• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1. İŞ KANUNUNA GÖRE FESİH OLGUSU

1.2. Türk İş Mevzuatı Açısından İş sözleşmesi ve Önemi

1.2.1. İş Sözleşmesi ve Unsurları

İş sözleşmesi taraflardan birinin bağımlı olarak iş görmeyi taahhüt ettiği, diğer tarafın ise bu bağımlılık karşılığında ücret vermeyi taahhüt ettiği, her iki tarafa da borç yükleyen özel hukuk sözleşmesidir. İş sözleşmesi yapıldığı andan itibaren tarafları açısından hukuki sonuçlarını doğurur. Öyle ki iş sözleşmesi yapıldıktan sonra o sözleşme için ücret ödemeyi taahhüt eden taraf işveren, iş görmeyi taahhüt eden taraf ise işçilik sıfatını kazanır. Taraflar sözleşmenin konusu işin ifasına başlamasalar bile karşılıklı hak ve borçlar işlemeye başlar. Öyle ki tarafların iş görmeye başlamak için belirledikleri sürede işveren işçiyi çalıştırmaya başlatmasa bile işçi çalışmış gibi kabul edilir ve işverenin temerrüdü söz konusu olur.

İş sözleşmesinde kural olarak bir şekil şartı da bulunmamaktadır. Tarafların sözlü olarak yaptıkları hizmet sözleşmeleri geçerli bir sözleşme olarak kendini gösterir. Bu noktada işçiyi gözetme borcundan dolayı Sosyal Güvenlik Hukuku işverene bir takım sorumluluklarda yüklemektedir. Öyle ki sözlü bir iş sözleşmesinin varlığında, işveren işçisine ait bilgileri sosyal güvenlik kurumuna bildirerek sigorta işlemlerini başlatmazsa bile işçi sosyal güvenlik açısından güvence altında sayılır. Bu durumun olumsuz sonuçları işvereni bağlar.

İşçi ile işveren arasında bağı kuran iş sözleşmesinin bir takım unsurları barındırdığı açıktır. Bu unsurlar ise, çalışma, ücret ve bağımlılık olarak kendisini göstermektedir.

1.2.1.1. Çalışma

İş sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte işçi, işverenine karşı onun iş organizasyonuna bağlı olarak iş görme borcunu üstlenmiş kabul edilir. İş görme borcunun kapsamından

27

önce iş kavramını açıklamakta fayda vardır. İş veya çalışma5 kavramı; insanların ekonomik veya sosyal bir amacı gerçekleştirmek amacıyla yaptıkları bedensel ve/veya zihinsel çabaya verilen addır. İş sözleşmesinde de sözleşmeyle işçi iş görme borcunu üstlenmiş olmaktadır.

İnsanlar bir arada yaşamaya başladıkları andan itibaren ihtiyaçlarını temin noktasında başkalarının emeklerine muhtaç bir halde yaşamışlardır. Bu muhtaçlık esası insanı aynı zamanda sosyal bir varlık yapan temel olgulardan birisini oluşturmaktadır. Günümüz modern çalışma hayatında da insanların iş odaklı birbirlerine muhtaçlıkları oldukça yoğun bir biçimde devam etmektedir. Bunun sonucunda da çalışma ilişkileri ve istihdam biçimleri de insanlık tarihi boyunca kendini yineleyerek geliştirmektedir. Sanayi devriminden önce insanlar daha çok kendilerine yeterken, belli ihtiyaçları gidermek noktasında başkalarının emeklerine muhtaç bir şekilde yaşamaktaydılar. Sanayi devriminden sonra ise makinaların üretim süreçlerine girmesi ile birlikte insanların günlük yaşamlarında ihtiyaç duydukları pek çok şeyi istihdam ilişkisi ile başkalarının emekleri ile sağladıkları görülmüştür. Günümüz sanayi sonrası toplumunda ise günlük ihtiyaçların tamamında başkalarının çalışmasına ihtiyaç duyar hale gelmiş bulunmaktayız.

Çalışma, iş görme borcu aynı zamanda bu edimi yüklenen işçinin kişiliğini de ön plana çıkartan temel bir borçtur. Çünkü işveren o işçinin zihinsel ve/veya fiziksel özelliklerine göre o işçi ile iş sözleşmesini yapmaktadır. Bu nedenle de Türk İş Hukukunun en temel özelliklerinden birisi de işçinin kişiliğinin ön planda olmasıdır. Dolayısıyla iş sözleşmesini yapan işçinin bu işini bizzat kendisinin yerine getirmesi de bu kapsamda beklenmektedir.

İşçinin iş görme borcunu bizzat yerine getirme zorunluluğu nedeniyle iş görme borcunu kural olarak üçüncü kişilere devredemez(Güneş ve Mutluay, 2011:242) ve miras olarak bırakamaz.

1.2.1.2. Ücret

Ücret, iş sözleşmesi ile işverenin üstlendiği temel bir borçtur. Ancak çalışma borcunda olduğu gibi ücret ödeme borcunda da işverenin kişiliğini ön plana çıkartan bir özellik

5 Çalışma kavramına verilen anlam ve değerler toplumdan topluma farklılık arz etmekle birlikte genel olarak çalışma, bireylerin yaşamlarının sürekliliğini sağlayan sosyal bir faaliyet olarak, geçmişi insanlığın varoluşuna kadar uzanan, insan hayatının en merkezi alanıdır(Samsum, 2017:162).

28

bulunmamaktadır. İş sözleşmesi ile işverenin borcu olan ücret, kural olarak işveren dışında üçüncü bir kimse tarafından da yerine getirilmiş olsa yine de işverenin borcu sona ermiş sayılır.

Ücreti çok farklı açılardan tanımlamak mümkündür. Ücretin ekonomik olarak tanımında onun üretim faktörü olan emeğin karşılığı olduğu vurgusu bulunur. Buna göre ücret, üretim faktörlerinden emeğin üretime katılmasının karşılığında aldığı karşılıktır. Ücret gelirinin oluşabilmesi için öncelikle çalışmanın olması gereklidir. Ücretin psikolojik bir yönü de bulunmaktadır ve bu yönüyle de ücret, başarı elde etme duygusunun sembolik bir karşılığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ücreti emek odaklı da tanımlamak mümkündür. İşçinin ve/veya ailesinin temel ihtiyaçlarını elde edebileceği gelirdir. Ücretin bir de işveren boyutuyla tanımı yapılabilir ki bunu da işverenin yüklenmiş olduğu en önemli maliyet olarak tanımlayabiliriz.

Ücret, aynı zamanda işçi işveren ilişkilerinde yaşanan uyuşmazlıkların pek çoğunun da arkasındaki temel faktör olarak karşımıza çıkar. Ücret işverenlerin maliyeti, işçilerin ise gelir seviyesini belirlemesi yönüyle zıt çıkarları buluşturan bir faktördür.

1.2.1.3. Bağımlılık

İş sözleşmesinin yapılması ile birlikte işçi ile işveren arasında birbirlerine karşı bir bağımlılık oluşmaktadır. Bu bağımlılık işçinin, işvereninin iş organizasyonuna olan bir bağımlılıktır. Değilse iş sözleşmesi Medeni Kanundaki nikâh sözleşmesi gibi bir bağımlılık oluşturmaz. Bu bağımlılık, işçinin işvereninin iş organizasyonuna bağımlı haline gelmesi şeklindedir. İş sözleşmelerinde yer alan bağımlılık unsuru, aynı zamanda iş sözleşmesini, konusu iş görmeye dayanan başka sözleşmelerden ayıran en temel özelik olarak karşımıza çıkar(Akkurt, 2010:19).

İş sözleşmesi yapılınca işçinin işini işvereninin yanında, onun gözetiminde yapması diye bir şeyde söz konusu olmayabilir. Bağımlılık unsurunun içeriği işverenin iş organizasyonu içerisinde işçinin hareket etmesinden kaynaklanmaktadır. Burada önemli olan nokta ise işverenin çalışana talimat vermek ve bunların kontrolünün işyerinde ve günü gününe olmamasıdır. İşveren çalışanlarını işe yönlendirebilir ve bunun denetimini istediği zaman diliminde ve istediği araçlarla yapabilir ayrıca günümüz teknolojik gelişmeleri, yeni istihdam biçimleri bunu mümkün kılmaktadır (Ödünç iş ilişkisi, alt işveren ilişkisi, vardiyalı çalışma, işveren vekilliği gibi uygulamalar ile kapitalist üretim sisteminin uygulamaları olan küresel işletmecilik uygulamaları işçi ile işveren arasında

29

kişisel bir bağımlılığı engelleyen bir durumdur). Bu yüzden de günümüzde temel belirleyici çalışanın işverenin emir ve talimatlarına uygun çalışıp çalışmaması şeklinde belirlenir(Uçum, 2005:102-103).

Çünkü çalışma mevzuatımıza göre farklı çalışma ilişki ve şekilleri bulunmaktadır. Günümüz çalışma hayatında işçilerin büyük bir çoğunluğu iş ilişkisi sırasında işverenlerinin yüzünü bile göremeden işverenin iş organizasyonuna bağlı olarak çalışma imkânına sahiptirler.