• Sonuç bulunamadı

KEMAL TAHİR’İN ESERLERİNDE HALK BİLİMİ UNSURLARI 1. DİL ANLATIM

4. KALIPLAŞMIŞ SÖZLER

4.6. Dualar Beddualar

Dua, Arapça “çağırma” anlamındadır. Âdem-i beşer diz çöküp el açar, yaratanına. Sıkıntısında bir isteğinde hep O’nu çağırır imdada; çünkü O böyle istemektedir. İsteyen kullarına sonsuz hazinelerinden ihsanda bulunur Rabbim. Şair O’nun bu cömertliğini şu dizelerle ifade eder: “Verirler ben acizim kudret senin dedikçe, /Verenin şanı büyük sen iste istedikçe” diyerek Allah’ın sonsuz rahmet ve merhametini, ihsanını ifade eder

Dualar ve beddualar Pertev Naili Boratav tarafından şöyle izah edilmiştir: “Bir bölükte sadece konuşmayı renklendiren kısa kalıplar şeklinde alkış ve kargış (hayır dua-bed dua) sözleri vardır. Bu biçimdekileri bir Halk edebiyatı türü olarak tanımlamak yersiz olur; konuşmayı süsleyişi, duyguları belirtici, anlatımı güçlendirici dil ögeleridir bunlar; kısalıkları, yoğunlukları son kertede bulunmakla ikinci bölüktekilerden ayrılırlar: Allah muradını versin!, tuttuğun altın olsun!, alkışlara, inim inim inleyesin, Allah belanı versin!, Muradına ermeyesin! Kargışlara örnek olarak gösterilebilecek beylik söz kalıplarıdır.

İkinci bölüğü, koygunluğunu anlatımdaki özenilmişlikten, imge, düşünce ve çağrışım buluşlarındaki başarıdan olanlardır. Küçücük sanat yapıtları diyebileceğimiz bu bölük alkışlara ve kargışlara birkaç örnek verelim:

Alkışlar (Hayır dualar)

Allah harmandan elini, yalandan dilini çeksin! Yat başucunda bul, kalk ayak ucunda bul! Kargışlar (Bed dualar)

Allah sana uyuz versin de tırnak vermesin! Ekmeğini it yakanı bit yesin!

Yelli günde evin yansın! (Boratav 1992: 126).

Yazar ‘‘Namusçular’’ adlı romanda bed duaya güzel bir örnek vermiştir: “—Herif bu işe on beş lira sarf etmiş. Doğru söyle sen mi soydun karı mı? —Tövbe Yarabbi… Ben yalvarmalarına dayanamadım. Eğer on paralarını aldımsa İmam Hasan Hüseyin kanı olsun Allah beni nuzmahil etsin cin, peri kitabı beni çarpsın.” (N. s. 276).

Narlıcalıların Parpar Ahmet yüzünden tütün kaçakçısı Gavur Ali’ye ettikleri beddua da ilginçtir.

“Dost düşmana rezil olan Narlıcalılar ne yapacaklarını şaşırdılar. Bir zaman tütün kaçakçısı Gavur Ali’ye sövüp saydılar:

—Sürgün kırımında acıma kabardı öyle mi kara düşman? —Bu bize ettiğin neyin nesi telli kurşunlara gelesice gavat?

—O salgın, Ahmet’le Gavur Ali’yi güzelce temizleseydi ne vardı hay Allah!...” (KÖKA. s. 15).

“… Polis müdürü olacak diyesiymiş ki, ezmeyin boş yere… Benim bildiğim Kara Kemal’in sağ eli, sol elinin ne halt ettiğini bilmez, diyesiymiş… Her ne demekse… Boyu posu devrile…” (KUKA. s. 93).

“—Hastasın. Evde niye oturmadın?

—Evde… Benim evim mi var? Yoluna boz duman çökesice benim oğlum… Alnının çatısından vurulasıca benim oğlum. Bu benim oğlum inşallah ekmekçide, parayı sarrafta göre…” (KAKO. s. 9).

“Fukara Gündüz Alp bir 'Hey hey" çekti ki, dağ taş iniledi. Arkadan girişti, Pir Elvan'ı övmekliğe... "Ermeni Derbendi'nde pusuları tepip yıkan, kayaları koparıp düşman başına yağdıran, nice yiğitleri ezip yaralı sırtlan gibi böğürten, tepe aşağı dağ keçisi gibi parlayıp uçan, çiğ et yiyen karakuş yumuluşlu ve de yerleri yırtan al at tepinişli Âdem Ejderhası, Pir Elvan yetti heeey!" diyerek bölüğünü yürekledi.” (DA. s. 509).

Çopur muhtarın Şaban Ağa’ya yaptığı alkış şöyledir:

“Çopur muhtar hatır gönül tanımazlığını meydana koyan dik sesiyle hanın kapısına doğru bağırdı.

—Şaban Ağa… servi boylarına kurban olduğum, Şabaaan! Nerdesin Cihan pelvan’ı kesimlim?... Şaban dedim namussuz yetişşş!...” (BÇ. s. 106).

Fayrap Ömer’in kendi kendine düzdüğü alkış eserde şöyle verilir:

“Busırada avluya açılan kapı vuruldu. Kürt Vahap Onbaşı kalın kalın bağırdı.

—Kimsi ola? —Faryap köleniz… —Kim?

—Kaçarı şanlı kovarı namlı, anasından Hz. Ali nişanlı… Salozlara şarşap… kızlara hap hap… Mevlana kapılı Faryap Ömer köleleri.

—Kısa kes namussuz! Senden bize kurtuluş yok mudur?...” (EŞM. s. 79). Hubuş’un Murat Bey’e mektup yazdırmak için söylediği alkış ‘‘Karılar Koğuşu’’ adlı eserde şöyle aktarılır:

“Hubuş telaşlandı:

—Şuna bak… Herkese bir olay lazım. Ben bir şey demedim ki bu lafı böyle söyledin… Sen kulak asma Murat Bey. Sen mektubunu yaz. Elin uğurludur. Allah ömrünü uzun ede… Göğsünde ak tüyler bite… Ah vah çekmeyesin…

—Peki, peki ben yazarım.” (KAKO. s. 25).

“… Kendimi öldürecek kadar içiyorum. Bu mektubu alır almaz cevap yaz… Haydi, benim mektubum uğurlar olsun, seni Edibe’me vermeyenin iki gözü kör olsun. Derelerden sel gibi, tepelerden yel gibi git. Selamımı Edibe’me götür. Onun selamını da al getir…” (KAKO. s. 89).

4.7. Yeminler

Ant, kasem sözleri ile de ifade edilen yemin Türkçe sözlükte şöyle tanımlanmaktadır: “Tanrıyı veya kutsal bilinen bir kişiyi bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama ya da kendi kendine söz verme.” (1998: 2429).

Kemal Tahir’in eserlerinde de yeminler görülmektedir. Bunlar ant içme, Kur’an’a el basma, değnek atlama şeklinde karşımıza çıkar ki bunlardan Kur’an’a el basma ve değnek atlama çok büyük, kuvvetli yeminler olduğundan inandırıcılığı söz konusudur. Aksi halde yeminini bozan veya inanmayanın başına türlü belalar geleceği cehennemin taa dibine gideceği inancı hakimdir. Bu inanış eserlerde şu şekilde ifade edilir:

“Haydi çağır. Kelam-ı kadime basarsa ben yalanım. Allah o Allah’sa elbet o yalancıyı helak eder.” (N. s. 276).

“Kuran’a yalandan el basanın yeri cehennem. Öyle katran kazanı filan olsa öp başına koy, doğruca meyil deresindeki gayya kuyusuna tekerlenirsin.” (KÖKA. s. 149).

“-Bak Ayşe yalan söyledin mi olmaz. İşin ucunda yemin var kitaba el basarsın, sonunda yalan söylersin. Başına gelmedik kalmaz. Ellerin ayakların bükülür.” (K. s. 428).

4.7.1. Kur’an’a El Basarak Yemin Etme

İslam inancına göre büyük yeminlerdendir önemli konularda karşıdakini inandırmak için kutsal kitaba el basılarak yapılır Yalan yere kitaba el basılmışsa o kişinin dinden çıkacağı (İslam’ın şartlarından birini inkar ettiği için) düşünülür bu yüzden bağlayıcılığı vardır.

“…Gözlerini kısarak uzaklaşan gemiye baktı. “iyi ki akıl etti kitaba el bastırmayı bizim avanak Baytar. Sağlam olsun istersen bir düğümden iki düğüm iyi…” (Kur’an’a el basarak yemin ettirme)” (KUKA. s. 7).

4.7.2. Değnek Atlama

Değnek atlama da Tahir’in birçok eserinde geçen, Çorum ve çevresinde kullanılan büyük bir yemin olduğu eserlerden anlaşılmaktadır. Buna göre bu yeminin de yaptırımı oldukça fazladır.

“Çalık Hafız demiri tavında dövmek için köylüleri hemen muhtar odasına çekti. “İki dizi üzerine gelip çok laf etti. Tasarımlarını sayıp döktü, milletin aklını savunma işine iyice yatırdı.” Beli tutmaz ihtiyarlar bile aslan kesildiler. “Arada sırada şüpheye düşüp “Acaba Musa Çavuş’a Sülük oğlana bir söyleyen olur da başım belaya girer mi?” diye işkillenenler de her şeyi göze alıp köyü sonuna kadar koruyacaklarına yemine ettiler, kitaba el basarak değnek otlattılar.”(KÖKA.s. 258).

“—Ben bilirim. Şundan bilirim ki, bu kez engel bizim yönden… Mahpus damında yemin içmiş benim. Hacı Kenan babam… Yemin içmiş ki,’’Bundan böyle, vurucu, kırıcı herife verecek kız yok bende’’diyerek yemin içmiş… Kitaba el basaraktan ve de değnekler atlayaraktan…” (BM. s. 453).

4.7.3. Hz. Allah, Din, İman, Nikah Üzerine Yapılan Yeminler:

“… Ablam dedi ki: bir daha yapsın Vallaha Tallaha ben de eve oynaş alırım dedi. (HŞİ. I s. 94).

‘‘Namusçular’’ adlı eserde şöyle bir yemin metni bulunmaktadır.

‘‘—Herif bu işe on beş lira sarf etmiş. Doğru söyle sen mi soydun karı mı? —Tövbe Yarabbi… Ben yalvarmalarına dayanamadım. Eğer on paralarını aldımsa İmam Hasan Hüseyin kanı olsun Allah beni nuzmahil etsin cin, peri kitabı beni çarpsın.

—Sus kız…

—Dinim gitsin on para almadım, imanım gitsin on para almadım. Ben para için mi?... Şuna bak…Sana bunu Abdurrahim mi söyledi? Nikahım gitsin ki almadım. Haydi çağır. Kelam-ı kadime basarsa ben yalanım. Allah o Allah’sa elbet o yalancıyı helak eder.

“—Kız rezil… Fazla söylüyorsun inanmıyorum.

—İki oğlumu bir tahtada vereyim ki para almadım. Şimdi inandın mı?” (N. s. 276).