• Sonuç bulunamadı

Hayvancılık ve Besicilik

2. SENATO FAALİYETLERİ

2.1. İÇ POLİTİKADAKİ GÖRÜŞLERİ

2.1.2. SİYASİ KONUDAKİ GÖRÜŞLERİ

2.1.3.4. Hayvancılık ve Besicilik

Senatör Çetin, devletin hayvancılıkta başarısız olduğunu, nedeninin de uzun vadeli bilgiye önem verilmemesi olduğunu söylemiştir. 1925’ten 1961’e kadar yurtdışından milyonlarca damızlık hayvan getirilmesine rağmen modern bir şekilde ıslah edici damızlık adedinin az olduğu belirtmiştir.321 Hayvancılık konusunun ciddiyetle ele alınmadığını, 1962 yılı bütçesinde merinos mubayaası için tahsisat konmasına rağmen at ithal edildiğini bu gibi hareketlerin ülke hayvancılığını tehlikeye sokabileceği fikrini savunmuştur. Ziraat Bakanlığı’nın taşradaki mensuplarına ek ücret verilmesinin taraftarı olduğunu bundan ormancıların da yararlanması gerektiğini açıklamıştır. Fakat bu durumdan veterinerlerin yararlanamayacağını bunun da adil olmadığını söylemiştir.322 Az para ile çok netice kazanılacak sahalardan birinin hayvancılık olduğunu fakat bunun da yüksek yem fiyatları sebebiyle gerçekleşemediğini savunmuştur. Fiyat ve pazarlama konularının halledilmesini, Veteriner Fakültesinin açılması gerektiğini söylemiştir. Veteriner ücretlerinin artması gerektiğini, hayvancılık kredisinin artırılması gerektiğini, mera kanunun bir an evvel çıkarılması gerektiği fikrindedir. Devlet Üretme Çiftlikleri’nin323 zirai reformu önce kendi bünyelerinde gerçekleştirmeleri gerektiğini, Tarım Bakanlığının teşkilatının eleman, teknik bilgi ve imkânların iyi değerlendirilmediğini aktarmıştır. Konuşmasında Atatürk'ün şu sözlerine yer vermiştir:

“Yedi asırdan beri cihanın dört köşesine sevk ederek, kanlarını akıttığımız, kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf ettiğimiz ve bunca fedakârlıklarına ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla uşak menzilesine indirmek istediğimiz, bu asil sahibin huzurunda bugün ihtiramla hakiki vaziyetimizi alalım. Eğer milletimizin ekseriyeti lâzımesi çiftçi olmasa idi, biz bugün dünya yüzünde olmayacaktır.” Atatürk'ün bu samimî ve ilmî hitabın her

320C.S.T.D., C. 24, 30 Ocak 1965, T. 4, B. 34, s. 677.

321C.S.T.D., C. 2, 8 Şubat 1962, T. 1, B. 34, s. 397.

322C.S.T.D., C. 9, 5 Şubat 1963, T. 2, B. 40, s. 405.

323 5433 sayılı kanunla döner sermayeli ve katma bütçeli bir işletme olarak kurulmuş olan Devlet Üretmen Çiftlikleri Tarım Bakanlığı’na bağlı olarak çalışmaktadır. 1937 yılında kurulan Zira Kombinalar İdaresi ile 1938 yılında kurulan Ziraat İşletmeleri Kurumunun 1950 yılında 5433 sayılı kanunla birleştirilmesi ile meydana gelmiştir. ( Selahattin Özmen, a.g.e., s. 320-321. )

hükümetin, her idareci ve Tarım Bakanlığının her münevverin daima hatırlaması lâzım gelen bir ikaz olduğunu ifade etmiştir. Bu sevgiyi, bu ıstırabı duymadan bu toprağı ve üstündeki insanları tanımadan, masa başında plân, proje ve direktiflerle tarım davasının halledilemeyeceğini söylemiştir.324

Senatör, Türkiye’de tarım ürünlerinin nüfusun ihtiyacını karşılayabileceğini, ülkeye döviz kaynağının hayvan ve hayvan mahsullerinin olacağını belirtmiştir.

Hayvancılık sahasında endüstrileşinceye kadar, büyük sermayeleri celp edip oturmuş bir sanayi haline gelinceye kadar hayvancılığın vergi dışı bırakılmasını istemiştir. Eskiden alınan hayvan vergisinin biraz değiştirilerek tekrar hayvan başına alınmasının reform olmadığını söylemiştir. Bu uygulamada sadece gelirin gözetildiğini hayvancılığı teşvik edecek bir durum olmadığını ifade etmiştir. Hayvancılığın vergiden muaf tutulmasını, kredi sahasının ele alınmasını, alım-satım işlerinin borsalaştırılmasını, hayvancılık enstitüsünün geliştirilmesini istemiştir. Bu şekilde ülkeye milyonlarca gelir temin edilebileceğini savunmuştur. Balıkçığın da perişan, organizasyonu bozuk bir şekilde devam ettiğini bu nedenle endüstrileşemediğini belirtmiştir. Bu kadar zayıf sahayı vergilendirmenin doğru olmadığını belirterek, planın tatbikindeki endişelerini dile getirmiş ve hükümetten buna meydan vermemesini istemiştir.325 Hayvancılık faaliyetlerini Konya başta olmak üzere mahallinde gördüğünü, tetkik ettiğini söylemiştir. Standart tipte, gayet hesaplı ve ilmi şekilde yetiştirilmiş binlerce besi hayvanının olduğunu, fakat pazarlama, fiyat mevzunun planlanmamış olduğunu yetiştiricinin bazı fırsatçıların elinde perişan olduğu görüşündedir. Bu konuda Ticaret ve Ziraat Bakanlıklarına telgraf çekerek onları uyardığını fakat o ana kadar hiçbir tedbir alınmadığını açıklamıştır. Ülkemizde besicilik sahasında kredilerin ayarlanması ve pazar konusunda iyileştirme yapıldığında büyük menfaatlerin temin edilebileceğini söylemiştir. Hayvan alım-satım işinin birkaç firmanın elinde olduğunu, büyük sermayelerin olmadığını, yetiştirici ve sermayedarın halk olduğu görüşündedir. Halkın hükümetin himayesine, yardımına destek duyduğunu hükümetin bu konuyu acil olarak ele alması gerektiğini ifade etmiştir.326

Çetin’in görüşlerini belirttiği 05.02.1963 tarihli birleşimde Tarım Bakanlığı’nın 1963 Yılı Bütçesi görüşülmüş ve kabul edilmiştir.327 Buna göre:

324C.S.T.D., C. 18, 7 Şubat 1964, T. 3, B. 40, s. 746-751.

325C.S.T.D., C. 20, 13 Mayıs 1964, T. 3, B. 72, s .646-647.

326 C.S.T.D., C. 10, 21 Mart 1963, T. 2, B. 51, s. 411-412.

327C.S.T.D., C. 9, 5 Şubat 1963, T. 2, B. 40, s. 422-425.

Personel giderleri : 108.611.140 Lira Cari Harcamalar : 159.594.657 Lira Transferler : 61.992.560 Lira Yatırımlar : 109.623.400 Lira

Toplam :439.821.757 Lira ödenek ayrılmıştır.328

2.1.3.5. Hayvancılıkta Makina Kullanımı

Çetin, Devlet Üretme Çiftliklerinde hayvanların kırkımı makine ile değil makasla yapıldığını açıklamıştır. Eğer makine ile yapılsa her koyundan 100 gram zayiatın önlenmiş olacağını, geçen sene 45.000 civarında koyun kırkıldığını bunun da yaklaşık 4500 kilo yün olduğunu bedelinin de 40.000 lira tuttuğunu, bu miktarında zaten bütün makinelerin bedelini temin edeceğini belirtmiştir.329

2.1.3.6. Kendir Ziraatı

Senatör, Türkiye’de halka refah getirecek konulardan birinin kendir ziraatı olduğu görüşündedir. Kendir sanayisinin durumunun iyiye gitmediğini, kendir ziraatçılarıyla anlaşılıp kendir yerine başka bir bitkinin ziraatının yapılmasını ya da kendir sanayisini himaye edecek bir sanayi geliştirilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu konuda Bakan Turgut Toker’e330 ne düşündüğünü sormuştur.331

2.1.3.7. Soya Ziraatı

Senatör Çetin, Soya’nın Türkiye’ye I. Dünya Savaşı’ndan sonra geldiğini, Almanların Turhal Şeker Fabrikasını yaparken pancar ziraatında münavebe nebatı olarak kullanmak için getirdiklerini, en çok Trabzon, Ordu, Samsun bölgesinde ekildiğini söylemiştir. Hayvanlara nasıl yedirileceğini, insanın beslenmesinde nasıl kullanılacağı bilinmediği için geliştirilemediğini, fakat Ordu’da soya yağı fabrikasının kurulduğunu söylemiştir. Soyanın faydalı bir nebat olduğunu, protein bakımından

328 İclal Demir, Mukadder Öner, a.g.e., s. 169.

329C.S.T.D., C. 9, 5 Şubat 1963, T. 2, B. 40, s. 405.

330 1923 Reşadiye doğumludur. Baba adı Sıtkı’dır. Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirmiştir. Ankara Maiyet Memurluğu, Balum Bucak Müdürlüğü, Seben, Beypazarı, Solhan, Keskin ve Fatih Kaymakamlıkları yapmıştır. İstanbul ve Ankara Belediye Başkan Yardımcılıkları görevinde bulunmuştur. Eskişehir Hukuk İşleri Müdürlüğü, Ankara M.A.S. Şehirlerarası Otobüs Şirketi Müdürlüğü’nde bulunmuştur. Çalışma Bakanlığı ve Tarım Köy İşleri Bakanlıkları yapmıştır. 15.06.2006 tarihinde vefat etmiştir. ( TBMM Albümü 1920-2010, C. 2, s. 842. )

331C.S.T.D., C. 45, 8 Şubat 1968, T. 7, B. 31, s. 1086.

zengin olduğunu, hayvan besisinde de çok müessir olduğunu, hayvanın etini, sütünü artırdığını anlatmıştır. Soya yağının margarin imalatında kullanıldığını, soya likit halde iken sağlığa iyi geldiği, margarin halinde ise damar sertliği yaptığı, kalp hastalıklarına sebep olduğu açıklamıştır. Ülkemizde primitif usullerle Karadeniz’in mahdut bölgelerinde yapılan soya ziraatının alakasızlık yüzünden gelişemediğini, bunun sebebi olarak da para etmediğinin ileri sürüldüğünü ifade etmiştir. Bir malın ekonomik değerinin ülkemizde ele alınmasına ve sanayide kullanılmasına bağlı olduğunu, Ordu’da soya birliği kurulduktan sonra fiyatının arttığını belirtmiştir. Amerikan İktisadi Yardım Teşkilatı’ndan bir müşavirin Ordu’ya kadar gittiğini, Valiyi ve Ziraat Müdürü ile görüştüğünü, onlara; “Siz soya ziraatı yapamazsınız, ekonomik olmaz, bunu biz yapıyoruz, sizin ihtiyaçlarınızı karşılarız, siz üzerinde durmayın” dediğini belirtmiştir.

Ziraat Müdürü’nün bunu ret ettiğini Türkiye’de soya ziraatının neden gerekli olduğunu delilleri ile izah ettiğini söylemiştir. Türk köylüsünün et ihtiyacını yeterince karşılayamadığı için albümini yetersizliği içinde olduğunu soyada ete yakın albümini olduğunu, soyanın gıda maddelerinde kullanılırsa halkın beslenme ihtiyacının giderileceği görüşündedir. Afrika’nın Fildişi Sahillerinde besin mevzuunda bir konferans düzenlendiğini, burada sunulan rapora göre; soyanın Türk tarhanasına katıldığı zaman fevkalade besleyici bir gıda olarak kabul edildiğini belirtmiştir. Tarım Bakanlığı’nın bu konunun üzerinde durması gerektiğin, Ticaret Bakanlığı’nın bu konunun önemini kavrarsa Afrika’da ülkemiz için büyük bir gıda pazarı açılacağı görüşündedir.332

Çetin’in bu konuşmayı yaptığı birleşimde görüşülen Tarım Bakanlığı’nın 1965 Yılı Bütçesi Cumhuriyet Senatosunda kabul edilmiştir.333 Buna göre:

Personel giderleri : 203.268.924 Lira Cari Harcamalar : 118.283.525 Lira Yatırımlar : 239.521.550 Lira Transferler : 35.735.063 Lira

Toplam : 596.809.062 Lira ödenek ayrılmıştır.334

332C.S.T.D., C. 24, 31 Ocak 1965, T. 4, B. 35, s. 824-826.

333C.S.T.D., C. 24, 31 Ocak 1965, T. 4, B. 35, s. 865.

334 İclal Demir, Mukadder Öner, a.g.e., s. 174.

2.1.3.8. Köylerin Kalkınması

6802 Sayılı Gider Vergileri Kanununun 04.01.1961 Tarihli ve 210 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikte gaz yağı üzerinden alınan gider gergisi hâsılatının yedi milyon lirasının İller Bankası eliyle, nüfusları göz önünde bulundurularak, köy bütçeleri arasında bölüştürülmek üzere, her yıl Maliye Bakanlığınca, İller Bankasına ödenmesi kararlaştırılmıştır.335 Çetin, kanun gereğince gaz yatağından alınacak vergilerin yedi milyonunun bir fonda birikerek İller Bankası’nın emrine verilmesini ve bunun köy kalkınmasında kullanılmasının güzel bir görüş olduğunu belirtmiş, fakat verginin yine köylüden alınıp köylüye dönmesini eleştirmiştir. Köye doğru uzatılan bu elin başka şekilde edilecek gelirlerden köyün kalkınması için bazı fonların ayrılmasını, köylünün imkânlarıyla devletin imkânlarının birleştirilerek köy kalkınmasına yardımcı olunabileceğini savunmuştur. Bu nedenle köye doğru uzanan elin yarım olduğunu söylemiştir. Planlı bir devreye girildiğine göre fikir ve icraatların birbirini kösteklemesi değil uyum içinde olması gerektiği görüşündedir. Hükümetin, kendi gazyağımızı istihsal etmeyi, en azından ithalatı muayyen bir noktada durdurmayı bunun dışındakini yerli olarak istihsale gayret edilmesini böylece Türk halkının gaz ve mazot kullanımını teşvik ederek ormanlarımızın da kurtarılmasına yardımcı olunmasını istemiştir. Senatodan gaza yapılan zamların kabul edilmemesini istemiştir.336

2.1.3.9. Toprak ve Ziraat Reformu

Çetin, tarımdaki ilerlemenin sanayideki inkişafa bağlı olduğunu söylemiştir.

Tarımda öne sürülen şartın toprak reformu olduğunu söyleyerek reformun güç olduğunu açıklamıştır. Bugünkü gerçeklerin Türkiye’de toprak ve ziraat reformunun olamayacağını gösterdiği görüşündedir. Sanayinin bir piyasaya ihtiyacı olduğunu en geniş piyasanın da köylü olduğu fikrindedir. Köylünün iş gücüne iktisadi güce sahip olması gerektiğini bunun da ziraatın gelişmesine bağlı olduğunu söylemiştir. Sanayinin Türkiye’de bütün alanlardaki gelişmelerin ilk şartı olduğu kabul edilmesi gerektiğini, Türkiye’de Tanzimat’tan beri sanayinin kurulamadığını bunun sebebinin de kapitülasyonlar olduğu konusuna değinmiştir. Bugün Türkiye’de kapitülasyon devrinin sağladığı imkânlarla büyümüş kolay para kazanan bir zümre olduğunu, bunların kendi

335C.S.T.D., C. 21, 25 Haziran 1964, T. 3, B. 79, s. 91-96.

336C.S.T.D., C. 21, 25 Haziran 1964, T. 3, B. 79, s. 88.

kazançlarını kaybetmek istemedikleri için sanayimizi sabote ettiklerini ifade etmiştir.

Devlet sanayisinin memur elinde olmasının bu duruma imkân verdiğini belirterek şu örneği vermiştir:

“Türkiye’de merinos işleyen mensucat sanayisinin gelişmesine mani olan bizzat devlete ait olan Sümerbank müessesesidir. Türkiye Avustralya’dan 150-200 milyon liralık merinos yapağısı ithal eder. Yerli merinosçuluğun gelişmesi bundan menfaati olan kişileri endişeye düşürmüştür. Ülkemizde merinosçuluğun gelişmesinin önündeki en büyük engel Sümerbank’tır.”337

Alâeddin Çetin, İnönü Hükümetinin338 çeltik, çay tarımı ile ilgilenmediğini alınacak tedbirlerle kalitenin yükseltilmesi gerektiği kanaatindedir. Refah bir tarım nüfusu meydana getirebilmek için topraksız veya toprağı az olan köylüye ziraat yapacak büyüklükte ziraat reformu yapılması gerektiğini de savunmuştur. Reformun toprak dağıtmak şeklinde değil, bazı toprakları bir araya getirerek, bazı çiftçileri topraklarından ayırarak sanayiye sevk edilmesi gerektiği görüşündedir. Türkiye’de sanayi inkişafının sağlanmadan toprak reformunun gerçekleşemeyeceğine inanmaktadır. Ülkede yapılacak ziraat reformu ile verimi artırmak, teşekkül edecek zirai sermayenin sanayi bölgelerine kaymasını sağlamak, sayıları gittikçe artan ziraat ailelerinin de başka sahalara kaydırılması gerektiğini ifade etmiştir. Araziyi tahrip eden pulluk ihracının önlenmesini, tarım ilaçları konusunda bakanlığın denetiminin artması gerektiğini, tarım konusundaki projelerle ilgili diğer dairelere öncelik tanınması gerektiğini söylemiştir. 339

Memleketin çeşitli bölgelerinde iyi düşünülmeden şeker fabrikalarının kurulduğunu, hâlbuki oralarda ziraatın çok çeşitli olduğunu ifade etmiştir. Orta Anadolu için şeker pancarının hayati olduğunu, arpa ve buğdaydan başka bir şey ekmeyen bu bölgede şeker fabrikası kurulduğunda pancar ziraatının geliştiğini, pancarın da toprağı verimli hale getiren bir ziraat olduğunu söylemiştir. İyi düşünülerek yapılmış bir sanayi politikasının tahrip edilmiş, erozyona uğramış, harap olmuş toprakları da yeniden hayata kavuşturacağı görüşündedir. Az gelişmiş bölgelere doğru fabrikaların yayıldığı gün Türk milletinin dengeli bir kalkınmasının sağlanacağına inanmaktadır. Anadolu halkının rençper olmaktan veya işçi durumuna sokmaktan kurtarılması kurtarmak zorunda olduğunu ifade etmiştir. Köylerde birikmiş sermaye bulmanın güç olduğunu, gittikçe kıymetlenen geniş araziler temin etmek, toprakları birleştirip birkaç milyon

337C.S.T.D., C. 18, 8 Şubat 1964, T. 3, B. 41, s. 891-892.

338 TBMM Albümü 1920-2010, s. VIII.

339C.S.T.D., C. 18, 7 Şubat 1964, T. 3, B. 40, s. 750.

ipotekli senet, kredi yolu ile sanayi sahalarına kaydırılmasının mümkün olacağını bunun bilhassa üzerinde durulması gereken konu olduğunu belirtmiştir. Ağır sanayinin hayati olduğunu, ağır sanayi kurulmadıkça döviz tasarrufunun sağlanamayacağını sanayinin gelişemeyeceğini söylemiştir. İthal malları yerine kaim olacak sanayi kurulmadıkça döviz tasarrufu340

Çetin’in bu konuşmasını yaptığı oturumda görüşülen 1968 yılı Sanayi Bakanlığı Bütçesi senatoda kabul edilmiştir.341 Buna göre:

Personel Giderleri : 10.450.863 Lira Cari Harcamalar : 3.380.638 Lira Yatırımlar : 210.363.000 Lira Transferler : 1.631.500 Lira

Toplam : 225.826.001 Lira ödenek ayrılmıştır.342

2.1.3.10. Türkiye’de Tarım

Alâeddin Çetin, tarım konusunda; topraktan iyi faydalanılması için toprağın iyi tanınması gerektiğini, bunun içinde her ilde birer tahlil laboratuarlarının kurulması gerektiği kanaatindedir. Tarımın verimini artırmak için sadece bütçe imkânlarına dayanılmaması, halkın organize edilmesi gerektiğini söylemiştir. Bakanlığın suyun faaliyetlerini verimli bölgelere yönelterek, halkın iştirakini sağlarsa milyonlara liralık özel sermayenin iştirak edeceğini söylemiştir.343

Çetin, konuşmasında tarımın her millet için hayati bir saha olduğunu, Türkiye için önemli kritik bir hal aldığını dile getirmiştir. Yaşadığımız iklimin kararsız olduğunu, topraklarımızın tahrip edildiğini, Cumhuriyet döneminde de Tarım Bakanlığı’nın tatbikatçı mesafeden uzak kalarak bürokratik çalışması yüzünden toprakların daha da fakirleştiği görüşündedir. Öncelikle yapılacak işin toprağı tanımak olduğunu, bunun içinde toprak-su teşkilatının kurulması gerektiğini bu işin yıllarca ihmal edildiğini ifade etmiştir. Ormanlarında tahrip edildiğini belirterek yer altı ve yerüstü düzeninin bozulduğunu açıklamıştır. Köylülerin dağılmış olduğunu, ücra köşelerde ve sarp yerlerde köyler meydana getirdiğini sadece kendilerine yetecek kadar

340C.S.T.D., C. 45, 8 Şubat 1968, T. 7, B. 31, s. 1085-1086.

341C.S.T.D., C. 45, 8 Şubat 1968, T. 7, B. 31, s. 1110.

342 İclal Demir, Mukadder Öner, a.g.e., s. 180.

343C.S.T.D., C. 2, 8 Şubat 1962, T. 1, B. 34, s. 397.

mahsul ürettiklerini savunmuştur. Köylüdeki çekingenlik, itimatsızlık, gayret noksanlığının tarihi ve sosyal şartların acı tecrübesinden doğduğu görüşündedir.

Köylünün tek parti döneminde idari ve inzibati şiddetli tedbirlerle hububatın, hayvanların satışı ve nakli tehditlere tabi olduğunu, âşarı hatırlatan verginin alındığını belirtmiştir. Tarım Bakanlığı’nın köylüye tatbik edilecek vergi konusunda yakından alakadar olması gerektiğini, aksi halde bütün emeklerin boşa gideceğini söylemiştir.

Tarım Bakanlığı’nın hataları olmasına rağmen zirai alet ve makineleşme konusunda artış olduğunu bunların da çiftçinin sayesinde gerçekleştiğini savunmuştur. Bakanlığın tarım ürünlerine karlı bir fiyat ve pazar temin etmesi gerektiği fikrindedir. Bakanlıkta pazarlama, zirai işletme, maliyet hesaplama işlerini uygulayacak, ambalaj, muhafaza, nakliyat, standardizasyon ve teşekkülleri organize edecek şubelerin olması gerektiğini, ayrıca bir zirai politikasının olması gerektiğini savunmuştur. Arazilerin meraya terk edilmesi gerektiğini, memleketin açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmaması için dönüm başına istihsali süratle artırmak gerektiğini anlatmıştır. Ülkede açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalırsa bunun sorumlusunun Tarım Bakanlığı olduğunu söylemiştir. Tarım Bakanlığı’nın toprağı tanıyarak, üstünde yaşayanları severek, sözlerine kulak vererek, halkı inandırarak ve halk gücünü sağlayarak problemlerin aşılacağı fikrindedir.344 Yol yapımında köylünün de iştirak ettiğini, bu hususta ve köylüye gerekli kolaylıkların sağlanması hususunda bakanlığın gayret gösterip göstermediğin sormuştur. Küçük sulama için havuzların yapılacağından bahsedildiğini, bu durumun köylünün bahçecilikte sulama bakımından iyi bir vesile olacağını, buralara basit projelerin yeterli olduğunu belirtmiştir.345

Çetin’in bu konuşmayı yaptığı birleşimde görüşülen 1965 yılı Bayındırlık Bakanlığı bütçesi Cumhuriyet Senatosu’nda kabul edilmiştir.346Buna göre:

Personel giderleri :17.466.702 Lira Cari harcamalar : 2.657.607 Lira Yatırımlar : 637.041.509 Lira Transferler : 19.175.500 Lira

Toplam : 676.341.318 Lira ödenek ayrılmıştır.347

344C.S.T.D., C. 18, 7 Şubat 1964, T. 3, B. 40, s. 747-749.

345C.S.T.D., C. 24, 30 Ocak 1965, T. 4, B. 34, s. 651.

346C.S.T.D., C. 24, 30 Ocak 1965, T. 4, B. 34, s. 651-652.

347 İclal Demir, Mukadder Öner, a.g.e., s. 174.

2.1.3.11. Veteriner Hekim İhtiyacı

Alâeddin Çetin, TSK bünyesinde veteriner olması gerektiğini savunmuştur.

Amerikan ordusunda Havacı sınıfında dahi veterinerler bulunduğunu, veterinerlerin beslenme ve koruyucu hekimlik konusunda çalıştıklarını söylemiştir. Ordumuzun, beslenme konusuna önem verdiğine göre veterinerleri bu sahada tavzih etmek kadar doğal bir şeyin olamayacağını, bunun da ilgililerin tasarrufunda olduğu görüşündedir.

Koruyucu hekimlikte istihdam edecekleri veterinerlerle, ordunun beslenmesinde yeni bir kanunun geleceğinin işitildiğini buna da çok ihtiyaç olduğunu söylemiştir.

Ülkemizde sivil beslenmenin gayriilmî ve gayrisıhhî olduğu gibi, ordudaki beslenme tarzının da kalori esasına müstenit hakiki manada, modern beslenme ilmine ve tekniğine uygun olmadığı görüşündedir. Türk ordusunun aynı para ve imkânlarla kendi evlatlarını daha sıhhi, daha güzel bir şekilde besleyip ordunun gücünü daha yüksek bir seviyede tutmak imkânına sahip olunduğunu ifade etmiştir. Veterinerleri bu haktan mahrum etmeye, manevi işkence altında bırakılmaya haklarının olmadığı kanaatindedir.

Türkiye’de veterinerlere kıymet vermek zorunda olunduğunu, hususi kanunlarla bu sınıfı takviye edip Türkiye’nin istikbalinde, ihracatında iktisadi yükselmesinde fevkalade rolü olacak hayvancılığı geliştirmek için bu sınıfı daima taltif etmek zorunda olunduğu görüşündedir. Hukuken bunları mağdur durumda tutmaya Yüce Senatonun vicdanının razı olmayacağı düşüncesindedir. Bu nedenle veterinerlere aynı hakkın tanınmasını, doktorlar, eczacılar, teknik zümre kadar çileli hayat geçiren veterinerlerin bu imkândan mahrum edilmemesi gerektiğini söylemiştir.348

2.1.3.12. Zirai Alet Kullanımı

Çetin, senatonun iç ve dış konularla uğraşırken çiftçilerin, köylünün, halkın hayati konularla karşı karşıya olduğunu, hasat mevsiminin geldiğini tedbirsizliklerin sıkıntılara sebep olabileceği için bu konuda hükümeti uyarmak istediğini belirtmiştir.

Zaman zaman gündeme gelmesine rağmen zirai alet konusunun ciddiye alınmadığı kanısındadır. Planlanan işlerin düzen içinde yürütülmesi gerektiğini, 1963-1964 yılı programında ödenek ayrılarak traktör alımı planlanmasına rağmen keyfiliğin devam ettiğini söylemiştir. Demokratik düzen içinde hizmetlerin halka gitmesi gerektiğini fakat bu konuda Türk Köylüsünün istismar edildiğini ifade etmiştir. Geçen sene biçerdöver alabilmek için müracaat eden çiftçiden ilgili resmi dairelerce 95.000 lira alındığını,

348C.S.T.D., C. 34, 4 Mart 1966, T. 5, B. 55, s. 737.

çiftçinin parasının bir yıl kullanıldığını, işinin yapılamadığının söylenilerek çiftçiye parasının geri verildiğini açıklamıştır. Bu şekilde resmi dairelerin ve şirketlerin çiftçinin parasını kullanarak çiftçiyi istismar ettiğini aktarmıştır. Köylünün sırtından kökü dışarıda bulunan birtakım şirketlerin para kazanmakta olduğunu, köylünün istihsalini baltaladığını, bu acil davaya hükümetin hızla çare bulması gerektiğini, traktör ve biçerdöver üzerine teksif edilmesini, köylüye kolaylık gösterilmesi fikrindedir. Eğer çiftçiye tarım makinesi vermeyeceklerse halktan para toplamaya, halkı istismar etmeye kimsenin hakkı olmadığını hiç olmazsa bunun önlenmesi gerektiğini söylemiştir.349 Bir İngiliz çiftçisinin 18.160 liraya satın aldığı traktörü Türk çiftçisinin 43.000 liraya satın aldığını belirtmiştir. Bu durumu süratle önlemek, şartlarımıza uygun traktör ve ziraat aletlerini imal etmeye mecbur olduğumuz görüşündedir. Tarımda, sanayide, maliyeti düşürücü ucuz istihsali ve rekabet imkânını sağlayan tedbirler alınması gerektiğini, ekonomik durumun ona göre ayarlanması gerektiğini savunmuştur.350 Senatör, traktör fabrikaları ve montaj tesislerinin birleştirilmesi çiftçinin benimsediği modele karar vererek imalata geçilmesi gerektiği görüşündedir. 1964 yılı programında tarım alet ve

çiftçinin parasının bir yıl kullanıldığını, işinin yapılamadığının söylenilerek çiftçiye parasının geri verildiğini açıklamıştır. Bu şekilde resmi dairelerin ve şirketlerin çiftçinin parasını kullanarak çiftçiyi istismar ettiğini aktarmıştır. Köylünün sırtından kökü dışarıda bulunan birtakım şirketlerin para kazanmakta olduğunu, köylünün istihsalini baltaladığını, bu acil davaya hükümetin hızla çare bulması gerektiğini, traktör ve biçerdöver üzerine teksif edilmesini, köylüye kolaylık gösterilmesi fikrindedir. Eğer çiftçiye tarım makinesi vermeyeceklerse halktan para toplamaya, halkı istismar etmeye kimsenin hakkı olmadığını hiç olmazsa bunun önlenmesi gerektiğini söylemiştir.349 Bir İngiliz çiftçisinin 18.160 liraya satın aldığı traktörü Türk çiftçisinin 43.000 liraya satın aldığını belirtmiştir. Bu durumu süratle önlemek, şartlarımıza uygun traktör ve ziraat aletlerini imal etmeye mecbur olduğumuz görüşündedir. Tarımda, sanayide, maliyeti düşürücü ucuz istihsali ve rekabet imkânını sağlayan tedbirler alınması gerektiğini, ekonomik durumun ona göre ayarlanması gerektiğini savunmuştur.350 Senatör, traktör fabrikaları ve montaj tesislerinin birleştirilmesi çiftçinin benimsediği modele karar vererek imalata geçilmesi gerektiği görüşündedir. 1964 yılı programında tarım alet ve