• Sonuç bulunamadı

Hocazade Muslihuddin Mustafa b. Salih el-Bursevi Efendi: (öl. 1488)

B) Đdareciler …

12. Hocazade Muslihuddin Mustafa b. Salih el-Bursevi Efendi: (öl. 1488)

Hoca’nın bir manası da zengin ve tüccar demektir. Babasının zengin bir tüccar olmasından dolayı Muslihuddin Mustafa, Hoca-zade diye şöhret bulmuştur. Babası oğullarını ticarete sevk etmek istemişse de bunlardan Muslihuddin daha ziyade okumayı tercih etmiş ve babasının menetmek istemesine rağmen bu şiddetli arzusundan dönmemişti. Hatta babası kendisine para vermediği için okuduğu kitaplardan alacağı notları helvacı kâğıtlarına yazarak çok sıkıntı içinde okumasına devam etti ve bundan evvel bahsettiğimiz Hızır Bey’den icazet alıp kendisine muit (müzakereci) oldu. Hızır Bey talebeleri arasında en çok onu sever ve kendisine sorulan bazı suallere verilecek cevap için “akl-ı selim’e müracaat ediniz” diye Hoca-zade’ye havale ederdi.249

Hoca-zade dersten mezun olduktan sonra iptida Bursa’da Esediye medresesine müderris oldu ve altı sene orada müderrislik etti ve Đstanbul kadısı bulunan hocası Hızır Bey’in Fatih Sultan Mehmed’e tavsiyesiyle kıymetli ilim adamlarını Đstanbul’da toplamağa çalışan hükümdarın emriyle Đstanbul’a geldi. Sultan Mehmed o sırada Edirne’ye hareket etmekte olduğundan vezir-i azam Mahmud paşa vasıtasıyla huzuruna kabul olunup iltifat gördü. Kendisine padişah tarafından sorulan suallere muvafık ve makul cevaplar verdiğinden ulemadan Molla Zeyrek’den yüksek olduğu anlaşıldı. Huzurdan çıktıktan sonra Sultan Mehmed Hoca-zade’ye on bin akçe göndererek kendisini hoca yaptığını bildirdi ve tekrar yanına davet etti.250

Hoca-zade bundan sonra resmi ilmiye mesleğine girip kazaskerliğe çıktı, fakat onun bu ikbalini çekemeyen bir zümrenin başında bulunan Karamani Mehmed Paşa’nın tesiriyle Bursa’da Sultaniye medresesi müderrisliğine gönderilmek suretiyle istiskal gördü.251 Đznik kadı ve müderrisi iken Hatip-zade ile mübahasede bulunmak üzere Đstanbul’a davet edildi;

Karamani Mehmed Paşa’ya giderek Hatip-zade’nin galebesini ümit ediyorsanız bu mümkün değildir. Hoca-zade onu ilzam eder demesi üzerine Hoca-zade tekrar Đznik’e vazifesi başına yollandı.

II. Bayezid’in hükümdar olması üzerine günde yüz akça Bursa’da Sultaniye müderrisliğine ve Bursa kadılığına tayin edilen Hoca-zade’nin ilmi şöhreti Đran ve

249 Taşköprülüzade, a.g.e., s. 126

250 Taşköprülüzade, a.g.e., s. 129

251 Franz Babinger, a.g.e., s. 406

Asya’ya kadar yayıldı. Hatta Sultan Hüseyin Baykara (vefatı 912 H. = 1556 M.) cülus tebriki için Bayezid’e gönderdiği elçi ile beraber Hoca-zade’den ders okumak üzere Horasan’lı bir âlimi de göndermişti.

Meşhur Ali Kuşçu daha Đstanbul’a gelmeden evvel Türkiye’den memleketine dönmüş olan meşhur âlim Alaüddin Tusi ile görüştüğü sırada Tusi ona: “Đstanbul’a gittiğinizde Hoca-zade denilen Köseç ile hoş geçinin. Kendisi ilimde fevkalade müdekkik ve muhakkiktir” diye tavsiyede bulunmuştu; hatta Đstanbul’a geldiği zaman bir ilmi meselede Ali Kuşçu’nun hatasını tashih eden Hoca-zade hakkında Fatih, Hoca-zade’yi nasıl buldunuz diye Ali Kuşçu’ya sorması üzerine Ali Kuşçu; “Rum’da ve Acemde emsali yok” deyince padişah

“Arapda dahi eşi yoktur” demiştir.

Fatih Sultan Mehmed Huccetü’l-Đslâm Đmam Gazali’nin (vefatı 505 H. = 1111 M.) kelamdan Tehafüt ismindeki felsefe kitabını tetkik ile buna dair birer eser yazmalarını Hoca-zade ile Alâüddin Tusi’ye (vefatı 860 H. = 1455 M. Semerkand) emretmiştir. Bu eseri tetkik eden Hoca-zade dört ayda ve Tusi altı ayda mütalaalarını yazmışlardır. Padişah bunlardan Hoca-zade’ye, Tusi’ye verdiği on bin akçenin iki mislini vermiş ve buna gücenen Alâüddin Tusi günde yüz akçesi olan müderrisliğini terk ile memleketine dönmüştür.

Hoca-zade’nin Tehafüt’ü ulema arasında o kadar şöhret bulmuştu ki meşhur âlim Celâl-i Devvani, talebesi olan Müeyyed-zade Abdurrahman Efendi’nin Anadolu’dan getirdiği Tehafüt’ünü okuyunca fevkalade takdir ederek:

“Böyle bir kitap yazmak benim dahi aklımdan geçiyordu; bunu görünce yazmağa lüzum kalmadı. Allah, bu kitabı telif edenden ve bu diyara getirenden razı olsun” demişti.252 Hoca-zade’nin bu Tehafüt’ü, Đmam Gazali ve Đbn-i Rüşd’ünkilerle beraber Mısır’da basılmıştır.

O, Tehafüt el-Felasife adlı eserinin girişinde Đmam-ı Gazali’nin yolundan giderek der ki insan gücünün erişmiş olduğu konuların en büyüğü, Mebde ve Mead ile bu ikisi arasında kalan şeylerin öğrenilmesidir. Bu konuda insanlar, muhtelif fırkalara ayrılmışlardır. Çünkü akıl vehim ile hak batıl ile karışmıştır; şeriata uyanlar kurtulmuş ama diğerleri yoldan çıkmıştır. Bu ikinciler arasında hikmet ve felsefeye bağlanan bir topluluk vardır ki bunlar her ne kadar aritmetik, geometri ve mantık gibi ilimlerde doğru söylemişlerse de tabii ilimlerde

252 Taşköprülüzade, a.g.e., s.138

birkaç ve ilahi ilimlerde ise birçok hataya düşmüşlerdir; çünkü bu ilimlerin ilkeleri akıllara ve vehimlere kapalıdır.

Hocazade eserinde filozofların tabi ilimler ile ilahi ilimlerdeki görüşleri içinde, şeriat kurallarına aykırı olan yönleri göstermek istemiştir; Matematiksel ilimleri ise incelemesinin dışında tutmuştur; çünkü buradaki önermelerin dinle hiçbir alakası yoktur. Hocazade’nin Haşiye ala Şerh Hidaye el-Hikme li-Mevlanazade ile Mukaddimat Seb’fi Ma’rifet Kavs Kuzah gibi fizikle ilgili çalışmalarının bulunması, “hikmet”i kısmen olumlayan bakışı hakkında genel bir fikir vermektedir.253

Hocazade bu eserinden Gazali’ye birçok konuda muhalefet etmiştir.254 Gazali’nin görüşlerini tenkit etmiş ama bu işi yaparken yirmi ikiye çıkardığı meseleler üzerinde tartışırken, genel bir yöntemden istifade etme yoluna gitmemiştir; Tehafüt el-Felasife’nin meseleleri, Hocazade’nin elinde Đmam Gazali’deki canlılığını ve diriliğini kaybetmiş ve daha ziyade bir mantık gösterisine dönüşmüştür. Kendi görüşlerini bildirmekten de geri durmamıştır. Kemalpaşazade, meşhur haşiyesinde bu meseleye temas etmekte ve “Ancak yazar (Hocazade) bu söylediği şeyin gerektirdiği şekilde davranmamıştır; çünkü o bu kitabını, Gazali’den naklen, yanlışlıkları en küçük bir temyiz yetkisine sahip olan biri için gizli olmayan boş öncüllere dayanan itirazlar ve cevaplarla doldurmuştur. Sonra bunları çürütmeye çalışmıştır. Ama bu kitabı yazmakta amacı bu değildi. Çünkü o bu kitabını, filozofların tutarsızlıklarını ortaya koymak için yazmıştır, Gazali’nin tutarsızlıklarını ortaya koymak için değil!” demektedir.255

Hocazade, bazı meselelerde Đbn Sina Öğretisini benimser gibi görünmektedir! Fakat yine de sonuç olarak Akıl’ın dini hakikatler ile karşıtlık halinde olmadığını belirtmekle birlikte mezkûr hakikatlere kendi başına erişmesinin mümkün olmayacağı kanaatini taşımaktadır.

Hocazade’nin “Hüccetü’l Đslam” olarak görülen bir düşünürü (Đmam-ı Gazali), yeri geldiğinde eleştirmekten kaçınmaması ve bu bağlamda, özellikle üç tekfir gerekçesinden birine katılmaması ve meseleyi doğru bir biçimde anlayabilmek için Đbn-i Sina’yı incelemesi

253 Remzi Demir, a.g.e., s. 54

254 S. Hayri Bolay, a.g.m., s. 20-21

255 Kemal Paşazade, Tehafüt Haşiyesi (Haşiya ala Tahafut al-Falasifa), Türkçeye Çev: Ahmet Arslan, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, 1987, s. 511

ve bu yolla Đmam Gazali’nin görüşlerinin doğruluğunu denetlemesi onun aydınlanma çağı kuşkucuları ve gibi araştırıp rasyonalist bir yöntem ile sonuca gittiğinin göstergesidir.256

Hocazade, Allah’ın mucibin bizzat (özü gereği zorunlu olarak işini yaptığı) olduğu iddiasını, âlemin kıdemi meselesinden ayırmıştır. Ayrıca Allah’ın sıfatlarıyla konusunu da iki ayrı problem olarak ele almasıyla problem sayısı yirmi ikiye çıkmıştır. Yalnız Hocazade Ali Tusi kadar sistematik değildir. Bazı konuları kavrayışından zekâsının üstünlüğünü ortaya koymaktadır. Gazali ve diğer otorite durumundaki kelâmcılara karşı çıkmaktan çekinmemiştir. Bu onun bağımsız düşünebildiğini gösterir. Tehafüt’ünün itibar görmesinin bir sebebi de bu olabilir.

Hocazade kelâmi konularda başka birtakım eserler, şerh ve haşiyeler yazmıştır.

Hocazade’nin eleştirileri felsefesinin canlanmasına yol açmaya müsaittir, fakat kelâmi geleneğin ağır basması, tenkitlerin derinleşmesini önlemişe benziyor.

Hocazade, kendisini herhangi bir görüşle bağlı saymamıştır. Hocazade’nin bu tavrı tenkit edilebilir, ama bu tavır felsefi bir tavırdır. Ayrıca Tehafüt’ünün başına koyduğu “bazı ifadelerde Gazali’nin kelam yanılgısına işaret eden noktalar bulunursa bilinsin ki, bu onu küçümsemek veya onu hafife almak için değil, sadece kendi aklımda ve anlayışımda şekillenen ret ve kabul, çelişki ve kesinlik durumunu göstermek içindir” ifadeleri onun filozofça tavrını ortaya koyar. O bağımsız bir düşünce çizgisi izleyerek düşünce hayatımıza değerli katkılar sağlamıştır.257

Ömer Hoca-zade 12 Ra 893 H. (1488 M.) Perşembe günü Bursa müftüsü iken vefat ederek Emir Sultan medreseleri karşısındaki caddenin gerisine defnedilmiştir. Bu kıymetli âlimin kelâmdan Mevafık ile yine kelamdan Tevali ve fıkıhtan Hidaye şerhi ve usul-i fıkıhtan Telvih gramerden Đzzi üzerine şerh ve haşiyeleri vardır. Onun önemli eserleri şunlardır:

Tehafüt, Haşiye ala Şerhi’l Mevakıf, Haşiye ala Şerhi’l Tevali li’l Đsfehani, Risale fi Tahkik Anma Kaleme’l Đlahi’l Kadim, Risale fi Halli’l Muğalati Cezrü’l Asam, Talikat ale’l Mevakıf, Haşiye ala Şerhi Mollazade li’l Hikme, Rila fi’t Tevhid, Haşiye ala Haşiyat

256 Remzi Demir, a.g.e., s. 57

257 S. Hayri Bolay, a.g.m., s. 20-21

Mollazade bi Şerhi’l Kazi, Risale fi Bahsi’l ille ve’l Malul, Risaletü’n Tete’alleku bi’l Đtiraz ala Delili Đspati’l Vücudiyyeti’l Cihet, Haşiye ala Şerhi’l Hidaye li Mollazade.258