• Sonuç bulunamadı

İşletmenin, 2.000 TL + KDV tutarında bir malı peşin aldığı, mal

alırken ayrıca 100 TL + KDV tutarında nakliye bedeli ödediğini, malın daha sonra 2.500 TL + KDV’ye peşin olarak satıldığını ve işletmenin sürekli envanter yöntemini kullandığını varsayalım. (KDV %18)

1 ../../….

153 Ticari Mallar 2.000

191 İndirilecek KDV 360

100 Kasa 2.360

Peşin Bedelle Mal Alımı

2 ../../….

153 Ticari Mallar 100

191 İndirilecek KDV 18

100 Kasa 118

Alınan Malın Nakliye Bedeli

3 ../../…. 100 Kasa 2.950 600 Y. İçi Satışlar 391 Hes. KDV 2.500 450 Peşin Bedelle Mal Satışı

4 ../../….

621 Sat. Ticari Mal Malyt 2.100

153 Ticari Mallar 2.100

Satın Malın Maliyeti

Bu durumda işletme alış maliyetini kolaylıkla görebilmekte ve buna göre malın kârlı satış fiyatını belirleyebilmekte, gerekirse uygun ıskonto marjları

ayarlayabilmektedir. Ancak bazı uygulamalarda, malın nakliye bedelinin Ticari Mal Hesabına kaydedilmediği görülmektedir. Bu durumda ise ödenen nakliye bedeli, Pazarlama Satış Dağıtım Giderleri hesabına aktarılmaktadır. İki uygulama arasındaki fark İşletmenin dönem sonunda net kâr/zararında farka yol açmayacak, ancak, işletmenin, brüt satış kârının farklı olmasına, Faaliyet Giderlerinin tutarının yüksek çıkmasına ve bu kalemleri kullanarak yapılan analizlerin gerçek durumumu göstermemesine yol açacaktır.

Kayıt belirtildiği şekilde yanlış yapılsa idi, 2. kayıttan itibaren başlayan bu değişiklik,

2 ../../….

760 P. S. D. Giderleri 100

191 İndirilecek KDV 18

100 Kasa 118

Alınan Malın Nakliye Bedeli

3 ../../…. 100 Kasa 2.950 600 Y. İçi atışlar 391 Hes. KDV 2.500 450 Peşin Bedelle Mal Satışı

4 ../../….

621 Sat. Ticari Mal Malyt 2.000

153 Ticari Mallar 2.000 Peşin Bedelle Mal Alımı

Bu durumda işletmenin bu satıştan elde edeceği kârı, satılan mal maliyetindeki 100 TL’lik düşüş nedeniyle (2.100 – 2.000 = 100 TL) 100 TL fazla çıkacak, bu durum ise işletmenin Brüt Satış Kârını 100 TL artıracaktır. Aynı zamanda faaliyet giderleri kaleminde de 100 TL’lik bir artış olacak, faaliyet giderleri üzerinden yapılan oran analizlerinde sapma ortaya çıkacaktır. İşlemler kümülatif olarak gittiğinden dolayı, işletmenin dönem net kâr veya zararı kaleminde değişiklik yapmayan nihai sonucu etkilemeyen bu hatalı kayıt analizlerde farklılıklar yapacağından dolayı kabul edilemez.

İşletmelerin politikalarındaki farklılıklar hesaplarının tutarının farklı olmasına yol açabilmektedir. Örneğin işletme stok değerleme politikası veya amortisman ayırma uygulamalarındaki değişiklikler işletmenin ilgili kalemlerini değiştirecek bunların yansıması da hesaplara ve dolayısıyla tablolara olacağından bu değişimlerin sonucunda analiz sonuçları farklı çıkacaktır.

Örneğin, işletme stok değerleme yöntemi olarak LIFO (kaldırıldı), yöntemini belirleyen bir firmanın stokları, FIFO yöntemini benimsemesi durumuna göre daha düşük çıkacaktır. Aynı şekilde ağırlıklı ortalama yöntemini benimseyen bir firmanın stokları FIFO yöntemine göre farklı sonuçlar verecektir.

Muhasebe Sistemi Uygulama genel tebliği ile ülkemizdeki muhasebe uygulamaları senkronize edilmiş ancak genel hesap planının hazırlanması sürecinde, KOBİ’lerin yapısı, sektörde yerleşen faydalı gelenekler, muhasebenin algılanışı ve yürütülmesi göz ardı edilmiştir. Bu uygulamanın, temel tablolar ve hesap planı dışında KOBİ’ler için uygulanabilirliğinden söz etmek olanaklı olmamıştır (Güneş, 2008;165-167).

Ayrıca, yaratıcı muhasebe adı verilen yöntemle Genel Kabul Görmüş Muhasebe ilkelerinin esnekliğinden faydalanan kimselerde şirketin durumunu istedikleri gibi – olduğundan daha iyi ya da daha kötü – gösterebilmektedirler. Şekil 1.11’de yaratıcı muhasebe olarak bilinen ve sıkça başvurulan yöntemin teknikleri görülmektedir.

Şekil I. 11. Yaratıcı Muhasebe Teknikleri

Kaynak: Nermin Çıtak, 2009: 81 – 109.

Son dönemlerde çok duyulur hale gelmiş olan, toplumlar için büyük bir tehdit niteliğinde, hastalıklı bir süreç olan yozlaşma, adalet, dürüstlük, güvenilirlik gibi kavramları ütopik bir hale sokmaktadır. Bu sürecin ürünü olan ve büyük ekonomik kayıpların, haksız zenginleşmenin ve yolsuzlukların tamamını önleyebilmek için iç kontrol sistemleri etkin hale getirilmeli, tüm bu sistemler bağımsız bir denetime tabi tutulmalıdır (Erol,2008:229-237).

Kendi çıkarları doğrultusunda finansal tabloların gerçekten farklı bir durumu yansıtır hale getirilmesi, işletmelerin kazanç sağladıklarını düşünmeleri sebebiyle oluşan bir durumdur. Ancak bu kazanç, sanıldığı gibi gerçek bir durum olmayacaktır. Belirli bir süre bu durum işletme lehine seyredebilir, ama en nihayetinde bu durum aleyhe dönecektir. İşletme vergi kaçırmak için veya daha fazla yatırımcı çekmek için veya daha başka nedenlerle bu yönteme başvurmuş olabilir. Ancak günümüzde bu tarz hileler yüzünden birçok batmaz – imkânsız – denilen şirketler saygınlığını yitirmiş ve batmıştır.

Muhasebeleştirme sürecinde ister art niyet olmaksızın, isterse kasti olarak yapılan yanlışların ortaya çıkarılması özellikle günümüz teknolojisinin gelişim hızına bağlı olarak birden çok yöntemle ortaya çıkarılabilmektedir. Finansal analizler,

Benford Yasası, Kırmızı Bayraklar Yönetimi, Çapraz Denetim, Veri Madenciliği, gibi birçok yöntem bu amaçla hata ve hile denetiminde etkin olarak kullanılmaktadır. Tanımdan da yola çıkarak, muhasebenin fonksiyonları etkin kullanılmalı, muhasebecilik vergi için yürütülen bir meslek görünümünden kurtarılmalı, muhasebecilik mesleğinin önemi ve saygınlığı meslek mensuplarına öğretilmeli, ilke ve standartlar denetim ilke ve standartları ile uyumlaştırılmalıdır. Özellikle, hata ve hileli işlemlerin ortaya çıkarılmasında ve gerekli cezaların verilmesinde adli muhasebecilik kavramına gereken önem verilmeli ve bu alandaki çalışmaların ve çalışma yürüten akademisyenlerin artırılması sağlanmalıdır.

Tüm bunların yanı sıra kurumsal bir yönetim anlayışı benimsenerek, hata ve hileden arındırılmış bir yönetim felsefesi ile denetimlere hazır, güvenilir bir firma algısı tesis edilecektir. Kurumsal yönetim Yeni Türk Ticaret Kanunu ile tesis edilmeye ve böylelikle, ticari problemler asgari düzeye indirilmeye çalışılmaktadır. Böylelikle işletme ile ilgili tüm çevreler kurumsal yönetim ikliminin nimetlerinden faydalanacak, faydanın tabana yayılması neticesinde firmalarda kurumsal yönetim rüzgârına kapılacaktır. Kurumsal yönetim anlayışı SPK kurumsal yönetim ilkeleri ile birlikte daha da önemlilik arz eden bir konu halini almıştır (Kutukız ve Öncü: 131- 139). İlkelerde yer alan ana kurallar “uygula, uygulamıyorsan açıkla” temeline dayanmaktadır (Akdoğan ve Akdoğan, 2011:1 - 32). SPK yayınlamış olduğu bu ilkeler ile,

 Pay sahiplerinin haklarının güçlendirilmesi

 Şeffaflığın artırılması,

 Muhasebe eksikliklerinin giderilmesi

 Yönetim kurulunun bağımsızlığı ve sorumluluğu

 Rekabetin teşvik edilmesi

 Haksız kazancın önüne geçilmesini amaçlamaktadır (Göçen, 2010:107-132).

Kısaca kurumsal yönetim; kurumsal kültür çerçevesi içinde, değişim yönetimi, stratejik yönetim, toplam kalite yönetimi, insan kaynakları yönetimi gibi ilkelerin ve yönetim tekniklerinin etkili bir şekilde şirkette uygulanmasıdır (Pamukçu, 2011:133- 148). Bir çok ülkede kurumsal yönetim anlayışı farklılıklar göstermektedir (Gücenme ve Ertan,2011:212). Ancak, genel kabul gören yaklaşımlar çerçevesinde kurumsal yönetim ilkeleri; şeffaflık, hesap verebilirlik, adillik veya eşitlik ve sorumluluk olmak üzere dört ana ilkeye dayanmaktadır (Abdioğlu,2008:185-208):

Şeffaflık: Ticari sırlar dışındaki, finansal ve finansal olmayan bilgilerin,

zamanında, doğru, eksiksiz, anlaşılabilir, yorumlanabilir, düşük maliyetle, kolay erişilebilir bir şekilde kamuya duyurulması şeffaflık kavramı ile açıklanmaktadır. Şeffaf bir yönetim işletmelerin kamuyu aydınlatmalarının geliştirilmesine, işletme ile menfaat ilişkisi içinde bulunan kesimlere bilgi akışının arttırılmasına ve hızlandırılmasına büyük katkılar sağlayacaktır (İkiş, 2011:13).

Hesap Verebilirlilik: Yönetim kurulu üyelerinin, esas itibariyle anonim şirket

tüzel kişiliğine ve dolayısıyla pay sahiplerine karşı olan hesap verme zorunluluklarıdır (Aktaş ve Karğın,2013:62 – 80).

Adillik/Eşitlik: Şirketin tüm faaliyetlerinde pay sahiplerine ve şirketle menfaat

bağı olan herkese eşit davranılmalı, kimseye ayrıcalık yapılmamalıdır. Azınlık ve yabancı hissedarlar dâhil olmak üzere hissedar korunmasını sağlar (Apak vd.,2013:15).

Sorumluluk: Şirket faaliyetlerinin mevzuata, ana sözleşmeye ve şirket içi

düzenlemelere uygun olması gereklidir. Bunun için ise yönetim kurulu ile tepe yönetiminin görevleri ve sorumlulukları açık bir şekilde tanımlanmalıdır. Şirketlerin, hissedarlarının yanı sıra yasalara ve topluma karsı da birtakım sorumluluklarının bulunması, işletmenin faaliyetlerinin toplumsal kurallara ve ahlaki değerlere de uygun olması gerekmektedir ( Çemberci,2013:1 - 15).

Kurumsal yönetim fikrinin ortaya çıkmasında aşağıda sıralanan maddelerin ana nedenler olduğu söylenebilir (İTİCU;2013).

Ortaya çıkan hileli işlem ve yolsuzlukların artması,

Uluslararası sermaye hareketlerinin artması,

Hisse senedi sahipliğinin artması,

Sermaye piyasaları arasında rekabetin artması

Şirket iç ve dış çevreleri ve bunların karşılıklı etkileşimi finansal raporlamanın kalitesine (şeffaflık, tarafsızlık) etki etmektedir. Şekil 1.13’de bu etkileşim gösterilmektedir.

Şekil I. 12. Finansal Raporlama Kalitesi ve Çevre Etkileri

Kaynak: Ebru Esendemirli, 2013.

Mahkeme ve Yasal Düzenleyiciler

Kanunlar Finansal Analistler

Hissedarlar Borsalar Düzenleyiciler

Denetim Komitesi Yönetim Kurulu

İç Denetleyiciler Dış Denetleyiciler Yöneticiler

FİNANSAL RAPORLAMA