• Sonuç bulunamadı

Bizans ile barışı sağladıktan sonra Omurtag Han dikkatini kuzeybatı ve kuzeydoğu sınırlarına yöneltti. Bu dönemde Bulgar Devleti’nin kuzeydoğu sınırları oldukça hareketliydi. Orta Asya’dan yeni göç dalgaları ilerlemekteydi. Bu göç dalgalarının öncü kuvvetini Peçenekler oluşturuyordu. Bunların baskısı ile Don nehri kenarında oturan Macarlar batıya çekilmek zorunda kalarak Dinyeper nehri civarında Bulgar topraklarına girmişlerdi. İşte bunun neticesinde Omurtag Han onlarla savaşmak durumunda kalmıştır395

. Belgrad ve Tisza nehrine kadar uzanan kuzeybatı sınırı daha karmaşıktı. Burada Hırvat Krallığı ile Frank Devleti bulunuyordu. 818 yılında Belgrad’ın güneyinde ve kuzeyinde yerleşik olan Timok ve Abodrit Slavları, Bulgarlara karşı isyan etmiş ve Frank Kralı’ndan yardım istemişlerdi. Bunlardan Timok Slavları, yine Bulgarlar ve Franklara karşı savaşan Pannonia Hırvatları lideri Ljudevit’e katıldılar. Fakat Ljudevit, Franklar karşısında yenildi ve toprakları ele geçirildi. Omurtag, yükselen Frank gücü karşısında endişelenmişti. Timok Slavlarının

topraklarının bir kısmını ele geçirmişti fakat Braniçevats ve Abotrit Slavları hâlâ Franklarla birlik halinde bağımsızlık peşinde koşuyorlardı. Omurtag, kuzeybatı sınırlarında kesin düzenlemeler yapmak amacıyla Franklara elçiler gönderdi. 824-826 yılları arasında yapılan görüşmelerden, Frank Kralı’nın oyalama taktiği nedeniyle bir sonuç elde edilemedi. 827 yılında Omurtag, Frank Hırvatistanı’nı işgal etti. Tuna ile Drava nehirleri arası yakılıp yıkıldı ve Slavlar itaat altına alındı. Franklar saldırı karşısında şaşkınlık yaşadılar. 828 yılında Kral Luis, Bulgarlara karşı bir sefer yaptı fakat bir şey elde edemedi. 829 yılında Bulgarlar Pannonia’yı bir kez daha yakıp yıktılar. Buradaki mücadele Omurtag’ın ölümüne kadar devam etti ve sonunda 832 yılında Bulgarlar lehine anlaşma yapıldı ve buradaki Bulgar hâkimiyeti kesin olarak tanındı396

.

Bu arada 823 yılında İmparator II. Michael’e karşı çıkan Thomas isyanında Bulgarlar imparatora yardımcı kuvvetler gönderdiler. İsyancı ile Bulgar güçleri arasında yapılan savaşta Bulgarlar galip geldi ve aldıkları ganimetlerle birlikte geri döndüler397

. Omurtag Han döneminde Bizans ile imzalanan anlaşma dış politikada bir durgunluk sağlamıştır fakat devletin iç yapısındaki sorunlar bu dönemde su yüzüne çıkmaya başlamıştır. Bu sorunlar iki boyutta kendini göstermiştir. Bunlardan biri devlet örgütünde gittikçe artan Slav etkinliği diğeri ise toplumda ve öncelikle Slav nüfus arasında gittikçe artan Hristiyanlaşmadır. Kardam ve Krum dönemlerinde yardımlarına başvurulan Slavlara verilen yüksek payeler Slavların devlet örgütünde etkinliğini arttırdığı gibi Bulgar kökenli asillerin de tepkisini çekiyordu398

. Hristiyanlığın hızlı bir şekilde Bulgaristan’da yayılışı ise Krum Han’ın Bizans’la yaptığı savaşların kaçınılmaz sonucu idi. Zaten Hristiyan olan Makedonya’nın ele geçirilmesi yanında Trakya’dan sürgün edilen ve Bulgar topraklarına yerleştirilen Hristiyan esirler, kısa sürede komşu oldukları Bulgarlar ve Slavlar arasında dini inançlarını yaymayı başarmışlardı399

. Dolayısıyla bu iki soruna da çözüm bulmak gerekiyordu.

Omurtag Han Hristiyanlaşmanın Bizans etkisine girmek olacağını biliyordu. Önce Slav aleyhtarı bir politika izlemeye başladı. Bir süre sonra Slavlık ile Hristiyanlık özdeşleştirildi ve tepkinin şiddeti artmaya başladı. Aralarında çok ünlü Slav komutanların da bulunduğu pek çok Hristiyan öldürüldü. Netice olarak 50 yıl önceki

396

Runciman, Bulgarian Empire, s. 81-83.

397 Genesios, II. 7, s. 36.

398 Karatay, “Tuna Bulgarları”, s. 290. 399 Kayapınar, “Tuna Bulgar Devleti”, s. 634.

gibi yine Slav kitleleri Bizans’a sığınmaya başladılar. Hatta Orta Balkanlardaki bazı Slav kabileleri de ayrılıp Franklara iltica ettiler400. Öte yandan Hristiyanlık az da olsa alt tabakadaki Türk asıllı nüfus arasında da yayılmaya başlamıştı. Bu da yavaş yavaş Bulgar-Slav kaynaşmasının başlamasını sağlayacaktır. Her ne kadar üst sınıfta ayrılık devam etse de, alt sınıfta az sayıdaki Bulgarlar Slavlar arasında erimeye başlamışlardır401

.

Omurtag döneminde başkent Pliska’nın yeniden imarıyla birlikte başka yerlerde de saraylar inşa edilerek mimari alanda önemli gelişmeler sağlanmıştır. O dönemden kalma kitabeler bu konuda bilgi vermektedirler. Bu kitabelerin kaba bir dil ile yazılmış olması, bunların Bulgarların elindeki Bizanslı esirler tarafından yazıldığını düşündürmektedir. Mimari eserlerin kalıntılarındaki Bizans etkisinden anlaşıldığı kadarıyla bu yapıların mimarları da Bizanslı olmalıdır402

.

Omurtag Han’ın ölümünden sonra yerine küçük oğlu Malamir Han geçti. Onun dönemi ile ilgili olarak çok az bilgi bulunmakla birlikte hükümdarlık tarihleri konusunda da tartışma vardır. Bir görüşe göre kısa süre, 836’ya kadar tahtta kalmış sonra yerine 852 yılına kadar tahtta kalan Presiam geçmiştir. Ancak Malamir’in 852’ye kadar tahtta kaldığını iddia edenler de vardır403.

Hanın ilk yılları otuz yıllık barışın devamı olarak sakin geçti fakat 835-836 yıllarında Bulgarlar ile Bizans arasında anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre otuz yıllık barışın her on yılda bir onaylanması gerekiyordu. İlki 825-826’da kolayca gerçekleşmiş, bunun üzerine İmparator II. Mikhail (820-829) içerde dini mücadelelerle uğraşırken Omurtag Han da dikkatini Orta Tuna bölgesine verebilmişti (Bkz. Harita 13). Fakat ikinci on yılın sonunda bazı problemler çıktı. Bunlardan biri Tuna ötesinde yaşayan Makedonyalılar sorunudur. Krum Han Edirne’yi aldığı zaman burada yaşayan on bin kadar bir nüfusu Tuna ötesine nakletmişti. Bunlar sayıları şimdi on iki bin olarak ve görünüşe göre kendi idarecilerini de seçmek suretiyle hâlâ burada yaşıyorlardı. Geldikleri yere nispetle bunlara Makedonyalılar deniyordu. Fakat bunlar yaşadıkları sürgünden rahatsızlık duyuyorlar ve vatan özlemi çekiyorlardı. Bunların lideri Cordyles, Tuna’ya gemi gönderip kendilerini kurtarması için İmparator Theophilus’u (829-842) ikna etmek amacıyla İstanbul’a gitti. Bunlar daha önce bir kez kaçmayı denemişler fakat

400 Karatay, “Tuna Bulgarları”, s. 290. 401

Runciman, Bulgarian Empire, s. 80.

402 Runciman, Bulgarian Empire, s. 76-79.

403 Tartışma için bkz. Runciman, Bulgarian Empire, s. 292-297; Ali Ahmetbeyoğlu, “Tuna Bulgar

Bizans’ın yardımı olmadığı için başaramamışlardı. 836’da imparator Tuna’ya gemiler gönderdi. Bu Makedonyalılar gemilere ulaşmak için Prut nehrini geçmeye başladılar. Yerel Bulgar yöneticisi onları engellemek için saldırıda bulundu fakat yenilerek geri çekildi. Bunun üzerine Bulgarlar, artık güçleri Bulgar sınırına kadar ulaşmış olan Macarlardan yardım istediler. Macarların teşebbüsü de başarısızlıkla sonuçlanınca bunlar gemilere ulaşmayı başardılar. Öte yandan 815-816 barışından beri Philippopolis ve Serdika kendi kaderine terkedilmiş durumdaydı. Han şimdi Serdika ve çevresini alarak Selanik yolunda ilerlemek istiyordu. Makedonya Slavları ve Grek yarımadası bu dönemde imparator için kontrol edemeyeceği bir durumdaydı. Bu nedenle imparator Bulgar ilerlemesine sessiz kaldı. Bulgarlar şimdi yukarı Makedonya’ya yerleşmeye ve hâkimiyetlerini tesis etmeye başlıyorlardı.