• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1. İŞ KANUNUNA GÖRE FESİH OLGUSU

1.2. Türk İş Mevzuatı Açısından İş sözleşmesi ve Önemi

1.2.2. İş sözleşmesinin Tarafları

İş sözleşmesi yapılınca sözleşme taraflarından bir tanesi sözleşmeye bağlı olarak çalışmayı, diğer tarafta bu bağımlı çalışma karşılığında ücret ödeme borcunu üstlenmiş olurlar. Dolayısıyla iş sözleşmesinin temel iki aktörü işçi ve işveren olarak karşımıza çıkar.

1.2.2.1. İşveren

Bir iş sözleşmesine bağlı olarak işçi çalıştıran gerçek, tüzel veya tüzel kişiliğe sahip olmayan kurum ve kuruluşlara işveren adı verilmektedir. İşveren iş sözleşmesinde işçiye karşı ücret borcunu üstenmiş olan kimsedir. Ancak bu ücret borcunu işveren dışında üçüncü bir kimse de yerine getirebilmektedir. Bu yönüyle işverenin iş sözleşmesinde kişiliğinin önemi bulunmamaktadır. Buna benzer bir tanımlama Türk Ticaret Kanunda da tacir6 için söz konusudur.

İşverenin kişiliğinin işveren sıfatı kazanma noktasında hiçbir önemi yoktur. Bu yüzden gerçek kişi, tüzel kişi veya tüzel kişiliğe sahip olmayan kamu kurum ve kuruluşlarına da işveren denilebilmektedir. Bilindiği üzere gerçek kişi yaşayan, nefes alan canlı varlık olan kişilerdir. Bu yönüyle birey olarak herkes işveren olabilir. Tüzel kişi ise kendini oluşturan gerçek kişilerden bağımsız üst kişilikler olarak karşımıza çıkar. Örneğin A holding, X spor kulübü, Y derneği, Z sendikası, L partisinin de tüzel kişi işveren olma ihtimali bulunmaktadır. Direk kamuyu teşkil eden kamu kurum ve kuruluşlarında ayrı bir tüzel kişilik bulunmamaktadır. Örneğin Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar gibi. Burada

6 Türk Ticaret Kanunu Madde 12'ye göre ,"Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir" şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımdan tacire ait iki şart ortaya çıkar. İlk olarak ortada bir ticari işletmenin olması şartı, ikinci olarak ise bu ticari işletmenin kısmen dahi olsa kendi adına işletilmesi şartıdır (Çiyiltepe,2011:54).

30

kamu iktisadi teşekkülleri ile farklılık bulunur. Çünkü bu kuruluşların ayrı bir tüzel kişilikleri bulunmaktadır.

İşveren sıfatının kazanılması noktasında işverenin işçilere karşı borcu olması nedeniyle kural olarak tam fiil ehliyet7 istenir. Ancak işverenin iş ilişkinde kişiliğinin bir etkinliğinin olmaması nedeniyle ehliyet şartlarını taşımayan bir kimsede işveren sıfatına sahip olabilecektir.

Aynı şekilde işverenin ölmesi, temyiz kudretini kaybetmesi, cezaevine girmesi gibi nedenlerden dolayı iş sözleşmesi kural olarak sona ermiş sayılmayacaktır.

İşveren sıfatına sahip olabilmek için işverenin illa ki işçilerin başında bulunması, işçilerin sevk ve idaresini bizzat yapması gibi bir zorunlulukta bulunmamaktadır. İşveren oluşturacağı iş organizasyonu ile işveren vekilleri yardımı ile sevk ve idare işlemini yerine getirebilecektir.

İşveren sıfatını kazanmak için iş görme borcunu üstlenmiş olan işçi ile iş sözleşmesinin yapılması yeterlidir. Bu sözleşmenin belirli süreli, belirsiz süreli, kısmi süreli olmasının önemi de bulunmamaktadır.

Bazen bir işçiye karşı aynı anda iki işveren müteselsil sorumlu tutularak o işçiye karşı her ikisi de işveren sıfatına sahip olmaktadır. Örneğin, iş sağlığı ve güvenliği ve işçilik haklarında asıl işveren-alt işveren veya ödünç iş ilişkisinde8 işçiye karşı hem ödünç verenin hem de ödünç alanın sorumluluğunda durum bu şekildedir.

İşveren olacak kimsenin işçileri üzerinde yönetim, sevk ve idare hakkı bulunmakla birlikte işçilerine karşı işin risklerini üstelenmiş olduğu da kabul edilir. Bundan dolayıdır ki işverenin işçileri korumak, gözetmek, eşit davranmak gibi borçları bulunmaktadır. Aynı zamanda işyerinde bir iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesi durumunda da yine işveren kusursuz olarak sorumluluk sahibidir.

7 Türk Medeni Kanunun 9-13 maddeleri arasında fiili ehliyet ve şartları tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre, "Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Fiili ehliyetin genel şartları ise,

-Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

- Erginlik on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar. On beş yaşını dolduran

küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.

-Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir."

31 1.2.2.2. İşçi

İş sözleşmesinden dolayı iş görme borcunu üstelenen kimseye işçi adı verilir. İşçi, bir iş sözleşmesine bağlı olarak ücret karşılığında iş görme borcunu üstlenen gerçek kişiye işçi adı verilir. Tanımda dikkate çeken üç temel unsur bulunmaktadır.

Bunlardan birincisi işçinin mutlaka gerçek kişi olmasıdır. İşçinin iş görme borcu onun kişiliği ile direk bağlıdır. İş görme borcunu da ancak gerçek bir kişi yerine getirebileceği için işçinin mutlaka gerçek kişi olması zorunluluğu bulunur. İkinci olarak ise işçi sıfatını kazanabilmek için işçinin işveren ile ş sözleşmesi yapması gerekir. Ancak iş kanuna göre iş sözleşmesinin yapılmasında herhangi bir şekil şartı yoktur. Dolayısıyla işçinin işveren ile yaptığı iş sözleşmesinin yazılı olma zorunluluğu yoktur. İşveren ile çalışmak için sözlü bir sözleşme yapılmış olsa bile işçilik sıfatı kazanır. Son olarak da işçinin iş görme borcuna bir karşılık olarak ücret almaya hak kazanmış olması gerekir. Bu noktada işçinin iş sözleşmesi yapabilmek için kural olarak tam fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Ancak ülkemizde çalışma yaşı olarak 14 yaşını doldurmuş olmak yeterlidir. Ayrıca 687 sıra numaralı torba kanuna göre, "“On dört yaşını doldurmamış çocuklar, bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinde yazılı sözleşme yapmak ve her bir faaliyet için ayrı izin almak şartıyla” çalışabileceklerdir.

Dolayısıyla temyiz kudretine sahip olmak koşuluyla yaşı küçük (14'ü doldurmuş 18'e gelmemiş) veya kısıtlı bir kimsenin kanuni temsilcileri ile işverenin yaptığı iş sözleşmesi geçerli olacaktır. Hatta 6356 sayılı Sendikalar Toplu İş sözleşmesi Kanuna göre 15 yaşını doldurmuş bir işçinin kanuni temsilcisinin rızası olmadan sendikaya üye olmasına bile imkân verilmiştir.

İş hukuku açısından işveren ile iş sözleşmesi yapan herkes işçi olarak kabul edilmektedir. Son yıllarda beyaz yaka, pembe yaka, altın yaka gibi pozisyonlar sayılmakla birlikte iş hukuku açısından bunun bir önemi yoktur. Ayrıca bireysel iş ilişkilerinin düzenlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu, Deniz İş Kanunu ve Basın İş Kanununun hükümleri uygulanmaktadır. İşçilik sıfatı açısından ise bir kimse bu kanunlardan hangisi ile çalışırsa çalışsın işvereni ile iş sözleşmesi yapılmış ise işçilik sıfatı kazanılır.

32

İşçi iş sözleşmesi yaptıktan sonra işçinin yapacağı işin niteliği, mevkii, pozisyonun hiçbir önemi yoktur. İş sözleşmesi yapıldıktan sonra işçi, işveren tarafından genel müdür olarak da çalıştırılsa, çaycı olarak da çalıştırılsa işçi sıfatı bundan etkilenmez. İşçi, işveren ile iş sözleşmesi yaptıktan sonra işin süresinin de bir önemi yoktur. Yine işçi işvereni ile belirli süreli sözleşme ile de çalışsa belirsiz süreli sözleşme ile de çalışsa işçilik sıfatı bundan etkilenmez.

İşçi iş görme borcunu üçüncü kimselere devredemez. Bunun yanı sıra işçinin iş görme borcu miras olarak da bırakılamaz. Ancak işçiler işlerini yaparken yardımcı kullanabilirler.