonomisinin sü- rekli olarak cari açık vermesine bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Diğer taraftan uluslararası rezerv sisteminin küresel fonları gelişen veya gelişmekte olan ülkeler yerine gelişmiş ülkelere yönlendirmesinin finansal entegrasyon sürecini olumsuz etkilediğini belirtmektedir. Dolayısıyla zaten refah seviyesi yüksek olan gelişmiş ülkelere gelen bu fonlar bu ülkelerde yeterli düzeyde talep yaratamamaktadırlar. Stiglitz (2003), çözüm için Special Drawing Rights (SDR)’lerin küresel para bi- rimi olarak kullanılmasını önermektedir. Bunun en önemli nedeni olarak da SDR’lerin ülkeler tarafından rezerv para birimi olarak kullanılmasının yanı sıra diğer global para birimleriyle değiştirilebilme imkânı sunmalarını göstermekte- dir.

1.4. PETROLÜN ÜRETİMİNDEN ÇOK HANGİ PARA BİRİMİYLE SATILDIĞI ÖNEMLİDİR

Ortadoğu’da özellikle 2000’den sonra petro-dolar döngüsüne karşı koyma çabaları artmaya başlamıştır. Bu karşı koyma çabalarının sebepleri ise ABD’nin

Ticaret ve Kur Savaşlarının Ekonomi Politiği: Çok Kutuplu Yeni Finansal Sistem Arayışları • 49 Ortadoğu başta olmak üzere dünyada baskıcı tutumu ve tek taraflı ekonomik ka- zanç elde etmesidir. Örneğin; II. Irak işgalinin sebebi olarak kitle imha silahları olduğu gösterilse de dönemin İngiliz yöneticileri tarafından daha sonra yapılan açıklamalarda işgalin hata olduğu açıklanmıştır. Binlerce insanın öldüğü ve aile- lerin dağıldığı bir işgalin istihbarat hatası sonucu gerçekleştiğinin açıklanması kabul edilebilir bir durum değildir. Hâlbuki işgalden önce Saddam’ın yaptığı açıklamalara baktığımız vakit petrolü artık dolar üzerinden satmak yerine diğer Euro, Yen gibi paralarla da satacağını açıklamasının ABD’nin petro-dolar politi- kasına zarar vereceği açıktır. Bu tarz açıklamalardan sonra gelen işgalin sadece istihbarat hatası sonucu gerçekleşmesi yukarıda belirttiğimiz gibi inanılması zor bir durumdur.

Bu yaşananlar ticaret hacmini etkilemek için kurun değeri üzerinden yapılan bir savaş değil, uluslararası rezerv para gücünü kaybetmeme savaşıdır. Irak’ta Saddam Hüseyin ve Libya’da Muammer Kaddafi OPEC üzerinden petrol satışla- rını Euro ile kotasyona başlayınca ülkeleri işgal edildi, el konuldu ve öldürüldü- ler!

İran’da ise bu iki devlete göre biraz daha farklı bir durum görülmektedir. 1979 İran devrimine kadar Amerika İran’ı kendi safına çekmeye çalışmıştır. Fa- kat İran Devrimi ile birlikte kendine büyük düşman olarak ABD’yi seçmesinin ardından araları açılmıştır. Bunla beraber İran’ın petrollerini dolar karşılığı sat- maması ve diğer nedenlerden dolayı ABD tarafından ambargo uygulanmıştır. ABD’nin kurduğu bu sistemde dünya üzerindeki petrol ticareti ve dolar kurunun değeri en önemli yapı taşlarını oluşturmaktadır. Örneğin ABD’nin Suudi Arabis- tan’dan aldığı petrollerin ülke içinde kullanılan oranının sadece %11 olması, Irak işgalinin nedenleri ve sonuçları göz önünde bulundurulunca, Amerika’nın Orta- doğu bölgesinde bu kadar etkin olmayı istemesinin petrol üzerinden oluşturduğu dolar döngüsünü devam ettirme amacına bağlı olduğu anlaşılmaktadır.