• Sonuç bulunamadı

İdari Başvurular Yolu İle Uyuşmazlıkların Giderilmesi

D. KAMU HUKUKUNDA YARGI DIŞI ÇÖZÜM YOLLARINA İMKÂN

4. İdari Başvurular Yolu İle Uyuşmazlıkların Giderilmesi

a. İdari Başvuru Kavramı

En kısa şekli ile organik açıdan, idari makamlara yapılan başvurular olarak tanımlanabilecek idari başvuru kavramı gerek ulusal hukukumuz gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uluslararası alanda güvence altına alınmış olan başvuru hakkının bir görünüm şeklidir203

.

199 UÇAR, a.g.m. s. 281.

200 ÇUHADAR, Turan, Yeni TMK TCK CMK Işığında Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan

Tecavüzlerin İdari Yoldan Önlenmesi, Adana Nobel Yayıncılık, 2006, s. 6 – 7.

201

ÇUHADAR, a.g.e. s. 6.

202 AKİPEK, Jale, Türk Eşya Hukuku (Ayni Haklar) Birinci Kitap Zilyetlik ve Tapu Sicili, 2. B.

Ankara, AÜHFY Yayın No: 308, 1972, s. 240.

203

SEZER, Yasin / BİLGİN, Hüseyin, “Danıştay Kararlarında İdari Başvurular”, AÜHFD, C. 57, S. 4, 2008, s. 339.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ‘etkili başvuru hakkı’ başlıklı 13. maddesine göre sözleşme ile tanınan temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili resmi görev yapan kimseler tarafından bu sıfatlarına dayanılarak yapılmış da olsa, ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahiptir.

Anayasamızın başvuru hakkı ile ilgili olarak genel hüküm niteliğinde olan ve diğer başvuru türlerini de kapsayan 40. maddesine göre “Anayasa ile tanınmış hak ve

hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” Maddede öngörülen başvuru hakkı vatandaş

yabancı ayrımı yapılmaksızın Anayasa’ da tanınan hak ve hürriyetleri ihlal edilen kişilerin ihlal sebebi ile doğan kamusal başvuru haklarını düzenlemektedir. Bu açıdan hüküm, genel hüküm niteliğinde olup her türlü başvuruyu kapsamına almaktadır204

. Hukukumuz açısından en genel anlamda idari başvuru hakkını düzenleyen hüküm Anayasanın 74. maddesi hükmüdür. ‘Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı’ başlıklı maddeye göre “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle ve kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir. Bu hakkın kullanılma biçimi kanunla düzenlenir.” Maddede geçen kanun 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanundur. Kanunun dilekçe hakkı başlıklı 3. maddesine göre “Türk vatandaşları kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara yazı ile başvurma hakkına sahiptirler.”

Bireyler özel hukukla ilgili konularda özel hukuk kişilerine başvuru yapabilecekleri gibi idari birimlere kamu hukukuna ilişkin başvurularda da bulunabilirler. Kamu hukuku ile ilgili olarak başvuru bireyin dilek ve şikâyetini kamusal makamlara bildirmesi olarak tanımlanabilir205

.

204 YILDIRIM, Ramazan, İdari Başvurular, 2. B. Konya Mimoza Yayınları 2006, s. 19 – 20. 205

DURAN, Lütfi, “İdari Müracaatlar ve Bunların Karşısında İdarenin Sükûtu”, İÜHFM, C. XII, S. 1, 1946, s. 132.

Kamusal başvurular206ın bir çeşidi olarak idari başvurular ise kapsamlı biçimde

şu şekilde tanımlanabilir:

“Kişilerin menfaatleri bulunan ve idari işlev kapsamına giren

konularda, kamusal makamlara yaptıkları başvuruların tümü ile kamu yararını korumak amacı ile yetki verilen kamu görevlilerinin veya kamu tüzel kişilerinin, diğer idari makamların yaptığı idari işlemlerin iptali, değiştirilmesi veya geri alınması gibi nedenlerle, yine yasaların gösterdiği idari işleve sahip makamlara yaptıkları İdare Hukukuna ilişkin başvurulardır.”207

Bu tanıma göre bir başvurunun idari başvuru olarak kabul edilebilmesi için şu unsurları taşıması gerekmektedir;

 Başvuruyu menfaatleri bulunan kişiler veya kamu yararını korumak amacı ile yetkilendirilen kamu görevlilerinin yapması,

 Başvuruyu yapan kişinin başvuruyu yapmakta bir menfaatinin bulunması veya kamu yararını koruma amacı taşıması,

 Başvurunun kanunun göstermiş olduğu ve idari fonksiyona dâhil olan makamlar tarafından yapılmış olması ve

 Yapılan başvurunun İdare Hukukuna ilişkin bir konu ile ilgili olarak yapılması.

İdari başvurular tıpkı yargısal başvurular gibi hak arama özgürlüğüne hizmet eden ancak onun kadar etkili olmasa da hızlı, basit ve masrafsız olma gibi nedenlerle ve genellikle yargı yoluna başvurmazdan evvel tercih edilen yöntemlerdir208

.

206

Kamusal başvuru, kamu hukukunu ilgilendiren ve kamu idarelerini belli yönde işlem yapmaya sevk etmek üzere kişinin dilek veya şikâyetini kamu idaresine bildirmesidir. (DURAN, “İdari Müracaatlar”, s. 135.)

207

YILDIRIM, R. İdari Başvurular, s. 30.

İdari başvurulara ilişkin genel düzenlemeler İdari Yargılama Usulü Kanunumuzda 10, 11 ve 13. maddelerde bulunmaktadır. Bu maddeler idari başvurulara ilişkin genel düzenlemeler diyebileceğimiz düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin dışında diğer kanunlarda da buna benzer düzenlemeler bulunmaktadır. Örneğin Kamu İhale Kanunumuzun şikâyet ve itirazen şikâyet yolları uyuşmazlığın idari yargı dışında çözülmesine güzel bir örnektir. Bu sebeple önce idarenin taraf olduğu uyuşmazlıkların idari başvurular yolu ile giderilmesinde İYUK’ nundaki genel düzenlemeleri daha sonra da tespit edebildiğim kadarı ile diğer kanunlarda öngörülen idari başvuru yollarını ele alacağım.

b. İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. Maddesi Kapsamında Yapılan İdari Başvurular

İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi209

gereğince kendileri ile ilgili olarak bir işlem veya eylemin yapılması amacı ile bireylerin yaptıkları başvurularda mahiyetleri itibari ile birer idari başvuru türü olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi kapsamında yapılan başvurular kural olarak daha önceden yapılan bir işlem veya eyleme karşı yapılan bir başvuru mahiyetinde değillerdir. Bu sebeple sanki idari uyuşmazlığı ortadan kaldırmak açısından özellik arz etmedikleri düşünülebilir. Ancak bu başvurular idari davaya konu oluşturabilecek bir idari işlem veya eylemin yapılması için yapıldıklarından idari makamlar tarafından bireyin talebinin karşılanmaması sonucunda dava açılıp idari yargı önüne bir uyuşmazlığın gelmesi ihtimali her zaman bulunmaktadır. Bu sebeple bu tarz bir başvuru ile karşılaşan idari mercilerin başvuruyu gerektiği gibi incelemeleri ve hukuka uygun ve meşru bir konuyu içerdikleri müddetçe talep doğrultusunda karar

209 “İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari

makamlara başvurabilirler.

Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.”

vermeleri210 uyuşmazlıkların yargı mercileri önüne gelmelerinin önüne geçecektir. İdari mercilerin bu tutumları sayesinde idari başvurular yoluyla uyuşmazlığın daha çıkmadan önlenebilmesi mümkün olabilecektir.

Madde hükmü gereğince yapılan idari başvurular oldukça işlevsel bir idari başvuru türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygulamada ortaya çıkan belirsizlikler ve karışıklıklar nedeniyle doğan hak kayıplarını ortadan kaldırmak ve dava yoluna başvurulmadan idareye yapılacak başvuru yolu ile uyuşmazlıkların çözümlenmesi amacı ile getirilmiş olan madde hükmü211

dava açmadan önce bireyin idareye başvuru yaparak kendisi hakkında bir işlem veya eylem yapılmasını talep ederek hem mahkemelerin iş yükünü azaltacak hem de bireylerin idareye olan güvenini artıracaktır212

.

Madde hükmü esas itibari ile idarenin kendiliğinden idari işlem veya eylem yapmaması veya yapmak zorunluluğu da bulunmadığı durumlarda bireylerin kendileri ile ilgili olarak idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilme haklarını, hakkın kullanılması durumunda doğacak hukuki durumları ve idari dava açma hakkının kullanılması süresinin hesaplanmasına ilişkin yöntemi içermektedir213

.

Madde hükmünün bir diğer özelliği Anayasanın idarenin işlemleri dolayısı ile açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlayacağı şeklindeki açık hükmü var iken bireylerin başvuruları karşısında, idarenin susarak bireylerin hak kaybına uğramamalarını sağlamak amacıdır. Madde esas itibari ile iki sebeple kanunda yer almaktadır214

.

210

YILDIRIM, R. Türk İdari Rejimi Dersleri, C. II, s. 59 - 60.

211 Dan. 9. D. 16.12.2003, E. 2001/1115, K. 2003/5635 sayılı kararı, Danıştay Kararları Dergisi, S. 4, s.

246.

212 KARAHANOĞULLARI, Onur, “Zımni Retten Sonra Gelen Açık Yanıtlarda Dava Açma Süresi” s.2,

(http://80.251.59/politics.ankara.edu.tr/karahan/makaleler/zimniredsonradangelenyanit.pdf erişim

tarihi: 16.10.2010)

213 CANDAN Turgut, “İdari Yargılama Usulü Kanununun 10 ve 11. maddelerinde 4001 sayılı Kanunla

Yapılan Değişiklikler”, Yaklaşım Dergisi, Y. 3, S. 27, Mart 1995, s. 22.

 İdarenin suskun kalması durumunun Anayasanın dava açma süresinin yazılı bildirimden itibaren başlayacağını öngören hükmü karşısında kötü niyetli olarak kullanılmasının önüne geçmek ve

 İdarenin başvuru üzerine yaptığı işlemin yargısal denetim mekanizmasına tabi tutulması olanağını sağlamak.

Danıştay da vermiş olduğu bir kararında215

10’uncu maddenin kanuna konuluş amacını şu şekilde belirtmiştir.

“İdareye belli bir konuda işlem tesisi için yükümlülük getiren yasa kuralına karşın, idarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek hareketsiz kaldığı durumlarda ilgililerin, ileriye dönük şekilde hukuki sonuçlarından yararlanmak üzere 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi uyarınca haklarında yasanın öngördüğü işlemin yapılması için her zaman idareye başvurmaları ve isteklerinin reddedilmesi halinde de 10. maddede öngörülen usule uygun olarak idari yargıda dava açmaları mümkün bulunmaktadır.” Ancak bu madde hükmü “idarece reddolunmuş bir işlem için belli süreler geçtikten sonra dava hakkının kullanılmayarak sona ermiş olması halinde, zamanla sınırlı olmaksızın ikinci bir müracaat yapılarak dava hakkının istenildiği anda kullanılmasına ve sona ermiş bulunan dava hakkının yeniden canlandırılmasına imkân veren bir nitelik taşımamaktadır.”216

Elbette idarenin başvuruyu reddetmesinden sonra ortaya çıkan durumlarla bağlantılı olarak yeni bir değerlendirme yapması veya yeni bir karar verilmesinin gerektiği durumlarda bireylerin yeni bir dava açabileceklerini kabul etmek gerekmektedir217.

215

Dan. 12. D. 26.02.1997, E. 95/6358, K. 97/445, Danıştay Dergisi, S. 94, s. 776.

216 Dan. 10. D. 11.06.2002, E. 2002/2249, K. 2002/1942 (BAL Yakup / KARABULUT Mustafa / ŞAHİN

Yahya, İdari Yargılama Usulü ile İlgili Danıştay 10. Dairesinin Seçilmiş Kararları, Ankara Seçkin Yayıncılık, 2003, s. 131.)

217

Dan. 12. D., 26.02.1997, E. 1995/6388, K. 1997/445, Danıştay Dergisi, S. 94, s. 775; aynı yönde bir başka karar Dan. 5. D. 15.09.2003 gün ve E. 2003/1007, K. 2003/3368 sayılı kararı, Danıştay

İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi kapsamında bir idari başvuru yapılabilmesi için şu koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir218

:

 İlgili hakkında daha önceden yapılmış ve şimdiki başvuru ile oluşturulmak istenen eylem ve işlemle aynı nitelikte bir eylem veya işlem olmamalıdır.

 Başvuru yetkili makama yapılmış olmalıdır. Yetkili makam başvuru konusu eylem veya işlemi yapmaya kanunen yetkili olan makamdır. Yetkisiz makamlara yapılan başvurular dava hakkı doğurmaz.

 Başvuru idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin idare tarafından yapılması amacı ile yapılmış olmalıdır. İdari davaya konu olamayacak eylem ve işlemlerin yapılması için idareye başvurulması sonucu dava hakkı doğmaz.

 İdareye yapılacak başvuru için madde hükmünde herhangi bir süre öngörülmediği halde, kanunlarda özel süreler öngörülmüş olabilir. Bu yönde bir düzenleme var ise kanunda belirtilen süreye uyularak bir başvurunun yapılması gerekir. Böyle bir düzenleme yok ise ilgililer karar almak için her zaman idareye başvurabilirler.

 Bilgi ve görüş isteme şeklindeki başvurular, ilgili kişiye dava açma hakkını vermez.

 İdari itiraz konusu yapılması zorunlu olan işlemlere karşı yapılan başvuru madde hükmünün kapsamında değildir.

 10. maddenin aradığı anlamda ilgililerin başvurusu üzerine tesis edilmiş bir işlemin varlığından söz edebilmek için başvuru

218

TOPUZ İbrahim / ÖZKAYA Kadir, Açıklamalı Uygulamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, Ankara Mahalli İdareler Derneği Yayını, 2002, s. 250.

dilekçesinin idareye ulaşmış olması; bir başka deyişle ilgilinin başvurusunun idarenin ıttılaına girdiğinin kabulü gerekmektedir219

. İYUK’ nun 10. maddesi gereğince idareye yapılan başvurunun altmış gün içinde yanıtlanmaması başvurunun reddedildiği anlamına gelmektedir. Kişilerin idareye güvenerek açık bir cevap beklemeleri durumu ise bireyler açısından hak kayıplarına yol açmaktadır. Zira aynı işlemin yapılmasını sağlamak için bireyin idareye tekrar başvurması da dava açma süresini yeniden başlatmamaktadır220

. Ancak elbette ki idarenin bir hakkı devamlı olarak ihlal etmesi halinde ilgili kişi, idareye birden fazla başvuruda bulunabilir ve her başvuru zımni ret süresi yani altmış gün dolduktan sonra yeni bir dava hakkı verir221. Yargı kararları da birbirinden bağımsız nitelikli

başvuruların dava açma süresini yeniden başlatacağını kabul etmektedir222

.

Seyahat özgürlüğü gibi Anayasal nitelikli temel hak ve özgürlüklerin kullanılabilmesi için gerekli işlemlerin yapılması idareden her zaman istenebilir. Bu tarz bir hakkın kullanılması için gerekli işlemlerin yapılması amacı ile idareye yapılan başvurunun reddedilmesi durumunda aynı konu hakkında idareye tekrar başvurulması

219 Dan. 10. D. 21.04.1999, E. 1998/2266, K. 1999/1789 (BAL / KARABULUT / ŞAHİN, a.g.e. s. 139 -

140.)

220 YILDIRIM Turan, İdari Yargı, Ankara Beta Yayınevi, 2008, s. 359. 221 GÖZÜBÜYÜK / TAN, C. II s. 836.

222

Dan. 5. D. 26.04.1995, E. 1992/1602, K. 1995/1580, Danıştay Dergisi, S. 91, s. 497. “Her çeşit idari işlemler idarece kendiliğinden ya da ilgililerin başvurusu üzerine tesis edilirler. İdarenin, belirli bir konuda işlem tesis edilmesi için yapılan başvuruları, o andaki öznel ve nesnel koşullara göre (ilgilinin niteliği, kadro ve ihtiyaç durumu, bütçe imkânları, izlenen sosyal, ekonomik ve kültürel politikalar vb.) değerlendirip sonucuna göre karar alacağı, diğer bir ifadeyle idarenin takdir yetkisini başvuru tarihindeki koşullar çerçevesinde, çeşitli seçeneklerden birisini yeğleyerek kullanabileceği ve zaman içinde değişen koşulların idarenin öncekinden farklı karar almasını gerektireceği durumlarda aynı konuda değişik tarihlerde yapılan başvurulardan her birinin, aynı hukuki sonucu elde etmeye yönelik olsalar bile, öncekinden ayrı ve bağımsız birer başvuru oldukları ve bu başvurular üzerine tesis edilen olumsuz işlemlerin dava açma süresi yönünden de bir öncekinden bağımsız olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği önemle vurgulanması gereken bir durumdur. Açıktan bir göreve atanma, kadro tahsisi, nakil gibi başvuru zamanındaki öznel ve nesnel durum ve koşullara bağlı olarak ele alınıp değerlendirilmesi gereken konularda belirli bir süre sonra yeniden yapılacak başvuruyu idare, o andaki maddi ve hukuki koşullara göre yeniden inceleyip değerlendireceğine ve bağlı yetki içinde bulunmadığı hallerde takdir yetkisini, önceki başvuruya verdiği cevapla bağlı olmaksızın yeni başvuru tarihindeki koşul ve verileri göz önünde bulundurarak kullanacağına göre tesis edilen yeni işlemi daha önceki başvurular üzerine tesis edilen işlemden ayrı nitelikte kabul etmek ve son işleme karşı açılacak davayı süre ve esas yönlerinden bu çerçevede ele alıp değerlendirmek zorunlu olmaktadır.”

ve başvurunun tekrar reddi halinde ret işlemine karşı tekrar dava açılmasına da bir engel bulunmamaktadır223

.

İdareye yapılan bir başvurunun madde hükmü kapsamında yapılan bir başvuru olarak değerlendirilebilmesi için bu başvurunun daha önceden yapılan bir işlem veya eyleme karşı yapılmamış olması gerekir. Daha önceden yapılan bir işlem veya eyleme karşı yapılan bir başvuru var ise bu durum kanunun 10. maddesinin değil, 11. maddesinin kapsamına girer224. Danıştay bir kararında bu durumu şu şekilde ifade

etmiştir225

.

“Madde, ortada henüz idari dava yoluna müracaatı gerektirecek bir uyuşmazlığın bulunmadığı hallerde –idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için- idari makamlara vaki müracaat üzerine açılacak davalara ilişkin süreleri düzenlemektedir.”

Danıştay tarafından bir düzenleyici işlemin iptal edilmesi üzerine işlemin iptal edilmesi ile oluşan hukuki durumdan yararlanmak amacı ile yapılan başvurularda madde hükmü kapsamında yapılan idari başvurular olarak değerlendirilmelidir226. Diğer

yandan Anayasa Mahkemesince bir kanun hükmünün iptal edilmesi ile oluşan yeni hukuki durumlarda da idareye madde kapsamında her zaman başvuru yapılabilir227

. Bireyler kendileri ile ilgili olarak bir işlem veya eylemin idare tarafından yapılması amacı ile idareye başvurabilmektedirler. Anayasanın 74. maddesi gereğince bu tarz bir talep ile karşılaşan idare bireylere başvurularının olumlu veya olumsuz sonucunu yazılı bir şekilde cevaplandırarak bildirmek zorundadır. Ancak uygulamada

223 Dan. 10. D., 04.05.1987 tarih, E. 85/1044, K. 87/926 (ERGEN, Cafer, İdari Yargıda Dava Açma

Süreleri, Ankara Seçkin Yayıncılık, 2007, s. 414.) Anayasada belirtilen temel hak ve özgürlüklerden

olan çalışma özgürlüğünün kullanılması için gerekli işlemlerin yapılmasının 10. madde gereğince idareden her zaman istenebileceğine dair aynı önde bir başka karar Dan. 10. D. 23.10.1992 tarih, E. 93/2082, K. 95/529 sayılı karar (BAL / KARABULUT / ŞAHİN, a.g.e. s. 152 – 153).

224 KARAVELİOĞLU Celal, İdari Yargılama Usulü Hukuku, C. 1, 6. B. Ankara Karavelioğlu Hukuk

Yayınları, 2006, s. 616; CANDAN, “İdari Yargılama Usulü Kanununun 10 ve 11. maddelerinde 4001 sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler”, s. 22.

225 Dan. 12. D. 11.06.1973 tarih, E. 71/40, K. 73/1792 (YENİCE / ESİN, a.g.e. s. 204). 226

Dan. 11. D. 27.01.2006 tarih, E. 2003/3204, K. 2006/213, Danıştay Dergisi, S. 113, s. 344.

bu düzenlemeye, gerek başvurunun yanıtsız bırakılması gerekse de başvuruya geç cevap verilmek sureti ile uyulmadığı görülmektedir. Bu tarz bir durumla karşılaşan bireylere haklarını dava yolu ile arayabilmelerini sağlamak amacı ile İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi hükmü getirilmiştir228. 521 sayılı Danıştay Kanununun

69. maddesinde de bu yönde bir düzenleme bulunmakta idi229

.

İdare tarafından resen ya da 10. madde düzenlemesi ile paralel olarak ilgililerin müracaatı üzerine tesis edilebilecek idari işlemler yolu ile idarenin görmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerine kayıtsız kalmasının önlenmesi ve vatandaşların anayasal anlamdaki başvuru ve dilekçe haklarının kullanılmasının sağlanması amaçlanmaktadır230

. İdarenin hareketsiz kalmak sureti ile kamu hizmetini yapmaktan kaçınması karşısında yargı yoluna başvurulabilmesi imkânı idari birimlerin hem idare edilenlerin haklarına riayet edilmesini hem de kamu hizmetlerini ifa mecburiyetini yargısal denetimi ile sınırlandırması bakımından önemlidir231

.

İdari birimlere bireyler tarafından kendileri ile ilgili bir eylem veya işlemin yapılması istemiyle yapılan başvurular olumlu bir şekilde sonuçlandırıldığında yani bireyin talebi doğrultusunda idare tarafından eylem veya işlemde bulunulduğunda taraflar arasında bir uzlaşı halinin doğduğu açıktır. Bu sebeple taraflar arasında başvurunun olumsuz sonuçlanması halinde çıkacak olan uyuşmazlık ihtimali daha doğmadan ortadan kaldırılmış olacaktır. Bu açıdan 10. madde kapsamındaki başvurular sulh yoluna benzetilebilir. 10. madde gereğince kendileri hakkında bir idari işlem veya eylem yapılması amacı ile idareye başvurulmasını 659 sayılı KHK kapsamında idari

228 YENİCE Kazım / ESİN Yüksel, Açıklamalı, İçtihatlı, Notlu İdari Yargılama Usulü, Ankara Arısan

Matbaacılık, 1983, s. 203 – 204.

229 “İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari

makamlara başvurabilirler. Bu halde yetkili makamlar en çok üç ay içinde bir cevap verirler. Bu süre içinde bir cevap verilmez ise istek reddedilmiş sayılır ve ilgililer, üç ayın bittiği tarihten itibaren doksan gün içinde Danıştay’a dava açabilirler. Dava açılmayan haller ile davanın doksan günlük süre geçtikten sonra açılması sebebiyle dilekçenin reddi halinde, üç aylık sürenin bitmesinden sonra cevap verilirse, bunun tebliğinden itibaren dava açma süresi yeniden işlemeye başlar.”

230

HONDU Selçuk, “İdari Yargılama Usulü Kanununda Yer Alan İdari Usuller ve Uygulaması”, İdari

Usul Kanunu Hazırlığı Uluslararası Sempozyumu, 17 – 18 Ocak 1998, Ankara T.C. Başbakanlık