• Sonuç bulunamadı

Hint Dinlerinde Kötülük Meselesi

4. ŞERRİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ

1.1. GENEL HATLARIYLA ŞER PROBLEMİ VE TEODİSE

1.1.2. Problemin Dinlerdeki Yeri

1.1.2.3. Hint Dinlerinde Kötülük Meselesi

Problemin kendini anlamlandırdığı diğer bir yer ise kuşkusuz gnostik felsefenin yoğun bir şekilde hissedildiği Hint dinleridir. Hint dinleri ifadesi ile esas itibariyle Hint yarım adasında ortaya çıkmış ve temel özellikleri itibariyle diğer dini öğretilerden farklılık arz eden; Shizim, Cayinizm, Budizm ve Hinduizm gibi dinler kastedilmektedir. Biz burada maksadın hasıl olacağını düşünerek kötülük meselesini tüm Hint dinleri bazında değil de Hinduizm ve Budizm kapsamında değerlendirmeyi yeterli görüyoruz.

Hinduizmde kötülük meselesini, bu konuda birbirinden tamamen farklı yaklaşımlar sergilemelerinden ötürü Hinduizmin önemli kutsal metinlerinden olan Vedalar ve Upanişadlar üzerinden irdeleyeceğiz.

Kötülük mevzusuyla ilgili Vedalarda mitolojik varlıklar üzerinden kurulmuş bir sistemin hâkimiyeti görülürken Upişanadlarda ise durum daha farklıdır. İleride de temas edeceğimiz üzere; Upişanadlarda kötülük konusu Vedalardaki gibi efsanevi figürlerle tasvir edilmek yerine, soyut unsurlarla ve insanın kendi ameli üzerine yoğunlaşılarak açıklanmaya çalışılmıştır.

Vedalardaki öğretilerden yola çıkacak olursak; Hinduizmde insanların istekleri doğrultusunda gelişmeyen olaylar ve istemedikleri birtakım ızdıraplar tek bir

27

kötü varlığa atfedilmez. Onlara göre bu istenmeyen durumların temelde iki sebebi olabilir;

Birinci ihtimale göre bu elem verici olaylar insanlara öfkelenen iyi tanrıların insanları cezalandırmak adına yarattıkları durumlardan kaynaklanır. Çünkü tanrılar iyi olmalarının yanı sıra kindar ve intikam alıcı da olabilirler.

İkinci ihtimale göre ise bu olayların sebebi özünde zaten iyiliği barındırmayan ve demon olarak adlandırılan kötü varlıklardır.

Hinduizmde tanrılara ve insanlara düşman olduğuna inanılan varlıklar ya demonlar olarak adlandırılan gruplar ya da birtakım bireysel varlıklardır. Bu varlıkların özellikle doğal olaylar üzerinde etkili olduklarına inanılmakla birlikte bunlar, okyanusların derinliklerinde gizlenen bir yılan olarak tasvir edilmiştir ki bu durum biraz da Eski Ahit’te geçen Adem ve Havva’yı günaha sevk eden yılan figürünü çağrıştırmaktadır.

Görüldüğü üzere Vedalarda kötülük; tanrısal varlıklarla ortak özellikler taşıyan ve genel olarak demonlar olarak adlandırılan insanüstü mitolojik figürlere atfedilmiştir. Bunların; insanlar gibi ölümlü olduklarına, kendi aralarında iş bölümü yaptıklarına, insanlara ve tanrılara zarar verebildiklerine, bazen tanrılar tarafından öldürülebilseler bile iyi tanrıların bunlar üzerinde tam bir hakimiyyet kuramadıklarına ve bunun için de insanlardan yardım almak zorunda kaldıklarına inanılır.

Upanişadlara bakıldığında ise kötülüğün kaynağının Vedalardaki gibi efsanevi anlatımlar üzerine kurgulanmadığı, aksine daha soyut ve anlaşılması zor unsurlarla meselenin açıklanmaya çalışıldığı görülmektedir.

Upanişad metinlerine göre; “Brahman olarak isimlendirilen külli ruh her şeydir, hareket eden ve etmeyen hiçbir şey ondan ayrı değildir; dünyayı, gök katlarını ve yer altı âlemini O doldurmuştur. Âlemdeki yegane gerçeklik O’dur; O’nun dışındaki her şey bir yanılsamadır. Bir başka ifadeyle O, hardal tanesinden küçük, fakat aynı zamanda bütün âlemlerden büyüktür. O’na söz, göz ve akıl ile ulaşılamaz. İnsanların yeryüzünde karşılaştığı sıkıntı ve kötülüklerin nedeni, onların Tanrı’yı

28

layıkıyla kavrayamayışları ve bireysel ben (Atman)51 ile külli ben (Brahman)52

arasındaki özdeşliği idrak edemeyişleridir. Bu durumdaki insanlar, gerçek gayelerini unutup bir takım dünyevi kazançların peşinden koşarlar, bu da onların acı ve ızdırap çekmesine yol açar. Hâlbuki bu yüce gerçeği idrak eden kimse, dünyadaki her şeyin bir görüntüden ibaret olduğunu anlayacak ve böylece her türlü dünyevi sıkıntıdan kurtulmuş anlamına gelen ‘mokşa’ya53 ulaşacaktır.”54

Görüldüğü üzere Upanişadlarda kötülükler Tanrı’ya ulaşmada birer vasıta olarak yorumlanmıştır. Çünkü âlemde karşılaşılan sıkıntıların karma yasası55

kapsamında kişinin iradi fiillerine bağlandığı bu inanışa göre insan ahlaki bir varlıktır ve kötülüklerden tam anlamıyla sıyrılamadığı sürece Tanrı’nın yüceliğini idrak edemeyecektir. Kötülük, insanın hakikati bilmeyişinden kaynaklanan bir durumdur. İnsanı felakete götüren şeytan ‘maya’dır. Fakat burda kastedilen maya Vedalardaki gibi mitolojik nitelikleri olan efsanevi ve insanüstü bir varlık değil, insanın cahilliğine ve yanılgısına işaret edet soyut bir kavramdır.

Kötülük meselesi, hayattaki elem, ızdırap ve doyumsuzluğun sebeplerini izah etmeyi kendine hedef edinen Budizimde ise şu minvaldedir;

Budda’ya göre dünyevi olan geçici hazlar sürekli bir değişim içindedir ve değişmeye devam edecektir. Çünkü fanilik, bünyesinde elem ve sıkıntıyı barındırır. Dünya da fani olduğuna göre ona ait her şey ızdırap kaynağıdır. Yine Budda’ya göre bu âlemde duyulan her acı, insandaki susuzluk yani dünyaya meyil, arzu ve istekten kaynaklanmaktadır ki bunun sebebi de insanın hakikati bilmeyişi yani cehaletidir.

Görüldüğü üzere Budizmde kötülüğün kaynağı açıklanırken ilk etapta insanüstü mitolojik varlıkların tasvirleri ile ilgili bir kullanım söz konusu olmamıştır. Çünkü kötülükler insanın günahlarının bir neticesi olarak kabul edilmiştir. Fakat ilerleyen dönemlerde durum değişmiş ve tıpkı diğer dinlerde olduğu gibi bir takım

51 Atman; Hint düşüncesinde herşeyin özünde bulunan şey.

52 Brahman; Hint düşüncesinde evrensel ruh. Upinişadlar’da Brahman okyanusa, Atman ise su

damlasına benzetilir. Bu konu için bkz. Nilgün Çevik Gürel, Brahman ve Atman İlişkisi,

Düşünüyorum Dergisi, 2016, sayı:54.

53 Mokşa; maddi alemden soyutlanmış içsel özgürlük.

54 Ali İhsan Yitik, Hint Dinlerinde Kötülük Ve Şeytan, Milel Ve Nihal İnanç, Kültür Ve Mitoloji

Araştırmaları Dergisi, 2013, c.1, sayı:1, s.10.

29

efsanevi varlıklar Budizm kutsal metinlerinde de yer almıştır ki bunun en çarpıcı örneği ‘Mara’ figürüdür.

Budizm kutsal metinlerinde Mara; Yeni Ahit’te mevzu bahis olan Hz. İsa’yı çölde tuttuğu kırk günlük orucundan vazgeçirmeye çalışan İblis’in konumundadır. Yani Budizmdeki Mara, Hristiyanlıktaki şeytanın karşılığıdır. ‘Yaralayıcı’ ve ‘yaralayan’ anlamlarına gelen Mara, her ne kadar efsanevi bir varlığı temsil etse de bazen insanoğlundaki nefsi arzuların mecaz bir ifadesi olarak insanı sıkıntıya koyan her türlü dünyevi istek anlamında da kullanılmıştır ki bu yorum, Budda’nın rasyonalist ve hümanist tavırlarıyla daha çok uyum içinde görülmektedir.