• Sonuç bulunamadı

KEMAL TAHİR’İN ESERLERİNDE HALK BİLİMİ UNSURLARI 1. DİL ANLATIM

6. HAYATIN DÖNÜM NOKTALARI İLE İLGİLİ GELENEK VE GÖRENEKLER GÖRENEKLER

7.4. Halk Hukuku

Bu bölümde Kemal Tahir’in eserlerinden hareketle halkın bazı belirli olayları çözmek için kendi içinde oluşturduğu, birtakım yetkiler vererek yaptırımını artırdığı; fakat günümüzde büyük ölçüde aktifliğini kaybeden ve otokontrol mekanizmasının bir ürünü olan ihtiyar heyetini ve kendi hukukunu, adaletini, yasalarını kendisi uygulayanların kanunu olan “kısasa kısas”ı tespit etmeye çalıştık.

7.4.1.Kısasa Kısas

İnsanlar Bazen kendi mahkemesini kurup orada çeşitli kararlar alır ve sonunda yargılanan kişi vicdanlarda mahkum edilmişse cezayı da yine kendisi keser. Toprak Hatun yetiminin okul masraflarını karşılayan Sülük Bey’in intikamını alması için oğlu Civanşah’ı doldurur:

“Bu Toprak abla kudurup Civanşah’ın yakasını kavrayıp; Hayda göreyim seni al şu lüveri ye Hacı Kenan alçağını dünya yüzünün erkek, yiğit namını al! Ben seni bugün için doğurdum. Yüz bir yıl verseler saçımı süpürge eder beslerim, diyerekten….” (BM. s. 416).

Hukuk “hak”tan doğar. Hakka riayet edilmeyince bazen halk hakkını kendisi arar. Arkadaşının yavuklusuna kötü gözle bakan Pıravanın Mustafa’ya kesilen ceza çok ağırdır.

“Vay ki vay… Hemi de karının yanında… Ayrıca Kavalbaz’ın Ejder canavarına da koşup…Beri bak, Marazlı Derviş,bizim Çorum’umuzda bu,haddini bilmeyenin başına çökme işi,çokça olmuştur ya,hiç biri böyle can alıcı düzenlenmemiştir. Eee… Oğlan nerlerde şimdicik… N’apmakta?” (BM. s. 340).

7.4.2. İhtiyar Heyeti

Köyün ileri gelenlerinin oluşturduğu belirli sınırlar çerçevesinde yaptırım gücüne sahip olan ve başkanlığını muhtarının yaptığı encümen-i daniş. ihtiyar heyetinin yaptırım gücünün ne kadar fazla olduğunu Pelvan Vahit’le Mustafa’nın dul bir kadının köpeğini yaralamaktan dolayı mahkeme edilmelerinden anlıyoruz.

“Muhtar Hüseyin Efendi kımıldamadan bekliyordu. Birisi bir suç işlerse böyle karşısına çıkıp bir zaman konuşmadan bekletmek adetiydi. (…)

—Buraya bakın bakalım… Dün gece siz bir köpek bıçaklamışsınız. Hanginiz yedi bu haltı?

Mustafa karşılık vermeyi vahit’e bırakmıştı. Dişlerini sıkarak gözlerini kaçırdı. Biraz bekleyen Hüseyin Efendi bağırdı:

—Hele edepsizler!... Bir de susuyorlar… Size söylüyorum ulan! Köpeği vurmuşsunuz. Vahit bir omuzu duvara dayalı toplanmadan konuştu:

—Ya kim vurdu, biz görmedik

—Lafa bak! Sabaha kadar evin çevresinde kurt gibi ulumuş gezmişsiniz. Bacadan içeri kar atmışsınız. Sonunda köpeği bıçaklamışsınız.

Vahit, suratını sarak amcası oğlu candarma Nail’e hayın hayın baktı. —Sana kim söylediyse yalan söylemiş.

—Sus rezil! Şuna bak!.. Hergele! Erkeği ölmüş bir ev… İki kızı bir dul karı nasıl besler, demezsiniz. Ulan kimsesiz bulunca ev mi basarlar? Dul karı evine delikanlı kısmı saldırır mı? Kızlar yetişti. Ayıp diye bir şey var. Eli sopa tutan birine bulaşsanıza.Bak vahit bu yol doğru yol değil, yatırırım sopaya, kemiklerini kırarım.

(Muhtar sorgu hâkimi gibi davranmaka, sorgulanan ise itaat etmektedir.) —Bir suçum varsa kırarsın. Düzenbaz sözüyle sopa atılmaz.

—Ben suçunuzu biliyorum. Şuna bak yedi köyün içinde böyle rezil var mı? Vahit, yüzü kıpkırmızı, omzunu duvardan ayırıp kocaman ellerini salladı. —Ne olmuş? Bir köpek vurulmuş. Biz vurmadık. Köpeğin hakkını ararsanız, adamın hakkını aramazsınız. Dul karı kısmısı imiş. Anam da dul karı, hakkını bir güzel yediler. Arasana bakalım!

Mustafa böyle dik konuşmanın Muhtar’ı büsbütün kızdıracağını düşünerek göbeğindeki elini tüü! Diye hafifçe salladı. Şu Pelvan… Hey yarabbi! Ağam Murat’ın laflar bellemiş. Murat Ağam gibi konuşmanın sırası mı şimdicik? Bereket versin amcası Reşit Hoca Muhtarın kolunu tutmuş kulağına mübarek gün… Cahildir! Falan diyordu. Muhtar bir iki defa sen karışma diye başını salladı; ama Pelvan’ın sözlerinden pek şaşırdığı belliydi. Suratını asarak duraklaya duraklaya konuştu:

—Bu seferlik senin hatırın için… Bu kez böyle olsun Reşit Hoca, mübarek Ramazan bağışladım! Parmağını Vahit’e uzattı. Bak Vahit şuraya yazdık. Sizin yaptığınız haddini aştı. Mustafa sen de ipsizliğe vurdun, yakanız bir daha elime geçerse yapacağımı ben bilirim.! Reşit Hoca çıkın diye kapıyı gösterdi.” (S. s. 34-35).

Yine muhtar ve heyetinin Ayşe’yle Mustafa’nın yasak aşkları için acilen toplanıp mahkeme kurmaları bu gücü göstermektedir. Mustafa’nın Ayşe ile yaşadıkları yasak aşklarının açığa çıkması sonucu Muhtar ve ihtiyar heyeti önünde tanıkların huzurunda mahkeme edilmeleri köy yerinde ihtiyar heyetinin aktif bir şekilde olaylara anında müdahale ettiğinin göstergesidir.

“Muhtar Hüseyin Efendi, suçluları yeteri kadar süzdükten sonra, kalın sesiyle sordu:

—Himmet Çavuş söyle bakalım bunu buraya neden getirdiniz?

Himmet Çavuş kırçıl kaşlarının altından Ayşe’ye canını alacak gibi baktı. Mustafa’nın Ankara’dan geldikten sonra rezilliği ele aldığından, ötekinin berikinin namusuna dolandığından başladı.(….)Mustafa Muhtar Hüseyin Efendi’nin kendisine baktığını görünce ellerini göbeğine edeple kavuşturdu. “Karı ne demiş yahu?” Bizi hapse götürürler, eyvah!

—Mustafa

—Buyur ne imiş ulan? Bak Himmet Çavuş’un söylediklerini duydun. Karının başına çökmek istemişsin zorla… Silah çekmişsin, bu söz doğru mu?

—Kabul etmem. Hepsi yalan! Kurma laf! Karalama... -Ben cebri kimin kapısına gitmişim. Başıyla Ayşe’yi gösterdi. –İşte karıların yüzü, işte kendi yüzleri… Söylesin! Cezama razıyım.

Muhtar bu kez Ayşe’ye döndü: —Ne diyorsun üstüne zorla mı geldi?

—Ben hayvanları görmeye gittim. Hayvanlara saman verirken bu geldi… (….)—Demek Mustafa sana bir kötülük etmedi mi?

—Haşa!...Ben elin oğluna iftira edemem.

(….)—Hakkı bak Çavuş’u dinledin, bir sözün varsa… Hakkının yanakları birdenbire sarkmıştı. Gırtlağı testere gibi inip çıkıyordu. Kendini zorlayarak yüzünü buruşturdu:

Görüldüğü gibi muhtar, mahkeme başkanı gibi davranmakta herkesi tek tek dinleyip onlara söz hakkı vermektedir.

—Himmet Çavuş haklı… Doğru bir söz! Ama, bu da yemin ediyor. Ben gözümle görmedim. Mustafa’yı gözümle görmedim.(…)Ayşe ağlamaya başlamıştı. Muhtar yumuşak yumuşak konuştu:

—Bu işte yanlışlık yapılmış. Çavuş Ağa! Bir kez yeterince tanık yok. Sonra karı davacı değil. Şimdi kanun öyle! Tanık olacak! Heyet buna ne yapsın! Eğer Hakkı bir şeyden şüphelendiyse, dediğin gibi dava eder, karıyı boşar. Öyle mi arkadaşlar? Üyeler kafalarını salladılar…

Muhtar Hüseyin Efendi Ayşe’ye çıkıştı:

—Hadi defol! Bir daha ahır kapıları üzerine sürgülenirse şart olsun seni sopanın altına alırım!” (K. s. 426-427-428-429-430).

İhtiyar Heyeti ‘‘Köyün Kamburu’’nda da iş başındadır… Parpar’ın karısı Topal Ayşe’nin yediği dayaklar sonucu ihtiyar heyetine kocasını şikayet etmesi yine ihtiyar heyetinin köyde hakim güç olduğunu göstermektedir.

“Topal Ayşe, suçsuz günahsız sopa yemekten usanmış. Muhtar Kadir Ağa’sına gidip dert yanmayı çoktan tasarlamıştı. Hemen Kahya odasına koştu. Yaşlılar heyetine bir güzel ağladı.” (KÖKA. s. 34).