• Sonuç bulunamadı

378’deki Hadrianopolis Savaşı’ndan 400 yılına kadar geçen dönemde, kaynaklarda Hunlardan nadiren bahsedilir. Zaman zaman Kuzey Balkan eyaletlerine akınlar yaptıklarını görüyoruz. 379’da Roma İmparatoru olan I. Theodosios, burada Hun, Alan ve Got birlikleriyle mücadeleye girişmiş ve bazı muvaffakiyetler elde etmişti. 382’den sonra da bazı Hun gruplarının, Ostrogot ve Alanlarla birlikte Pannonia ve Yukarı Moesia eyaletlerinde iskân edildikleri anlaşılmaktadır43

. Bu dönemde

söyler. Váczy, “Hunlar Avrupa’da”, s. 60-61. E. A. Tompson biraz daha ihtiyatlı olarak “olabilir” derken kanaatini şöyle izah etmektedir: Savaş öncesindeki isyan sırasında Gotlarla işbirliği yapan Hunların, onlardan ayrıldığına dair bir bilgi bulunmuyor. Savaştan kısa süre sonra da, tarihçi Ammianus Marcellinus (XXXI. 16. 3), Got birlikleri içinde Hun ve Alanların da bulunduğunu söylemektedir. Dahası bütün bu süreç içinde Hunların Gotlardan ayrıldığını düşündürecek bir sebep yoktur. Thompson, The

Huns, s. 29-30. O. Maenchen-Helfen ise Jerome’nin “Roma birlikleri Gotlar tarafından katledildi”

kaydını ve Ammianus Marcellinus’un eserinin bir yerinde (XXXI. 12.17), savaşta yardımcı güç olarak sadece Alanlar’dan bahsettiğini dikkate alarak, bu savaşta Hun birliklerinin bulunmadığı kesin sonucuna varır. Maenchen-Helfen, The World of the Huns, s. 29.

Galya’ya doğru yaklaşan bazı Hunların görülmüş olması44

, onların burada iskânının bir sonucu olsa gerektir. Öte yandan bu bölgedeki Hun varlığının arkeolojik kalıntılarına da sahibiz. Geç Roma ordugâhı Carnuntum’da ve Viyana-Semmering mezarlarında Hun yay ve ok parçaları; İntercisa (Dunapentele) Roma ordugâhındaki bina harabesinde bir Hun kurban kazanı parçası bulunmuştur45. 395 yılına gelindiğinde Roma sınırları daha ciddi bir Hun saldırısına uğramıştır. Kış mevsiminde donduğu bir esnada Tuna’yı geçen Hunlar, Trakya’yı da içine alan bütün Balkan topraklarını altüst etmişlerdi46

. Aynı dönemde, daha güçlü bir Hun saldırısı Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu’ya yapılmıştır. Bu bölgede Hunlar, daha önce 384 yılında yaptıkları seferle Edessa’ya kadar, 395’te ise Suriye’ye kadar hem Roma hem de İran’a ait topraklar üzerinde büyük tahribata sebep olmuşlardır47

.

Esasında bu durum, yani 378-400 yılları arasında Hunların batıya doğru yaptıkları hamlelerin zayıf olması, buna karşın Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu’ya hatta Suriye’ye kadar daha güçlü seferler yapabilmiş olmaları bize, Hunların asıl kitlesinin ve ağırlık merkezlerinin hâlâ daha doğuda – muhtemelen Kuzey Karadeniz’de, Don Nehri havalisinde - olduğunu göstermektedir. 400 yılına kadar bu bölgede cereyan eden siyasi hadiseler hakkında, herhangi bir kaynakta bilgi verilmediğinden, tam bir fikir sahibi değiliz ancak Bizans’ın kuzey sınırlarına yığılmaya devam eden Got ve Alan grupları bize orada Hun nüfusunun sürekli arttığı ve Hunların bu kavimleri gitgide daha fazla artan bir baskıyla batıya doğru ittiği izlenimini vermektedir. Dolayısıyla IV. yüzyılın son çeyreğinde Kuzey Karadeniz bozkırlarının tek hâkiminin Hunlar olduğu net bir biçimde ortaya çıkıyor. Elbette ki onların öncü grupları (ana kitleyle bağlarının derecesini tam olarak tespit edemesek de) Karpatların batısında Pannonia’ya kadar yayılmış durumdaydı48.

44 St. Ambrose’dan naklen Thompson, The Huns, s. 30.

45 Váczy, “Hunlar Avrupa’da”, s. 62; Nándor Fettich, “Hunların Arkeolojik Hatıraları”, Attila ve Hunları,

Derl. Gyula Németh, Terc., Şerif Baştav, Ankara, 1982, s. 211.

46 Claudian, With an English Translation by Murice Platnauer, vol. II, London, 1922, s. 61 vd.; The

Ecclesiastical History of Sozomen, Translated by Edward Walford, London, 1855, VIII. 25, s. 399;

Philostorgios, XI. 8, s. 511.

47

Jerome, Claudian, Philostorgios, Sozomen gibi yazarların eserlerinde bahsi geçen Hunların, Suriye’ye kadar uzanan Doğu Anadolu seferlerinin ayrıntıları, doğrudan konumuzla alakalı olmadığı için burada kısaca değinmekle yetiniyoruz. Ayrıntılar için bkz. Váczy, “Hunlar Avrupa’da”, s. 65-66; Thompson, The

Huns, s. 31-32; Maenchen-Helfen, The World of the Huns, s. 51-59. Bunlarla birlikte, 395 yılındaki

seferler için adı geçen kaynaklar dışında iki Süryani kaynağındaki bilgilerin de değerlendirildiği G. Greatrex-M. Greatrex, “The Hunnic Invasion of East of 395 and the Fortress of Ziatha”, Byzantion, 69, 1999, s. 65-75’e bkz.

400 yılından itibaren Hunları tekrar Tuna’nın kuzeyinde etkin şekilde görmekteyiz. Bu defa başlarında Uldin adındaki liderleri bulunmaktaydı. Fakat Uldin liderliğindeki Hunlarla Romalıların münasebetleri bu defa farklı bir şekil almaya başlamıştır. Hadrianopolis Savaşı’ndan sonra Gotlar özellikle ordu içinde gitgide güçlenmişler, yüksek rütbeleri ele geçirmeye başlamışlardı. Bu Got liderlerden biri de Gainas idi. Phrigia bölgesinde çıkan bir Got isyanını bastırmakla görevlendirilmesine rağmen kendisi isyancılarla ittifak yapmış, daha sonra başkenti kuşatıp imparatordan bazı isteklerde bulunmuştu. Fakat halkın direnişiyle karşılaşıp kuvvetlerinin bir kısmını kaybedince Trakya’ya kaçmak zorunda kaldı49

. Orada da tutunamayınca Tuna’yı geçen Gainas burada Uldin tarafından yakalandı ve kesilen başı İmparator Arkadios’a gönderildi50

. 400 yılı sonlarındaki bu hadise, Hun-Roma ilişkilerinde bir yumuşama sağlamış olabilir ancak 404-405 yıllarında Uldin’in Tuna’yı geçerek Trakya arazisini istilâ ettiğini ve yine 408 yılında Trakya’ya yaptığı bir diğer akında, Tuna’nın güneyindeki Castra Martis kalesini ele geçirdiğini görmekteyiz. Kendisini ikna için gönderilen Roma yetkilisini “güneşin aydınlattığı bütün toprakları ele geçirebileceğini”51

söyleyerek reddetmişti (Bkz. Harita 7).

Öte yandan Uldin’in Tuna’yı ilk geçtiği 404-405 yıllarında, Orta Tuna bölgesindeki Roma sınırında Radagaisus liderliğinde yeni bir Got kitlesi imparatorluk sınırlarını zorlamaya başlamıştı. Kendilerine katılan Vandal, Suev ve Alan gruplarıyla daha da güçlenen Gotlar, İtalya’ya doğru ilerlemeye devam edince, 406’da Fiesole yakınlarında Stilicho tarafından mağlup edilmişlerdir. Onları mağlup eden Stilicho ordusunda Hun birliklerinin de olduğu anlaşılmaktadır52

. Bu Hunlar, Stilicho’nun yerini alan Olympius tarafından Ravenna’da yerleştirilmiş ve onun 409’da Alaric’e yardıma gelen Athaulf’un ordusunu yenilgiye uğratmasında önemli rol oynamışlardır53

.

Trakya’daki Uldin’e dönecek olursak, kısa süre sonra Romalı askerlerin imparator adına yaptıkları ikna çalışmaları sonucu54

Uldin’e bağlı bazı birlikler onu terk ettiler. Bir kısım askerleri de Romalılar tarafından kılıçtan geçirilince zayıflayan Uldin

49 A. A. Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, çev. A. M. Mansel, C. I, Ankara, 1943, s. 117-118. 50 Zasimus, V. 22, s. 215-216.

51

Sozomen, IX. 5, s. 411-412.

52 Zosimus, V. 26, s. 221.

53 300 Hun sadece 17 kayıp vererek 1100 Got askerini mağlup etmiştir. Zosimus, V. 45, s. 243. 54 Kaynağa göre, İmparator’un insan sevgisi ve layık olanlara sunduğu hediyelerden söz ederek.

Tuna’nın kuzeyine çekilmek zorunda kaldı55

. Bundan sonra kaynaklarda Uldin hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.